Yeniçeri: “(Bir öfkeye mahkum ettik her şeyi) şarkısında olduğu gibi Tayyip Erdoğan da yolsuzluk operasyonu yapanlara karşı duyduğu öfkeye hukuk devletini, demokrasiyi, barışı ve ifade özgürlüğünü kurban edecek hale geldi. Zaten öfke de Erdoğan’a göre hitabet sanatıdır”
Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Ankara Milletvekili Prof. Dr. Özcan Yeniçeri, internet yasasıyla ilgili olarak, “AKP’nin getirdiği internet yasasının amacı ahlaksızlık ve yolsuzlukların önlenmesi değildir. Eğer böyle olsaydı, CHP ve MHP’ye yönelik kaset operasyonları sırasında iktidar bir düzenleme yapma ihtiyacı duyardı” dedi.
Yeniçeri, Meclis’te düzenlediği basın toplantısında basın ve özgürlüklerin tehdit altında olduğunu savunarak, “Tayyip Erdoğan televizyon kanalına sızdırdığı adamlarına ‘Siz var ya ne yaptığınız farkında değilsiniz ya adam Devlet Bahçeli sanki şu anda batmış bitmiş bir manifesto açıklıyor, siz bunu canlı veriyorsunuz’ sözleri üzerine muhatabı olan televizyoncu ‘İki üç dakikaya kestiriyorum efendim’ diyor ve kesiyor. Türkiye’de muhalefet liderinin sözleri sansür ediliyor. Sonra televizyondaki AKP’nin adamı, bu sefer tutup Tayyip Erdoğan’ın oğlunu arıyor. Kendini affettirmeye çalışıyor” diye konuştu.
Yeniçeri’nin Basın Toplantısı’nda yapmıiş olsuğu konuşma şu şekilde:
Balık Baştan Kokar!
Tayyip Erdoğan, yolsuzluk ve rüşvet operasyonunu yapanların zihniyetini şu kavramlarla tasvir ediyor:Çeteler, haşhaşiler, komplocular, âlim müsveddeleri, sahte veliler, içi boş, kalbi boş, zihni boş alim müsveddeleri.
Erdoğan’a göre bunlar ‘ilmi güç için, şantaj için’ kullananlardır. İşte bu zevat AKP’ye komplo yapmış!
Tayyip Erdoğan’ın bir zamanlar yol arkadaşlığı yaptığı gurubu nitelendirirken kullandığı sıfatlar öfkesinin şiddetini göstermesi bakımından calibi dikkattir.
Tayyip Erdoğan ve arkadaşlarına göre “ayakkabı kutuları içindeki dört buçuk milyon dolar”, “750 bin dolarlık kol saati”, hediye “umre seyahatleri”, yatak odalarında sıra sıra dizilmiş kasalar içindeki bir milyon iki yüz bin doların adı dahi edilemez. AKP’li yöneticilere göre kutular, dolarlar, seyahatler bir tür ganimettir (humus) ve AKP’li yetkililerin analarının ak sütü kadar da helaldir!
Erdoğan’a göre önemli olan AKP iktidarına rağmen, AKP’nin mensuplarına karşı yolsuzluk ve rüşvet operasyonunu yapılmış olmasıdır. Bu operasyonu Tayyip Erdoğan’a göre devletin derinliklerinde ki paralelhaşhaşi örgütü yapmıştır.
Buna göre Tayyip Erdoğan da kendi ifade ettiği paralel yapıya karşı gerekli tedbirleri alıyor. Böyle bir şey varsa buna kimsenin itirazı yoktur ve olamaz. Ancak işin bir de öbür yanı vardır.
Ayakkabı kutularının içine dört buçuk milyon dolar gibi. Bu dolarları kim, nereden temin ederek, oraya nasıl yerleştirmiş? Yatak odalarına altı kasayı kim, nasıl taşımış? Yatak odasında bir milyon iki yüz bin doların ne işi varmış? Başbakan Erdoğan bunlardan hiç söz etmiyor.
