Şükrü Alnıaçık
12 Ocak Cumartesi günkü “Hangi Barış” başlıklı yazımızda PKK ile söylem birliği içindeki Cemaat önderlerinin, İmralı sürecine verdiği “el etek öpmeli” desteğe, İslam tarihini istismar ederek haysiyet ve itibar kazandırmaya çalıştıklarını izah etmeye çalıştık.
Beyanları biraz daha inceleyince durumun çok daha vahim olduğunu gördük. Hoca efendi, sonu belirsiz bir PKK taktiği olan “barış” lakırdısına verdiği desteği dinen de kuvvetlendirmek amacıyla maalesef açıktan açığa bir ayetin manasını tahrif ediyordu. Bu tahrifatı büyüteç altına alırken, tahrifat karşısında susan, dilsiz kalan “din alimlerini” de Allah’a havale etme kararı aldık. Bu memleketin mukaddesatı meselesi yine Ülkücülerin başına kalmış görünüyor.
YER: Pennsylvania, Tarih 8 Ocak 2013 Salı, Fethullah Gülen konuşuyor:
Başbakanlık Başdanışmanı Yalçın Akdoğan’ın açık teşekkürüne ve Twitter’da “Sulh hayırdır” kampanyalarının başlatılmasına sebep olan 18,5 dakikalık konuşmanın özeti şöyle:
“Heyet-i İslamiye, heyet-i milliye arasında huzurun temini adına katlanılabilecek her şeye katlanmak lazım. Kur’an ne diyor? “Ve’s-sulh-ü hayr… Hayır sulhtadır, diyor. Sulh her zaman hayırlıdır.“….. “Bize ters gelen bazı şeyler olabilir; ‘keşke şu görüşme olmasa… Şu anlaşma olmasa… Şu uzlaşma olmasa… Muhtemel o türlü şeylerle bazı problemler çözülecekse, işte o Hudeybiye Sulhu mülahazasıyla, Hudeybiye Sulhu’ndaki mantık ve muhakemeyle, yapılması gereken şey neyse onu yapmak lazım.” ….. “Bu kadar varidatı, getirisi olan bir şey karşısında bazen kafamıza uymayan şeylere de katlanabiliriz.” (*)
ZORLAMA: Bir din adamının, “Kadın” başlıklı bir suredeki “evliliğe” dair bir ayeti, (Nisa/128) siyaset dairesine tahvil etmesi, ağır bir zorlamadır. Ayrıca Hudeybiye barışı örneği, nebevi bir öngörü gerektirdiğinden, hoca efendi, milli bir meselede “müzakere sürecinin sonuçlarına dair mucizevi bir kehanette bulunmakta,” ilmin ve ilahiyatın haddini aşarak sonuçtan emin olmakta, zımnen nübüvvet iddiasında bulunmaktadır.
AYETİN MEALİ: (Diyanet İşleri Başkanlığı)
– “Eğer bir kadın kocasının, kendisine kötü davranmasından yahut yüz çevirmesinden endişe ederse, uzlaşarak aralarını düzeltmelerinde ikisine de bir günah yoktur. Uzlaşmak daha hayırlıdır. Nefisler ise kıskançlığa ve bencil tutkulara hazır (elverişli) kılınmıştır. Eğer iyilik eder ve Allah’a karşı gelmekten sakınırsanız, şüphesiz Allah yaptıklarınızdan haberdardır.”
– Elmalılı Hamdi Yazır’da ifade, “…Anlaşma her zaman hayırdır.” olarak veriliyor.
– Suat Yıldırım, “…Barışma, elbette daha hayırlıdır.” olarak çeviriyor.
– M.H. Shakir, “…reconciliation is better,” olarak İngilizce’ye çevirmiş.
– Yusuf Ali, “…such settlement is best.” diyor.
Yani “peace“ten, “antant“tan, “stabilizasyon“dan bir haber yok. Devletler hukuku, ceza kanunu ve anayasayla “Medeni kanun,” birbirine karıştırılmış bulunuyor.
