ÜlkücüMilliyetçiTürkçüTürkeşÜlkü OcaklarıdövizakpchpmhpAhmet b.karabacakhasan külünk
DOLAR
20,8869
EURO
22,5912
ALTIN
1.331,55
BIST
4.959,80
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Az Bulutlu
22°C
İstanbul
22°C
Az Bulutlu
Cumartesi Az Bulutlu
23°C
Pazar Az Bulutlu
24°C
Pazartesi Az Bulutlu
24°C
Salı Az Bulutlu
23°C
adana eskort
Antalya Kumluca Konyaaltı Manavgat Muratpaşa Kaş Alanya Kemer aksu Döşemealtı kepez demre elmalı finike gazipaşa korkuteli serik

YENİ DÜNYA DÜZENİ

YENİ DÜNYA DÜZENİ
15.10.2015
1.804
A+
A-

SAFTER TANIK

 

 

 

-14-

Sanayileşmiş ülkeler arasında yer almadan, iktisaden bağımsız bir ülke olmak mümkün değildir.    

1923’te; başta Zeytinburnu Silah ve Bakırköy Barut Fabrikası, Beykoz Teçhizat-ı Askeriye, Feshane, İzmit Askeri Elbise Fabrikası, Hereke İpekli ve Kadife Kumaş Fabrikası, Bakırköy Pamuklu Bez Fabrikası, Yıldız Çini Fabrikası, Eskişehir Lokomotif Bakım Atölyesi gibi; Osmanlı KİT’lerine ait, çoğu askeri amaçlı, imalat işletmeleri ile % 85’inin sahibi yabancı veya gayrimüslim olduğu, genellikle gıda-deri-tekstil alanında faaliyet gösteren, irili ufaklı 282 sanayi kuruluşu vardı.

Şeker ile bazı temel tüketim mallarının üretimi olmadığı gibi, üretilen de ihtiyacı karşılamaktan uzaktı. Bu nedenle şeker, kumaş, bez ve gaz yağı gibi temel tüketim malları; varlıklı ailelerin bile, kolayca elde edemeyeceği kadar kıt ve pahalıydı.

Osmanlı’nın Sanayileşme Sorunu

Küçük ve orta ölçekli işletmelerden oluşan Osmanlı imalat sektörü; Avrupa ile olan rekabetini, sanayi devriminin başladığı 18. yüzyıla kadar sürdürebildi.

1839’da İngiltere ile yapılan Baltalimanı Antlaşması ile imalat sektörü çöktü. Osmanlı coğrafyası; önce Fransa ve İngiltere’nin, 1880’den itibaren de Almanya’nın açık pazarı haline geldi.

Örneğin; 1839’da, İstanbul’da; 2.752 kumaş tezgâhı ve tezgâhlarda çalışan yaklaşık 3500 işçi var iken, 1869’da; tezgâh sayısı 25’e, kumaşçı sayısı da 42’ye kadar düştü.

1863’te, çöken imalat sektörüne çare bulmak amacı ile bir ıslahat komisyonu kuruldu. Ancak; alınan kararlar, İngiltere ve Fransa’ya verilen kapitülasyonlar nedeniyle uygulamaya konulamadı.

1880’den itibaren, İngiliz ve Fransız yatırımcılar; pazar kaybederken, Alman yatırımcılar öne çıktı. Öyle ki Deutsche Bank’ın finansmanı ile Alman şirketlerin gerçekleştirdiği yatırımlar, 1880’ de; 40 milyon mark iken, 1913’te 600 milyon markı buldu.

1913’e gelindiğinde; ülkenin ticaret ve sanayi sektörü, yabancı şirketlerin kontrolüne girmişti.

İktidarı ele geçiren İttihat ve Terakki Cemiyeti, Teşvik-i Sanayi Kanunu’nu çıkardı. Türk müteşebbisini öne çıkarmak, sanayi ve ticaret sektörünü yeniden yapılandırmak ve geliştirmek, yerli malı kullanmayı teşvik etmek ise bu kanunun amacıydı.

Bu kez de I. Dünya Savaşı’nın çıkması nedeniyle kanundan beklenen sonuç alınamadı. Bununla birlikte; anonim şirket sayısı, 1913’te; 51 iken, 1918’de; 88’e çıktı, sermayenin % 10’una hükmeden İttihatçı Türk Müteşebbisleri ise; savaşın sonunda, ticaret ve sanayi sektörünü kontrol eder bir hale geldi.

