Semih Yalçın: Konya’da yapılacak Türkçe Mitingine bütün Türkiye ve Türkçe sevdalılarını davet ediyoruz.
MHP Genel Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Semih Yalçın, Konya’da yapılacak olan Türkçe Mitingi hakkında aşağıdaki açıklama ile Türkiye sevdalılarını Konya’da vazifeye çağırdı.
Dil, binlerce yılın mahsulü olan millî kültürün tohumlarını cihanşümul bir medeniyet oluşturmak üzere yeryüzüne serpmek için en güçlü vasıtadır. Türk milleti de dünyaya nizam vermek, adaletle hükmetmek için Ötüken’den Katalan’a kadar hüküm sürdüğü topraklarda kültürel ziraatı dille gerçekleştirmiştir. İki okyanus arasındaki ve üç büyük iç denizin etrafındaki coğrafyada Türk dili sayesinde yeşeren uygarlık ağaçlarının gölgesinde insanlar; yüzlerce yıl huzur, adalet ve barış içinde yaşamışlardır.
Bir lisanın dünyada diğer diller arasındaki yeri ve bunlara karşı kültürel platformda verdiği mücadelede elde ettiği başarı, o lisanın gücüyle doğru orantılıdır. Bununla birlikte andığımız muazzam coğrafyada Türkçe çok sayıda yerel dille temasa gelmiş, bunlardan etkilenmiş, kelime ve deyim alışverişinde bulunmuştur. İnsan ilişkilerindeki karşılıklı etkileşim gibi, Türkçe ile başka diller arasındaki kaçınılmaz alışveriş de tabii mecrasında ilerlemiştir.
Tarih boyunca milletimizin varlığına yönelen tehditler, yurt edindiği topraklar üzerindeki en belirgin egemenlik simgesi olan Türkçeyi de hedef almıştır. Türkçe, tarihin bazı dönemlerinde yabancı dillerin istilasına maruz kalmakla birlikte, asla yok olma tehlikesine girmemiştir. İç ve dış etkenler yüzünden Türk milletinin birlik ve bütünlüğünün tehlike altında bulunduğu dönemlerde, dilimizde zaaf işaretleri görülse de, Türkçe hiçbir zaman yabancı dillerin gölgesinde kaybolmamıştır. Dilimiz, bazı istisnai ve doğal yapı değişimlerinin dışında kendine özgü sözdizimi sistemini genellikle korumuştur.
Bir dünya ve medeniyet dili olan Türkçe, farklı lehçelerle de olsa bugün Asya’dan Avrupa’ya kadar birçok ülkede konuşulmaktadır. Türkçe; milletimizin kurduğu son büyük devletin, Türkiye’nin de sahibini ve egemen unsurunu temsil eden bir ses bayrağı olarak topraklarımızda dalgalanmaktadır.
Bugün üzerinde yaşadığımız coğrafyada Türkçe, Selçuklu akınlarıyla başlayan Anadolu’nun Türkleşmesi olgusunun anahtarı olmuştur. Türkler, yurt edindikleri bu topraklara egemenlik mührünü Türkçe ile vurmuşlardır. Türkler, Anadolu’ya yerleşirken siyasi ve askeri üstünlüklerini lisanlarının gücüyle perçinlemişler, zamanla Türkçe halkın ortak anlaşma ve iletişim vasıtası hâline gelmiştir. Türkler tarafından verilen yer adları, Anadolu ve Balkanlar coğrafyası üzerindeki hâkimiyet topoğrafyasının delilleridir. Yerel halkın ad verdiği merkezler de Türkçenin kazandırdığı ses değerleriyle millileştirilmiş; böylece Sangaryos Sakarya, Trapezus Trabzon, İkonyum da Konya şeklini alarak Türkleşmiştir.
Anadolu’yu vatan kılan Selçuklu medeniyetinin zayıfladığı dönemlerde aynı şuur, derhal Türk beyliklerine intikal etmiştir. Böylece Türklerin egemenlik anlayışında Türkçe en önemli silah ve araçlardan biri olarak öne çıkmaya devam etmiştir. Moğol akınlarından sonra karmaşa dönemine giren Anadolu’da daha Osmanlılar Türk birliğini sağlamadan önce, beyliklerden biri Türk hâkimiyetini sürdürmenin yolunun Türkçe bayrağını dalgalandırmaktan geçtiğini görmüştür. Konya’daki Karamanoğlu Beyliğinin başında bulunan Karamanoğlu Mehmet Bey, 13 Mayıs 1277’de “Bugünden sonra hiç kimse sarayda, divanda, meclislerde ve seyranda Türk Dilinden başka dil kullanmaya” ifadesinin yer aldığı bir ferman yayınlamıştır.
