Kenan EROĞLU
Odgurmuş: Neden hep sağda bulunan insanlara bir vesile bulup tenkidler getiriyorsunuz. Bunun özel bir sebebi mi var?
Monşer-Usta: Öyle mi yapıyor muşum.
Odgurmuş: Evet öyle yapıyorsunuz, ülkede ne kadar yanlışlık varsa onların tamamını sağ görüşlü, milliyetçi ve de mütedeyyin insanlara-hükümetlere yüklüyor, onların en ufak hatalarını büyüteçlerle sergiliyorsunuz. Böyle davranmaktan dolayı ne umuyorsunuz anlamıyorum.
Monşer-Usta: Ülkeye ne bela geldiyse hep sağcı iktidarlar yüzünden geldi. Ülkeyi kalkındıracağız diyerek ülkenin zenginliklerini çar çur edip anasını ağlattılar. Ülkenin değerlerini ve varlıklarını ona buna peşkeş çektiler. En son olarak da ne kadar fabrika ve kuruluşumuz varsa hepsini özelleştirme adı altında sattılar savurdular. Elimizde neyimiz kaldı söyler mi siniz?
Odgurmuş: Sanırım yapılan ve yanlış olduğuna inandığınız özelleştirmelerden bahsediyordunuz. Bildiğimiz kadarıyla her siyasi partinin programında ve seçim beyannamelerinde özelleştirme adı altında bir bölüm bulunmaktadır. Bu demektir ki hangi parti iktidara gelirse gelsin mutlaka özelleştirme yapacaktır. “Modası geçmiş, miadını doldurmuş ve verimli olmaktan çıkmış” ve bir takım yöneticileri tarafından adeta birer “çiftlik” halinde kullanılan bu kurumların özelleştirilmesi elbette memleketin hayrına olacaktır.
Geçmişte Devlet, yetersiz sermaye karşısında güçlü sermaye isteyen işlere öncü olma, istihdam yaratma, işsizliği önleme gibi yükümlülüklerini yerine getirme gereği bir takım işletmeler açmıştır. Bu işletmelerin açıldığı sırada yeteri kadar sermaye özel sektörün elinde yoktu. Özel sektörümüzün tecrübesizliğini de buna ekleyecek olursak o günün şartlarında açılan fabrikalar belki çok gerekliydi.
Fakat zamanla durum değişti. Devletin elinde bulunan fabrikalar teknolojiye ayak uyduramadıkları için verimsiz hale geldiler. Bir de bunun yanı sıra bu fabrikaların kurulduğu günden bu yana her gelen siyasi iktidar bu kurumları iş bulma mahalli olarak gördüler-kullandılar.
Ayrıca Türkiye’de özelleştirmeler yanılmıyorsam 1991 yılından itibaren başladı. Size göre beğendiğimiz hükümet özelleştirme yaparsa iyidir, beğenmediğimiz hükümet özelleştirme yaparsa kötüdür mü? Sanırım siz özelleştirmelere değil hükümetlere karşısınız.
Monşer-Usta: Tamam, öyle diyorsun ama bu fabrika ve işletmeleri teknolojiye ayak uydurur hale getirselerdi, yeni teknolojiler alsalardı, günümüz ekonomisinin gerekleri neyse onu yapsalardı.
Odgurmuş: Yapsaydılar, teknolojiye ayak uydursaydılar diye masa başında konuşmak elbette çok kolay. Biraz önce belirttim her gelen siyasi iktidar ve de özellikle koalisyon dönemlerinde bu kurumlar adeta birer çiftlik olarak kullanıldı. Hatta yönetim kurulları, hiç ilgisi olmayan insanlarla dolduruldu.
Misal: Özelleştirilmeden önce dünyanın en pahalı bakırını üreten işletme Türkiye’de idi. Özelleştirildi ve daha verimli çalışmaya başladı.
