DOLAR
EURO
STERLIN
FRANG
ALTIN
BITCOIN

MUSTAFA KEMAL, İTTİHAT TERAKKİ VE BOLŞEVİZM

Yayınlanma Tarihi :
MUSTAFA KEMAL, İTTİHAT TERAKKİ VE BOLŞEVİZM

Millî Mücadelenin Başlangıcında

MUSTAFA KEMAL, İTTİHAT TERAKKİ VE BOLŞEVİZM

 

 

Halim Kaya  

Kitabı görünce isminde Mustafa Kemal ve İttihat Terakki geçtiği için aldım. Sonra yazarın öz geçmişini okuyunca gördüm ki yazar 1970’li yıllarda sol’un siyasi mücadelesi içinde aktif yer almış, bunun için şehirler arası örgütleme çalışmalarında bulunmuş.

Emel Akal’ın “Millî Mücadelenin Başlangıcında Mustafa Kemal, İttihat Terakki Ve Bolşevizm” adlı kitabının ilk baskısı 2002 senesinde ve daha sonra ikinci baskı 2006 ve üçüncü baskısı da 2008 senesinde Türkiye Sosyal Tarih Araştırma Vakfı tarafından yapılmış. 2012 yılında İletişim Yayınları tarafından 1. Baskısı yapılmış, 2018 yılına kadar 2. ve 3. Baskıyı da yapmışlar. 2021 yılında elimizde bulunan 4. Baskı nüshanın basımını gerçekleştirmişler. Yani Emel Akal’ın “Millî Mücadelenin Başlangıcında Mustafa Kemal, İttihat Terakki Ve Bolşevizm” adlı kitabı2002 yılından 2021 yılına kadar 7 baskı yapmış bulunmaktadır.

Kitap “İçindekiler” listesinden sonra “İkinci Baskıya Önsöz” ile başlamakta “Birinci Baskıya Önsöz”, “Giriş”, “Birinci Bölüm: İttihat Terakki Cemiyeti/Fırkası (İTC/F)”, “İkinci Bölüm: İttihat ve Terakki Erkanı ve Bolşevizm”, “Üçüncü Bölüm: Mütareke Döneminde İstanbul: Siyasetin Merkezi”, “Dördüncü Bölüm: Millî Mücadele’nin İstanbul Teşkilatı: Karakol Cemiyeti”, “Beşinci Bölüm: Anadolu Örgütleniyor: Garp ve Şark Kongreleri”, “Altıncı Bölüm: Umum Anadolu Kongresi’nden Büyük Millet Meclisi’ne”, “Yedinci Bölüm: Cemiyetler, Ordular, Fırkalar: İslami Bolşevizm Örgütleniyor” bölümlerinde ve bölümlerin alt başlıklarından oluşmakta ve “Sonuç” kısmı ile sonlanmaktadır.  Kitaba daha sonra ilaveler yapılarak “EK I: Milli Kahramanımızla Mülakat”, “Ek II: Moskova Sefir-i Kebiri Ali Fuat Paşa Hazretleriyle Mülakat”, “Ek III: Şark İlleri Kurultayı Murahhaslarımızla Mülakat-I”, “Ek IV: Şark İlleri Kurultayı Murahhaslarımızla Mülakat-II”, “Ek V: Bakü’de Baha Sait Bey Tarafından İmzalanan Anlaşma Üzerine M. Kemal’in Karabekir, Rauf ve vasıf Beylere Gönderdiği Telgraflar” ekleriyle zenginleştirilip genişletilmiş ve “Kaynakça”, “Dizin” kısımları ile birlikte Emel Akal kitabında anlatmak istediklerini 439 sayfada anlatmaktadır.

Emek Akal ikinci baskıya yazdığı önsözde bazı tarihçilerin kendisini eleştirdiğini ve kitabını yeni belgeler ortaya koymadığı için noksan bulduklarını daha baştan söylüyor. “Bazı tarihçilere göre bu kitap arşive girilerek yeni belgelere ulaşılmadığı için eksikli bir kitaptır.” (s.12) Ancak yazar bu kitabını yeni belge sunmasa da mevcut temel belgelerin okunarak yeniden yorumlanması olarak değerlendiriyor. Hatta “bu kitap başka yazarların yazdıklarının derlenmesi değil, bu belgelerin tekrar incelenerek yorumlanması sonucunda ortaya çıktı.” (s.12) diyerek başka yazarların belgeleri yorumlamasından yararlanmadığını mevcut belgeleri kendisinin yorumlayarak bu kitabı yazdığını ve dolayısıyla özgün bir kitap olduğunu savunuyor.

Emel Akal kitabın konusu tezi hazırlarken karşılaştığı ve yaptığı itiraf ile İttihat ve Terakki’nin kurtuluş savaşındaki etki ve katkısını “Tezin yazım sürecinde Millî Mücadele döneminde ittihatçıların bu kadar önde, hatta bizzat örgütlenmeyi yapan ve savaşan kadrolar olduğunu görmek doğrusu beni şaşırtmıştı.” (s.13) ifadeleriyle ifşa etmekte ve “Ama ideolojik nedenlerle bu gerçeği reddeden pek çok dönem uzmanı olduğunu görmek beni, tüm kitap boyunca döne döne milli mücadelede yer alan siyasi aktörlerin İttihatçı şeflerle, Teşkilat-ı Mahsusa’yla, Karakol Cemiyeti’yle bağlantılarını, ilişkilerini sergilemeye itti.” (s.13) diyerek kurtuluş savaşını yapan kadronun ittihatçılar olduğunu ortaya koymaktadır. Ve Emel Akal milli mücadele hakkındaki son kanaatini de “1. Millî mücadele, genelde İttihatçıların Anadolu’ya çekilerek verdikleri bir savaştır. 2.Bu mücadele Bülent Tanör’ün ileri sürdüğü gibi Millî mücadele kendiliğinden, demokratik bir şekilde, aşağıdan yukarı olarak yan yana gelmiş bazı kişilerin topladığı kongreler sürecinin sonucu değil, tamamen eskiden devleti yönetmiş olan İttihatçılar tarafından örgütlenmiş, yukarıdan aşağı bir şekilde kurulmuş olan Cemiyetler aracılığı ile yapılmış olan bir mücadeledir.”  (s.14) şeklinde kesinleştirirken üçüncü bir madde olarak Mustafa Kemal’in liderliği hususunun hangi şartlarda ve sebeple gerçekleştiği üzerine Zürcher’in “İttihatçılar atadı” (s.15) şeklindeki düşünceyi reddeden bir tartışma açmaktadır. Ancak bu konudaki kendi görüşünü hemen ifade etmemekte belki kitabın okudukça cevabını bulmamızı istemektedir.

Bugüne kadar İttihat ve Terakkinin Bolşevikleşmesinden ve Bakü’deki Türkiye Komünist Partisi’nden kimse bahsetmemişti. Emel Akal bu iddiasını “İttihatçıların Bolşevizm’le flörtü açığa çıkarılmaya çalışırken …” ve “İttihatçıların Bolşevikleşme maceraları …” ile “Bakü’de kurulan Türkiye Komünist Fırkası …” (sç18) ifadeleriyle dile getirirken bu konuyu dillendirenlerden diğer bir başka kişi de Azerbaycan üzerine yazdığı iki farklı roman ile Azerbaycan Türkiye ilişkilerini anlatan Hayati Tek’tir. Hayati tek “Kardaş Kömeği” ve “Tağıyev” adlı romanlarında Enver Paşa’nın Azerbaycan’a gönderdiği Nuri Paşa ve Halil Paşa’ların bir müddet sonra Komünist Azerbaycan Partisini destekledikleri ve Rusya’nın işgaline bir şekilde sessiz kaldıkları yönünde eleştirildiklerini söyleyerek pek zülfiyare dokunmadan konuyu gündeme taşımaktadır.

Anadolu’da görülen İslami Bolşevizm akımının arkasında İttihat ve Terakki vardır, çünkü Bolşevizmi korkusuzca savunan, yayan, örgütleyenlerin hemen hemen hepsi, ittihat ve Terakki ve Teşkilat-ı Mahsusa üyeleridir.” (s.25) Demek ki yaşayanlardan ziyade geleceğe yön verenler insanların genel hayat çizgisinin nasıl olduğuna karar veriyorlar. Enver Paşa’nın komünizmi desteklemesi bugünden geri giderek bakanlardan bir kısmı için muhal bir haldir. Hayati Tek’in kitaplarında Enver Paşa 3. Enternasyonale katılıp bir konuşma yapmak istemiş ancak konuşması tam olarak engellenmese de engeller çıkarılıp, bazı kişiler tarafından konuşmasına mâni olunmaya çalışılmış, hatta Enver Paşa’nın konuşmasının salondaki insanlar üzerine tesir etmemesi için çaba gösterilmiştir. Yani Enver Paşa 3. Enternasyonale katılmaktan da aldığı neticeden de memnun değildir. “Ancak 1920’de Anadolu’da Bolşeviklikle ilgili olumlu görüşler ileri süren Mebuslar, Vekiller ve Ordu Komutanlarının, Üçüncü Enternasyonal tarafından Türkiye proletaryasının temsilcisi olarak kabul edilen Mustafa Suphi’nin liderliğindeki ‘hafi’ [gizli] Türkiye Komünist Fırkası ile hiçbir alakası yoktur. İslami Bolşevizm akımı ile Mustafa Suphi’nin TKP’sinin hiçbir alakası olmadığı gibi, aralarında büyük bir çatışma ve rekabet vardır.” (s.26) Bakü ve Ankara’da 1920 yılında serbest ‘resmi’ Türkiye Komünist Fırkasını kuran İttihatçılar Mustafa Suphi ve arkadaşlarını ‘serseriler’ olarak adlandırmakta ve Türkiye’ye gelmelerini engellemektedirler (s.26). İttihatçılar, 3. Enternasyonal tarafından Türkiye proletaryasının temsilcisi olarak tanınmasına rağmen meşru zeminde kurdukları TKF ile Mustafa Suphi ve arkadaşlarını nasıl engellemişlerse Mustafa Suphi ve arkadaşları da etkin oldukları 3.Enternasyonalda engellemeleri kaçınılmazdır. “[Tarık Zafer Tunaya göre] İttihatçılar sosyalist olmamakla beraber, sosyalizme ve sosyalistlere karşı kesin bir düşmanlık içinde olmamıştır.” (s.44)

Hüseyin Cahit Yalçın’ın hatıratından alıntı yaparak aktaran Emel Akal “Anadolu’da İttihat ve Terakki teşkilatı namına harpten sonra ne kalmışsa hepsi milli mücadele şeflerinin emri altına koşmuşlar ve vatanı kurtarma hareketinde halis bir vatan çocuğu sıfatı ile fedakarlıkta bulunmuşlardır.” (s.32) Diyerek İttihatçıların gayet vatanperverâne hareket ettiklerini, her şeyleriyle vatanı samimiyetle kurtarmaya çalıştıklarını göstermiştir. Çünkü İttihatçılar Balkan harbinde kendilerine karşı sarf edilen “Edirne’yi Enver alacağına Yunan alsın” anlayışıyla hareket etmemişler ve biz yeniyetmelerin emrine mi gireceğiz dememişlerdir. Kurtuluş Savaşı kadrosunun emrinde Türkiye’yi kurtarmak için çalışmışlardır.

