Esasında doğusu batısı yok , “Türkistan Dâvâsı” vardır. Türklerin medeni olarak anavatanlarının adı tabii olarak ne Orta Asya ne de başka bir coğrafi adla isimlendirilecek kadar manadan yoksun değildir.1927’de Türkiye’de bulunarak çok şümullü dersler veren tarihçi Bartdhold bile “Orta Asya” deyimini kullanmadığı halde bizim işgüzarlar onun derslerine boş yere “Orta Asya” hakkında diye başlık koymuşlardır. Bugün Doğu Türkistan’da mağdurlar kimlerdir? Yani sadece oranın kadim unsuru Uygurlar mı? Son 100 yılda batıdan ve kuzeyden buraya canını atan “Kazaklar-Özbekler-Karakalpaklar-Türkmenler” bugünkü Çin soykırımından nasiplerini almıyorlar mı? Bunlar gibi Çin Müslümanları olan “Düngenler”in bile rahat olduğunu söylemek mümkün mü? Son yıllarda Çin kültürü ve baskıları Türklerle Düngenler’in arasını açabilir? Lakin “Düngenler”in menşei hâlâ tartışılmaktadır. Bunlara Karahıtay gibi “Moğol” unsuru gözü ile bakanlardan “Proto-Türk” diyenlere kadar muhtelif görüşler vardır. Sayıları da çok az değil.. Sanıyorum en az Türkler kadar.. Bunlara Merkezi Türkistan’ın “Tacikler” i gözü ile de bakabiliriz. ”Tacikler” ne kadar İrani unsur ise “Düngenler”de o kadar Çin menşelidir. Yani bu iki Müslüman gurup kendilerine izafe edilen milliyetleri kabul etmiyorsa zorla mı kabul ettirmeye çalışacağız. Tabii olarak buna gücümüz yetmediği gibi böyle zorlamalara iştirak etmek gibi bir hakkımız olduğunu da düşünemem.
Tıpkı İran gibi Çin de ilk ve ikinci savaşa katılmadığı için bu ara zamanda Doğu Türkistanlılar hiç olmazsa kendilerini ifade edip yaşasa da yaşatılmasa da içinde İsa Yusuf Alptekin’in de bulunduğu bir devlet kurmuşlar ve varlıklarını ortaya koymuşlardır. 19.Asır sonlarında ise Yakup Beğ’in Fergana merkezli Kaşgar Devleti hafızalarımızda bulunmaktadır. Sultan Abdülaziz’e müracaat ederek Osmanlı himayesi talep eden Yakup Beğ’in bu çalışmaları İngiliz ve Rus siyasetinin kancıklığına gömülmüşse de Kaşgar’da açılan Osmanlı Okulları’nın buraya çok faydası olduğunu söylememiz gereklidir. Şimdi ise Rabia Kadir Amerika’da şerefle bu bayrağı taşımaktadır. İster bilin isterseniz yeni öğrenmiş olun “Doğu Türkistan Sürgün Hükümeti” çilekeşleri de aramızdadır. Onlara ve Rabia Kadir’e dua etmekten başka ne yazık ki elimizden bir şey gelmiyor.
Rahmetli İsa Yusuf çok sosyal bir insandı. Onun zamanında gerek “Akıcılar” ve gerekse “Mücâdeleciler” bu dâvâya biraz ilgi göstermişlerdi. Sırf bu sebeplerle İsa Bey’in “Doğu Türkistan Dâvâsı” adlı kitabı “Otağcılar” tarafından yayınlanmıştı. Şimdi tarihe karışan “Milli Mücadeleciler”den haber yok.. Sanırım “Akıncılar”la birlikte AKP’nin sıralarına iltica etmişlerdir. Bu hususta Tayyip Bey ve Hükümet’in çekinceleri ortadaki icraattan açıkça anlaşılıyor. Hiçbir şekilde AKP Hükümetleri “Doğu Türkistan Davası’nı hatırlatacak ne bir çalışma ne de gayret içine girmedi. Sayın Başbakan Doğu Türkistan’a kadar gitti de ne oldu? Kimseye en az duruşu ile ümit verebildi mi? Yani bu Doğu Türkistanlıların Filistinliler, iki de bir ağızda sakız yapılan Gazze kadar, en azından Türkiye kamuoyuna açıklama yapılabildi mi?
Herkes biliyor ki Doğu Türkistan Davası tıpkı Uluğ Türkistan gibi ülkücülerin üzerindedir. Tabii olarak bu hususta provokasyona gelmenin de çok anlamı yoktur. Seyyid Tümtürk adam gibi bir dâvâ adamıdır. Hiçbir ülkücü “Çin Devleti”ni protesto etmek gibi bir eylemi kavgaya dökemez. Çünkü bu bir gönül işidir ve kavga ile çözümlenmez. Bize Türkistanlılar hakaret de etse onların dâvâsı bizim dâvâmız, sızıları yürek acımızdır. Ülkücülerin başka bir eylemde hükümetin Çin politikasını kınama özgürlüğü elbette vardır. Lâkin Türkistanlıların da gönüllerinin nerede olduğunu içtenlikle bizler bilmekteyiz. Bu işi hükümet seviyesine kadar düşürmek bizim hakkımız olsa da, Türkistanlıları buna ortak etmek hakkımız değildir. Seyyid Tümtürk’ün daha itidalli olması ve maksadını aşsa da, ülkücüleri hoş görmesi gereklidir. Ülkü Ocakları Genel Başkanı da benzer açıklamalar yapmıştır. İşi tadında bırakıp soydaşlarımızı misafirlikte tâciz etmemek ülkücüye yakışan en onurlu davranıştır.
Sağlıcakla kalın.