YORGO’DAN ANDONİS’E, BATI KOMŞUMUZ
Babür Hüseyin ÖZBEK
Çok değil daha 3 yıl önce Ekim 2010 sonları, Başbakan Erdoğan, eşi ve birkaç bakan Atina’yı ziyaret ediyorlar. Zamanın Yunan Başbakan’ı Yorgo Papandreo, eşi Ada Hanım dörtlüsü Ege’yi gören Grand Britanya Oteli balkonunda yemekteler. Konu Ege, güzellikleri ve uzaklardan görülen Ege Adaları. Helen ekibinin o konudaki bilgilerini bilmiyorum ama Türk tarafı konuya yabancı.
Bu günlerde bir gazete iki başbakanın resimlerinin üzerine, “mia kalimera” yazıp “iyi bir gün” olarak da Türkçe’ye tercüme etmiş. Gelişmeler, resimler ve konuşmalar bir önce ki görüşmede ki Atina günlerinin tekrarı gibi. Yeni resim karesinde Emine Hanım, Yorgo ve Ada Papandreo’lar yok. Ancak değişmeyen isim Başbakan Erdoğan’ın yanına Andonis Samaras gelmiş. Bulundukları yer Çınar Oteli’nin boğaza bakan muhteşem manzaralı bir balkonu. Erdoğan yüzünü Marmara’ya doğru dönmüş, 29 Ekim 2013’te açacağı Marmaray Tüp Geçit Projesini tanıtıyor; sol eli ile de heyecanlı bir şekilde işaret ederek anlatıyor.
İkisi de takım elbiseli, kravatlı. Erdoğan koyu siyaha yakın, Andonis lacivertlerini giymiş. Resmi çeken fotoğrafçı işini iyi bilen biri. Güzel bir poz yakalamış. Balkonu işlemeli sütunların silüetinde, uzaklarda I.Boğaz Köprüsü var. Denizde boğaz geçiş talvek hattının Anadolu Yakası’nı takip eden büyük bir gemi, tablo gibi, resmi hem tamamlamış, hem de süslemiş.
Merak ediyorum, o heyecanlı konuşma acaba hangi dilde oldu. Veya birbirlerini ne kadar anladılar. Çünkü albenili, büyüleyici resimde üçüncü kişi, tercüman yok.
Yunan Başbakanı biraz dalgın gibi; resim aldatıcı olabilir mi? Zeki bir kişi olduğu muhakkak, ülkesinde başarılı olur mu, olmaz mı? Onu zaman gösterecek. İflas etmiş, “temel kurumları arızalı” bir “Helen Devleti” Türkiye için şimdilik tehdit değil, yapacağı en güzel, en akıllıca davranış, hasım gördüğü, kuvvetlenince tehdit edeceği bir ülke ile yeni meseleler yaratmadan onu bir şekilde kontrol altına almaktı. O da onu yapıyor.
Komşuluk ilişkileri Yorgo’dan Andonis’e Yunanistan lehine iyi gidiyor.
Kim nasıl tepki gösterir, ne düşünür bilemem. Ama komşuluk ilişkilerinde her şey eşit şartlarda yapılmalı, haklar ve ilişkilerde bir taraf hep isteyip, karşı tarafı yok saymamalı. Şu anda ki Türk Yunan ilişkileri, komşuluk münasebetleri krizdeki komşumuzun kendini kurtarma çabasından kaynaklanmakta.
ÇEŞME – PİRE, İSTANBUL – SELANİK DENİZ ULAŞIM HATLARINI AÇIN
Türkiye’ye yatırım yapan ülkeler sıralamasında, Yunanistan 5’inci sırada. Kendisi borç, yokluk ve grevler sarmalında; bu size bir şeyler anlatıyor mu? Şimdi de İNTRALOT Ceo’su Constantinos Antonopoulos, “3,4 milyar dolarlık hacme ulaşan Türk Milli Piyangosu satışa çıktığında almaya talibiz” diyor. Yunanistan’da kriz var, Yunanlılar gelip kâr getiren bizim devletin sattığı verimli kurumlara talip olacak, ama bizim Yunanistan’da satın aldığımız, ses getirecek, ekonomik getirisi yüksek hiçbir ticari varlığımız olmayacak. Veya var da biz mi bilmiyoruz?
