Şu Mübarek Gün…
Şükrü Alnıaçık
ALLAH nasip etti, hayırlısıyla bir Ramazan’a daha girdik. Demokrasi edebiyatının arttığı, kitle iletişimininhızlandığı, haberciliğin siyasetteki öneminin tavan yaptığı bu süreçte Ramazan’a da yeni anlamlar yüklenmiş bulunuyor.
28 Şubat süreci gibi, medya vasıtasıyla yapılan toplum mühendisliğinin travmatik etkisini bir türlü üzerinden atamayan AKP, “geçici” seçmenini, medya marifetiyle “kalıcı“ya çevirebilmek için elinden geleni yapmayadevam ediyor.
Eski kanalları TMSF üzerinden yandaşlara satıp, yeni kanallar açmayı, menfaat ihvanının yeşil cephesine tank vecephane temini gibi organize eden Erdoğan sayesinde içimiz dışımız haber, sanal reklam AKP spotu oldu, milletçe propagandaya doyduk!
TRT’deki spiker kalitesi bile kadrolaşmadaki sınır tanımayan yandaşlığın izlerini taşıyor. Ya biz çok huylu olduk ya da bunlar işi iyice azıttı! Jülide Gülizar’lara, Tuna Huş, Erkan Ertanhan beyefendiliğine alışmış gözlerimize, bugünkü haber spikerleri, lunaparktaki eşya piyangosunun cazgırları gibi görünüyor. Sanki Melih Gökçek’i klonlamışlar kamera karşısına koymuşlar.
Hele bazı spor spikerleri yok mu? Sanki, “sen hepimizden kibar konuşuyon hacı; seni TRT’ye sokalım!” demişler de AKP belde teşkilatından direkt yayın odasına geçmiş gibi…
Medya-siyaset ilişkisi böyle olunca “dini siyasete alet etme” konusunda mahir olan bu ekipler, Ramazan ayından nasıl yararlanacaklarının da hesabını yapmış olmalılar. Meclisin tatile girmesiyle siyasi tansiyon bir miktar düşecek gibi… Ancak “Ramadan Mubarak” diye Müslümanlara yalandan güzellik yapan marketzangoçlarının Ramazana özgü eylem tezgahlarıyla siyaseti yeniden ısıtması da gayet mümkün görünüyor.
Mesela Gene Sharp’ın yerinde ben olsam, hazır imam da varken, “Çarşı“ya Taksim’de toplu teravih namazı kıldırırdım. Böylece karşı taraftaki “#namazaduranadam” argümanını da “#teravikılanadam” hashtagı iledengelenmiş olurdu. “Her namaza duran adam, adam değildir; biz adama 33 çekeriz” gibisinden…
Yine mesela bu ramazan, Kandildeki Zerdüşt papazlarının “Kürt İslam alimi a-melelere” Apocu ramazan etkinliği yaptıracaklarından hiç şüphem yok. Bu zibidiler, geçen gün Kandile gitmiş, binlerce masumun kanına ekmek doğramış katilleri gusletmeye çalışıyorlardı. Apo’ya tapan bu mürtedlere Dicle ve Fırat’ın bütün sularının yetmeyeceğini bile bile…
Mısır’da Adeviye Meydanı’na rağbetin artması ve İhvan-ı Müslimin’in şu mubarek günlerin yüzü suyu hürmetine biraz rahatlaması mümkün gibi görünüyor.
Yalnız!.. Eğer İsrail, Türkiye, Mısır, Suriye ve Irak’ta Ortadoğunun Şafiülmezhep azınlıklarını da kapsayan bir Sünni bütünleşmesinin mahzurları üzerine bina edilmiş bir stratejiyle bu ülkelere dünyadaki bütün gücünü kullanarak topyekün bir savaş başlattıysa ki bunun sinyalleri vardır. İşte o zaman MOSSAD, Şii-Sünni çatışmasını alevlendirerek Şiilere avantaj sağlayacak provokatif eylemler için Ramazan’dan yararlanmak isteyecektir.
Eğer muharref Tevratta iddia edildiği gibi İsrailoğullarından gayri bütün kavimler, Tanrı Yehova’nın “sersemlik şarabını” içtiyse Sünnileri de kendi içinde çatıştıracak PKK tipi fırsatlar her zaman mevcuttur.
Bir ideolojiyle yönünü tayin etmemiş teşkilatsız ve lidersiz topluluklar için dünyada var olmak, barış içinde onurlu yaşamak, her geçen gün biraz daha zorlaşıyor. Bunun için Ülkücü olmaktan ayrı bir memnuniyet ve gurur duyuyoruz.
Eskiden, despot yöneticiler, cahil bırakılmış kitleleri daha rahat yönetebilecekleri için Franko’nun “futbol – fiesta – felemenko” örneğinde olduğu gibi siyasi cehaleti kendileri teşvik ederlerdi.
Doğuda ağaların da halkı kasten cahil bıraktığı, aşiret reisi vekillerin, devleti eğitim yatırımları için bilerek harekete geçirmedikleri iddia edilmiştir. Akla yatkın gelen bu durumun mahzurları bugün ortaya çıkmıştır.
İletişim çağında siyaset cahili kitleler, “bir tweetle” ne zaman kime kaçacağı belli olmayan “evin delimsek ergen kızı gibi” milletlerin başına dert olmaya başlamışlardır.
Bu Ramazan ayı, Amerikan-İsrail politikalarının niteliği hakkında bir barometre işlevi görecektir. Ramazan sakin geçerse anlayın ki; bayramdan sonra ortalık toz duman olacaktır. Ama Irak’ta Şiiler Teravide cami bombalarsa(!) Mısır’da bir otobüs dolusu turist, baltacılar tarafından doğranırsa…
“Şu mubarek gün” alfabe bilmez Hakkarili bin kadın, dağ başındaki karakolun kapısına ağzında gaz maskesiyle, “biji apo” diye dayanırsa anlayın ki “Van Minut” Başbakanın elinde patlamıştır.