Halbuki sıradan yurttaş Tayyip Erdoğan’ın Haşhaşiler için aldığı tedbirleri haramiler için niçin almadığını merak ediyor?
Halk arasında “kapını kilitli tut, komşunu hırsız tutma!” diye bir söz olduğunu AKP cenahı bütün bu işler olup biterken niçin hiç akıllarına getirmemiştir?
İşin ilginç yanı da bu operasyonu yapan ‘haşhaşiler’ daha önce AKP’nin ‘her istediklerini verdik’ dediklerikişilerdir.
Tayyip Erdoğan, kendi ifadesine göre AKP’ye karşı yolsuzluk operasyonunu yapanlara ‘acımak, iktidarlarını acınacak’ hale düşüreceğinden, paralel yapıya karşı sözüm ona bütün alanlarda harekete geçti.
AKP hükümeti işe adli kolluk yönetmeliğini değiştirmekle başladı. Ardından HSYK ile ilgili düzenlemeler devreye sokuldu. Bu arada yolsuzluk operasyonunu yapanlara, karşı operasyonlar gerçekleştirildi. Böylece emniyet, mahkeme ve yargı AKP’nin hiçbir tasarrufunu AKP’den izin almadan sorgulayamayacak hale getirildi.
Türkiye’yi Öfkeye Mahkûm Etmek!
“Bir öfkeye mahkûm ettik her şeyi” şarkısında olduğu gibi Tayyip Erdoğan da yolsuzluk operasyonu yapanlara karşı duyduğu öfkeye hukuk devletini, demokrasiyi, barışı ve ifade özgürlüğünü kurban edecek hale geldi. Zaten öfke de Tayyip Erdoğan’a göre bir hitap sanatıdır!
Hadi diyelim ki, Tayyip Erdoğan, ‘paralel devletle mücadele ediyorum’ sözleriyle birilerini ikna etmiş olsun. Bu bağlamda komplo ve çeteyle ilgili yasal düzenlemeleri de destekleyenler çıksın.
Ancak Tayyip Erdoğan’ın Fas’tan bir televizyon kanalının yetkililerine MHP liderinin sözlerini “geçmeyin o alt yazıyı” müdahalesini kim, nasıl açıklayabilir?
Başbakan sıfatını da taşıyan Tayyip Erdoğan sanki başbakan değil de bir televizyonun sansüründen sorumlu yetkilisi gibi nasıl davranabiliyor?
İş bununla da bitmiyor. Tayyip Erdoğan, anket şirketlerinin yaptığı araştırmalara müdahale ederek manipülasyon da yapıyor. Televizyon yetkilisine Tayyip Erdoğan “Al MHP’den iki puan, koy BDP’ye” diyor.
-Medyadaki anketlere bile müdahale eden bu totaliter tavrı kim, nasıl açıklayabilir ki?
Hele hele iş adamlarına “sen, sen, sen 100 milyon dolar, sen, sen 80 milyon dolar vereceksiniz, o medya grubu temiz insanların elinde kalacak” diyerek iş adamlarına çökmesini kim, hangi gerekçeyle savunulabilecek?
Başbakan’ın yasaları ve anayasayı çiğneyerek her şeye müdahale ederse elinde yetki olan diğer AKP’liler nelere müdahale etmezler ki?
Hani diyorlar ki “tuz kokmuş” hayır tuzun falan koktuğu yok. Balık baştan kokmuş!
AKP ve Erdoğan Suçüstü Yakalanmıştır!
AKP’yi 30 Mart seçimlerinin öncesinde internete sansür getirmeye zorlayan üç/dört aylık şartlara kısaca değinmekte yarar vardır.
Bilindiği gibi Tayyip Erdoğan, MHP liderinin sözlerini Fas’tan bir televizyon kanalından izleyerek “geçmeyin o alt yazıyı” diyerek müdahale ettiği iddia ediliyor. Anket şirketlerinin araştırmalarına müdahale ederek “Al MHP’den iki puan, koy BDP’ye” dediği kayıt ediliyor.