Ekim 1918 Mondros Mütarekesi; yabancı ve gayrimüslim sermayeyi, sanayi ve ticaret sektöründe tekrar hâkim bir konuma getirdi. 

1919’da; 10’dan fazla işçi çalıştıran, 300 civarında imalat işletmesi vardı. Bunun; 170’i İstanbul, 60’ı İzmir, geri kalanı da İzmit, Karamürsel, Bursa, Manisa, Uşak, Bandırma, Tarsus ve Adana gibi kentlerde yer alıyordu. Diğer yerleşim merkezlerinde ise dişe dokunur bir imalat işletmesi yoktu; altyapının olmayışı da bunun nedeni idi.

Var olan imalat işletmelerinin; % 70,3’ü gıda, % 11,9’u dokuma, % 8,3’ü deri, % 6,1’i kırtasiye, % 2,2’si kimya, % 0,8’i ağaç,  % 0,4’ü de toprak ürünleri üretimi ile ilgiliydi.

Demir-çelik ve metalürji sanayi yoktu, sadece İzmir’de; montaj mahiyetinde buhar makinası, içten yanmalı motorlar ile un-yağ-dokuma makinaları için yedek parça üreten dört fabrika vardı.

Milli Kurtuluş Savaşı sırasında, her ne kadar özen gösterildi ise de; Anadolu’daki sanayi tesisleri tahrip oldu, sürekli el değiştirdi veya sahipsiz kaldı.

Sanayileşmiş Ülkeler Arasında Yer Almak

İktisadi bağımsızlık için gerçekleştirilmesi düşünülen temel hedeflerden biri de sanayileşmek ve sanayileşmiş ülkeler arasında yer almaktı. Oysaki ülkede, şeker üretimi olmadığı gibi; un-yağ-kumaş vb. temel tüketim mallarını bile yeterli ölçüde üretebilen bir sanayi sektörü yoktu.

Sanayileşmek ve sanayileşmiş ülkeler arasında yer almak için, önce tarıma dayalı bir sanayi sektörünü inşa etmek; buradan demir-çelik, metalürji, petrokimya endüstrisine geçmek; nihayetinde de hassas döküm, makine imalatını gerçekleştirmek gibi bir yolun izlenmesi kabul edildi. Bu da “Ağır Sanayi” hedef ve stratejisi ile ilgili idi.   

1923-1932 Dönemi Sanayi Politikası

1923-1932 Döneminde; serbest piyasa ekonomisine dayalı, devletin; ekonomide mümkün olduğu kadar aktif bir rol almaktan uzak durduğu, ekonomiye müdahaleden sakındığı, planlamacı ve koordinatör bir rolü üstlendiği, özel sektörü öne çıkardığı, liberal denilecek ölçüde karma ekonomik bir modelin uygulamasına gidildi. İç ve dış ödemelerde ise denk bütçe politikası izlendi.

Devlet, ekonomideki aktif rolünü altyapı ve savunma sanayi yatırımları ile sınırlarken; kamu bankaları ve O’nun iştirakleri ile kamu-özel ortaklığı altında sanayi alanında boy gösterdi, yerli ve yabancı sermayeyi teşvik etti, yeni bir Türk müteşebbis grubunu inşa etmeye çalıştı.

İktidarın; liberal denilecek ölçüde, karma ekonomik bir modelin uygulamasına gitmesi ise tercihi ve özel sektörün yeterli olması ile ilgili değildi.

Lozan Antlaşması’na konan Ek Ticaret Sözleşmesi; İngiltere, Fransa, İtalya, Japonya, Yunanistan, Romanya ve Yugoslavya gibi ülkelere; 24.08.1929 tarihine kadar, “01.09.1916 tarihli Osmanlı gümrük tarifelerini” uygulama zorunluluğu getiriyordu. Bunun yanı sıra kısıtlı bir bütçeye sahip olma, Osmanlı’dan intikal eden borcun üçte ikisinin üstlenilmesi de bunu gerektiren nedenlerdi.