Hep duyarız yakınımızda ve çevremizde bulunan kamu kurumlarında yaşanan durumları hep anlatırlardı. İş yerine gitmeden bankamatikten her ay maaşına alan, gönderilen göreve gitmeyen, verilen işi yapmayan, hatta işyeri içinde yapılan görev değişikliğini dahi kabul etmeyen işçiler olduğu bilinen gerçeklerdendir. Bir fabrikada mesai saatleri içinde işini bırakıp kâğıt oyunu oynayan işçiler olduğunu, bu durumları gören fabrika-işletme yöneticilerinin her hangi bir işlem yapamadıkları duyulan bir gerçektir.
Özel sektörde şoförler odası diye bir birimin olduğunu ve bu odada veya kantinde ona yakın kişinin oturup zamanlarının büyük bir kısmını sigara ve çay içip sohbet ederek geçirdikleri elbette görülmüş şey değildir. Çünkü özel sektör çalışanlarını bu şekilde atıl vaziyette bekletmez.
Özel sektörde çalışanla, çalışmayanın aynı ücreti alabileceğini ve becerisi olmadığı halde yükselebileceğini düşünmek mümkün değildir.
Kamu işletmelerinde ne yazık ki, kuruma tam sahip çıkacak yönetim kadrosu nadir görülmektedir. Öyle olsa bile siyasi baskı sonucu gereken şekilde yönetilememektedir. Kısacası kamu kurumlarını tam denetleyecek ve hesap soracak ideal bir sistem bu gün için ülkemizde kurulmuş değil.
Küçük bir misal daha vereyim:
“İthalat Genel Müdürlüğü uzmanlarından Haydar Koçak, 1990’larda SEKA ile özel sektörü “verimlilik” açısından karşılaştırıyor. Yıllık çalışan başına üretimin SEKA’da 70 ton, özel sektörde ise 237 ton olduğunu görüyoruz.”
Bir şeker Fabrikasında 1253 kişi çalışıyor ve bu fabrika 1 sene içinde 2.000 ton şeker üretme kapasitesine sahip olmasına rağmen fabrika geçen sene azımsanamayacak kadar zarar ediyor. Bu zarar hazineden alınan paralar ile kapatılmış. Ondan önceki senelerde de fazla kara geçtiği söylenemez ve zarar ettiği her senenin yükü vatandaşın üzerine bindiriliyor.
Aynı işi yapan ve özel sektör elinde bulunan bir diğer fabrikada ise 350 işçi çalışıyor. Bahsi geçen bu fabrika senede tam 20.000 ton şeker üretiyor ve bunun yanında çikolata, lokum vs. gibi şeker ürünlerini de üretiyor.
Durumlara bir de bu pencereden bakabilirsek belki yersiz iddialarda bodrum escort bulunmayız.
Monşer-Usta: Bu bilgileri sen nereden alıyorsun. Bilgilerin doğru olduğu nereden malum. Fakat Tekellerin doğup Halkın sömürülmesini önlemek, serbest piyasa koşulları diyerek bu tip özel işletmeleri başıboş bırakmamak da Devletin görevleri arasında olmalıdır.
Odgurmuş: Elbette devlet özel sektörü de başıboş bırakamaz. Verimlilik açısından, işçi, sigorta, emeklilik ve sendikal konularda denetlemelidir. Bu ve benzeri bilgiler internette çokça bulunabilir. Bir tık ile her türlü bilgiye ulaşmak mümkün. .
_______________
(1)- “Monşer-Usta”: “Batı özentisi içinde olan”, “cehaletinden rahatsız olmayan”, biraz sağcı, biraz solcu, biraz ülkücü, biraz liberal, biraz Kemalist, biraz laik ve her halükarda halkını geri-sürü gören hayali konya escort bir şahsiyet
(2)- “Odgurmuş”: Kadim kitabımız Kutatgu Bilig’de “Kanaat-Akıbet” manasına gelen şahsiyet.