İş adamlarına 82 milyarlık ihaleler elde edecekleri vaadiyle “sen, sen, sen 100 milyon dolar, sen, sen 80 milyon dolar vereceksiniz, o medya grubu temiz insanların elinde kalacak” diyor. Bir televizyon kanalı, MHP lideri Bahçeli’nin grup toplantısını canlı olarak veriyor. Başbakan Erdoğan önce küplere biniyor sonra da devreye giriyor.
Tayyip Erdoğan televizyon kanalına sızdırdığı adamlarına “Siz var ya ne yaptığınızın farkında değilsiniz ya adam (Devlet Bahçeli) sanki şu anda Türkiye batmış bitmiş gibi bir manifesto açıklıyor, siz de bunu canlı olarak veriyorsunuz” sözleri üzerine muhatabı olan televizyoncu, “İki-üç dakikaya kestiriyorum efendim” diyor ve kesiyor.
Türkiye’de muhalefet liderinin sözleri böylece sansür ediliyor. Sonra televizyondaki AKP’nin adamı bu sefer tutup Tayyip Erdoğan’ın oğlunu arıyor. Kendini şöyle affettirmeye çalışıyor: “Büyüğüm aradı da, ‘Bahçeli’yle ilgili bir şeyi naklen veriyorsun’ dedi, kestirdim onu… Hakkını helal et, kusura bakma”.
Sürekli olarak internette kapatılan “Haramzadeler” adlı hesaptan açıklanan Tayyip Erdoğan’a ait yukarıdaki olgularla ilgili olduğu iddia edilen ses kayıtları ibret ötesidir.
Bir yandan 17 Aralık’ta yapılan rüşvet ve yolsuzluk operasyonunun kayıtları diğer yandan ‘yayın kes, alt yazıyı sil’ fırçaları, ‘al MHP’nin oyunu aktar BDP’ye’ talimatları ve öbür yandan iş adamlarına ‘yüz milyon dolarlık’ esas duruş çekmeler internete düşünce internet AKP’nin hedefi haline geldi.
Youtube’da yayınlanan ses kayıtlarındaki iddiaya göre, Başbakan Erdoğan, Habertürk gazetesinin 24 Ekim 2013 tarihli sayısındaki 24. sayfada yer alan “Bu mu sağlıkta çağ atladığı iddiasında olan Türkiye”başlıklı sağlık haberi için yayın grubunun Yönetim Kurulu Üyesi Fatih Saraç’ı arıyor. Haberden şikayet eden Erdoğan “Bizim sağlıkta yaptıklarımızı görmemezlikten gelmek bizi üzüyor. El insaf edin yani, böyle başlık nasıl atıyorsunuz ya” diyor. Fatih Saraç ise Erdoğan’a karşılık “Kaçak olmuş, Bu bir ayıptır efendim” dedikten sonra Sağlık Bakanına birinci sayfadan haber yaptıracağını söylüyor.
Çeşitli görüşmelerden sonra AKP’nin televizyondaki adamı bu habere karşı birinci sayfadan Sağlık Bakanına haber yaptırıyor. Haberi yapan 3 gazeteciyi de işten attırdığını Yalçın Akdoğan’a bildiriyor.
Televizyonları maskaraya çevrilmiş, interneti sansürlenmiş, HSYK’sı iktidar hegemonyası altına alınmış, Adli kolluk yönetmeliğine müdahale edilmiş bir Türkiye ile karşı karşıyayız.
Orwell’in 84 adlı eserindeki roman kahramanı “Büyük Birader” bile işi bu kadar ileri götürmemişti.
İnternet Nedir? Ne Değildir?
İnternet, bilginin ve ifadenin demokratikleşmesine katkı sağlayan en önemli buluşlardan birisidir. İnternet gerçeğin tekelini kırar, bilginin ve haberlerin geniş kitlelere ulaşmasını sağlar. Her insana eşit bir biçimde kendisini ifade etme ve bilgiye erişme özgürlüğü sunar. Kapalı kapılar ardında yapılanları, ört bas edilmeye çalışılanları internet topluma duyurur. İnternet herkese özerk bir alan sağlar ve bu yolla şefaf yönetimin gerçekleşmesine ve açık toplumun oluşmasına büyük katkı sunar. İktidarların gücünü sınırladığı, icraatlarının arka planlarını halka duyurduğu için internete doğrudan ya da dolaylı iktidarların hedefi haline gelirler. Çeşitli gerekçelerle internete sansür getirilmesi böyle başlar.