Teşvik-i Sanayi Kanunu’nun Yürürlükte Kalması

İktidar; 1913’te çıkan Teşvik-i Sanayi Kanunu’nu yürürlükte tuttu, sanayi işletmelerinin hammadde ithalatına gümrük vergisi muafiyeti getirdi, devlet kuruluşlarını da “memur ve işçisine dağıtacağı ayakkabı, kumaş, elbise vb ürün için” yerli malı kullanmada zorunlu kıldı.

İktidar; tıpkı İttihatçılar gibi, sanayi ve ticaret sektörünü kontrol etmek, yönlendirmek ve geliştirmek düşüncesinde idi. Ancak; biri müteşebbis, diğeri de tasarruf ve yatırım gibi iki önemli sorunla karşı karşıya kaldı.                        

Türkiye’de “Milli Burjuva” ve Aydın Sorununun Tarihi Kökeni 

Osmanlı’da: Batı’da olduğu gibi, aristokrat bir sınıf yoktu. Sanayi devrimi yaşanmadığından, sanayi kültürüne sahip bir sermaye sınıfı da bulunmuyordu.

Sosyete Bilinmeden Sermaye Sınıfı Analiz Edilemez

Batı’da; “yüksek sosyete” denilen, sosyete geleneğine bağlı, ağırbaşlı, medyada olur olmaz konularda malzeme olmamaya özen gösteren, çocuklarını kaliteli ve dini içeriği olan okullarda okutan, soya önem veren; aristokrat sınıfı orjinli, seçkin bürokratlar ile işadamlarından oluşan bir kesim vardı.

Burjuva içinde yer alan bu kesim;  Batı’daki sanayi devriminde, aydının kişilik kazanmasında, milli kültür ile milliyetçiliğin çıkış ve yükselişinde önemli bir rol oynadı.

Bir de sürekli paparazzilere malzeme olan, kozmopolit ve yeni yetme kişilerden oluşan bir “alt sosyete” vardı ki; buna, “sosyete” demek ise bunlar tarafından hoş karşılanmazdı.

Osmanlı’da; Batı’daki anlamda, bir sosyete yoktu. Bu da; aristokrat sınıfının olmayışı, örfi ve dini özelliği ile ilgili idi. Bununla birlikte; Fatih Sultan Mehmet’in İstanbul’u fetih sonrasında, Bizans Sarayı taklidinden doğan; padişah, saray ve saray çevresinden oluşan elit bir tabaka vardı.

Tanzimat sonrasında; Batı’daki sosyeteyi taklit eden elit, kozmopolit, dejenere özellikte bir sınıf oluştu. Bu da Osmanlı sosyetesini doğurdu.

Cercle d’Orient (Doğudaki Daire veya Doğudaki Çember)

Beyoğlu İstiklal Caddesi’ndeki Cercle d’Orient (İnci Profitol’ün üstü); sosyetenin buluşma mekânı idi. Burası; öyle herkesin girip, çıktığı bir yer değildi. Kulüp üyesi olmayan, buraya giremezdi. Kulüp üyesi olmak için de “saygın olmak” esastı.

İngiliz elçisi; kulübün yönetim kurulu başkanı idi. Başta padişah olmak üzere, vezirler ve tüm diplomatlar kulübün üyesiydi. “Vezirler Kulübü” diye isimlendirilse de;  üyeleri arasında devrin tanınmış bankerleri, Müslim ve gayrimüslim işadamları da yer alıyordu. Bu tüzel kişilik, Cumhuriyet döneminde ise “Büyük Kulüp’e” dönüştü.

Mario Sera’nın Esrarengiz Mekânı

Sosyetenin; diğer bir gözde buluşma adresi ise Mario Sera’nın Yıldız Sarayı Şale Köşkü’ndeki yeri idi.

Mario Sera, Çanakkale Savaşı sonrasında; İtalya’dan, İstanbul’a gelmiş bir İtalyan. Dönemin puslu ortamından istifade etmiş, Yıldız Sarayı Şale Köşkü’ndeki yeri her türlü konfor ile donatarak bir kumarhaneye çevirmiş.

Açık büfesinde; halkın ekmeği bile zar zor bulduğu bir ülkede, bir kuş sütü eksik imiş.