Atina’nın eski Osmanlı, ama şimdi hiç Türk’ün yaşamadığı Plaka ve Monastiraki semtlerine değil, Votanis semtinde eski bir bahriye karargâh binası, yeni düzenleme ile minaresiz bir cami yaptırma projesi, lütfeten – lâf – ola beri gele. İyi de, ilişkilerde bunu iyi bir gelişme olarak mı değerlendirmeliyiz? Başarı hanesine mi kaydetmeliyiz?
İlki 2010’da Atina’da, 2’ncisi Mart 2013 başında İstanbul’da yapılan Türkiye – Yunanistan İkinci Yüksek Düzeyli İşbirliği Konseyi toplantısı ne getirir, Türkiye’ye ne sağlar, bakıp göreceğiz.
Çırağan Sarayı’nda büyük bir salon, uzun, iyi donatılmış, mikrofonların üzerini örttüğü çiçeklerle süslü bir masa; sol tarafta Yunan Heyeti, başta mavi beyaz, orta solda haç işaretli bayrakları var. 10 bakanlı Yunan heyeti, heyetin ortasında Başbakan A. Samaras, heyette birde bayan bakan göze çarpıyor. Tam karşılarında ise bizim heyet var. Hep yapılır, burada da aynısı oldu; bol anlaşmalar yapıldı, imzalar atıldı. İyi temenniler de bulunmak; huzurlu, müreffeh komşuların olsun demek, diyebilmek ne güzel olur!
Ekonomik ilişkileri güçlendirmek, Türk – Yunan münasebetlerinde Türkiye lehine adım mı atmak istiyorsunuz? Çeşme – Pire, İstanbul – Selanik deniz ulaşım hatlarını gücünüz yetiyorsa açın. Her türlü yolcu ve turist giriş-çıkışını kolaylaştırın, teşvik edin. Böyle bir gelişme, bu bölgeye ekonomik hareket getirecek, ve de Ege de güveni arttıracaktır.
Bir değil, iki değil, üç büyük meselemiz var. Uzun yıllardır hiç biri çözülemedi. Çözülecek gibi görünse de aslında kangrenleşmişler. Bunlar: 1- Ege Sorunu. 2- Kıbrıs Meselesi ve 3- Batı Trakya Türk Hakları.
“EGE’DE TÜRK ÇÖZÜMÜ NEDİR?” SAYIN BAŞBAKAN
Siz hiç ticari veya askeri herhangi bir gemi ile Çanakkale Boğazı’ndan, Mehmetçik Fenerini sancaktan bordalayarak Ege’ye çıktınız mı? “Yunan Denizi”nde seyir yaptınız mı, seyre katıldınız mı? Ege bir Yunan iç denizidir. Kıta Asya’nın, Batı Anadolu kıyılarına Ege’ye çıkışı şimdilik 6 deniz mili, eğer 12’ye çıkarsa şimdi boğazı sıkılmış gibi olan Türk denizciliği Ege’de katledilecektir. Biz zorda olduğumuz, kendimizi uluslar arası zeminlerde ve Deniz Kuvvetleri olarak güçlü temsil edemediğimizde, o tehdit başımıza gürz gibi vurulacaktır. Yukarıdaki cümlenin ikinci maddesinde ki , “Deniz Kuvvetleri’ni – Bahriye’yi” maşallah elbirliği ile halletmeye, ‘zora sokulmaya’ doğru gidiliyor. Bu konular konuşuldu ise hangi uzmanınız ne dedi, nasıl bir çözüm teklif etti? Özetle sizin “Ege’de Türk çözümünüz” nedir Sayın Başbakan? A.Samaras ve daha önceki mevkiidaşları hep, “Ege bir Helen Denizi”dir dediler. Andonis’de bunu söylüyor. Bu konuları lütfen bilenlere danışın ki, sizi doğru bilgilendirsin.
