
Kenan EROĞLU
Odgurmuş: Sayın Monşer; kabul buyurursanız size teşekkür etmek istiyorum. Eğer siz olmasaydınız bizler ne yapardık. Siz ve sizin gibilerin Allah yokluğunu vermesin.
Monşer: Ne teşekkürü anlamadım. Cumhuriyet Bayramı’nı büyük coşku ile kutladık ve çocuklar gibi eğlendik, fener alayları düzenledik. Ondan dolayı mı teşekkür ediyorsunuz. Bu bayram meydanda Vals yaptırmadılar ama!
Odgurmuş: Siz temsili de olsa Türk siyasi hayatına ve siyasi partilerine demokrasi(!) getirdiniz. Biliyorsunuz tek parti döneminde halkımıza seçme ve seçilme hakkı bahşedilmişti ya. Bahşedilmişti ama ne ikinci bir parti vardı ne de ikinci, üçüncü seçilecek seçenek vardı. Aday tek, parti tek, seçim tek, sandık tek ve haliyle sonuç da tek olurdu. Sandıktan da tek parti ve yine önceden belirlenmiş tek adamlar çıkardı.
Monşer: Evet haklısın o günler güzel günlerdi. Kargaşa yok, karmaşa yok, başka parti yok, başka aday yok, başka sandık yok. Her şey kolayca oluyor, sayım işleri bile bir çırpıda yapılıveriyor ve sandıktan hep aynı adamlar yani biz çıkıyorduk. Ve bizlerde seçmenin ve seçilmenin tadını demokrasi ve cumhuriyet baloları ile kutluyorduk.
Odgurmuş: Görüyor ve anlıyorum ki siz o günleri özlemle anıyorsunuz. Ama size ters gelse de eski özlemlerinizi yüreğinize gömseniz de ben yine de size teşekkürler etmek istiyorum. Siz davranışlarınızla bu teşekkürü fazlasıyla hak ediyorsunuz.
Monşer: Ben mi anlamıyorum, yoksa siz mi bir şeyler ima ediyorsunuz. Bak şimdi konuya Fransız kaldım. Biliyorsunuz Fransızca dünyanın en kibar dilidir. Ve bu yüzden biz de Fransızcadan 5 binden fazla kelime almış ve kullanıma sokmuşuzdur. Çağdaşlık böyle bir şey işte.
Odgurmuş: Konuyu dağıtmayalım. “Fransızca dünyanın en kibar diliymiş vs.” Kim demiş? Sizin gibi batı hayranlarından başka.
Konu o değil. Konu şu: Bakınız biraz önce belirttim. “Sandık tek, aday tek, liste tek, parti tek” dedim. O zaman böyle yapıyordunuz bugün ise o durumun tam tersini yapıyorsunuz. Ardından de “Biz de milliyetçiyiz, vatanımızı milletimizi severiz” diyorsunuz. Ve yine ardından da milliyetçilere oy oranı 1’i, 3’ü geçmeyen 10’dan fazla seçenek sunuyorsunuz. Şimdi seçmen olarak ben ne yapayım? Size teşekkür etmeyeyim de kime teşekkür edeyim. Önümüze koyduğunuz “Bu seçenekler içinden hangisini isterseniz onu seçin” diyorsunuz. Bu durum sizin demokrasi anlayışınıza biraz ters ama bizim için iyi oldu. Fazla zahmete girmeden gönlümüze yatanı serbest irademizle tercih edeceğiz.
Biz daha ne isteyelim. Pazara gidiyorsunuz bir tane satıcı, bir tane zabıta, tek çeşit meyve, tek çeşit sebze, bir tane tezgâh, bir tane bilmem ne, seçme yok, beğenme yok. Ama şimdi; pazara giriyorsunuz 10 küsur milli olduğunu söyleyen parti. Seç beğen al. Tek türe esir olmaktansa böylesi daha iyi. Ne iyi ettiniz de bu kadar parti kurdunuz. Ne iyi ettiniz de bize seçme ve beğenme imkanını verdiniz.
Artık milliyetçi seçmenin kafası rahattır. Sandığa gittiğinde nasıl olsa seçenek çok. Alı al, moru mor, grisi gri. Vereceği bir oyunun boşa gideceğini bile bile seçer seçebildiğini. Bu seçim birini seçer, bunu beğenmezse öteki seçim bir başkasını seçer. Onu da beğenmezse bir başka seçim (Bir başka seçime kadar kalırlarsa) bir diğerine tercihini belirtir. Artık gönül rahatlığı ile sandığa neşe içinde gidebilir.
Siz ve sizin gibi Monşer’lerin bu millete, bu ülkeye ve bu seçmene hizmetleri asla unutulmaz. Bu hizmetiniz belkide tarih boyu dilden dile dolaşacak gönüllerde yer edecek. Ve tarih kitapları şöyle yazacak: “2020’li yıllarda Türkiye’de yeteri kadar siyasal parti olmadığına karar veren aydınlar ülkenin ihtiyacı olan siyasal partileri mısır patlağı gibi orada burada kurdular. Hatta bir daha seçilememe ve bir daha milletvekili olamama ihtimallerini de göz ardı edip ellerinin tersiyle itip adeta kendilerini feda ederek Türk seçmenine alternatif seçenekler sundular.”
Monşer: Çok teşekkürler ederim. Beni ve benim gibi düşünen, hareket eden diğer dostları, arkadaşları, partidaşları, parti komşularını bu şekilde takdir etmenizden dolayı biz de size ne kadar teşekkür etsek azdır.
Demek ki diyorum bu ülkede aynı ve benzer fikirlerde pek çok parti kurunca da takdir edenler, beğenenler, alkışlayanlar çıkıyormuş. Ne mutlu bize.
Siz herhalde biraz ironi yaparak bizi alaya alıyor gibi yapıyorsunuz olsa da ben bu durumdan çok memnunum.
Odgurmuş: Ne diyeyim; yollarınız hep engebeli, havalarınız da hep bulutlu olsun.