İttihat ve Terakki’nin yan kuruluşlarından biri olan, Türk Ocağı’nın 1918’de yalnızca İstanbul’da 2.743 üyesi ve 28 Şubesi bulunmaktadır.” (s.38) Suat Parlar’ın 1997 yılında Bibliotek yayınları tarafından yayınlanan ‘Osmanlıdan Günümüze Gizli Devlet” adlı kitabından alıntılayan Emel Akal Suat Parlar gibi Türk Ocakları’nı İttihat ve Terakkinin yan kuruluşu olarak görmektedir. İstanbul’da 28 şubesi bulunan bir sivil toplum kuruluşu İttihatçılar ile birlikte Türk Milliyetçiliği fikrine hizmet ortak noktalarıdır. Bugün de bütün milliyetçi sivil toplum kuruluşları İttihat ve Terakki ile milliyetçilik bağlamında gönül bağı içerisindedirler. İttihat ve Terakki yöneticilerinin yurt dışına çıkmaları kararı bile Merkez-i umumi toplantılarında tartışılarak alınmış bir karardır. Tıpkı Başbuğ Alparslan Türkeş Bey’in ilk hanımı Muzaffer Türkeş Hanım vefat ettikten sonra ikinci evliliğine parti meclisinde oylatıp öyle karar verilmesi, Seval Hanımla evlenmesi gibi. “Kararlarını Merkez-i Umumi toplantılarında tartışarak alan ittihat ve Terakki Cemiyeti/Fırkası, 1918’de, İttihat ve Terakki rüesasısın yurtdışına çıkmasını da örgütsel bir karar sonucunda almıştır.” (s.40) bu kadar güçlü ve organize bir örgüt yapısına malik İttihat ve Terakki Cemiyeti Kurtuluş savaşında bütün unsurlarıyla yer almıştır. İttihat ve Terakki örgütlenirken dünyadaki bütün örgütlerden istifade etmiştir. Nitekim buy durumu Emel Akal “İttihat ve Terakki’nin sosyal demokrat partilerden esinlendiği, kurduğu yaygın yan örgütlerden de anlaşılmaktadır. İttihatçılar, mutlakî bir imparatorluğa karşı örgütlenirken evrensel deneyimlerden yararlanmışlardır: Masonik, sosyal demokratik.” (s.40, 1 numaralı dipnot.)

Emel Akal, Komitacılığın kimi zaman övgü, kimi zaman da yergi olarak kullanıldığını ifade ederken asıl komitacılığın ne olduğunu Teşkilat-ı Mahsusa üyesi olarak Balkanlarda savaşan Fuat Balkan’ın hatıralarından aktarmaktadır: “Vatanseverliğin en müfridine komitacılık denir! Ve komitacı, vatan davası karşısında her şeyini, hatta canını dahi feda eden; gözünü budaktan sakınmayan, tepeden tırnağa feragat kesilmiş insandır. Memleketinin ve milletinin menfaatini gerektirdiği zaman merhamet bilmez, yakmak lazımsa gözünü kırpmadan yakar, yıkmak gerekirse yıkar, kırar, döker! Taş üstünde taş, omuz üstünde kelle bırakmaz!!.. Kaç defa böyle vaziyetler karşısında kaldık ve yapılması lazım olanı yaptık!” (s.42) Vatanı için gereğini yapmayanlar gün gelir evinin yolunu bulamaz. Şairin dediği gibi; ‘Hazır ol cenge eğer istiyorsan sulh-u salah.’ Bugün dünyada işgal altında olduğu halde Doğu Türkistan Uygur Türklerine yapılan asimilasyon, insanlık dışı muameleler: her evin erkeğini evden kamplara toplayarak zulme ederken aynı eve bir Çinli erkek yerleştirerek ailenin ve kadınların mahremiyetini ihlal etmek hangi medeni dünyanın işidir.

Rusya’da yaşanan Bolşevik devrimden sonra vaat edilen hiçbir haklarını elde edemeyen Türk aydınlar daha sonra Rus zulmünden kurtulmak ve fikri bir mücadele yürütebilmek için İstanbul’a gelmişlerdir. İstanbul’a gelen Yusf Akçura, Hüseyin zade Ali, Ahmet Ağaoğlu, Mehmet Emin Resulzade, Abdürreşit İbrahimov, Ayaz İshâkî, Halim sabit, Yusuf Beyzade Nasip, Korkmazoğlu Celal “Bu isimler Türk Derneği, Türk Yurdu Cemiyeti ve Türk Ocağı’nın kurucuları, Türk Yurdu Dergisinin yaratıcıları arasındadırlar. Türk Yurdu dergisini Orenburglu zenginler finanse ettikleri gibi aynı dergi Kırım’da İsmail Gaspirinski tarafından yayınlanmakta olan Tercüman gazetesinin küçük kardeşi olmakla övünmüştür.” (s.46) aslında her ne kadar objektif olmaya çalışsa da Emel Akal bir sosyalist olarak Rusya’daki Tercüman gazetesi ile Türk Yurdu arasındaki kardeşlik bağını küçümsemekte, Türk Yurdu dergisini gizli bir aşağılamaya tabi tutmaktadır. Sanki Rusya karşıtı Tercüman gazetesiyle niye bağ kuruyorsun der gibi.

Taşlat Paşa “Bizi ancak Sosyalizm deta (devlet sosyalizmi) kurtarabilir” derken İttihat ve Terakki’nin Selanik’te yayınlanan yayın organı daha ilk sayısında “devlet sosyalizmini kabul etmek” (s.49) gerektiğine ilişkin yayınlar yapıyordu. Mete Tunçay göre “İttihat ve Terakki, İkinci Enternasyonal’in 1917-Stockholm Kongresine delege bile göndermiştir.” (s.49) Emel Akal İttihat ve Terakki’yi hem “soldan esen rüzgarlardan etilenmiş” bir örgüt olarak tanımlarken daha sonra “şovenizme varan bir milliyetçilik”e (s.50) savrulduğunu ifade etmektedir ki, bu da kuruluş aşamasında vatanın kurtarılması için her türlü insan unsuruyla hareket ederken zamanla bu insan unsurlarıyla yol gidilemeyeceğinin anlaşılması ve yaşanılan olaylar karşısında fikri taraf alışlarla netleşmeye başladıklarını da göstermektedir.

Emel Akal, 1978 yılında İlhan Tekeli ve Gencay Şaylan tarafından yazılan ‘Türkiye’de Halkçılık İdeolojisinin Evrimi’ adlı kitaptan alıntılayarak İttihat ve Terakki Cemiyetinin ideolojisindeki 1913 Balkan yenilgisinden sonraki değişimini “İttihat ve Terakki’nin Osmanlıcı, İslamcı, Adem-i Merkeziyetçi özellikleri ağır basan ideolojisi birden dönüşüm geçirerek, Türkçü, Batıcı ve Merkeziyetçi özellikler kazandı.” (s.52) ifadeleriyle tespit etmektedir. Her ne olursa olsun olağan üstü şartlar yaşayan ülkemizde kurulmuş olan İttihat ve Terakki fikri manada homojen bir bütünlük arz etmediği gibi zamanla içinden Hürriyet ve İhtilaf Fırkası’nın çıktığı, iç rekabet yapacak Hizb-i Cedit, Hizb-i Atik, Hizb-i Terakki gibi gruplara ayrıldığı ama yine de “kolektif organlar halinde yönetim tarzını benimseyen” (s.53) tek lidere değil çok sayıda liderlere sahip olan ancak Talat Paşa’nın zekasıyla birleştirici bir lider olduğu (s.54) çok sesli bir parti olarak var olmuştur. Emel Akal’a göre İttihat ve Terakki Cemiyetinin siyasi lideri Talat Paşa olmuş, askeri lideri Enver Paşa, askeri kanatta Enver Paşa ile yarışacak kadar iyi asker olan Ali Fethi Bey istifa ederek İttihat ve Terakki’nin katib-i umumiliği görevini üstlenmiş olarak üçlü bir liderliğe sahip olmuştur (s.56). Emel Akal her şeye rağmen ittihat ve Terakki Cemiyeti örgütüne Talat Paşa’nın hâkim, örgütün “takdisyen ve stratejist” (s.58) bir lideri olduğu ancak bazıları tarafından Enver Paşa’nın lider gösterildiğini, Kurtuluş Savaşı sırasında da aralarında Enver Paşa-Mustafa Kemal Paşa mücadelesinin yaşandığını savunmaktadır. 1910 yılında Mahmut Paşa tarafından yurt dışına çıkmak zorunda kalan Enver Paşa, Talat Paşa yurt dışına ateşemiliter olarak gönderilmek istendiğinde İttihat ve Terakki erkanı Talat Paşa’nın evinde toplanmıştır. Bu toplantıya Talat, Manyasizade Refik, Mithat Şükrü, Cavid, Hüseyin Cahit, Rahmi, Habib, Dr. Nazım, Bahaeddin Şakir, Ömer Naci, Mustafa Necib, Enver, Hafız hakkı, Mustafa kemal, Ali Fuad, Remzi, Hüseyin Tosun, Nail Bey katılmışlardır ki bu toplantıya Mustafa Kemal’in katılmasını Emel Akal üst düzeyen yönetici pozisyonunda olmasına bağlamaktadır (s.64).