Mario Sera’nın esrarengiz mekânı; zaman içinde, Osmanlı sosyetesi ile tanınmış banker ve işadamlarının buluştuğu, kumar oynadığı, cumhuriyet ile ilgili endişelerini paylaştığı bir yer oldu. Ancak; bir gece ansızın kapatıldı, sahibi Mario Sera da apar topar sınır dışı edildi.

Nedeni ise; Mario Sera’nın, Osmanlı sosyetesini Mustafa Kemal’e karşı örgütlemesi idi.

Kozmopolit Bir Sermaye Kimliği

1924’te; mali iflas, İttihatçıların baskısı, savaşlar, tehcir, kaotik ortam, mübadele, cumhuriyetin getirdiği belirsizlik gibi nedenlerle; Osmanlı ekonomi ve mali yapısında etkin olan, Galata Bankerleri ile ünlü Ermeni ve Rum işadamlarının birçoğu yoktu. Ancak; geride, kendileri ile sıkı ilişki içinde olan bir işadamı grubu bırakmıştı.

İstanbul piyasasında, imalat ve iç ticarette; Rum ve Ermeni işadamları öne çıkarken, dış ticaret; Yahudi işadamlarının tekelinde idi. İzmir’in dış ticaretine ise Levantenler hükmediyordu.

Yahudi kökenli Burla Biraderler, Levi, Lodrik ile Levanten kökenli Manzini aileleri; o dönemde, öne çıkan ailelerdi. Bu aileler; aynı zamanda, bugünün önde gelen bazı büyük grupların yükselişinde de rol oynadı.

Şeker ticaretinde; İpar, tütün ihracatında; Kavala, saraya yakın Nemlizade ailesi o günün iş dünyasının ünlü isimleri idi.

Selanik’ten göç eden, “dönme” olarak da tanımlanan; Titiz, Bezmen, Yalman vb aileler ise kumaş üretim ve ticaretinde yıldızı parlayan ailelerdi.

Saraya yakın, bir nev’i devşirme özelliğinde olan Boğaz’daki aşiret ise; iş dünyası ile siyasetteki yerini koruma ve yeni rejime hoş görünme telaşı içinde idi.

Bugünün Bazı Ünlü Ailelerinin Dünü

Koç grubunun sahibi Vehbi Koç; İstanbul’dan, Ankara’ya mal getirip satan, Ford ve Mobil’den mümessillik almaya çalışan, Sabancı grubunun sahibi Hacı Ömer Sabancı; pamuk ticareti ile iştigal eden, Çukurova grubunun kurucuları Eliyeşil ve Karamehmet aileleri de; Tarsus’ta büyük toprak sahibi konumunda idi.

Eliyeşil ve Karamehmet aileleri; bir Rum’un terk ettiği iplik farikasını,  Nuh Naci Yazgan (Kadir Has’ın babası) ve Nuri Has ise bir Ermeni’nin bırakıp gittiği bez fabrikasını devralarak sanayiciliğe ilk adımı attı.

Rantiyeciden Sanayici Çıkmaz

Dönemin varlıklı Türk aileleri; savaş zenginleri bir yana, ya toprak zengini, ya da devletin sırtından para kazanmış saraya yakın aileler idi. Bunlar; iç ticaret, mümessillik, konut inşaatı gibi; kolay para kazanılan risksiz işleri tercih ediyor, sanayi alanındaki yatırımdan ise mümkün olduğu kadar uzak kalmaya çalışıyordu. Zaten bunun için gerekli bilgi ve tecrübeye de sahip değillerdi.

Yeni Rejim İçin Tehdit Sayılan Bir Grup

İttihatçı gelenekten gelen sanayiciler ile iş adamları ise rejim için tehlikeli görülüyordu.

Kala, kala; sermaye birikimi olmayan, ancak; sanayi yatırımına istekli idealistler ile yeni rejimi bir fırsat olarak gören, sermaye ve sanayi kültüründen yoksun kişiler kalmıştı. Bu da yeterli değildi.

Müteşebbis Sorununu Çözmek

Hayri İpar ve Sıtkı Nemli (Nemlizadeler) gibi dönemin tanınmış zenginleri, sanayi yatırımı için teşvik edilirken; yeterli bir sermaye birikimi olmamakla birlikte, işin ehli; Nuri Şeker, Şakir Zümre, Kazım Taşkent, Nuri Demirağ vb idealist müteşebbisler desteklendi. Tabii ki bu fırsattan istifade eden, birçok pragmatik müteşebbis de vardı.

