
Hüseyin HATIL
Farkında mısınız?
Her yer güvenlik kamerası. Dükkânlar, caddeler, oturduğumuz evler, ,kamu binaları, hatta evlerimizin içi, otomobiller… Güvensizliğimizin delilidir bu kameralar. Yine de suçun önüne geçilemiyor. Cezalar da caydırıcı değil, cezaevleri dolmuş, insanlar sokakta yürümekten korkar halde…
Ne kadar güvensiz bir toplum haline geldik. Hırsızlık, darp, dolandırıcılık artık öyle sert tepkiler görmüyor toplum tarafından. Manevi değerlerimiz törpüleniyor, köşe dönücülük moda oluyor ne aydınlardan eleştiri ne halktan tepki!
Çocuk kaçırma, uyuşturucu kullanımı, taciz-tecavüz haberleri ne kadar da yaygın…
Bütün bu olumsuzluklar karşısında genelde aynı tepkiyi veriyoruz: “Toplum çok bozuldu”
Üstelik tepkimizi de gösteriyoruz(!) Eleştiriyoruz; çünkü bu toplumsal bozulma “hep filancaların yüzünden (!)”
Filancalar kim?
Bu, duruma göre değişiyor;
O an ki ruh halimize bağlı olarak, ya siyasetçileri, ya medyayı, ya dış güçleri ya sermaye sahiplerini ya da buna benzer bir hedef kitleyi suçlayabiliyoruz.
Toplumda yaşanan tüm olumsuzlukta pay sahibi olmayan yegâne kişi biziz (!)
Gerçekten böyle mi?
Gerçekten biz bu toplumsal bozulmanın önüne geçebilmek için gerekli mücadeleyi yaptık da sonuç mu alamadık.
Davranışlarımızı bir gözden geçirelim:
Hakkaniyet çizgisinde duruşumuz ne?
Dedi-kodu ve gıybet bizim için ne ifade ediyor?
Köşe dönücülük ve fırsatçılık konusunda ne düşünmekteyiz?
En son ne zaman hasta ziyaretine gittik, düşkünlere el uzattık, fakir sevindirdik…
Aynı mahallede oturduğumuz o yetim-öksüz çocuk için ne yaptık?
Çocuklarımızı yetiştirirken fedakârlığı-sevgiyi-vefayı mı öğretiyoruz yoksa her şeye rağmen başarı, filancanın çocuğunu geç de nasıl geçersen geç diyerek mi yetiştiriyoruz.
Evet, bu toplumsal bozulmada kendimizi hiç suçlamadık. Hep bizim dışımızda olanları sorumlu tuttuk bu kötü gidişten.
Ancak şimdi yukarıdaki sorulara cevap verdiğiniz de “ben de uzun zamandır kendimi sorgulamamışım” diyorsanız ve davranışlarınızdaki olumsuzluğu görüyorsanız, bu bozulmadaki sorumluluğunuzu fark ettiniz demektir.
Bugün yaşadığımız bütün sorunların temelinde yatan neden sevgisizlik.
Gelecek; Yunus diliyle “Yaratılanı Yaradan’dan ötürü seven”,
Hacı Bektaş diliyle “Dili, dini, rengi ne olursa olsun iyiler iyidir.” diyen; sevgisini, menfaatsiz ve beklentisiz ortaya koyan nesillerle güvenli hale gelecektir.
Sevgiyi yeşertmek ve nesillere aktarmak en büyük sorumluluğumuzdur. Bunu yerine getiremediğimiz sürece bu kötü gidişin en büyük sorumlusu bizden başkası da değildir.
Selam ile