“KÜRT SORUNU” VE “BARIŞ SÜRECİ” SORGULAMASI
Şükrü Alnıaçık
Dışişleri Bakanlığı resmi internet sitesindeki Irak sayfası na bakınca “Barış Süreci” adı altında yapılanlargözümüzde gafletten bir kat aşağıya, ihanet mertebesine iniyor. Güneyhdoğu’dan Irak’a girip de Bağdat’tan kuzeye doğru yürümeden önce bir kaç dakika doğuya gidiyoruz.
Hemen doğu sınırımızda 1991’den beri Ermenistan diye bir devlet var. İTO’nun Ermenistan raporuna göre budevlet kurulduktan sonra aramızda 1992 yılında 3,5 milyon USD, 1993’te ise 4,5 milyon dolar civarında bir ticarethacmi oluşuyor. Sonra Karabağ’ın işgali, Hocalı Katliamı derken Türkiye’nin ambargosu başlıyor ve o gün bugündür bir bardak su bile alıp satmıyoruz.
GELELİM IRAK’A VE KÜRT ÖZERK BÖLGESİNE
2012 yılı itibarıyla Irak, Türkiye’nin ihracatında, yaklaşık 11 Milyar Dolarlık ticaret hacmiyle”ikinci büyük partner” konumuna yükseliyor. Ticari ilişkilerin yanı sıra, Türk şirketlerinin Irak’ta üstlendikleri müteahhitlik hizmetleri de önemli bir düzeye ulaşıyor. Türk müteahhitleri 2003-2009 yılları arasında Irak’ta toplam 7,5 milyar ABD doları değerinde 495 proje gerçekleştiriyor.
2007’de önce Başbakan Nuri El Maliki, sonra Cumhurbaşkanı Talabani 2007’de Ankara’ya geliyor. 2008’de bizzat Erdoğan tarafından Bağdat’ta enerjiden askerliğe kadar pek çok alanı kapsayan “Yüksek Düzeyli Stratejik İşbirliği” antlaşmaları imzalanıyor.
Enerji alanındaki işbirliğimiz de her geçen gün güçleniyor. Türkiye, Irak’ın petrol ve doğalgaz kaynaklarının dünya pazarlarına ulaştırılması bakımından da ön plana çıkıyor . 1977’de imzalanan ve süresi dolmak üzere olan Kerkük Yumurtalık Boru Hattı antlaşması, 2010 yılında Bağdat’ta 15 yıllığına yenileniyor.
Dışişleri Bakanlığından yapılan açıklamaya göre, PKK terör örgütüyle mücadele amacıyla kurulmuş bulunan Türkiye-Irak-ABD Üçlü Mekanizması kapsamındaki çalışmalar da devam ediyor. “Irak Kürt Bölgesel Yönetimi’yle yoğun temaslar, diğer hususların yanısıra, bu açıdan da uygun bir zemin” oluşturuyor.
Yakın zamana kadar Türk müteahhitlerinin Irak’taki faaliyetleri büyük ölçüde “nispeten daha güvenli olan” Irak’ın kuzeyi ile sınırlı kalıyor. Yani bu ticaretin ve müteahhitliğin önemli bir kısmı “Kürtlerin iradesi“yle yapılıyor. Irak’ın geri kalan kısmı ile olan ticaret de bu bölge üzerinden gerçekleşiyor.
2003’te Irak’la olan yaklaşık 1 Milyar dolarlık ticaret hacmi, 2010’da 7 milyar doları aşıyor. 2012’de ise yıllık 11 milyar dolara yaklaşıyor. Daha çok da Kürtlerle alış veriş yapıyoruz.
Genel Energy Plc’nin Başkanı Mehmet Sepil, CNNTürk’ten Şirin Payzın’a verdiği 28 Mart 2013 tarihli röportajında “Kuzey Irak’ı Türkiye’nin zenginleştirdiğini” söylüyor.Çukurova Holding’in de büyük ortağı olduğu Genel Enerji, Kuzey Irak’a 2002 yılında giriyor ve halen bölgenin en büyük petrol şirketi. Sepil, “bölge ticaretinin yüzde 80’inin Türklerin kontrolünde olduğunu ve bununla ilgili en ufak bir gocunmaları olmadığını söylüyor.
Türkiye’nin PKK ile olan mücadelenin en üst seviyeye ulaştığı dönemlerde bile Kuzey Irak’la olan ticari ilişkilerinin sekteye uğramadığı malum. Türkiye-Kuzey Irak ticaret ve müteahhitlik ilişkilerine dair binlerce örnek mevcut… Öyle ki; TÜSİAD’la MÜSİAD’ın bölgede ekonomik rant kavgasına giriştiğini, bunun Türkiye’nin iç siyasetini de etkilediğini ve mesela bir çok güçlü firmanın AKP iktidarından itibaren MÜSİAD’la flört etmeye başladığını bir başka yazımızda değerlendirmiştik.
Bütün bunlara rağmen AKP, ölüyü dirilterek başlattığı İmralı sürecinde Türk tarihine, Cumhuriyetin kurucularına, önceki hükümetlere, Türk vatandaşlarının geri kalan kısmına, Türk ordusuna ve Türk Milliyetçilerine bühtan ederek “Kürt Sorunu“ndan bahsediyor.
ŞİMDİ SORGULUYORUZ:
100 yıllık etnik meseleler yüzünden Türkiye-Ermenistan sınırından bir tek çimento torbası bile geçemezken, nasıl oluyor da Türkiye ile Irak Kürt Özerk bölgesi arasındaki ticaret hacmi 7 milyar doların üzerine çıkıyor ve 20 Milyar dolara çıkacağı ileri sürülüyor?
Bu nasıl “Kürt Sorunu” imiş ki; Erbil’de temsilcilik açan Türk şirketlerinin sayısı 600’ün üzerine çıkıyor? Yoksa Erbil’dekiler Kürt değil de bize mi öyle geliyor?
Türkiye’de bir “Kürt Sorunu” varsa; nasıl oluyor da bölgeye dışardan giren emtianın % 70’sini Türk malları oluşturuyor? Yoksa tezgaha gümrüksüz mal girince etnik kimlik rafa mı kalkıyor?
Dürüst olun!.. Ticaret ve siyaset için dünyanın en naif milliyeti olan Türklüğe iftira atmayın.
Devleti ve milleti alçaltan “Kürt sorunu” ve “barış süreci” safsataları “BORSADA KAÇ PARA, SEÇİMDE KAÇ MİLLETVEKİLİ” ediyor?
Bize bunu açıklayın!..