Namık Açıkgöz
Fransız reklamcı Jacques Seguela’dan aldım başlığı. Hatırlayın… O meşhur kitabı. “Anneme Reklamcı Olduğumu Söylemeyin….” Başlığı biraz değiştirip ömrü uzun olasıca üstadımızdan aldım.
Bu hakkı teslimden sonra sadede geleyim.
Konu Mamak Askerî Savcısı iken “MHP ve Ülkücü Kuruluşlar Davası” dosyasını hazırlayan Nurettin Soyer’in oğlunun millet ittifakı adayı olarak İzmir Büyükşehir için arz-ı endam etmesi ve İYİ Partili Ülkücülerin bu adaya oy verecek olmalarıdır.
“Aradan geçmiş 35-40 sene… 2019 yılını 1980’lere göre mi değerlendireceğiz hocam?” diyenleriniz olacak.
Evet… Durum 2019’da ortaya çıkarsa, 40 sene önceyi değil, 100 sene öncesini de gündeme getiririz. “Zulüm 1453’te başladı” diyenler taaa 1453’ü gündeme getirme ihanetinde bulunuyorsa, biz de 35-40 sene önce yaşanan zulmü ve trajediyi hatırlar, gündeme getirir, birilerinin gözüne gözüne sokarız!… 12 Eylül ile ölünceye kadar hesaplaşacağız. Bizden sonra yetiştirdiğimiz kuşaklar hesap sormaya devam edecek. 12 Eylül terörizmine zerre miskal katkıda bulunanların burunlarından fitil fitil getireceğiz!
Ne gerek var millî şef döneminin ekmek karnesi ve Ecevit döneminin tüp kuyrukları ile milleti ikna etmeye çalışmaya!… 12 Eylül yargısından ve Nurettin Soyer’in yaptıklarında, Mamak’taki o insanlık dışı C-5 işkencehanesinden söz etsek yeter.
Nurettin Soyer, önce Ankara Sıkıyönetim Komutanlığının savcısı. Meşhur komutan Nihat Özer’in savcısı yani. Demirel’in Gazi Eğitime atadığı müdürü, yetkisi olmadığı halde görevden uzaklaştıran Nihat Özer!… Ben o günleri Ankara’da yaşadım… Dipçikle de namlu ile de tanıştım o yıllarda. Sağ omzuma yerleşip kalmış sızı, o günleri hatırlatır hep.
Dünyanın en saçma iddianamesi… 3 Mayıs 1944 olaylarının bile yargılandığı bir iddianame. Yasalarda olmayan “Irkçılık Turancılık” suçuyla yargılamalar… Askerî savcılardan çok devrin muteber gazetecileri ve öğretim üyeleri tarafından yazılan bir iddianame…
Darbenin 12 Eylül günü sabah açıklanmasının yanında tank eşliğinde MHP genel merkezini akşamdan basan Nurettin Soyer!…
27 Mayısın askerî yargıcı Salim Başol’un “Sizi buraya tıkan kuvvet böyle istiyor.” der gibi davranan Nurettin Soyer!…
Gencecik arkadaşlarımızı idam ettiren Nurettin Soyer!…
Değerli kardeşim İsmail Şimşek’in Mamak’tan cenazesinin çıkmasına sebep olan Nurettin Soyer!…
C-5 işkencehanesinde Muhsin Yazıcıoğlu başta olmak üzere pek çok gence işkenceler yaptıran Nurettin Soyer!…
Zeki Kaman, Alper Yaz ve Dürüst Oktay adlı polis tetikçilerini salyalı ağızlarıyla ülkücü gençlerin üzerine salan Nurettin Soyer!…
Daha sayayım mı?
20 yıl sonra ortaya çıkan ve 27 Mayıs tetikçisi Salim Başol’un rolünü üstlenen Nurettin Soyer’i tarih ve biz asla affetmeyeceğiz!…
Oğlunun İzmir büyük şehir belediye başkanı adayı olması CHP için normaldir. Buna hiçbir şey diyemem. Nihayetinde Tunç Soyer ile CHP’nin ideolojik birliği var. Ama İYİ Partili ülkücülere ne oluyor?
YANAŞMA ÜLKÜCÜLER
Bu seçimlerde her şehirde ülkücü adayın gösterilmemesinin utancı ayrı… Keşke her yerde ülkücü bir aday olsaydı… Ülkücüler, bazı yerlerde Cumhur İttifakı, bazı yerlerde Millet İttifakı ile seçime giriyorlar. Cumhur İttifakı ile seçime girmek nispeten mazur görülebilir… Ne de olsa aynı mahallenin çocukları ile beraberler. Mahalle arkadaşları arasında zaman zaman dayanışma olur. Hala Ülkücü olduğunu iddia edenlerin, Nurettin Soyer zulmünü unutarak onun oğluna nasıl yanaştıklarının izahı mümkün değil.
Mamak’tan cenazesi çıkan ülküdaşlar nasıl unutulur!…
İşkenceler, idamlar nasıl unutulur!…
Ana-babaya, kardeşe, eşe, çocuğa zulümler nasıl, nasıl unutulur!…
Muhsin Yazıcığlu’nun üşümesi, İsmail Şimşek’in bir deri bir kemiğe dönmüş vücudu, Ali Bülent Orkan’ın dar ağacındaki vakur duruşu nasıl unutulur!…
Tayyip beye muhalefetiniz varsa, başka yollar bulun, en acı dille eleştirin!… Ama gidip öteki mahallenin çocuklarıyla ve özellikle tarihe “ülkücü düşmanı” olarak geçen Nurettin Soyer’in oğluna nasıl yanaşırsınız!…
Göz yaşlarını ve dava için döktükleri terleri zemzem niyetine içeceğim ülkücüler!… Sözüm sizlere!… Ankara’yı dinlemeyin!… Stratejinizi kendiniz belirleyin!… Hiçbir ülkücünün yanaşma olamayacağını tarihe ve siyasete gösterin!
***
Evet… Suç şahsîdir… Tunç Soyer, “Babamın yaptıkları yanlıştır. Keşke olmasaydı…” falan deseydi, ağzımı açmazdım. Babasının yaptıklarını sahiplenmesi, “Eski hikâye… Kaşımayalım” diyerek yaşanan trajediyi hafife alması yanlıştı. Biz 12 Eylül idamlarını ve işkencelerini hatırlatınca “Eski hikâye… Kaşımayalım…” olsun, 12 Martta idam edilenler ve Erdal Eren söz konusu olduğunda car car ötsünler!… Yok öyle yağma!… Zalimleri asla unutmayacağız, unutturmayacağız!…