
MHP’nin Kurumsal Serdengeçtiliği
Şükrü Alnıaçık
Ülkücülük veciz anlatımlarda önce çıkan yönüyle bir diğergamlık, kendini fazla düşünmeme, kutsallara adanmışlıkve “serden geçebilme” halidir. “Daha ne istiyorsunuz 85 gündür kan akmıyor işte!” diyenlerin kavrayamadığı nokta, işte tam da burasıdır. Ülkücü, “halk için bugünü düşündüğü kadar millet için de yarını düşünen Türk“tür..
Türk toplumunda zaman-mekan eksenine sosyal ve ekonomik renklerle yerleşmiş bir “serden geçebilme kültür kartelası” mevcuttur. Şöyle ki; bundan yüz yıl önce Türklerin “serden geçebilme kapasitesi” daha yüksekti. Toplumu kendi haline bıraktığınızda bugün bir Çanakkale daha yapabilmek zorlaşmıştır. Bu yatık eğri, “serden geçmenin zaman ekseni“dir.
Yine Türk toplumunda kentlere göre köylerde ve ilçelerde, İstanbula göre de Anadolu’da serdengeçtilik eğilimi daha fazladır. Yani ihanet bulaşmamış bir köyde “vicdani retçi” veya mertoseksüel asker kaçağı bulamazsınız. Bu konuda kültürün dibe vurduğu yer ise İstanbul’dur. Bu kesik eğri de “serden geçmenin mekan ekseni“dir. İstanbul’un göçlerle “Anadolulaşmış” kültür alanları bu tasnifin dışındadır.
Kültür değişmeleriyle negatife doğru yürüyen bu grafik, serdengeçtiliğin bir telifat değil, “kültürel olgu” olduğunun kanıtıdır. Ülkücülüğe elverişli bir mental zemin oluşturan bu kültürel olgu, iki kaynaktan beslenir: a)Türklük, b) İslamiyet…
Türklüğü burada ilk sıraya koymak zorundayız çünkü başarılı devlet tecrübeleri yaşayamamış mesela Suudi Arabistan, Sudan, Bengaldeş gibi Müslüman toplumlarda İslamiyetin bizdeki kadar serdengeçti ve şehit üretme kabiliyeti bulunmamaktadır. Bunları, ölümü içselleştirdiğim veya kavgayı kutsadığım için yazmıyorum; “gördüğüm için” yazıyorum.
Türklüğün önemini kavrayamamış, Türkiyeli mesela AKP yöneticisi Müslümanların da bizi ve meseleyi kavrayamamalarının sebebi budur. Başbakana bir bakınız: Çanakkale’den yüz yıl uzakta, eski bir Yeniçeri iskelesinde Humeynici olarak yetişmiş bir Arabofil… Bu karakterden bir serdengeçtiyi, bir Ülkücüyü doğru anlamasını nasıl bekleyebiliriz?
Peki Biz Neredeyiz, Kimlerleyiz?
1– Atsız hoca sayesinde Tanrı dağının zirvelerine kadar çıkıp, Orhun’un kaynağında yıkandık, oradan çetin yollara indik ve Türk kültüründeki serdengeçtiliğe doğru at sürmeye başladık. Bu bir “serdengeçtilik rönesansı“ydı. Atsız buna “Bozkurtların Dirilişi” dedi.
2- Başbuğ Türkeş sayesinde ata doğru binmeyi, çetin yollarda düzgün yürümeyi, doğru amaçlar için serden geçmeyi öğrendik. Ülkücülük doğru amaç, MHP de düzgün yürüyüşün kurumsal tezahürüdür. MHP’nin bugün içte ve dışta yedi düvele kafa tutması, Türk’e özgü “kurumsal serdengeçtilik“tir. İspanya Faşizme teslim olmuşken Latin Amerika’nın Che’ler, Kastro’lar, Chavezler üretmesi, İnka Aztek ve Maya Kültürünün, yiğit üreten Orta Asya Türk Kültürüne yakınlığıyla izah edilebilir.
