Tenkit elbette kötü bir şey değildir! Yazılarımın altındaki yorumları zevkle okuyorum ve kesinlikle bunlara bir cevabi yorumla açıklamalar getiriyorum. Adana yazıları olunca herhalde bizim de burada bulunmamızdan dolayı müdahil olma gibi güzel bir alışkanlık ortaya çıkıyor. Elbette doğruları bulmada tartışma ortamı yaratmak ve problemleri tartışmak sosyal bilimlerin en eski kurallarındandır. Tabii olarak bu eleştiri ve yorumlarda hiçbir şekilde nezaket ve bilgi kurallarının dışına çıkmamak lazımdır. İşte o zaman yorumlar bir kıymet ifade edebiliyor. Yoksa gereksiz demagojiler insanları her zaman yine gereksiz ve istenmeyen hallere götürür. Dünkü yazıma yapılan yorumlarda gerçekten bir seviye gördüğüm için istedim ki bugün biraz bunların üzerinde duralım. Uzun yorumlara aynı sütunda uzun yorumların çok itibar görmeyeceği düşüncesiyle bugünkü yazıyı kaleme aldım. Aslında iki kere yazdım da kendiliğinden silindi. Bu teknik işi de anlayabilmiş değilim.
Yazıma gösterilen ilgiye öncelikle teşekkür etmeliyim. Bulunduğumuz şehrin ve ülkemizin elbette iyiliğini ve güzelliğini isteyenlerdeniz. Bu sebeple öyle kuru kuruya Aytaç Durak düşmanlığı yaptığımızı da sanmayınız. Kendilerini daha siyasi hayatlarından başından itibaren en iyi tanıyanlardan biriyim.
Hayatının felsefesi olmuş tutarsızlıklarından şikâyet ediyorum. ANAP devrinde de ülkücüler üzerinde aynı oyunları oynadı. Milleti parça parça etti. O zaman MHP işte sizlerin dediği gibi “Kaç reyi var?” durumundaydı. Şahsen o zaman ANAP içinde bulunan dostlarıma kendisiyle beraber olmaları için tavsiyede bulundum. Çünkü Adana sokakları cezaevinden çıkmış işsiz güçsüz arkadaşlarımızla doluydu. Şimdi öyle olmadığı için MHP’yi Aytaç Abi durumuna düşürüp küsurat göstermek pek yanlıştır. Tabii ki âcizane şahsım her meseleye “Ülkücü pencere”den baktığı için şimdi bir netice olarak bu hakikati görmek zorundayız. Artık 1983’ler çok gerilerde kalmıştır. Dolayısıyla benim de çok iyi bildiğim o matematik hesapları artık doğru değildir. Samimi bir vatansever olarak böyle düşünmek gibi bir zaruret ortadadır ve bu bir gerçektir.
Ben 10’un üzerinde Aytaç Durak yazısı yazdım. Bu yazılarda hiçbir şekilde kendilerini muarız olarak nitelendirmedim ve nazik olmayan bir üslup kullanmadım. Onun yanında bulunan ve savunanlara iktidar devrinde bazı imtiyazlar da tanıyabilir. Bunlar beni hiç ilgilendirmez. Ama dünya kadar dostunu geride bırakıp tek kaldığı da bir gerçektir. Esasında herkese bir çamur yapıştırarak politik hayatının jübilesini yapması gerekirken bu yaştan sonra yeni ve gemiyi en erken terk edecek dostlarla işe koyuluyor. Gerçekte onun dostları sadece bizleriz. Çünkü ifade ettiğim gibi biz memleketimize düşmanlık etmeyiz. Şahsen onun işi olan hareketlerine “İyi” demenin bile cezasını bir takım asılsız dedikodular ile çekenlerdenim. Ama hiç kimse beni onun ikbal devrinin “Nevale” sofralarında gösteremez. O zaman doğru olanı söylediğim için kendi fikir arkadaşlarım tarafından bile “Maddeperest” olarak nitelendirildim. Şimdi onlar yine meydanda ve çocukları listelerimizde. İhanet davulları da hala ellerinde; lâkin tokmak başka yerdedir. Nerede biliyor musunuz? Görevlilerde. O kişiler ki yıllarca Aytaç Durak düşmanlığı yaptığı halde her gün kapılarından ayrılmadılar.
Yorumlarda MHP’nin onu sahiplenmediği hususuna gelince, bu görüş de daha temelden sakattır. Çünkü geçen devrede o MHP’nin değil MHP onun emrine girdi. Devlet Bahçeli de dahil hepimiz ona “Abi” dedik. Bunlar unutuldu mu? AKP’de Tayyib’e yaptığı dikliği MHP’ye de yaptı. Hüseyin Sözlü ortaya çıktığında neden “Ben de adayım” demeyerek onunla ”Yanındayım” imajını verip günlerce dolaştı? ”Benim adaylığımı sonuçlandırmadan böyle yalpamasınız“ demesi gerekmiyor muydu? Başta CHP olmak üzere birçok yerin kapısını değneklerken bunları neden söylemedi? Bizim olan BBP’ye bile yatmadı mı? Gerçekten MHP listelerinden seçtirdiği o meclis üyeleri şimdi nerede? PKK’lıyı bile MHP’li diye millete yutturmaya çalışmadı mı?
Biliyor musunuz, şu anda MHP tabanındaki feryatların sebebi de zatı alilleridir. Çünkü CHP’den umut kestikten sonra tekrar MHP ile pazarlığa oturup şimdi listelerdeki o “İstenmeyen adamları da “ kendileri yazdırmıştır. Bunların hala hem aleyhlerinde feryat ediyor hem de listelere yazdırıyor! Sözlü ile arası iyi olmayabilir? MHP listelerini tanzim edenlerle hala görüşüyor. Onlar kendinin adamları değil mi? Sayayım mı şimdi isimlerini! Bir kişi eksik kalmış o da her gittiği yerde aleyhinde konuştuğu eski ve işe yaramaz müdürü. Onu da savunuyor. Ama nedense yanına çekemiyor. Hazret yeni dönemde de muhtemel MHP iktidarından sebeplenmek için Seyhan Otel’de Sözlü’nün yanında görünüyor. Hani köşesine çekilip emekli olmuştu! Onların gönlündeki “İkbal” duygusunu elli sene namaz kılsa da kedilerinden ayıramazsınız.
İşte biz bunun için” Sözlü” diyoruz. Ülkücü olmayıp da, MHP’ye çıkar için gelenlere, cemaat artıklarına, kasetçi bozuntularına, mafya oyunculuğunu MHP’lilik sanan kişilere itibar etmediği ve etmeyeceği için… Bu sebeple de taban Bahçeli’nin arkasındadır. Artık geçelim bunları Beğler, geçelim! Aytaç Durak’ın siyasette yıkanacak tarafı kalmamıştır. Öyle ona buna çamur yapıştırmakla bu işin üstü örtülemez. Doğru düşünme ve akıl ile hareket etme melekesini kaybetmiştir. Tamamen kendine ait olan özel hayatı ve zat- şahsına mahsus kişiliği için kimsenin söyleyeceği ve söylediği bir şey yoktur. Ben sizlere tekrar teşekkürler ediyor ve çok iyi tanıdığım ailelerinize de saygılar sunuyorum.
Muhabbetle.