MHP Hatay 2’nci sıra milletvekili adayı ve Hataylıların Sesi diye bilinen Prof. Dr. Celalettin Yavuz, 9 Ağustos 2015 akşamı Kanal B’nin “Gündem Özel” programında terörle mücadeleye ilişkin önemli açıklamalarda bulundu.
Mevcut yöntemin yanlış ve sadece milletin gözünü boyamaya yönelik bir operasyon olduğunun altını çizen Yavuz’un, Prof.Dr. Sencer İmer ve iletişimci Doç.Dr. Recep Tayfun’la tartıştığı programdaki bazı açıklamaları şöyledir:
“Suruç’taki terörden sonra PKK terörüne karşı yapılan hareket ‘ehveni şer’ olarak kabul edilebilir. Ama bu şekilde terörü sonlandıramayız. Türkiye, 1980’li ve 1990’lı yıllarda terörle mücadelede elde ettiği tecrübeyi bir kalemde silip atıyor. 1990’lı yılların sonlarında PKK sona yaklaşmış, Türkiye’yi terk etmişti. Her nedense AKP iktidarları 1990’lı yılların kötü örneklerini hatırlıyor. Ama devletin tüm organlarının terörle mücadelede ortak bir hedefe kilitlendiğini unutuyor. 28 Şubat sürecinde TSK ile REFAHYOL Hükümeti birbirini yiyecek gibiydi. Söz konusu terörle mücadele olunca akan sular duruyor, siyaset ve devlet aynı hedefe kilitleniyordu.
AKP iktidarları devletin ‘Ortak Aklı’na katkı sağlayan Dışişleri, Genelkurmay, MGK Genel Sekreterliği, Emniyet Genel Müdürlüğü gibi kurumları bir tarafa bıraktı. Onların yerine devleti çakma danışmanlarla yönetmeye kalktı. AKP’nin kerameti kendilerinden meçhul danışmanları bunu anlayamadılar, başbakan, başbakan yardımcısı, genel başkan yardımcısı gibi yerlere çıktılar. Ama devleti yurt içinde ve dışında da ateş çemberinin içine soktular. Herhalde Türkiye’ye düşman birilerini getirsen bu kadar zarar veremezlerdi.
Dünya âlem biliyor ki, bu son terörle silahlı mücadele ile sonuç alınamaz. Zira terörle mücadele için gerekli bilinen denklemlere uyulmuyor. Terörü söndürmek için silahlı mücadele şarttır ama tek başına yeterli de değildir. Acaba teröre militan veren bataklık kurutulmakta, eğitim, güvenlik, ekonomik ve sosyolojik iyileştirmeler yapılmakta mıdır? Terörün yeşerdiği yerler teröristlerin hâkimiyetinden kurtarılmakta ve onlara devlet güvencesi verilmekte midir? Teröre yurtiçinde ve dışında barınma, yuvalanma, tedavi ve siyasi destek veren mihraklar ortadan kaldırılmakta mıdır? Terörün maddi kaynakları yok edilmekte midir? Teröristlerin silah temin yolları kapatılmakta mıdır? Teröristlerin medya ayağı söndürülmekte midir?
Ne yazık ki tüm bu soruların cevabı “Hayır”dır. Onun için tüm yapılanları AKP’nin yeni bir algı operasyonu olarak görüyoruz. Milletimiz ne gene kandırılmakta, olası bir seçime giderken AKP’nin “Terörle mücadele eden” bir siyasi parti olduğu vurgulanarak, gözler boyanmaktadır.
Madem ki bir yerden başlandı. O zaman başta Meclis olmak üzere (HDP ayrı tutulabilir), devletin tüm siyasi kurumları arasındaki kutuplaşma giderilmelidir. Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Başbakan Davutoğlu’nun aslında kendi ayıpları olan, diğer siyasi parti liderlerine “Sıkıyorsan Sivas’ın doğusuna da git!” veya Davutoğlu’nun MHP Lideri Bahçeli’ye “Yüreğin yetiyorsa bunları bir de Tunceli’de söyle!” gibi kutuplaştırıcı ifadeleri bırakılmalıdır. Bahçeli’nin yüreği yetti ve Tunceli’ye gitti. Esnaf gezisi iptal edildi. Ya bir olay Davutoğlu bunun hesabını nasıl verecekti?
Devletin terörle mücadele eden kurumları (Emniyet, Jandarma, Genelkurmay, Mit Müsteşarlığı ve Yargı) arasındaki kutuplaşma ve kopukluklar da giderilmelidir.
Keza, yüzyıllardır Anadolu’da barış içerisinde yaşayan insanlar ‘Farklılıklarımız zenginliğimizdir!’ şeklindeki fahiş yanlışlıklarla kutuplaştırılıp ayrıştırılmamalıdır. Onun yerine bir araya gelmemizi, kederde ve tasada beraber olmamızı sağlayacak ‘ortak değerler’ öne çıkartılmalıdır. Çünkü bizleri bir arada tutan, birbirimize saygı ve sevgi bağını pekiştiren gerçekler farklılıklarımız değil, ortak değerlerimizdir. Tabii artık ‘çakma’ danışmanlara değil, devletin ‘ortak aklı’ olan kurumlara danışılmalıdır. Bu kurumlar yeni değil, 2.500 yıllık bir devlet yönetme geleneğiyle yoğrulmuş ve tecrübe sahibi olmuşlardır. Terörle mücadele konusunda da başvurulacak ilk mercilerdir!