Unutmayın ki siz bu Bahriye’nin de Başbakan’ısınz.
Atina’da, meclisin bulunduğu Stigmata Meydanı’na muazzaf ve emekli askerler yürüyor, konuşuyor ve hoşnutsuzluğunu her platformda yüksek sesle dile getiriyor. Doğru veya yanlış, çünkü orada demokrasi var. Bizdeki gibi “askeri itibarsızlaştırma” ve tutuklama furyası yok.
Kıbrıs konusu ise yeni muhafazakâr başbakan Nikos Anastasiadis le, eski Moskova eğitimli, sulandırılmış Amerikan hayranı, light komünist Dimitris Hristofyas’dan daha kötü olacak. Çözümsüzlük aynen devam edecek. Bilin ki komşumuz “Helen Cumhuriyeti” ne kadar batarsa batsın, tekne su alırsa alsın, AB ve ABD payandaları ile kurtulur, yara alan bölümler destekle yüzdürülür.
EUROGROUP Başkanlığını Ocak 2013 de devralan Hollanda Maliye Bakanı Jeroen Dijsselbloem, “Güney Kıbrıs’ı kurtarma planlarında yardımcı olacağım ve Mart sonuna kadar iyi bir anlaşmaya varacağım” diyerek Brüksel de ki konuşmalarında bir AB yetkilisi olarak net destekleyici tavrını koydu. Eh, Moskova mı dediniz; o şartlar ne olursa olsun her ahvâl ve durumda Kıbrıs Lefkoşa Rum Kesiminin can simidi. Doğru mu, yanlış mı?
Dört yıl önce idi. Galatasaray da, Turnacıbaşı caddesi üzerindeki Yunan Başkonsolosluğu önünde giriş vizesi için sıraya geçip bekledim. Üç gün boyunca ise her gün, Atina ya THY ve Olimpik ten bilet rezervasyonu yaptırıldı. Dünyanın bir çok ülkesine giriş çıkış yapmış yeşil pasaportuma Schengen vizesi vurulduğunda, “4 gün içinde Yunanistan ı terk edin” diyen yetkiliyi halâ hatırlıyorum. Hep söylerim,”Böyle sert davranmak niye?” O havaalanına indikten 4 – 5 saat sonra Adriyatik Denizi’nde Patras limanından Yunanistan ı terk ettim.
Ben pasaportuma vize beklerken, sırada Batı Trakya ya gidecek Türkler vardı. Çoğu dertli idi. Sayın Başbakan, acaba şimdi o sokaklarda durum nasıl? Dilerim düzelmiştir. Bir Türk de, bir Yunanlı’ya hudutta, havaalanlarında, limanlarda tanınan haklardan eşit şartlarda istifade edebiliyor mu?
Siz, bakanlar, heyetler görüşüyorsunuz, hep anlatıyor iyi olduğunu, iyi olacağını söylüyorsunuz. Bu temennilerde aldatmaca, bizi, biz halkı hiç yerine koyma var mı, yok mu?
O Mart 0213’te İstanbul da görüşmeler yapılırken bir Türk gazetesi (Vatan) birinci sayfada, “Mia kalimera” ‘iyi bir gün’ demiş, dileğini belirtmiş. İstiyoruz ki gerçekten iyi sonuçlar versin. Bütün bunlar kuru lâflardan oluşan temennilerden ibaret olmasın. Yunan halkını Türk aleyhtarlığına doğru yönlendiren Atina Ortodoks Patriği, siyasi partiler ve basını benimsesin. Türk düşmanlığın onlara bir fayda getirmeyeceği Andonis Samaras tarafından halkına anlatılsın.