Söz konusu ferman, sadece dönemin etkin dilleri Arapça ve Farsça karşısında Türkçeyi korumak arzusuyla açıklanamaz; bu aynı zamanda Türk birliği ve egemenliğini muhafaza etme iradesini gösteren bir vesikadır. Karamanoğlu Mehmet Bey’in fermanı, zarar gören millî birlik ve beraberliği Anadolu’da yeniden kurmanın yolunun, kılıç ve pazu gücü kadar dil birliğinden de geçtiğine dair bilinci yansıtmaktadır.
Anadolu’yu kasıp kavuran ve Selçuklu Türklerinin mutlak egemenliğine son veren Moğol istilasından sonra duyulan bu ses, artık Türklük bilincinin hiçbir şekilde Anadolu’dan sökülüp atılamayacağının delili olmuştur.
Her ne kadar Osmanlılar da Selçuklu geleneğini devam ettirerek Arapça ve Farsçanın etkisinde bir resmi dil kullanmışlarsa da, geniş halk kitleleri Türkçeyi Yunus’un şiirlerindeki, Pir sultan Abdal’ın dizelerindeki sadelikte muhafaza etmiştir. Osmanlı aydınının Batı medeniyetiyle temasa gelmesi sonucunda ise saray ve çevresinde millî dil anlayışı uyanmaya başlamıştır. Bunun en bariz işareti, 1876 yılında ilan edilen ilk Osmanlı anayasasında Türkçe’nin resmi dil olarak kabul edilmesi olmuştur. Daha sonra 1877’de açılan ve muhtelif milletlerin temsil edildiği ilk Osmanlı parlamentosunda da Türkçenin resmi dil olarak kalması gerektiği görüşü ağır basmıştır. Hattâ ilk Meclis Başkanı Ahmet Vefik Paşa, mebuslara Türkçe bilmemenin ittihada, yani birliğe mani olacağı uyarısında bile bulunmuştur.
Milletimizin yaşadığımız coğrafyada Türkçe üzerinden yürüttüğü hâkimiyet ve bütünlük anlayışı; Selçuklular, Anadolu Beylikleri ve Osmanlılardan sonra Cumhuriyet’e de intikal etmiştir. Ne var ki bugün bütün bu tarihî, kültürel ve sosyolojik gerçekleri yok sayan bir iktidar iş başındadır. Cumhuriyet Türkiye’sinde Türkçe; Türk egemenliğinin, birlik ve bütünlüğümüzün sembolü ve anahtarı olarak toplumda kabul görmüş iken, AKP iktidarı Türkçeden başka dillere de anayasal haklar tanınmasını sağlamak üzere ayrılıkçı teşebbüslerde bulunmuştur.
İktidar tarafından terörle mücadelede çözüm süreci adı altında bölücü başı ile yürütülen görüşmelerde verilen sözlerden biri, etnik dil ve kimliklerin tanınması olmuştur. PKK silahlarının gölgesinde yapılan pazarlıklarda AKP iktidarı, Türk hâkimiyetinin simgesi olan Türkçenin etnik dil derekesine indirilmesine razı olmuştur.
AKP iktidarının her etnisiteyi memnun edecek ve ayrışmayı hızlandıracak şekildeki icraatı, Türkçeye yönelmiş bulunmaktadır. ÇünküTürkçe; ortak kültürün, birlikte yaşama iradesinin kelimelere, lisana dökülmüş hâlidir. AKP için, Türk toplumunun yüzyıllar boyunca kaynaşmış çeşitli kesimlerini birbirinden ayırmanın yolu, bu ortak iletişim aracına darbe vurmaktır. AKP iktidarı başımızda kaldığı müddetçe bu bölücü adımlara, yenileri eklenecektir.