Tasarruf ve Yatırım Sorununu Çözmek  

Tasarruf ve sermaye; yabancılar, gayrimüslim azınlık ile “savaş zengini ve elit” denilen bir Türk kesiminde toplanmıştı. Halkın ise; tasarruf bir yana, günlük yaşamını sürdürecek bir geliri bile yoktu.

Tasarrufun; % 85’i, yabancı bankalarda yer alıyordu; İttihatçıların İtibar-ı Milli Bank’ı dışında da Türk müteşebbisine kredi verecek ciddi bir Türk bankası yoktu.

Tasarruf ve yatırım sorununa çözüm bulmak amacıyla; devralınan Ziraat Bankası ve Emniyet Sandığı ardından, 1924’te; T. İş Bankası, T. Tütüncüler Bankası, 1925’te; Türkiye Sanayi ve Maadin Bankası, 1927’de de Türkiye Emlak ve Eytam Bankası (Türkiye Emlak ve Kredi Bankası) ve Eskişehir Bankası kuruldu.

Devletin Savunma Sanayiinde Yoğunlaşması  

1924’te; Ankara Hafif Silah ve Top Tamir Atölyeleri, Fişek ve Marangoz Fabrikaları, Gölcük Tersanesi, 1925’te; Eskişehir Hava Tamirhanesi, 1928’de; Kırıkkale Pirinç Fabrikası, Kırıkkale Elektrik Makinaları Fabrikası, 1929’da;  Kırıkkale Mühimmat Fabrikası, Kayseri Uçak Fabrikası, 1931’de;  Kayaş Kapsül Fabrikası, Kırıkkale Elektrik Santrali ve Çelik Fabrikası yatırımı gerçekleştirildi.

 İlk Uçak Fabrikası (TAMTAŞ)

1925’te, Türk Tayyare Cemiyeti ile Alman Junkers şirketi arasında yapılan bir anlaşma sonucu; Türkiye’de, bir uçak ve uçak motoru fabrikasının kurulması kararlaştırıldı. Bu amaçla; 7 milyon Alman Markı (3,5 milyon TL) sermayeli, eşit paylı Tayyare ve Motor Türk Anonim Şirketi (TAMTAŞ) kuruldu.

Kayseri, fabrikanın kuruluş yeri olarak seçildi. Tabii ki bunun nedeni güvenlikti.

Tesisin inşasında, ulaşım ve elektriğin yokluğu nedeni ile önemli sıkıntılar yaşandı. Bununla birlikte; 1926’da, fabrikanın uçak bakım ünitesi faaliyete geçti.

1928’de; Junkers’in iflası sonucu, Şirket’in tüm hisseleri Türk Hava Kuvvetleri’nin eline geçti. Ortaya çıkan lisans anlaşmazlığı nedeni ile de fabrika faaliyetine ara verdi.

1929’da, Türk Hava Kuvvetleri’nin açılan davayı kazanması ve tesisin önemli bir bakımdan geçmesi sonucu; tamamen metalden, ‘telsizsiz’, çift motorlu Junkers A-20 bombardıman uçaklarının üretimine geçildi;  1932’ye kadar da 15 adet Junkers A-20 bombardıman uçağı üretildi.

1932’de, ABD uçak üreticisi ‘Curtis-Wright’ ile anlaşma yapılarak; İkinci Dünya Savaşı sonuna kadar, yabancı lisans altında, çeşitli tip ve markada 112 uçak imal edildi.

1950’de ise; fabrika kapatılarak, uçak üretimine son verildi.

“Kamu-Özel Ortaklığı” Yatırım Denemesi

1925’te kurulan Türkiye Sanayi ve Maadin Bankası ile Osmanlı KİT’lerinin işletilmesi ve kamu-özel ortaklığı altında sanayi-madencilik-enerji alanında yatırım yapılması amaçlandı. Bu nedenle de Banka sermayesinin % 49’u halka açıldı.

