MHP’nin, açılım süreci ardından başlattığı mitinglerin üçüncüsünü cumartesi günü Adana’da izledim.
Mitinge giderken uçakta, son kongrede Devlet Bahçeli’ye rakip olup ciddi bir oy alan Koray Aydın’la karşılaştım.
Katıldığı ilk mitingmiş; ‘halka gidiş’ diye gördüğü MHP’nin bu atağını çok doğru bulduğunu, güzel dönüşler aldığını söyledi.
Yıllardır hemen hemen her partinin mitingini izlediğim İstasyon Meydanı’ndaki kalabalığı da görünce, açılım sürecinin MHP’de önemli bir kenetlenme yarattığını düşündüm.
SES DALGASINA DİKKAT
Mitinge başka partilere oy verenler de katılmış olabilir; ama bugüne dek o alanda izlediğim mitinglerin hiçbiri için, “Bundan daha kalabalıktı” diyemem.
Elbette kalabalığın, Adana’nın muhalif duruşuyla ilgisi mutlaka var.
Ancak, sırf o muhalif duruş nedeniyle de halkın Bahçeli’nin sözlerine verdiği tepki, taşıdığı pankartlar önemliydi.
İlk kayda geçirilmesi gereken nokta; ‘Türk’ sözcüğü üzerindeki her tür tartışma, milliyetçi duyguları heyecanla ayağa kaldırıyor.
Açılımı destekleyenlerin, eleştiri getirenleri küçümseyen, aşağılayan her söz ve eylem de o heyecanı alevlendiriyor, mağduriyet duygusu yaratıyor.
Çünkü, hiç de küçük olmayan bu kitle, gidişatın bölünmeyle sonuçlanacağı konusunda ciddi kaygılar taşıyor.
Bunu anlamak için, neredeyse 40 dereceyi bulan sıcağa rağmen alanı dolduranların, Bahçeli’nin açılımla ilgili sorularına verdiği ‘Evet/Hayır’ haykırışlarının ses dalgasının yüksekliğine bakmak yeterli.
Dikkat ettim; Bahçeli’nin, örneğin ekonomik konulara, vatandaşın geçim sıkıntısına işaret eden soruları aynı ses dalgasını yakalamıyor.
Bahçeli, yeniden bölünmeden, emparyalistlerin elinde oyuncak edilmekten, milliyetçiliğin aşağılanmasından, ihanetten, fitneden söz ettiğinde ses dalgası yine pik yapıyor, “Öl de ölelim” sloganları atılıyor.
Şükrü KÜÇÜKŞAHİN / Hürriyet