Kadının niyeti bozuk kocasını idare etmek üzere talak hakkından sarf-ı nazar ederek “uzlaşmasında hayır bulunduğunu” anlatan bir ayetin, Türkiye Hükümeti ile PKK arasında birincisi aciz kadın, ikincisi şirret koca misali bir müşabehet malzemesi olarak kullanılması bu millete yapılabilecek en ağır hakarettir.
HUDEYBİYE KONUSU: Uhud’da taktik hata yapan acemi askeriyle Medine’ye hendeğin gerisine ricat edip, taarruz kabiliyeti kazandıktan sonra Mekke’yi almak için zamana ihtiyaç duyan üç-dört yüz neferlik sahabe ordusunun, “mucizevi öngörüden beslenen bir itaatle katlandığı” Hudeybiye zilletiyle, 700 bin asker besleyen Türk Milletini terbiye etmeye kalkmak kimin haddinedir?
Bilindiği gibi Hudeybiye Barışı’nda “yeni Müslüman olacak Mekkeli gençlerin Medine’ye alınmaması” şartının Peygamber Efendimiz tarafından kabulü, sahabe arasında tartışmaya neden olmuştu. Peygamberimiz, bu gençlerin Mekke’nin başına dert olacağını düşünerek barışın uzun ömürlü olmayacağı öngörüsüyle diğer olumsuz şartları da kabul etmişti. Maksat, hoca efendinin dediği gibi bir barış değil, “daha iyi şartlarda yapılacak bir savaş“tı.
Hedef ve isabet kaydından uzak “siyasi” tefsirlerin, Sıffin’de Hz. Ali karşısında Kuran sahifelerini askerinin mızrağının ucuna takarak mevzi kazanan Muaviye’nin lanetli savaş hilesinden ne farkı vardır? Zilletle ibadet bir arada olmaz diyen bu millet, Çanakkale zaferini, Hudeybiye’yi, Sıffin’i örnek alarak değil, “Bedrin, Hayber’in Arslanları“nı takip ederek kazanmıştır.
İKAZ: Dikkat!.. Hemen iki ayet sonra Allah, “Eğer ayrılırlarsa, Allah bol lütuf ve nimetiyle onların her birini zengin kılar (başkalarına muhtaç bırakmaz). Allah lütfu geniş olandır. O hüküm ve hikmet sahibidir.” (Nisa/130, Diyanet Meali) diyerek Hoca Efendinin verdiği yanlış referansın mahzurları hakkında müminleri derhal ikaz ediyor.
Yarın karşımıza aynı mantıkla çıkan bir akl-ı evvel, “Uzlaşmada hayır vardır; ama bu olmazsa ayrılıkta da geniş lütuf ve zenginlik vardır; bak Nisa suresi 130. ayette Allah bunu söylüyor, “derse ne diyeceksiniz?
Hoca efendi, sebebi şüphe yaratacak bir şekilde insanları yanıltıyor. Kadının kocasını affetmesi ve uzlaşması ayrı bir konu; bu milletin Allah, kitap, peygamber düşmanı vicdansız katilleri affetmesi ise tamamen farklı bir meseledir.
DOĞRUSU: Kur’an’da savaşla ilgili 57 ayet bulunuyor ve “AKP politikalarına uygun bir barış ayeti” bulunmuyor. Hoca efendinin “ayet destekli tezahürat“ta zorlanması da bundan kaynaklanıyor.
Allah, böyle zafiyetli siyasi müzakere ortamları için Muhammed suresi 35. ayette başka bir şey söylüyor: “Sakın za’af göstermeyin. Üstün olduğunuz halde barışa çağırmayın. Allah sizinle beraberdir. Sizin amellerinizi asla eksiltmeyecektir.”
Türk Milleti, Allah’la Kitap’la, Sünnetle aldatmayı ihanet seviyesine vardıran muhataplarından, bu milli ve ilmi kayıtsızlığın hesabını elbet bir gün soracaktır.
_________________________________________
(*): Herkül Org, 195. Nağme, “Sulh Hayırdır.”