Kenan EROĞLU
Bir seçim propaganda dönemini daha geride bırakıyoruz.
Siyasi partilerimiz ve Cumhurbaşkanı adaylarımız meyden meydan, şehir şehir ve televizyon televizyon gezerek yapacaklarını ve düşüncelerini anlattılar.
Adaylarımız yapacaklarının ve vaatlerinin yanı sıra birbirleri aleyhine de çok olumsuz sözler sarf ettiler. (Seçim atmosferinde söylenen sözlere fazla itibar etmemek lazım)
Ayrıca; Seçim kararı alındığı günden bu yana siyasi parti temsilcilerimiz ve adaylarımız çok uçuk ve çok kaçık iddia-vaatlerde bulundular.
Adaylar öyle iddialarda bulundular ki;
Bu iddiaların bir kısmına bakarsak ülke mahvolmuş, batmışız.
Ekonomi dibe vurmuş devletimiz tüm dünya ile kavgalı hale gelmiş.
Bir diğer partiye göre ise ülke hamle üstüne hamle yapıyor. Dünya ülkeleri arasında hak ettiği yeri alması için epey mesafe almış durumda.
Bir diğer adayın görüşlerine göre ise ülkede ne hürriyet var, ne düşünce özgürlüğü var. Ne kadar gazeteci varsa hepsi hapiste
Ülke adeta bir açık hava hapishanesi haline getirilmiş durumda.
Bir takım iddialarda bulunan adayların o iddialarını tutarlı bir şekilde ispat etmek ya da iddialarını makul ölçüde tutması gerekirken “çamur at izi kalır” misalinde olduğu gibi sokaktaki vatandaşı da hiçbir şeyi bilmez zannettiler.
Bir seçmen olarak kafamız oldukça karıştı.
Bir parti temsilcisinin söylediği konunun tam aksini diğer bir aday dile getirdi.
Nasıl kafamız karışmasın.
Bir de bu ara kendilerini bağlı olduğu parti ile bütünleştiren ve dünyayı sadece kendi partisi olarak görenler de boş durmadılar.
Seçmeni etkilemek için kendilerini en akıllı en bilgili ve kendi dışında bulunan herkesi de ya akılsız ya da kendini bilmez kabul eden bu arkadaşlar, sosyal medyayı kullanarak, “nerede üretildiği bilinmeyen” çok çeşitli videolar, mesajlar gönderdiler.
Bir diğer gurup arkadaşlar da sürekli partilere ve partililere akıllar vererek “şöyle yapın, şunları söyleyin, şu olsuzlukları dile getirin” gibi kendilerinin yapamadıklarını diğer partili arkadaşlarından isteyerek güya taktikler verdiler..
Hâlbuki Türkiye’de 1946 dan beri seçimler yapılır ve bu seçimlere çeşitli siyasi partiler katılırlar. Partiler pek çok vaatlerde bulunmuş olmalarına karşın, Seçmenimiz ne yapacağını, kimi seçeceğin elbette bildiği halde bu safdiller video ve mesaj bombardımanı arasında seçmeni etkileyeceğini sandılar.
Seçimi kaybeden veya kaybetme ihtimali olan her siyasi parti ve onun lideri sürekli her şeyi ve her icraatı eleştirerek bir yerlere varmayı hedeflediler.
Siyası mensubiyet duyguları yoğun olan arkadaşlar da. Çeşitli hesaplar yaparak, her seçimde söylenerek artık klasikleşmiş olan söylemleri dile getirip algı operasyonu yaptılar; “Durum artık eskisi gibi değil, böyle devam edemez, bu durum değişmelidir vs” diyerek kendi gönüllerinden geçen ve olmasını istedikleri şeyleri sanki bütünüyle Türk Milleti istiyormuş, tüm kamuoyu aynı kanaati taşıyormuş havasına girdiler.
Ama,
Artık bitti maruz kaldığımız propaganda bombardımanı artık devam etmeyecek.
Milletimizin tercih ve temayülü bizim okumuşların beklentisinin her zaman dışında olmuştur.
Her seferinde de beklentileri gerçekleşmeyen yarı okumuş-aydınlar hep hayal kırıklığına uğramışlardır.
İşin bir diğer tuhaf tarafı ise;
Yapılan seçimler sonucu oluşan tablo, beklentileri gibi olmayan bu yarı okumuşlar, halkın sandığa yansıyan iradesine de hiçbir zaman saygı duymamışlar, sandığa yansıyan sonuçlar üzerinde her zaman olumsuz yorumlar yapmışlardır.
Her neyse;
Her şey artık geride kaldı.
Her ne olursa olsun, her kim kazanırsa kazansın memleketimiz ve geleceğimiz için hayırlı olsun.
Artık aramızdaki tartışmalar da son bulsun, “şu şunu dedi, bu bunu dedi” diye söz dalaşına artık hiç gerek yoktur.
Sandıktan kim çıkarsa çıksın milli iradeye saygı duymak bizim bir vatandaş olarak görevimiz olmalıdır.
Şu gerçeği de unutmamak gerekiyor. Seçimler ve siyaset artık eskisi gibi olmayacağı gibi, devletimizin yapısı ve idare sistemimizde değişecek.
Yaklaşık 100 yıldır bizi dünya devletleri arasında en ön saflara getiremeyen sistemin değişikliği kaçınılmazdı bu artık görülmeli.
Bir sonraki seçime kadar sükûnetle beklemeli, devletimizin ve milletimizin yanında, Türk Milletinin büyüklüğüne inanarak geleceğine doğru yürümeliyiz.