Mustafa Kemal ile Enver Paşa arasındaki ilişkiyi “Mustafa Kemal ve Enver, Trablusgarp’ta birlikte savaşırlar, 31 Mart Ayaklanması’nın bastırılmasında İstanbul’a birlikte girerler, Edirne’ye giriş nedeni ile kavga ederler.” (s.67) diyerek 1911 Trablusgarp savaşından beri yollarının karşılaştığını Edirne’nin geri alınışında ise Enver Paşa’nın kimseyi beklemeden herkesten önce Edirne’ye girip ‘Kahraman’ olarak anılmasından sonra aralarının açıldığı, kavga ettikleri ve bir rekabet yaşandığını şeklinde anlatmaktadır Emel Akal. Mustafa Kemal, Harbiye Nazır Enver Paşa’nın emrine üç alay vererek İran’da halkı ayaklandıra ayaklandıra Hindistan’a yapmasını istediği sefer görevini kabul etmemiştir. Emek Akal bunu Mustafa Kemal’in Osmanlı Devleti ve Ordusu içindeki gücüne bağlamaktadır. Ancak bu seferin kabul edilmemesi ve yapılamamasının devlete kayıp ve kazancı nedir hiç bahsetmemektedir.

Kurtuluş Savaşını yapan kadro ve Atatürk’ün İttihatçı olduğuna, yapılan eleştirilere karşı İttihat ve Terakki’yi ve mensuplarını savunduklarına dair ve İttihatçılığı reddetmediklerine dair üç farklı olay aktarmaktadır. Birincisi Mustafa Kemal’in Mösyö Frew ile yaptığı görüşmede “İttihat ve Terakkinin cinayetlerini tasdik etmemelisiniz” diyen Mösyö Frew “… vatanperverliği münakaşaların üzerindedir” (s.69) şeklinde cevap vermiştir. İkinci olarak Ekim 1919’da kurulan Ali Rıza Paşa kabinesinin Heyet-i Temsiliye’den istediği “İttihatçılıkla Münasebetinin bulunmadığı”nı açıklamasını istemesi üzerine verilen cevapta Heyet-i Temsiliye’nin ittihatçılıkla alakası olmadığı, Sivas kongresinde tüm delegelerin “ittihat ve Terakki Cemiyetinin ihyasına çalışmayacağına dair” yemin ettiği bildirilmiş ancak akabinde “İtilaf Devletlerinin körüklediği İttihatçı düşmanlığını” doğru bulmadıkları gibi İttihat ve Terakkiye taraftar olanlardan bir suça bulaşmamış olan İttihatçıların töhmet altında bırakılmasının da doğru olmadığı gibi bu durumun iç güvenlik düzeni ve geleceği tehlikeye düşüreceği de bildirilmiştir (s.70). Üçüncüsü ise Mustafa Kemal’in Şubat 1920’de Talat Paşaya yazdığı mektupta I. Dünya Savaşı’na girmenin kaçınılmaz olduğu ve Avrupa devletlerinden bir tarafı seçmenin de elimizde olmadığını, bunun zaruri olduğunu bu sebeplerden dolayı harp mesulü aranmayacağını yazarak İttihat ve Terakki taraftarlarını Osmanlı’yı Savaşa sokmakla suçlamadığını, savaşa kim soktu diye de suçlu aramamış olduğunu belirtmiştir (s.71).

Emel Akal Teşkilat-ı Mahsusa ve fedailer grubunu ele alırken Mustafa Kemal’i bu teşkilatların yapmış olduğu illegal faaliyetler ve infazlar içine karıştırmak istememesi, pis işleri gördüğü birtakım olayları İttihatçılar ile Teşkilat-ı Mahsusacıların üzerine atarak aklamaya çalışmaktadır. Bunda da Atatürk’ü Bolşeviklik bakımında kendilerine dayanak almalarının etkisi olduğunu düşünmekteyim. Ne de olsa İttihat ve Terakki günümüzde milliyetçi ve muhafazakâr bir teşkilat olarak anılmaktadır. Atatürk ise solun her kanadının istismar ettiği bir duruma duçar olmuştur.

Emel Akal, Talat Paşa’yı fikri üstünlük ile İttihat ve Terakki lideri yaparken Enver Paşa’yı sadece Talat Paşanın plan ve programlarına göre hareket eden ve askeri liderlik dışında İttihat ve Terakki, üzerinde bir tesiri olmayan birisi olarak tanımlamakta ve dolayısıyla da küçümsemektedir. Ancak yine Emel Akal’ın belirtiğine göre İttihat ve Terakki kendi arasında danışarak karar almakta ve eşit liderlik paylaşımı ile Talat, Enver ve Cemal Paşalar arsında demokratik bir yönetim sergilemektedir.

Talat ve Enver Paşalar … Avrupada gördükleri işçi ayaklanmaları, grevler, Sosyalist Enternasyonal ve [Komünist Enternasyonal’in Genel Sekreteri] Radek’le yapılan görüşmelerden sonra ‘Bolşevikleşme’ maceraları/eğilimleri başlamaktadır.” (s.90) diyen Emel Akal bir önceki sayfanın 11 numaralı dip notunda “Enver’in tutumu tam bir real-politikerlik örneğidir” diyerek sosyalizm prensiplerinin kabul edilmesi gerektiğine dair altı maddelik ilkeleri yazmasından dolayı Enver Paşa’yı teorisyen olarak görmediğini ilan etmektedir. “İttihatçıların Bolşevikliği o kadar ileri gitmiştir ki, 1920 yılının baharında Bakü’de Türk Komünist Fırkası’nı kurmuşlardır.” (s.92) diyen Emel Akal Bakü Türk Komünist partisini kuran Dr. Fuat Sabit, Halil [Kut] Paşa ve Küçük Talat’tan oluşan ekibin hem Talat ve Enver Paşalar ile hem de Mustafa Kemal Paşa ile haberleştiğini söyleyerek aslında birbirlerine zıt olduğu, iktidar mücadelesi içinde oldukları düşünülen Enver ve Mustafa Kemal Paşaların memleket ve millet menfaatine ortak hareket ettiklerini de göstermektedir.

Olgular ile ittihatçılar ver İttihat ve Terakki cemiyetinin Bolşevikliği savunduğunu göstermeye çalışan Emel Akal daha sonra da Türkçü olarak çıkan ya da İttihatçıların, Teşkilat-ı Mahsusa’nın çıkardığı Erzurum’da Albayrak, Kastamonu’da Açıksöz, Trabzon’da İstikbal, Afyon ve Konya’da Öğüt, Adana’da Yeni Adana gibi gazetelerin Bolşevik propagandası yaptığını ortaya koymaya çalışmaktadır.

Bakü’de yapılan Bolşevik Doğu Halkları Kurultayına katılan Erzurumluların şehre dönüşünü haber yapan Albayrak gazetesi Enver ve Mustafa kemal Paşa arasındaki rekabeti yansıtmaktan da geri durmaz. Bu gazete Bakü’ye giden ekiple birlikte gelen Enver Paşanın yanındaki Küçük Talat ve Yenibahçeli Nail Beyler için “… bu ikinci gruptan, onların [ittihatçı şeflerin] Rusya’da kalan arkadaşlarından bahisle, memleketi ateşler içinde bırakıp mütarekeyi müteakip yurtdışına kaçtıklarını, binaenaleyh Anadolu adına söz söyleme hakları olmadığını, Büyük Millet Meclisinin bu hususu dikkate alacağını ve alması gerektiğini ifade etmekteydi.” (s.112) ifadelerini kullanarak Enver Paşaya gönderme yaparak Kurtuluş Savaşına karışmaması isteniyordu. Her ne kadar konu Bolşevizm olsa da Enver Paşa ve Mustafa Kemal Paşa taraftarı iki ekibin çekişmesi devam ediyor. Her ne kadar ittihatçılar Bolşevizm’e şirin görünmeye çalışsalar da yine de içlerinde farklı bir ses vardır. Bolşevizm’e meyletmelerini açı eden bir ifade 5 Aralık 1920 tarihli yeni Adana gazetesinin 41. Sayısında “Bizim Bolşeviklerle teşviki mesai etmekteki maksadımız gayet açıktır ve bu da düşmanın aynı olmasıdır …” (s.115) Emel Akal her ne kadar meselenin bu kadar basit olduğunu bilse de bir sosyalist olarak ittihat ve Terakki ve Enver Paşa ile Mustafa Kemal Atatürk’ün Bolşevikliği Türk’ün halası için bir politik araç olarak görüp reel politik olarak bundan yararlandıklarını zannederim kabul edememektedir.

Nitekim yukarıdaki tespitimizi doğrular şekilde hemen bir arka sayfada Emel Akal “Genel olarak İttihatçılar politik bir manevra olarak Bolşevizmi savunmaya başlamışlarsa da, bu süreçte gerçekten Bolşevik olanlar bu komünizmden yürekten etkilenenler de görülmüştür.” (s.116) ifadeleriyle hem İttihatçıların Bolşevizm’i manevra alanı olarak kullandıklarından yakınmakta hem de içlerinden bir ikisinin gerçek manada Bolşevizm’den etkilenmesinden sevinmektedirler.

Erzurum Kongresinden hemen sonra Bolşevikler ile irtibat kurması için Mustafa Kemal tarafından Sovyetlere gönderilen Dr. Fuat Sabit’in de Bolşevik olduğunu söyleyen bu konuda müstakil makale yazmış olan Emel Akal’a göre milliyetçidir. “Mustafa Suphi ile ters düştüğü için sahip çıkmadığı adam: Dr. Fuat Sabit. İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin yan kuruluşu Türk Ocağı’nın kurucularından biri, hatta isim babası ve ilk veznedarıdır.” (s.118)

Emel Akal Enver Paşa’nın 1 Aralık 1919 tarihinde Cemal Paşa’ya yazdığı mektupta “Ve bir de şimdilik bence Talat’la ayrı çalışıyormuş vaziyetini göstermemek iyi olacaktır ki harice karşı kuvvetli görünmüş olalım.” (s.120) yazdığını ifade ederek İttihat ve Terakkinin faaliyetlerinin sona erdiğini ya da bölünerek ayrı gruplar halinde çalışmaya başladıklarını tespit etmektedir. Bu ayrı hareket etmenin işaretleri olarak da Karakol Teşkilatının Talat Paşa’ya bağlı çalıştığını ifade eden Cemal Paşa’ya yazılmış 6 Aralık 1919 tarihli mektup ve Enver Paşa’nın İstanbul’daki hanımına yeterli para yardımının yapılmadığını Cavid Bey’e bildiren 12 Aralık 1919 tarihli mektubu (s.120) bu ayrı hareket edişin emareleri olarak sunmaktadır. Ancak Emel Akal “İttihat ve Terakki’nin yurtdışına çıkan liderleri birbirlerinden kopmuş gibi gözükseler de, örgütsel anlamda birlikte çalışmaktan geri durmamışlardır.” (s.122) diyerek İttihat ve Terakki’nin faaliyetlerine teşkilat olarak son vermediğini, sadece lider kadronun ayrı çalıştığını vurgulamaktadır. Emel Akal, İttihatçıların Kurtuluş savaşına katılmalarını bireysel can güvenliklerinin tehdit altında olması yani yargılama, tutukluk, idam, sürgün ile karşılaşmaları onları Kurtuluş savaşına katılmaya zorladığı, ikincisi de ülkenin bir fiil Yunanlılar ve diğer İtalya vs. İtilaf devletleri tarafından işgal edilmesinin sebep olduğunu düşünmektedir (s.123-124).