Banka’nın halka açık sermayesine; Türk müteşebbisi gerekli ilgiyi göstermedi, iştirakleri; Hereke, Feshane, Bakırköy Mensucat, Tosya Çeltik, Bünyan ve Isparta İplik,  Maraş Çeltik, Kütahya Çini Fabrikaları ile Malatya-Aksaray değirmen ve elektrik şirketleri, Yalvaç Sanayi ve Ticaret Şirketi’nden öteye gidemedi, çoğu kez de T. İş Bankası’nın kredilerine ihtiyaç duydu.

1932’de, iştiraklerini; Devlet Sanayi Ofisi’ne, yatırım bankacılığı konusundaki faaliyetini de; 1932’de kurulan, Türkiye Sanayi ve Kredi Bankası’na devretti.

Belediye İktisadi Teşebbüsleri (BİT)

Belediyeler; bizzat ya da yerli veya yabancı ortaklıklar ile iktisadi kalkınmada aktif bir rol aldı. Ancak; sanayi alanındaki yatırımları çok sınırlı kaldı.

1928’de; Ankara Belediyesi’nin gerçekleştirdiği Ankara Çimento Fabrikası ile 1929’da; Ankara Belediyesi-Alman Aktien Elektrischen Gesellschaft firması ortaklığı alında gerçekleşen Ankara Havagazı Fabrikası; işte bu özellikteki birer yatırımdır.

Çok Ortaklı Şirket Girişimleri

1923-1932 Döneminde gerçekleşen sanayi yatırımların büyük bir kısmı; kamu ve özel banla ve gerçek kişilerim katılımı olduğu, çok ortaklı şirketler tarafından gerçekleştirilen yatırımlardır.

Alpullu Şeker Fabrikası (1926), Bursa Dokumacılık Fabrikası (1927), Gaziantep Mensucat Fabrikası, Paşabahçe Rakı ve İspirto Fabrikası (1929), Mecidiyeköy Likör ve Kanyak Fabrikası (1930), Diyarbakır Tekel Rakı Fabrikası (1932) yatırımı; buna örnek teşkil eder.

Yerli Sermaye Girişimleri

Şakir Zümre Fabrikası, Adana Mensucat Fabrikası (1925), Uşak Şeker Fabrikası, İstanbul Haddehane, Bakırköy Çimento Fabrikası (1926), Eskişehir Kiremit Fabrikası (1927, İst. Bomonti Türk Mensucat Fabrikası (1928), Ayancık Kereste Fabrikası (1929), Boğaziçi Tasfiyehanesi(1930) özel gerçek kişilerin gerçekleştirdiği yatırımlardır.

Yabancı Sermaye Girişimleri

Ülkede; bankacılık-sigortacılık, inşaat-taahhüt, dış ticaret, ulaşım-haberleşme ve enerji ile iştigal eden birçok yabancı şirket bulunmasına karşılık; Nestle, Henkel gibi sanayi alanında faaliyet gösteren çok az sayıda yabancı şirket vardı.

Yabancı şirketler; teşvik ve güvenceye rağmen, sanayi alanında bir yatırım yapmayı düşünmüyordu. Bununla birlikte; 1929’da, Amerikan Ford Otomotiv Şirketi’nin; Karaköy-İstanbul’da gerçekleştirdiği otomobil montaj yatırımı, bu dönemde gerçekleşen en önemli yabancı sermaye yatırımı oldu.

Bunun dışında; 1929’da, bir Belçika şirketi; Anadolu Çimentoları T.A.Ş. adı altında, Kartal’da; 75.000 ton/ yıl,  bir Fransız şirketi de Aslan ve Eskihisar Müttehit Çimento Fabrikaları T.A.Ş’ne % 50 ortak olması ile Zeytinburnu’nda 80.000 ton/ yıl üretim kapasiteli bir çimento fabrikası yatırımını gerçekleştirdi.

Sanayi Sektörünün 1933’teki Görünümü

1923’te; 386 olan imalat işletmesi, 1933’te 1087’e çıktı. Ancak; bunların büyük bir kısmı, motor gücü kullanmayan, tarıma dayalı, gıda-deri-tekstil alanı ile ilgili, küçük ve orta boy imalat işletmeleri idi.  Motor gücüne dayalı, büyük ölçüde üretim yapan fabrikaların sayısı ise 50’i geçmiyordu.