AKP’nin tepe yönetiminin yaptığı konuşmalar, verdiği yasa dışı talimatlar, yaptığı ihaleler ve satış işlemleriyle ilgili olarak medyaya düşen kayıtlar AKP’de telaşa neden olmuştur. AKP yetkilileri buna sanal âlemdeki demokratik hak ve özgürlükleri kısarak cevap vermişlerdir.
İnternetle ilgili düzenlemeler doğrudan sansür anlamına gelmektedir. Nitekim kamuoyunda ciddi endişe ve tepkilere neden olan bu düzenlemeye sivil toplum örgütleri, bilişim hukuk uzmanları ve diğer kesimlerden büyük tepkiler geldi. Örneğin TÜSİAD, İnternet Yasası için Cumhurbaşkanına gönderdiği mektupta,‘yasaklamaların kabul edilemeyeceği, düzenlemelerin kişisel özgürlükleri olumsuz etkileyeceğini’ifade etmişlerdir.
ABD Dışişleri Sözcüsü Pen Psaki, “Bu girişimler, ifade özgürlüğünü, araştırma gazeteciliği, gazetecilerin kaynaklarının korunmasını, internet üzerinden bilgiye erişim ve siyasi tartışmaları önemli ölçüde etkileme potansiyeline sahip” diye açıklama yapmıştır. Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı, “internet kullanıcılarının iletişim datalarına erişiminde herhangi bir kısıtlama olmamalı” denmiştir. Gazetecileri Koruma Komitesi, “Demokratik gibi görünen ülkeler arasında, Türkiye’de de ifade özgürlüğü ve bağımsız habercilik alanlarının hızla daraldığı” yorumunu yapmıştır.
Tayyip Erdoğan ise, “İnternet kalkmıyor. Tam tersine kontrol altına alınıyor. Yani bu ahlaksızlar, yolsuzluklar devam mı etsin?” diye soruyor.
Elbette kimse ahlaksızlık ya da yolsuzlukların devam etmesini istemez. Ancak AKP’nin getirdiği internet yasasının amacı bu değildir. Eğer bu olsaydı CHP ve MHP’ye yönelik kaset operasyonları sırasında iktidar bir düzenleme yapma ihtiyacı duyardı.
İnternette yapılan düzenlemeyle AKP iktidarı yolsuz icraatlarını ve suç teşkil eden müdahalelerini halka duyurulmasını önlemeye çalışıyor. Bu anlamda AKP kendisine zarar verecek her yayını bir bahaneyle susturmak istiyor. Böyle bir yasayı ancak yaptıklarını halka duyurulmasında sakınca görenler çıkarabilir. Yapılan bu düzenleme, ahlaksızlık ve yozlaşmayı gerekçe göstererek ahlaksız ve yolsuz bir düzen inşa etme girişimidir.
AKP Cenahı İşi Pişkinliğe Veriyor!
Onca olan bitene karşı hala “anlımız ak, başımız dik” diyenler var. Masumiyet karinesi vardır. Sanki ortada bağımsız ve tarafsız mahkeme kalmış gibi ‘durun mahkeme bir karar versin’ diyorlar.
Polisi, savcıyı sür, haber yapan ya da tweet atan gazeteciyi kov, bir gecede yasa çıkar, yolsuzluk dosyalarına yayın yasağı koy sonra da veremeyeceğimiz hesabımız yok diye meydan oku!
Alo Fatih hattı bir ucu Başbakanda diğer ucu televizyon kanallarındaki yetkililerde bulunan hattır. Başbakanın beğenmediği her haber ya da program için bu hattı kullandığı anlaşılıyor.