Emel Akal’a göre İttihat ve Terakki yönetimden istifa edince cemiyetin devam edemeyeceğini düşünen İttihatçılar yerine Teceddüt Fırkasını kurmuşlar, mal varlığını Teceddüt fırkasına aktarmış, İttihat ve Terakkinin ileri gelen yöneticileri de bu yeni fırkadan uzak durmuşlardı. Bu düşüncesini de Hüseyin Cahit Yalçın’ın “İttihat ve Terakki Fırkasının adı Teceddüt Fırkasına tahvil ediliyordu. İleri gelen ittihat ve Terakki azaları da bu yeni fırkadan dışarıda kalıyorlardı.” (s.129) ifadeleriyle desteklemektedir. Emel Akal, Teceddüt Fırkasını kuran ya da parti içi iktidar ele geçirenlerin İttihat ve Terakki içindeki Talat, Enver ve Cemal Paşalara karşı olan onların izlediği politikalara muhalefet eden kesim olduğu bu muhalefetin iktidarıyla Mustafa Kemal’in de Enver Paşa’nın itibar kaybetmesinden sonra orduda iktidarı ele geçirdiğini düşünmektedir (s.130). İttihat ve Terakki içinde Enver ve cemal Paşa’yı istenmeyen adam (s.133) olarak gösteren Emel Akal eğer günümüzde hala İttihat ve Terakki üzerine konuşuluyor ve taraftar buluyorsa bunun Enver Paşa sayesinde olduğunu bilmemesi mümkün değildir.

1918 kışı henüz Anadolu’ya geçmek ve Kurtuluş mücadelesi başlatmak gibi bir düşünce kimsede yok, ancak Osmanlı Ordusu Anadolu’da farklı yerlere silah depolamaktadır. Maçka Silahhanesi Hatıraları adlı kitabın yazarı General Cemal Karabekir 30 Ekim 1918 Mondros Mütarekesi sonunda Osmanlı İmparatorluğunun fiilen sona erdiği, ordularının silah bırakarak terhis edildiği sırada içgüdüsel olarak silah saklamaya başladıklarını yazar. “O günlerde ve o sıralarda Anadolu’da ne hükümet var, ne hükümet kurulacağına dair bir emare var. Ne Kuva-yı Milliye var, ne Kuva-yı Milliye teşkil edeceğine dair bir şey var. Bu saklanan silahlarla kimler iş görecek bunu saklayanlar da bilmiyordu.” (s.152) Kitabının 18. Sayfasında bunları yazan General Cemal Karabekir takiben kitabın 40. sayfasında “Bu zamanlarda Anadolu’da ne hükümet var, ne hükümet kurulma teşebbüsü var, hatta buna dair bir emare bile toktu. Evvelden şöyle düşünülmüş, böyle konuşulmuş, böyle kararlaştırılmış, şöyle olacakmış gibi sözler hep kavilden, hep laftan ibaret şeyler.” (s.152-153) şeklinde teyit ederek, Türk aklının gelecek meçhul zamanları da aklettiğini gösteriyor.

Mustafa Kemal’in İttihat ve Terakki önderleri tarafından Talat Paşa hükümetinin istifası sonunda lider görülmesi hususunu ele alan Emel Akal, Hüseyin Cahit Yalçın’ın hatıralarında Enver Paşa’nın istifasını sunacak Talat Paşa’ya “Harbiye Nezareti için Mustafa Kemal’i tavsiye et. Harbiye’ye o gelmelidir. Ondan başka orduyu toparlayacak kimse yoktur.” (s.155) dediğini ancak bu ifade de Enver’in Mustafa Kemal’i siyasi lider olarak görmediğinin yattığını söyler. Celal Bayar da anılarında “Başkumandan vekili [Enver Paşa istifasını sunacak olan Talat Paşa’ya]: O halde, kuvvetli bir kabine lazımdır. Orduyu Mustafa Kemal Paşa’dan başkası idare edemez.” (s.155) diyerek ordunun başına mutlaka Mustafa Kemal’in geçmesi gerektiğin İttihatçıların düşünüp hatıralarında yazdıklarını ancak bazı sadrazamları başa geçirirken Mustafa Kemal’in ordunun başına geçmesini ve Harbiye Nazırı olması fikrini uygulamadıklarını “hatta bunu diğer nazırlıklara istediklerini getirdikleri gibi sağlayabilirlerdi.” (s.156) diyerek Mustafa Kemal’in Harbiye Nazırı olmasını istemediklerini ileri sürmektedir. Dolayısıyla Emel Akal’a göre Mustafa Kemal’i İttihat ve Terakki lider tayin etmemiştir.

Karakol’u Talat Paşaya çok yakın olduğu bilinen ‘Kara’lar, Kara Kemal ve Kara Vasıf kurmuş olmasına rağmen, tıpkı Teşkilat-ı Mahsusa’da olduğu gibi, Talat ve Enver’e bağlı kadrolar birlikte çalışmışlardır.” (s.168) Kurtuluş Savaşı’nda İstanbul’dan Anadolu’ya silah ve insan kaçıran teşkilatın adıdır Karakol Teşkilatı. Her ne kadar Talat Paşa’ya yakın kişiler kurmuşsa da ittihat ve Terakki cemiyetini bütün müesseselerinde olduğu gibi İttihatçılar hep birlikte çalışmışlardır. Kara Vasıf’ın karakol Teşkilatının lideri olduğu yazılsa da Kara vasıf Rauf Orbay vasıtasıyla irtibatlı, yani başında Rauf Orbay olduğu halede çalışıyorlardı. Enver Paşa’nın Rauf Orbay Malta’da sürgün iken 2 Haziran 1921 yılında yazdığı mektupta “Gönül isterdi ki bütün sevdiğimiz arkadaşlar, hassaten vatanın muhtaç olduğu böyle bir zamanda, sen ve Vasıf başlarında olduğunuz halde çıkmış bulunasınız.” (s.171) diyerek Karakol Teşkilatının başında Rauf Orbay işle Kara Vasıf’ın olduğunu belgelemektedir.

Emel Akal Rauf Bey’in Karakol Teşkilatının başı olduğuna dair ispat çalışmalarında ileri sürdüğü bir özellik de Rauf Bey’in iyi bir komplocu olmasıdır. “Rauf Bey’in ne kadar iyi bir konspiratör (komplocu) olduğunu bize gösteren iki örnek vardır. Afganistan misyonunun başı olmasına rağmen Teşkilat-ı Mahsusa belgelerinde bile adı bulunması gereken yerin boş bırakılmasıdır. (…) Rauf Bey’in konspiratörlüğüne ikinci örnek de 1919’da Ali Fuat Bey’le buluşarak Amasya’ya doğru yola çıkmalarına ilişkin Mustafa Kemal’e çekilen telgrafa adının konulmasına engel olmasıdır.” (s.173) Görüldüğü gibi, Rauf Bey o kadar tedbirli ve kendisini gizlemesini biliyor ve lüzumlu görüyor ki başı olduğu teşkilatın evraklarına dair ismini yazmıyor. Hatta Kurtuluş Savaşının lideri olan Mustafa Kemal’e giden belgelere bile isim yazmaktan imtina ediyor.

Kurtuluş Savaşı kadrosunun ne yaparsa vatan ve millet için yaptığının en bariz örneği Karakol teşkilatını kuran ve yöneten Kara Vasıf Bey’dir. “Kara vasıf Erzurum kongresi sırasında Mustafa Kemal’e gönderdiği uzun mektupta, Amerikan mandasını savunmuştur. Sivas kongresinde yine Amerikan mandasını en ateşli savunan kişi olmuştur.” (s.180) ortaya canını koyarak karakol Teşkilatı ile Kurtuluş Savaşına insan ve silah sağlayan Kara Vasıf Bey mandacılığı savunmak ile itibarından bir şey kaybetmez. Çünkü vatanın kurtarılabilecek en küçük parçası bile kutsal olduğu gibi hepten yok olacağı bir zamanda manda olarak var kılınması da kutsaldır. Bağımsızlıktan başka hiçbir şeye razı olmayacakmış gibi mücadele edilirken gücünün takatinin erdiği kadarına rıza göstererek daha güçlü zamanlara kadar daha aza ya da hoşnut olmadığı duruma razı olursun.

Kurtuluş savaşı kadrosu çok çetin ve uzun bir mücadele dönemi sonunda başarıya ulaşmış ve Türkiye Cumhuriyeti’ni kurmuştur. Barış hasıl olup birkaç yıl geçtikten sonra bu kadrolar savaş yıllarının hatıralarını yazarken barış zamanlarında cereyan eden ilişkiler üzerinden o günkü arkadaşlarını yazmaktadır. İster istemez yazılan bu hatıralar bugün yakın veya uzak olmalarına, kırgın olup olmamalarına göre değerli ya da değersizleştirilmiş olabilirler. Yazarken bugünden geriye yazılanlar önemli ya da önemsiz gösterilebilir. O günkü şart ve psikolojik durumla değil de bugünkü psikolojik durum ve ilişkilerinin durumuna göre yazılmışı olur. Onun için tarihi yorumlarken tarihi belgeleri esas almalı hatıratlar duygusallık ve unutkanlık zafiyeti içereceklerinden dolayı daha dikkatli kullanılmalıdır.

