Türkiye siyasi tarihi bu gün çok önemli bir gündemi not etti.
Önümüzdeki Cumhurbaşkanlığı ve milletvekilliği seçimlerinde strateji gereği, hülle transferler ile, 15 milletvekili tembih metoduyla, transfer edildi, transfer ettirildi.
Bu gün için bu hamleler her iki parti için önemli bir siyasi hamle olarak görülsede meselenin oluş-bitiş denklemi bu işe kalkışanları tarih önünde mahçup edecektir.
Siyasi geçmişimiz bu tarz siyaset hamlelerine pirim verilmediğini gösteriyor.
Türkiye’ nin konjonktürel ve coğrafi gerçekleri yeni yönetim şeklinin tam uygulanabilirliğinin erkene alınması gerekliliğini ortaya koymuştur.
Yeni modelde yürütmenin seçilebilmesi yüzde elliden bir fazla oy almayı mecbur kılmıştır.
Yasama ve denetleme vazifesini üstlenen Meclis’e girebilmekte çeşitli saiklerle nitelendirilmiştir.
Aslolan etik siyasi tavır her partinin kendi adayını çıkartmak yada aleni bir ittifaka kaydolmaktır.
Ortaya çıkan halde bu yollara gidilmemiş, seçmen iradesi üzerinde başka bir proje geliştirilerek bir siyasi partiye gücünün üzerinde misyon yüklenmeye çalışılmaktadır.
Buda bir hamledir… Yapılan hamlenin hukuki yada meşru olup olmadığı mevzu değildir. Dikkatlerinizi çekmek istediğim nokta bu durumun şaşa ile anlatılmaya çalışıldığı gibi gerçekten demokrasi aşkına yapılmadığı hususudur.
Siyasi yol haritasını mağduriyet zeminine oturtmaya çalışan Meral Akşener bu imkanı bir türlü elde edemedi. Son evrede, partisinin seçime sokulmak istenilmediğinden dem vurdu; oysa son zaman diliminde sürekli erken seçim çağrısı yapmakta ısrar eden taraf kendisiydi.
Hak vaki olup bu imkana kavuştuğunda da bundan şikayet eden, suratı asılan da kendisi oldu.
Benim tahlilim; zaten uzun süredir yürüttükleri bir ittifakın anlaşmasına vardılar.
Bu ittifakı gözlerden kaçırarak gerçekleştirmiş olmaları ve seçmenlerine ne alıp verdiklerini açıklamamaları irade hırsızlığıdır.
Esas itiraz etmesi gerekenler de bilhassa kendi seçmenleridir.
Akşenercilerin bir hususu daha çok iyi sorgulamaları getekiyor; HDP bu pazarlıkların neresindedir?
CHP üzerinden HDP’ye de bir parantez açılmış mıdır?
Açılmış ise o parantezin içi nasıl doldurulmak istenilmektedir.
Milliyetçilik üzerinden kitle bulmaya çalışan hanımefendi her yol mübahtır derse milliyetçilere ve Türk Milliyetçileri’ne büyük haksızlık eder.
Öte yandan, sadece karşıtlık konumlandırmasıyla MHP ve Devlet Bahçeli’yi siyasi ikbal uğruna Tayyip Erdoğan’a destek vermekle suçlamak tutarlı bir yaklaşım değildir.
Devlet Bahçeli ve MHP politikalarının iktidara karşı sert karşıtlık dönemleri şiddetli politik uyuşmazlık gösterdikleri dönemdir. Bunlar neler midir?
Açılım, Kuzey Irak, Suriye, FETÖ ile münasebetler ve kamu harcamalarının çarpıklığı gibi başlıkları sayabiliriz. Başka konu başlıkları da eklemek mümkündür. AKP ve MHP politikalarının uyum dönemini yaşıyoruz. Bu uyum süreci de FETÖ’nün MHP ve sonra da Türkiye’ye saldırıları ile başlamış, Devet Bahçeli’nin yüksek ferasetleri neticesinde artarak devam etmiştir.
24 Haziran da yeni dönem tam manasıyla başlayacaktır.
Herkes eteğindeki taşı döktüğüne göre hakem millettir.
Türk Milleti proje siyasete ve siyasetçilere pirim vermez, geçmişte örneği bir hayli fazla!