DEVAM EDECEK

Escort Kayseri Escort Ardahan Escort Balıkesir Escort Nevşehir Escort Muş Escort Tunceli Escort Niğde Escort Şırnak Escort Giresun Escort Çanakkale Escort Manisa Escort Afyonkarahisar Escort Tekirdağ Escort Kars Escort Ankara Escort Polatlı Escort Mamak Escort Çankaya Escort Haymana Escort Sincan Escort Keçiören Escort Pursaklar Escort Etimesgut Escort Aydın Escort Kırklareli Escort Trabzon Escort Ordu Escort Konya Escort Siirt Escort Kahramanmaraş Escort Artvin Escort Kilis Escort Yalova Escort Batman Escort Van Escort Eskişehir Escort Antalya Escort Muratpaşa Escort Kemer Escort Kaş Escort Alanya Escort Konyaaltı Escort Manavgat Escort Kumluca Escort Tokat Escort Bayburt Escort İstanbul Escort Sancaktepe Escort Bağcılar Escort Kayaşehir Escort Mecidiyeköy Escort Fulya Escort Beşiktaş Escort Zeytinburnu Escort Kartal Escort Tuzla Escort Küçükçekmece Escort Üsküdar Escort Merter Escort Güngören Escort Sarıyer Escort Bayrampaşa Escort Çatalca Escort Esenler Escort Bakırköy Escort Kadıköy Escort Maltepe Escort Şerifali Escort Çekmeköy Escort Kağıthane Escort Beylikdüzü Escort Başakşehir Escort Kurtköy Escort Beykoz Escort Ataşehir Escort Sultanbeyli Escort Esenyurt Escort Fatih Escort Eyüpsultan Escort Avcılar Escort Büyükçekmece Escort Beyoğlu Escort Nişantaşı Escort Pendik Escort Bahçelievler Escort Ümraniye Escort Şişli Escort Kocaeli Escort İzmit Escort Gebze Escort Karaman Escort Ağrı Escort Rize Escort Adana Escort Seyhan Escort Çukurova Escort Amasya Escort Erzincan Escort Kastamonu Escort Malatya Escort Yozgat Escort Mersin Escort Anamur Escort Yenişehir Escort Akdeniz Escort Erdemli Escort Mezitli Escort Silifke Escort Edirne Escort Çorum Escort Gaziantep Escort Şehitkamil Escort Şahinbey Escort Nizip Escort Isparta Escort Karabük Escort Düzce Escort Gümüşhane Escort Kırıkkale Escort Bartın Escort Burdur Escort Uşak Escort Adıyaman Escort Muğla Escort Dalaman Escort Marmaris Escort Milas Escort Datça Escort Fethiye Escort Bodrum Escort Samsun Escort İlkadım Escort Atakum Escort Aksaray Escort Bilecik Escort Şanlıurfa Escort Zonguldak Escort Osmaniye Escort Sakarya Escort Bingöl Escort Kütahya Escort Elazığ Escort Bursa Escort İzmir Escort Konak Escort Çeşme Escort Gaziemir Escort Buca Escort Bayraklı Escort Karşıyaka Escort Urla Escort Balçova Escort Bornova Escort Bergama Escort Çiğli Escort Bolu Escort Bitlis Escort Diyarbakır Escort Sivas Escort Iğdır Escort Denizli Escort Sinop Escort Erzurum Escort Kırşehir Escort Çankırı Escort Mardin Escort Hatay Escort Hakkari
Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

Adana escort Alanya escort Anadolu yakası escort ankara escort Antalya escort Ataköy escort Avcılar escort Avrupa yakası escort Bahçelievler escort Bahçeşehir escort Bakırköy escort Başiktaş escort Beylikdüzü escort Bodrum escort Bursa escort Denizli escort Diyarbakır escort Esenyurt escort Eskişehir escort Etiler escort Fatih escort Gazinatep escort Halkalı escort istanbul escort İzmir escort İzmit escort Kadıköy escort Kayseri escort Kocaeli escort Konya escort Kurtköy escort Kuşadası escort Malatya escort Maltepe escort Mecidiyeköy escort Mersin escort Nişantaşı escort Pendik escort Muratpaşa escort Şirinevler escort Şişli escort Taksim escort Ümraniye escort ataşehir escort kartal escort