Emel Akal Bolşeviklik ile İttihat ve Terakki arsındaki bağ ve Anadolu’da başlayan Kurtuluş Savaşı kadrolarının en erken tarihli Bolşeviklik ile ilişkilerini göstermek için “Ağustos 1919’da ise Nazilli’ye gelen ‘İngiliz Generali Hebri’nin yaverinin’ Nazilli’de bulunan milli kuvvetlere sordukları sorular arasında şunlar vardır. 1)-Harekât-ı milliyede Bolşeviklik var mıdır? 2)- Yapılan hareket münhasıran İttihat ve Terakki Cemiyeti namına mıdır? Demek ki İngiliz istihbaratı da bu doğrultuda haberler almaktadır.” (s.197) ifadelerini nakletmektedir. İngiliz istihbaratının İttihat ve Terakki ile Bolşevizm arasında irtibat kurduğunu, Anadolu’da başlayan Kurtuluş Savaşı kadrolarının da Bolşevizmi bir alternatif olarak gördüklerine dair bilgilerin İngilizler tarafından da doğrulandığını söyleyerek Bolşevizm üzerine kurduğu tezini güçlendirmektedir.

Enver Paşa’nın amcası Halil Paşa İstanbul’da Bekirağa bölüğünde tutuklu bulunurken bri rivayete göre Mustafa Kemal’in isteği üzerine Karakol Teşkilatı tarafından kaçırılır ve Sivas’ta Atatürk ile görüşürler. Halil Paşa’nın anlattığına göre “Mustafa Kemal ve Rauf Bey benim ve daha çok da beraberimde olan Küçük Talat’ın ‘Heyet-i Temsiliye’ yanında görünmemizi istemiyorlardı. Mustafa kemal ve arkadaşları Milli harekete İstanbul’un ve dış devletlerin İttihat ve Terakki Partisi’nin bir hareketi zannını vermek istemiyorlardı ki, ben de bu konuda kendilerine hak veriyordum.” (s.203) Bu duruma Mustafa Kemal’in destek aldığı ülkelerin İstanbul hükümetiyle birleşmemesi isteği ile İttihatçılarla ortak hareket etmesi istekleri yatabilir. Kurtuluş Savaşı mücadelesini aleni bir İstanbul ve ittihatçı işbirliği gösterisi ile tehlikeye sokmak istememişlerdir. Halin ve Nuri Paşaların tutuklu bulundukları İngilizlerin elinde kurtulması ve Halil Paşa’nın Atatürk’ün bilgisi dahilinden Azerbaycan’a gönderilmesi, Halil ve Nuri Paşaların Atatürk’ün bilgisi dahilinde Bolşeviklik ile irtibatlı bir faaliyet içinde olduklarını gösterir.

Mustafa Kemal’in Talat Paşa ile mektuplaşmalarından (s.207) anlaşılan her ne kadar aralarında bir siyasi rekabet olsa da mesele vatanın istiklali ve milletin felahına gelip dayanınca Talat Paşa ve kendisiyle hareket eden ittihatçılar hiç tereddüt etmeden Mustafa Kemal’e itaat etmişler ve onun emrinde her türlü vazifeyi yapmışlardır. Enver Paşa’nın mektuplarından (s.214) da anlaşılan Mustafa Kemal’in başarısızlığı durumunda her ne kadar Türkiye’ye geçip vatanın istiklali için savaşmayı her an aklında tutup hazır beklemişse de yine Mustafa Kemal’in istek ve buyruğu ile İslami İhtilal Cemiyetleri İttihadı (İİCİ) vasıtasıyla Moskova ile Türkiye’nin menfaatleri doğrultusunda mücadele ederek Vatanın istiklaline ve milletin felahına çalışmışlardır. Emel Akal Enver Paşa’nın İslami İhtilal Cemiyetleri İttihadı’nı (İİCİ) kurduğunu Mustafa Kemal’e bildirmesinde gözdağı vermek (s.215) yattığını iddia ederek yine Enver Paşa hakkında olumsuz bir yorum yaparak baştan beri sürdürdüğü menfi tutumunu devam ettirmektedir. Sağ ve sol, Komünizm veya Sosyalizm ve Türk Milliyetçiliği rekabeti bu davranışı tetikleyen sebeplerden ilki ve en önemlisidir.

“[İnceoğlu Refik’in]1908 öncesinde İttihat Terakki henüz illegal konumda iken Selanik Mason Locası üyesi olarak Talat, Emanuel Karasu, Cavit ve Rahmi Beyler’le birlikte adı geömektedir.” (s.220-221) Aslında Talat Paşa’nın bu Mason Locası üyeliği İttihat ve Terakki’nin aleyhinde yazı yazanların eleştiri kaynaklarından biri olmuştur hep. Enver paşa gibi hatta müftü Uşaklı İbrahim Tahtakılıç gibi insanların da suçlanmasına sebep olmuştur.

Emel Akal, Mahmut Celal Bey (Bayar) takma adıyla Galip Hoca’yı anlatırken Türk tarihinde pek işlenmemiş, tarihçiler tarafından yazılmamış bir konuya dikkat çekmektedir. Bu konu da Celal Bayar’ın I. Dünya Savaşı sırasında Egede İzmir Rumlarının Tehcirini planlayıp gerçekleştirmiş olmasıdır. Celal Bayar İzmir Rumlarının tehciri ile bölgeden 130 bin Rum’un tehcir edildiğini anılarında anlatmıştır. Hata bu Rum tehciri konusunda bizzat Celal Bayar “Balkan Muharebesine müteakip Ömer Naci Bey merhum ile İzmir Rumlarının tehcirinden dolayı bera-yı muhakeme (mahkeme için) divan-ı harbe celp ve ihzar olunmak üzere idim.” (s.228) yazarak doğrulamaktadır. Yani Kurtuluş Savaşı sonunda yapılan Rum ve Türklerin mübadelesinden önce en az altı yıl ancak mübadelenin 1930 yılına kadar uzun sürmesi dolayısıyla 12 yıl kadar önce Rum Tehciri yapılmıştır.

Emel Akal ısrarla Bülent Tanör’ün Kurtuluş savaşını organize eden Mudafa-i Hukuk Cemiyetleri alttan yukarıya doğru demokratik bir yolla gerçekleştirildiği düşüncesine karşı çıkarak ittihatçıların merkezi bir yerden Anadolu’daki Kuvay-ı Milliye ve  Mudafa-i Hukuk ve Redd-i İlhak Cemiyetlerinin kurulup faaliyete geçmelerini yukarıdan aşağıya doğru atama ve görevlendirmeler ile gerçekleştiğini savunmakta ve bunun için İttihatçıların görev aldıkları yerel organizasyonlarından sık sık örnekler vermektedir.

Nuri Paşa’nın Güney ve Kuzey Kafkasya’ya kumandan ve Padişahın temsilcisi olarak Padişah fermanı ile atanmasının kendisine “adeta bir emirlik yetkisi” (s.245) tanıdığı ve Enver Paşa’nın Mondros Mütarekesi imzalanmadan önce 6 Ekim 1918’de Nuri Paşa’ya çektiği telgrafta “Azerbaycan’da bir hükümdarlık mevki ihdas etmesi”ni (s.246) istemesi Emel Akal’ı Enver Paşa’nın “Azerbaycan’a padişah olmayı düşündüğü biçiminde” (s.246) yorum yapmaya itmiştir. Enver paşa bu düşüncesini Ali Fuat’a “Kafkaslardaki ordularımızın kuvvetine güvenerek merkezi Bakü’de olmak üzere, muvakkat bir hükümet teşkil edecektim.” (s.246) diyerek beyan etmiştir.

Atatürk daha 21-22 Haziran 1919 da yayınlanan Amasya Tamimi için toplanmamışken Trabzon ve Erzurum Müdafaa-i Hukuk Cemiyetleri 30 Mayıs 1919 tarihinde Erzurum’da 23 Temmuz-7 Ağustos 1919 tarihleri arasında bir kongre toplamaya karar verir. Atatürk, Erzurum’a geldikten sonra 7-8 Temmuz 1919 tarihinde geceleri “Vali Mazhar Müfit ve Münir, Kazım Karabekir, Rauf, İbrahim Süreyya, Kazım (Dirik), Hüsrev (Gerede), Dr. Refik Bey’lerdir” (s.250) oluşan kişi ile yapılan ve Mustafa Kemal’in “müdavele-i efkâr-bir mesele üzerinde konuşma” dediği bir toplantıyla “kendisini işin başında bulunması için seçtiklerini” Nutuk’ta ifade ederken Kazım Karabekir ve Rauf Bey hatıralarında hiç bahsetmezler (s.250).   Mazhar Müfit ise anılarında “geceleyin adeta gizli bir cemiyet kurmuşçasına” yapılan bu toplantıda Mustafa Kemal’in “iş ortaklığı” yapıp yapmamak ve mücadeleyi “organize edecek şefi seçmek” görevlerinin önlerine konulduğunu ve düşünerek karar vermeleri istendikten sonra toplantının ertesi geceye ertelendiği (s.250), ertesi gece de “Paşa’yı her emrini kayıtsız şartsız ifa etmek üzere kendimize şef olarak kabul etmiş oluverdik.” (s.251) ifadesinde buyurduğu gibi Atatürk’ü lider seçtiklerini ancak bu ifade tarzı seçim işinin pek kendi iradeleriyle değil de sanki tesirde kalarak verilmiş olduğu intibahı doğurmaktadır.

Mustafa Kemal ve Rauf Bey Erzurum’a geldiklerinde Kongreye delege seçimi bitmiştir. Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti Erzurum Şubesi Mustafa Kemal ve Rauf Bey’i delege olabilmesi için iki delegeyi istifa ettirmiştir. İstifa edenlere Küçük kazım ve Cevat Beylerdir. Daha sonra iki kişi daha istifa ettirilerek Küçük kazım ve Cevat Beyler de kongreye delege olarak katılmıştır. Emel Akal baştan beri savunduğu bir üst akılın organizasyonu olduğu düşüncesinin doğruluğunu “Bu [delegelerin istifa ettirilmesi] ancak örgütlü, disiplinli, merkeziyetçi bir yapıda olabilir.” (s.252) diyerek işi organize edenlerin ittihat ve Terakki mensupları olduğunu ima etmektedir.  Mustafa Kemal Erzurum Kongresinde oy çokluğu ile başkanlığa seçilmiştir. Kongreden çıkan oy dağılımı ise “45 kişiden 38 kişi Mustafa Kemal’e, 2 kişi [Hoca] Raif Efendi’ye, 1 kişi Trabzonlu Servet Bey’e ve 4 kişi de ‘müstenkil’ [çekimser] oy kullanmıştır.” (s.253) şeklinde olmuştur. Mustafa Kemal’i lider olmasını isteyeneler vardır.