Alo Fatih, medya üzerindeki baskının, basın ve ifade özgürlüğünün içine düştüğü utancın kod adıdır.
Fatih, diye başlayan otoriter sese cevap veren AKP’nin televizyondaki kolu, yalnızca “başüstüne efendim”diye titrek bir sesle Tayyip Erdoğan’a cevap veriyor. Sonra dönüp kendi astlarıyla konuşurken de babalanıyor.
AKP’nin televizyondaki siyasi komiseri olarak nitelenen şahıs, “Uludere olayını hem televizyon hem de gazetede görmezlikten geldiğini” övünerek anlatıyor. Bu durum medyanın AKP döneminde utanç duyulacak hale geldiğinin kanıtıdır. İhale almak ya da iktidarın vergi baskısından kurtulmak için medya sahiplerinin ne hale düştüğü ortaya dökülen tapelerde kayıtlıdır.
AKP’nin 17 Mart Sonrası Marifetleri
17 Martta gerçekleştirilen yolsuzluk ve rüşvet operasyonunun ardından AKP bütün sahalarda özgürlükleri kısıtlamak için harekete geçmiştir. Bu süreçte yapılanlardan bir kaçı şudur:
-İnterneti Sansürlemek,
-HSYK’yı Denetim Altına Almak,
-Savcıyı ve polisi sürmek,
-bakanlar hakkındaki fezlekeleri iade etmek,
-Alo Fatih Hattı Kurmak,
-Adli Kolluk Yönetmeliğini Değiştirmek,
Türkiye’de ifade özgürlüğü, kuvvetlerin ayrılığı, mahkemelerin bağımsızlığı ve demokrasi bu düzenlemeler sonrasında kesin bir tehdit altına girmiştir. Hukuk devleti AKP tarafından formaliteden ibaret bir konuma getirilmiştir.
HSYK, Adli Kolluk Yönetmeliği, Fezleke ve İnternet düzenlemeleri iktidarın demokrasiden ve özgürlüklerden ne anladığını açıkça ortaya koymuştur.
Tayyip Erdoğan hükümeti, kendisini herhangi bir yasa ya da ilkeye bağlı görmemektedir. Bu zihniyetin nezdinde demokrasi, hukuk devleti ve özgürlüklerin söylemden öte bir anlamı yoktur.
Türkiye başta özgürlükler olmak üzere her şeye ve her yere müdahaleyi doğal hak olarak gören bir iktidarın baskısı altındadır.
Tayyip Erdoğan kendi güdümünde bir medya, partinin ihtiyaçlarına cevap veren bir Anayasa, mensuplarını yargılayamayan bir yargı oluşturmuş durumdadır.
Bu zihniyettir ki bir yandan medyayı köleleştiriyor, ifade özgürlüğünün canına ot tıkıyor, internetin dilini kesiyor diğer yandan da demokratikleşmeden bahsediyor.
Halk nezdinde “Parti Devleti” haline gelen AKP, ‘devletleşen Erdoğan”, ‘Erdoğan nezdinde kişiselleşen iktidar’ kavramları sıkça kullanılmaya başlamıştır.
Basın ve Medya’da Askeri Hiyerarşi Düzeni Oluşturulmuştur!
Elbette Tayyip Erdoğan eskilerin tabiriyle “astığı astık, kestiği kestik” bir konumda değildir. Kafa kesen değil ama bir telefonla yayın kesen, bir başka telefonla muhalefet liderinin haberlerini yayından kaldıran bir konumdadır. Tayyip Erdoğan rahatsız olduğu her haberi yazanıyla birlikte gazeteden kovan bir gözü karalık içindedir.
Herkes kendi kendisine sorsun: Dünyanın hangi demokratik ülkesinde bir Başbakan emir-komuta içinde basın yayın camiasına ya da iş adamlarına yönelik şu talimatları verebilir: Televizyonlara yayın kesilecek,kes… Muhalefet liderinin sözleri silinecek; sil…Böyle haber olmaz gereği yapılacak, yap… İhaleler için yüzer milyon dolarlık havuz oluşturulacak, oluştur…
AKP Çökerken Demokrasiyi de Çökertiyor!