Önümüzdeki yıl, Türkiye’nin geleceğini yeniden şekillendirecek önemli bir “seçimler süreci” yaşanacaktır. Eli kanlı terör örgütü PKK ise kuzu postuna bürünmüş, iktidar tarafından verilen sözlerin bu süreçte yerine getirilmesini pusuda beklemektedir. Sivil eylemlerini ve devlete başkaldırısını sürdüren PKK, silahlı mücadeleden de vazgeçmiş değildir. Kanlı örgütün son zamanlarda sözde barış süreci şampiyonu, demokrasi ve insan hakları havarisi kesilmesinin arkasında, iktidarın verdiği tavizlerin hayata geçirilmesi beklentisi yatmaktadır. PKK’nın silahlı eylemleri askıya almasının bir başka sebebi de, bölgedeki kaosun tetiklediği sözde Kürdistan rüyasıdır. PKK, kendisini darı ambarında hissettiren AKP hükümetinden seçimler sürecinde istediklerini alamadığı takdirde, saldırılarına kaldığı yerden başlayacaktır.
Bugün, PKK’nın etkin olduğu ve AKP iktidarı marifetiyle devlet otoritesinin fiilen sona erdiği bazı bölgelerde, halkın yüzyıllar boyunca kullandığı yer adları; Cumhuriyet’in il, ilçe ve köylerimize verdiği isimler değiştirilmeye çalışılmaktadır. Aynı bölgelerde Türk alfabesinde bulunmayan harfler kullanılarak bölücü tabela ve pankartlar asılmakta, Türk egemenliğine kafa tutulmaktadır. Mahkemelerde ve öteki devlet dairelerinde bölücüler, Türkçeyi iletişim aracı olarak kullanmamak için direnmektedir. Bölge halkının Türkçe konuşmasına PKK tarafından yasak getirilmiştir. Kardeşlikten söz eden bölücü örgütün, toplumsal kardeşliğin temeli olan Türkçeye karşı açık düşmanlık sergilemekteki asıl niyeti, Türklüğe düşmanlıktır.
O bakımdan, bölgedeki konjonktürel gelişmeleri fırsat bilen PKK’nın hesapları, Türk vatanının bütünlüğü ve ses bayrağımız Türkçe için tehdit oluşturmaya devam etmektedir. Ancak bilinmelidir ki Türk milleti bu tehdide asla boyun eğmeyecektir. Milletimiz; egemenliğinin göstergesi olan dilini ve kültürünü, hassasiyet ve kıskançlıkla koruyacaktır.
MHP’nin başlattığı “Millî Değerleri Koru ve Yaşat” mitingleri içinde 24 Ağustosta Konya’da gerçekleştirilecek açık hava toplantısına “Türkçe” temasının yüklenmesi, iktidarın ayrılıkçı uygulamalarına karşı özel ve önemli bir mesaj taşımaktadır. Konya’daki Türkçe Mitinginde, Türk egemenliğinin sembolü olan Türkçenin üstünlüğüne halel getirecek hiçbir uygulamaya izin verilmeyeceği, bilhassa AKP iktidarının ve bölücü ortaklarının anlayacağı dilden duyurulacaktır. Türkçenin, Anadolu topraklarında sadece Türk varlığının değil, ebedi kardeşliğin ve beraberliğin de tescili anlamına geldiği hatırlatılacaktır. Türkçe Mitinginde bir araya gelen yüz binler, bu konuda verilecek hiçbir tavize razı olunmayacağını dosta düşmana hep bir ağızdan ilan edecektir. Egemenlik haklarını etnik unsurlara paylaştırmak isteyen AKP iktidarına karşı milletimiz, vicdanından yükselen sağduyunun sesini Türk ve dünya kamuoyuna duyuracaktır.
Bilindiği gibi, Anayasa Uzlaşma Komisyonu bu hafta çalışmalarına yeniden başlayacaktır. Komisyonun gündeminde, anayasanın ilk üç maddesiyle vatandaşlık tanımı ve ana dilde eğitim hakkı gibi konular bulunmaktadır. Konya’daki Türkçe Mitinginde, MHP’nin anayasa hususundaki kırmızı çizgilerinden geri adım atmayacağına dair mesaj, kuvvetli ve gür bir maşeri lisanla verilecektir. Anayasanın ilk üç maddesinin değişmezliği ve Türkçeden başka dilde eğitime imkân tanınmasının kabul edilmeyeceği bir kez daha tekrarlanacaktır.
Bu vesileyle, Konya’da yapılacak Türkçe Mitingine bütün Türkiye ve Türkçe sevdalılarını davet ediyoruz.