Atatürk’ün diğer vatanın istiklali için mücadele eden İttihatçılardan, Kuvvacılardan, Müdafaa-i Hukukçulardan öne çıkan bir farkı vardır. Bu günkü Türkiye Cumhuriyeti’nin bulunduğu sınırlar içerisindeki toprakların istiklalini istemek. “Ege yöresindeki Redd-i İlhak Heyet-i Milliye’leri kendi bağımsızlıklarını önemseyerek Erzurum Kongresi’yle ilgilenmemekte; Doğu yöresindekiler ise Batı’yı çok uzak ve işgal altında bir bölge olarak görmektedirler. Halbuki Mustafa kemal, tüm engelleme çabalarına rağmen, sadece Doğu ve batıyı değil, Trakya’yı da kapsayan Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti’nin, kuruluşunu Sivas’ta düzenlenen kongre sonrasında gerçekleştirmiştir.” (s.260)

Atatürk’ün daha Amasya Tamimi yayınlanmadan Sivas’ta bütün Türkiye’den delegelerin katılacağı genel bir kongre toplamak düşüncesinin Erzurum ve Trabzon delegelerinin katılmadığı Rumeli ve Batı Anadolu’dan dele gelmediği (s.260) ve Sivas kongresine Temsil Heyeti dahil 38 delegenin katılması dolayısıyla “Sivas Kongresi’nin bir fiyasko” olduğunu savunan Mahmut Goloğlu’na karşılık Nazilli kongresi tarafından Başağazade Yusuf, Küçükağazade Necib Ali ve Dalamanlızade Mehmet Şükrü Beyler’in Sivas’a delege olarak gönderildiğini, ayrıca Egeyi örgütleyen Rauf Bey’in şarki Anadolu Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti Heyet-i Temsiliye üyesi olarak doğal dele statüsünde katıldığını, ayrıca Rauf Bey’in Erzurum ve Sivas kongrelerine karakol temsilcisi olarak katıldığını, Balıkesir ve Alaşehir nasılsa Rauf Bey bizi temsil ediyor diyerek tekrar dele göndermediğini, Hacim Mühittin ile mektuplaşan Hakkı Behiç Bey’in Denizli delegesi sayıldığını, Rauf bey ile Ege örgütlenmesine katılan İbrahim Süreyya’nın Saruhan/Manisa delesi olduğunu, doğu illerini de Erzurum kongresinde alınan karar ile içlerinde Mustafa Kemal’in de bulunduğu Temsil heyetinin temsil ettiğini (s.261) söyleyerek Türkiye’nin doğusundan ve Batısından delegelerin katıldığını ileri sürerek Emel Akal karşı çıkar. İşgal altındaki İstanbul’da Meclisi’n toplanmasını uygun görmeyen ve kendisi ile Rauf ve Refet beylerin güvenliği konusunu garantiye alamayan “Mustafa kemal, ‘İstanbul ricaliyle’, yani Karakol’la Meclis’in toplanma yeri konusunda anlaşamayınca, Kasım ayında Sivas’ta geniş bir toplantı düzenlemiştir. Bu bir anlamda Karakol’un ağırlığını kırma ve daha geniş bir heyete düşüncelerini kabul ettirme operasyonudur.” (s.271)

Emel Akal Sivas’ta Mustafa Kemal’e Karakol Cemiyetinin ve Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti İstanbul Şubesi’nin desteklediği Kara Vasıf’ın yazıp gönderdiği Ali Fuat Bey vasıtasıyla verdiği mektupta ABD mandacılığını önermiştir. “[Karakol Cemiyetinin] İstanbul Şubesi manda diye tutturmuştur.” (s.265) Emel Akal verdiği bir dizi bilgiden sonra “Manda fikrinin arkasında ittihat ve Terakki üyelerinin ve Karakol Cemiyeti’nin olduğu” (s.266) neticesini kesinlik derecesinde zikretmektedir. Karabekir’in Rauf Bey başta olmak üzere bazılarının Atatürk’ü de Mandacı olarak göstermek istediklerini ancak Atatürk’ün Mandacılığı savunanlara karşı çıkmamakla birlikte usta bir manevra ile manda kararının alınmasını engellediğini yazar Emel Akal (s.266).  Emel Akal’a göre kesinlikle Mustafa Kemal ve Kazım Karabekir mandaya karşıdır.

Emel Akal Heyet-i Temsiliye toplantı ortamındaki durumun “Toplantı eşitler arasında geçmekte, herkes düşündüğünü söylemekte, herkes iknaya açık bir konumdadır. Mustafa Kemal, toplantıya girerken savunduğu iki görüşü de tartışmalar sonucunda değiştirmiştir.” (s.27275) şeklinde gayet demokratik bir ortamda ve kararların tartışılarak en doğrusu ve en faydalısı olacak şekilde alındığını ifade etmektedir. Heyet-i Temsiliye Osmanlı devlet otoritesinin karşısında başka bir güç oluşturmak için askerlerin otorite olmasını kabul etmiş, Kazım Karabekir ise hali hazırda Osmanlı subayı olması dolayısıyla Kuvayı Milliye gibi gayrı nizami ordu olan bir gücün sivil devlet otoritelerini millet adına tutuklamasına karşı çıkmıştır (s.277).

Başka bir enterasan durum da Anadolu hareketinin liderliğini elde etmiş gibi görünen Mustafa Kemal’in Osmanlı Mebusan Meclisinin açılması sırasında meclis “Mustafa Kemal’in hemen hemen hiçbir sözünü dinlememiş, hiçbir isteğini yerine getirmemiştir.” (s.278) Mustafa Kemal’in gönderdiği telgraf açılışta okunmamış, başkan seçilmek istemiş seçilememiştir. Mecliste Kuva-ı Milliyecilerden oluşan gruba “Müdafaa-i Hukuk” yerine padişahın konuşmasından esinlenerek “Felah-ı vatan” grubu adı verilmiştir. Felah-ı vatan grubu meclisteki 80 milletvekilinden oluşmaktadır. Emel Akal bu sayının azlığı nedeniyle “1919 seçimleri ile Meclis-i Mebusan’a giden mebusların büyük çoğunluğu, Anadolu’daki direnişi desteklememiştir.” (s.279) diye bir kanaate sahip olmuştur. Felah-ı vatan grubu hakkında Mustafa Kemal Paşa, Talat Paşa’ya 1921 yılında yazdığı mektupta “sekseni mütecaviz mebustan mürekkep (Felah-ı Vatan) namı altında ekseriyet grubu vücuda getirdik” diyerek benimserken 1919’da yapılan seçimde seçilen mebuslar ile 1920’de toplanan meclisin toplanmasından sekiz yıl sonra okuduğu NUTUK’ta “Fellahı vatan” (s.279) diyerek aşağılamaktadır.

Rauf bey ve kara vasıf beylerin İstanbul’da Meclis mebusan toplantısı sırasında meclisin İngilizler tarafından basılacağı Mustafa kemal tarafından telgrafla Rauf Bey’e haber verildiği halde tutuklanmalarının sebebini Emel Akal “Rauf Bey, Sivas’ta yapılan Heyet-i Temsiliye toplantısında Meclis’in Anadolu’ya taşınması için gerekçe yaratabilmek için, Meclis’in basılması ve kendisinin tutuklanması gerekirse bunu seve seve sağlayacağını belirttiğini ve Karabekir de bu tutumu desteklediğini” (s.284)  Kazım Karabekir’den aktardığı ifadeler ile izah etmektedir.

Mustafa Kemal ile Karakol Cemiyeti arasında bir yetki ve etki paylaşım savaşı başlamış, Mustafa Kemal Kara Vasıf’a Karakol Cemiyeti’nin işgal altındaki İstanbul gibi yerlerde devam edebileceğini ancak işgal altında olmayan vatan topraklarında yani Anadolu’da Karakol Cemiyetinin faaliyetlerine müsaade edemeyeceğini, eğer kendileri ile çalışmak istiyorlarsa “Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti” namı altında çalışmaları gerektiğini daha Sivas Kongresinde söylemiştir (s.286).

İttihat ve Terakki’nin, Enver Paşa’nın, Kazım Karabekir Paşa’nın, Halil Paşa’nın Dr. Fuat Sabit’in, Mustafa Kemal ve diğer Kurtuluş Savaşı komutanlarının Bolşevikler ile irtibatta olmalarının tek sebebi vardır, Anadolu’yu işgalcilerden kurtarmak ve Rusya’dan bu işgale son verecek destek ve askeri ihtiyaçları karşılamak. “Anadolu’yla Bolşevikler arasında Kafkas seddini kaldırmak amacıyla Bolşeviklerle işbirliği yaparak Kızıl Ordu’nun 27 Nisan 1920’de Bakü’ye girmesini kolaylaştıran Türkiyeli zabitlerden Halil paşa ve Dr. Fuat sabit, Türkiye’ye yapılacak yardımları temin etmek amacıyla Mayıs ayı başında Moskova’ya gitmişlerdir.” (s.303)

Kazım Karabekir Paşa’nın Temmuz 1920 tarihinde yayınlamış olduğu beyannamede Bolşeviklikle ilişki kurulmasının istemesinin sebebini görmekteyiz. “İngiliz ve Fraqnsızlar4ın şeriki hükümetler Türkiye’nin ve böylece İslamiyet’in mahvı için uğraşıyorlar. Bu sebepten bizim ve alem-i İslam’ın halas ve necatı ancak Bolşeviklerle uyuşmak ve irtibat yapmakla olur.” (s.306) Demek ki o zamanlar Komünizm veya diğer adıyla Bolşevizm henüz daha “Din Afyondur” dememiş nerede görülürse İslam dininin ve diğer dinlerin yok edilmesi talimatını vermemiştir. Öyle ki İslam temelli cemiyet ve ordu kuran kadrolar Bolşeviklerle de irtibat kurmaktadırlar. “Yeşil Ordu Cemiyeti [Enver Paşa’nın kurmuş olduğu Kafkas İslam Ordusu] kapatılsa da hemen hemen aynı kadro 18 Ekim’de ‘resmi’ TKF’yi [Türkiye Komünist Fırkası] kuracaktır.” (s.307)

Mustafa Kemal Meclisi Mebusan’ın İstanbul’da toplanması ile inisiyatifi elinden kaçırmış olsa da İngilizlerin meclis basarak Rauf, Kara Vasıf ve Galatalı Şevket’i tutuklamaları ile İstanbul’a gitmemek öngörüsünü gösteren bir siyasetçi haline gelmesi, milletvekillerini mücadeleye Ankara’da devam etmek üzere Anadolu’ya çağırması ve Karakol Cemiyetinin de kapanması ile lide3rlik talihi tekrar dönmüştür (s.310-311). “Mustafa Kemal’in liderliğini pekiştiren ikinci önemli olay, Talat Paşa’nın 15 Mart 1921’de Berlin’de vurulmasıdır. Talat Paşa’nın öldürülmesiyle ‘sulh yapıldıktan sonra’ Mustafa Kemal’in en öneli rakibi olacak Talat Paşa, siyaset sahnesinden çıkmıştır.” (s.312)