Tayyip Erdoğan, AKP’yi ve yolsuzluklara adı karışanları kurtarmak için hukuk devletini, basın ve ifade özgürlüğünü feda etmektedir. AKP çökerken demokrasiyi de kendisiyle birlikte çökertiyor.
İbret alınacak sözler: Türkiye’yi ziyaret eden İspanya’da Prensese yönelik yolsuzluk soruşturmasına ilişkin bir soruya İspanya Başbakanı Mariano Rajoy, şu cevabı veriyor: “Prenses, herhangi bir vatandaşın olduğu gibi kanun önünde masumiyetini savunmak ve aynı zamanda da suçluluğunu veya suçsuzluğunu kanun önünde ispat etmek zorundadır. Hiç kimsenin kanun önünde bir farkı yoktur”.
Türkiye’yi Demokratikleştirmek Değil PKK Taleplerini Karşılamak Paketi!
AKP, Anayasa Komisyonunda Oslo, İmralı ve Kandil’in taleplerini yerine getirmek için önemli adımlar atmıştır.
Türkiye’de demokrasiye karşı adeta komplo kurmuş olan AKP iktidarının Türkiye’yi demokratikleştirme diye bir meselesi zaten olamazdı. PKK ve İmralı ile yapılan pazarlıkların sonucunda AKP, verdiği sözleri 5. Demokratikleşme paketi olarak Anayasa Komisyonundan geçirmiştir.
AKP komisyonu adalet komisyonu olarak değil adeta PKK talepleri komisyonu olarak kullanmıştır.
PKK’nın muhtelif mahfillerde dile getirdiği şu talepleri AKP tarafından aynen komisyondan geçirilerek kabul edilmiştir:
- Hem yerel hem de genel seçimlerde her türlü propaganda, Türkçe’nin yanı sıra farklı dil ve lehçelerle de yapılabilecek.
- Siyasi partiler, tüzüklerinde yer almak ve 2’den fazla olmamak koşuluyla eş genel başkanlık sistemini uygulayabilecek.
- Siyasi partilere devlet yardımı yapılabilmesi için milletvekili genel seçimlerinde alınması gereken oy oranı yüzde 7’den yüzde 3’e indirilecek.
- Özel Öğretim Kurumları Kanunu hükümlerine tabi olmak üzere, Türk vatandaşlarının günlük yaşamlarında geleneksel olarak kullandıkları farklı dil ve lehçelerle eğitim ve öğretim yapmak amacıyla özel okullar açılabilecek. Bu kurumlarda eğitim ve öğretimin yapılacağı dil ve lehçeler, Bakanlar Kurulu kararıyla tespit edilecek.
- Tasarıyla, köy isimlerinin resen değiştirilmesine yol açan hükmü kaldırılarak, köylere, eski isimlerinin geri verilmesine imkân tanınıyor.
- Belirli suçlardan dolayı mahkûm olanların siyasi partilere üye olabilmelerini engelleyen hükümler kaldırılıyor.
Bütün bu talepler İmralı’daki terörist başının talepleriydi. Bu talepler büyük ölçüde Türkiye’de devlet içinde devlet kurmadan önce millet içinde millet inşa etmek amacına hizmet edecektir.
“O komisyon Engin alan için değil, Sebahat Tuncel için kuruldu”
Yeniçeri, kürsüye, halen cezaevinde bulunan MHP İstanbul Milletvekili Engin Alan’ın fotoğrafını asarak, Alan içeriden çıkmadan özel yetkili mahkemelerin kaldırılmasının demokraside geçerliliğinin olmayacağını söyledi. Yeniçeri, tutuklu milletvekilleri için kurulan komisyona üye vermeme gerekçesi olarak, “O komisyon Engin alan için değil, Sebahat Tuncel için kuruldu. Alan, kendisinin böyle bir takasa konu edilmemesi için bizden özel ricası var” dedi.