3- Osman Yüksel, Ahmet Arvasi, Necip Fazıl Kısakürek, gibi tavizsiz Türk-İslam müelliflerinin MHP’nin çatısı altına girmelerinin sebebi, bu düzgün yürüyüşe iştirak ederek tempo tutmak istemeleridir. Ancak bir grup Ülkücü, canlanan kültürü özümsemek yerine, farklı gelenekleri olan metafizik kurumlara itibar etmişler, serdengeçti kültürünü yaşatan Ülkü yolunda yürümek yerine, tekke ve zaviye yollarına düşerek kültürel yozlaşmadan paylarına düşeni almışlardır. Cemaate kayanlar ve BBP, serdengeçti potansiyelini eksilten okulları ve ocaklarıyla birlikte bu çöküşün tezahürleridir.
4- Doğu ve Güneydoğu halkından feraset ve asalet sahibi olanların Türk Milliyetçiliğine gönül vermeleri, bu serdengeçti duruş ve düzgün yürüyüşün sonucudur. Yüzlerce Kürt ve Zaza Ülkücü şehidimiz, son dönemde Geçici Köy Korucuları, Siverek’ten, Şırnağa, Elazığ’dan Van’a kadar “bizi unutmayın” diye haykıran Bozkurtlar, serdengeçebilme kültürünün zor şartlar altındaki tezahürleridir. Yine Kafkas muhacirlerinin, yüksek Ülkücü üretme kapasitesinin nedeni de Kafkas Kartalı Şeyh Şamil’in gelmiş geçmiş en büyük serdengeçtilerden biri olmasıdır.
5- Samimi Müslümanların, hakkı konuşmaya çalışan cemaatların MHP’yi desteklemesi, bu doğru amacın ve samimi duruşun sonucudur. 70’lerde Arabın da gözleri iyi göreni ve yiğit olanı, serdengeçtiliğe intidab etmiş -1918’de Uceymi Sadun Paşa nasıl Kuva’y-ı Milliyeci olduysa öyle- Ülkücü olmuştur.
Diğer Müslüman toplumlarda uzun süreli ve istikrarlı Milliyetçi hareketlerin görülme ihtimali,. Bengaldeşin milli mefahiri kadar zayıftır. “Milliyetsiz ümmetçilerin” içine düştüğü çukur da işte burasıdır. Milliyetçilik, insandaki şahsiyet gibidir. Onu bir Müslüman toplumdan alırsanız siz milleti bugün camiye götürürsünüz, yarın bir başkası kiliseye götürür. Geçmişte liberal Haluk’un papaz, yakın zamanda ümmetçi Tuncay’ın haham olması gibi, dinler arası diyalog da işte böyle bir şeydir.
Biz kendisi için yaşamayan serdengeçti insanlarız. Gizli – aşikar dostumuz sevenimiz çoktur bizim. Vatan millet diyoruz da!. Anadır, yardır bize vatan. Dün aile dursun, namus kalsın ki; Türk beka bulsun diye vuruştuk. Biz aslında fiilen “analarımız, bacılarımız için” dövüştük. Onlar yurtlarında iffet ve izzet üzere yaşasınlar, heybetli hanımlar iken üç nesilde mektep marifetiyle bozulup, komünal nataşalar olmasınlar diye savaştık.
Biz dini, devleti, ikbal ve saadeti böyle belledik. Milletin boynu bükülsün istemedik. O gün bugündür dimdik yaşıyoruz ve artık kurumsal bir serdengeçtimiz, rüzgardan hızlı giden atlarımız var bizim.
Belli ki yarın da “oğullarımız ve kızlarımız için” savaşacağız. “Beylik oğullarımız köle, gelinlik kızlarımız cariye olmasın diye…”
Uçmağa doğru at koşturacağız!..