Emek Akal, Mustafa Kemal’in Kurtuluş savaşına başlarken ittifak yaptığı halde “İttihatçılar, Mustafa Kemal’e destek vermelerine karşın, en geç sulhtan sonra, yurt dışına çıkmış olan İttihatçı reislerin yurda dönüp yine siyasetin başına geçeceklerini ummakta” olduklarından “Bir yandan Mustafa Kemal’le birlikte Erzurum ve Sivas Kongrelerini toplamışlar, öte yandan Mustafa Kemal’in sivrilmesini, liderleşmesini engellemek için de ellerinden geleni” (s.317) yapmışlar, yurt dışındaki İttihat ve Terakki liderlerine kurye ile mektuplar ve şifreli telgraflar göndermiş, talimatlar almışlar.  Emel Akal’a göre Talat, Cemal, Enver Paşalar ve Cavid Bey ile görüşmeye bizzat gideneler ve mektup yazanlar arasında “Halide Edip, Hakkı Behiç, Celal (Bayar), Eyüp Sabri, Memduh Şevket, Dr. Tevfik Rüştü, Yunus Nadi, Nuri (Conker), Bekir Sami, Cami, Edip Servet, Alfred Rüstem, Karabekir, Yenibahçeli Şükrü, Ebulhindili Cafer başta olmak üzere pek çok isim sayılabilir.”  (s.317)   Dr. İbrahim Tali hem Enver Paşa ile hem de Mustafa Kemal ile görüşenlerden olup, Emel Akal Mustafa Kemal adına casusluk yaptığını ve Enver Paşa ve diğer ittihatçıları Mustafa Kemal’e rapor ettiğini, Enver Paşa’yı Anadolu’ya geçmekten “bugünkü birliği ikiye ayırmaya sebep olacaksınız” diyerek vaz geçirdiğini, hatta Küçük Talat, Nail ve hacı Sami’yi de ihbar ettiğini düşünmektedir.

Yeşil Ordu’nun kuruluşu hakkında Celal Bayar 102 yaşında “Bu Yeşil Ordu’yu Hakkı Behiç isminde, eski valilerden bir zat yapmıştır.” Diyerek kurucusunun Hakkı Behiç olduğunu “Gayesi de … Askerler geliyor Rusya’dan; aşılanmışlar Marksizm’le. Onları elde etmek lazım bunları … Yalnız Kuva-yı Milliye’ye değil, dış teşkilata da yardımcı yapmak bunları …” (s.330) diyerek de Yeşil Ordunun Rusya’dan gelen ve Bolşevizm aşılanmış askerleri kazanarak askere ve dış siyasete katkı sağlamalarını temin etme gayesi güdüldüğünü söylüyor. Yurt dışındaki İttihatçılarla birlikte İslam Ülkelerinde çalışmayı amaçlayan Yeşil Ordu örgütü Mustafa Kemal tarafından göz yumularak kurulmuş ancak “Mustafa kemal daha sonra bu girişimi yasa dışı ilan etmiş ve kapatılmasını emretmiştir.” Yeşil Ordunun kapatılma emrini vermesinin sebebini de Emel Akal “Çünkü Mustafa Kemal için Yeşil Ordu cemiyeti, Çerkez Ethem’in katılmasından sonra endişe verici bir boyuta sıçramış, Anadolu’nun en güçlü silahlı gücüne sahip olmuştur.” (s.331) şeklinde izah etmektedir. Rahmi Apak ise Yeşil Orduyu Türklerin KIZILELMASI olarak görmekte ve eğer Anadolu’daki savaş başarılı olmazsa vuruşa vuruşa Kafkaslara kadar çekilip Yeşil Ordu ile birleşmeyi kendisi ile birlikte birçoklarının böyle düşündüklerini ifade etmektedir (s.331-332).

Uşaklı İbrahim [Tahtakılıç] Bey’in Demirci Efe ve Çerkez Ethem kuvvetlerine dayanarak isyan edeceği ve Ankara hükümetini devireceği endişeleri yazışmalara yansımış, Ankara Hükümeti’nin 6 Aralık 1920 tarihinde 12. Kolordu Komutanı’na yazdığı emirde “Demirci Mehmet Efenin durumu pek şüphelidir. Şimdi aldığım bir haberden, kaldırılmış olan Heyet-i Merkeziyyenin Burdur’daki bazı üyelerinin ve bunlar içinde Uşaklı İbrahim Bey’in [Tahtakılıç] Demirci ve Ethem kuvvetlerine dayanarak bir ayaklanma ile Ankara Hükümetini devirmek düşüncesinde olduğu anlaşılıyor.” (s.352) ifadeler yer almaktadır. Emel Akal, Çerkez Ethem, Reşit ve Tevfik kardeşler gibi Teşkilat-ı Mahsusa’cı olan İbrahim [Tahtakılıç] Bey’in kendi adına Ankara Hükümetini devirme kararı vermelerinin mümkün olmadığını ve Ankara Hükümetini devirince yerine getirecekleri hükümetin kim olacağını sorgulayarak, Ankara Hükümetini devirecek kararı verenlerin arakasında İttihat ve Terakki’yi ramaktadır. Ayrıca Çerkez Reşit Bey’in İsmet Paşa’nın Garp Cephesi komutanlığından alınarak yerine Kazım (Özalp) Bey’in getirilmesini istemesinin arkasında da Teşkilat-ı Mahsusa’da birlikte çalışmış olmaları dolayısıyla güven ve eski silah arkadaşlığının olduğu, neticede İttihat ve Terakki’nin etkin kılınmasının yatığını düşünmektedir (s.353). Hatta Çerkez Ethem, Reşit ve Tevfik kardeşler gelseydi Ankara Hükümetini devirip yeni hükümet verecekleri kişinin kim olduğunu “Bütün işaretler yurtdışındaki ittihat ve Terakki erkanını, özellikle de Enver Paşa’yı göstermektedir.” (s.355) diyerek tespit etmektedir. Enver Paşa irtibatlı olduğu Çerkez Ethem, Reşit ve Tevfik kardeşler ile irtibatını Yunan tarafına geçtiklerini Küçük Talat’ın Trabzon’dan yazdığı 12 Mayıs 1921 tarihli mektupta ki “haddi zatında az çok hizmetleri ile beraber birer şaki olan, Türk köylerini gaddarane bir süratle soyup soğana çeviren bu üç kardeş, bugün haklı haksız her ne ise halkın çok menfuru oldular. Bence artık böyle adamlardan el etek çekmeli” (s.357) ifadelerinden öğrenir ancak Çerkez Ethem, Reşit kardeşlerin yurdu terk ettikten sonra da Enver Paşa ile ilişkileri devam etmiştir. Enver Paşa öldüğünde bundan en fazla etkilenen Enver Paşa’ya iltihak etmeyi düşünen Çerkez Ethem olmuş, ölüm haberini alınca ruh ve beden çökmüştür (s.358).

Kuvay-ı Milliye saflarında dövüşen [sadece asker kaçakları ve hapis olanlar katılmamıştır sivil halktan da katılım olmuştur.] hapisteki mahkumları ve asker kaçaklarını milislere çete diyen Emel Akal, bu çetelerin “Marksist literatürdeki halkın silahlı direniş gücüne tekabül eden ‘gerilla/partizan’a tekabül etme”diğini (s.368) söylediği bu ifadeler, Türkiye’deki komünistlerin ideolojilerini ve Sovyetler Birliği menfaatlerini Türk milli menfaatlerinden önde tuttuklarının bir göstergesidir.

1920 yılında {Türkiye’de] üç adet komünist parti kurulmuştur. Birincisi Bakü’de, Mustafa Suphi’nin önderliğinde kurulan komünist partisi; ikincisi ‘Ankara’ veya ‘Eskişehir’ merkezli Türkiye Halk İştirakiyun Fırkası; üçüncüsü ise Mustafa Kemal’in izni veya emriyle Ekim 1920’de genellikle ‘resmi’ veya danışıklı’ olarak anılan sahte/Pseudo bir parti olan Türkiye Komünist Fırkası’dır.” (s.370) Emel Akal Mustafa Kemal’in Türkiye Komünist Fırkasını kurarak “hem Sovyetlere göz kırpmakta, hem Mustafa Suphi’nin partisine geçit vermemekte, hem de Enver’in Halk Şuralar Fırkası işlevsiz bırakılmaktaydı.(s.370) diyerek üç fayda birden temin ettiğini ifade etmektedir.

Emel Akal bu kitabı hazırlarken üç soruya cevap aramıştır: Mustafa kemal ve İttihat ve Terakkinin tüm kanatları Millî Mücadele sırasında nasıl ve neden ittifak yapmışlardır? Mustafa kemal Millî Mücadelenin liderliğine hangi aşamalardan geçerek gelmiştir? Millî Mücadele başlangıcında Anadolu’da Bolşevizm’e yönelik sempatinin kökenleri nelerdir?  Netice vardığı sonuç “Millî Mücadele’nin ittihat ve Terakki ve Teşkilat-ı Mahsusa kadroları tarafından örgütlendiği, hemen hemen hiçbir şeyin, teşkilatların, kongrelerin, imparatorluktan ulus devlete bilinçli bir mücadeleyle geçtiğini göstermiştir.” (s.377)

Kurtuluş Savaşı’nı yapan Mustafa Kemal ve arkadaşları ile Mondros Mütarekesi sonucu ülkeyi terk etmek zorunda kalan İttihat ve Terakki liderlerinin, mandacılık, Bolşeviklik ve Kafkas İslam Ordusu gibi İslamcı siyaset ile iştigalleri de göstermektedir ki mücadele sırasında netleşmiş bir siyasi fikirleri yoktur. Bütün düşünceleri vatanı işgalden kurtarmaktır. Hayatın ve mücadelenin akışı içinde kendilerine en faydalı olacak siyasi ve askeri güce yakın durmuşlar ve mücadeleyi bu düşünce etrafında sürdürmeye ve dolayısıyla da başarılı olmak için deste almaya çalışmışlardır. Ancak mücadelenin sonucunda milliyetçi bir siyasete evrilmişler ve millet menfaatini esas alan bir devlet ve hükümet yapısı oluşturmuşlardır.

 

 

YORUM YAP

Bağdar Caddesi Escorthttps://greenhousecraftfood.com/bonusBahis SiteleriDeneme Bonusu Veren SitelerDeneme Bonusu Veren SitelerDeneme Bonusu Veren Sitelerdeneme bonusu veren sitelergrandpashabetgrandpashabetGrandpashabetdeneme bonusu veren sitelerdeneme bonusu veren sitelerdeneme bonusu veren sitelerdeneme bonusu veren sitelercasinofastbetwoondeneme bonusu veren sitelerdeneme bonusugrandpashabetdeneme bonusu veren sitelerdeneme bonusu veren sitelerdeneme bonusu veren sitelerdeneme bonusu veren sitelerdeneme bonusu veren sitelergrandpashabetgrandpashabetistanbul escortdeneme bonusu veren siteleryeni deneme bonusu veren sitelerbahis siteleriDeneme Bonusu Veren Sitelercasibomborsada yatırım yapmakBorsada Yatırım yapmaksakarya escortholiganbetpusulabetjojobetbetnanobets10deneme bonusu veren sitelerjojobettimebetjokerbetpusulabet girişkulisbetjojobetjojobet girişultrabetmavibetcasibom girişjojobet girişcasibomonwintipobetsolibetsolibet girişsolibet giriş adresisolibetsolibetcasibomcasibomgalabet girişmatbetmeritkingmeritkingcasibomcasibomcasibomholiganbet girişonwinbetofficecasibom girişultrabetcasibomultrabet girişmeritbetkatlacasibom girişJojobetpadişahbetvaycasinoborsada yatırım yapbetasusgrandpashabetgrandpashabetroyalbetkatlameritbetmeritbetmeritbetholiganbetmarsbahismarsbahisaresbetroyalbet girişaresbet girişroyalbetmaksibet girişmaksibetmarsbahismeritkingMatbetcasibomjojobet girişasyabahisgrandpashabetpusulabetcasibomcasibom girişcasibom güncel girişcasibom güncelcasibomcasibom girişpadişahbet girişmarsbahisCasibomcasibom girişholiganbetholiganbetcasibomcasibom girişgrandpashabetgrandpashabetgrandpashabetgrandpashabetcratosroyalbetbetwoonjojobetGrandpashabetatlasbet girişatlasbetbetasus girişyakabetyakabetbetasusparmabetdeneme bonusu veren sitelerdeneme bonusu veren sitelerdeneme bonusu veren sitelerdeneme bonusu veren sitelerdeneme bonusu veren sitelerromabetcasibomvaycasinocasibomcasibom girişKocaeli EscortmilanobetmilanobetcasibomgrandpashabetramadabetramadabetramadabetspincoLidyabetmatbetmarsbahismarsbahis girişbetlikesonbahisbetlikearesbetparmabetyakabetmatbetmatbetmatadorbet girişcasibomholiganbet girişmatbetholiganbetholiganbetpusulabetperabetartemisbetperabetcasibomcasibom girişjojobetrekabetholiganbetMatbetBetofficeMatbetMatbetPusulabetPusulabetimajbettarafbetcratosslotsahabet girişmatbet girişbetexperlunabetpusulabet girişmavibet girişpusulabet girişmatbet güncel girişmeritking girişholiganbet güncel girişbahsegelholiganbetlunabet1xbetmavibetmatbetBetsmoveholiganbetjojobetmatbetmarsbahis girişmarsbahisimajbet girişpiabellacasino girişlunabet girişmavibet girişmatbet girişmeritkingmatbetpusulabetpusulabetmeritkingmatbet girişsekabet girişcasibomcasibom girişholiganbet girişJojobetJojobet GirişErosMacTV ile canlı maç izle! Selçuksports, Taraftarium24, Justin TV alternatifi. HD kalitede kesintisiz canlı maç izle. Süper Lig, Premier Lig,holiganbet girişvaycasinojojobetbetparkholiganbetBetpas girişBetpasgrandpashabetonwin giriştaraftarium24vaycasinorestbetholiganbetholiganbet girişcasibomcasibom giris
escort Bağcılar escort Bahçelievler escort Bakırköy escort Bayrampaşa escort Beylikdüzü escort Güngören escort İstiklal escort Kadıköy escort Sultanbeyli escort Üsküdar escort Avsallar escort Mahmutlar escort Oba escort Mecidiyeköy escort Ölüdeniz escort Güllük escort Kültür escort Ataşehir escort Avcılar escort Başakşehir escort Esenler escort Esenyurt escort Fatih escort Gaziosmanpaşa escort Kartal escort Küçükçekmece escort Maltepe escort Pendik escort Sultangazi escort Ümraniye escort Adapazarı escort Yalıkavak escort güvenilir casino siteleri Yalova escort Muğla escort Aydın escort Çanakkale escort Balıkesir escort Tekirdağ escort Manisa escort Trabzon escort Kahramanmaraşescort Kütahya escort Osmaniye escort Sivas escort Tokat escort Çorum escort Yozgat escort Isparta escort Elazığ escort Ordu escort Edirne escort Erzincan escort Zonguldak escort Rize escort Uşak escort Kırşehir escort Erzurum escort Giresun escort Amasya escort Sinop escort Niğde escort Bolu escort Karaman escort Kırıkkale escort Bayburt escort Ardahan escort Gümüşhane escort Artvin escort Çankırı escort Bartın escort Sinop escort Bilecik escort Karabük escort Burdur escort Nevşehir escort Kıbrıs escort Kırklareli escort Kastamonu escort Düzce escort Aksaray escort Adıyaman escort Afyon escort Arnavutköy escort Bebek escort Beşiktaş escort Beykoz escort Beyoğlu escort Büyükçekmece escort Çatalca escort Çekmeköy escort Eyüpsultan escort Kağıthane escort Sancaktepe escort Sarıyer escort Şile escort Silivri escort Şişli escort Taksim escort Zeytinburnu escort Aliağa escort Balçova escort Bayındır escort Bayraklı escort Bergama escort Beydağ escort Bornova escort Buca escort Çeşme escort Çiğli escort Karşıyaka escort Fehiye escort Marmaris escort Gaziemir escort Dikili escort Menderes escort Menemen escort Torbalı escort Atakum escort Çerkezköy escort Yenişehir escort Bodrum escort Toroslar escort Tarsus escort Silifke escort Mezitli escort Erdemli escort Anamur escort Akdeniz escort Melikgazi escort Elbistan escort Lüleburgaz escort İzmit escort İlkadım escort Çorlu escort Battalgazi escort Yeşilyurt escort Milas escort Ceyhan escort Çukurova escort Kozan escort Sarıçam escort Seyhan escort Emirdağ escort Sandıklı escort Merzifon escort Suluova escort Taşova escort Altındağ escort Batıkent escort Çankaya escort Çubuk escort Etimesgut escort Haymana escort Kahramankazan escort Keçiören escort Kızılcahamam escort Mamak escort Polatlı escort Pursaklar escort Sincan escort Ulus escort Yenimahalle escort Aksu escort Alanya escort Belek escort Demre escort Döşemealtı escort Elmalı escort Finike escort Gazipaşa escort Kaş escort Kemer escort Kepez escort Konyaaltı escort Korkuteli escort Kumluca escort Lara escort Manavgat escort Muratpaşa escort Serik escort Side escort Didim escort Efeler escort Nazilli escort Söke escort Altıeylül escort Ayvalık escort Bandırma escort Bigadiç escort Burhaniye escort Dursunbey escort Edremit escort Erdek escort Gömeç escort Gönen escort Havran escort İvrindi escort Karesi escort Kepsut escort Susurluk escort Büyükorhan escort Gemlik escort Görükle escort Gürsu escort Harmancık escort İnegöl escort İznik escort Karacabeyescort Kestel escort Mudanya escort Mustafakemalpaşa escort Nilüfer escort Orhangazi escort Osmangazi escort Yıldırım escort Biga escort Çan escort Gelibolu escort Karahayıt escort Merkezefendi escort Pamukkale escort Keşan escort Aziziye escort Palandöken escort Yakutiye escort Odunpazarı escort Tepebaşı escort Araban escort İslahiye escort Karkamış escort Nizip escort Nurdağı escort Oğuzeli escort Şahinbeyescort Şehitkamil escort Yavuzeli escort Bulancak escort Espiye escort Görele escort Altınözü escort Arsuz escort Antakya escort Defne escort Dörtyol escort Erzin escort Hassa escort İskenderun escort Kırıkhan escort Kumlu escort Payas escort Reyhanlı escort Samandağ escort Eğirdir escort Yalvaç escort Foça escort Karabağlar escort Kemalpaşa escort Kiraz escort Kınık escort Konak escort Narlıdere escort Ödemiş escort Tire escort Urla escort Safranbolu escort Akhisar escort Alaşehir escort Kırkağaç escort Salihli escort Sarıgöl escort Şehzadeler escort Soma escort Turgutlu escort Yunusemre escort Akkışla escort Bünyan escort Develi escort Kocasinan escort Talas escort Yahyalı escort Gazimusağa escort Girne escort İskele escort Lefke escort Lefkoşa escort Başiskele escort Çayırova escort Darıca escort Afşin escort Dulkadiroğlu escort Göksun escort Onikişubat escort Türkoğlu escort Kızıltepe escort Mut escort Dalaman escort Gümbet escort Datça escort Kavaklıdere escort Köyceğiz escort Menteşe escort Turgutreis escort Ula escort Yatağan escort Fatsa escort Altınordu escort Ünye escort Düziçi escort Kadirli escort Ardeşen escort Akyazı escort Arifiye escort Erenler escort Geyve escort Hendek escort Karasu escort Kaynarca escort Sapanca escort Derince escort Dilovası escort Gebze escort Gölcük escort Kandıra escort Karamürsel escort Kartepe escort Körfez escort Akşehir escort Beyşehir escort Bosna escort Ereğli escort Karapınar escort Meram escort Selçuklu escort Gediz escort Simav escort Tavşanlı escort Doğanşehir escort Bafra escort Çarşamba escort Boyabat escort Kapaklı escort Süleymanpaşa escort Erbaa escort Niksar escort Turhal escort Akçaabat escort Of escort Ortahisar escort Yomra escort Armutlu escort Çiftlikköy escort Çınarcık escort Akdağmadeni escort Boğazlıyan escort Sarıyaka escort Sorgun escort Alaplı escort Çaycuma escort Devrek escort Ereğli escort Kilimli escort Kozlu escort