Yayladağı Hatay-Suriye sınırımızda güneyde son ilçemizdir. Hemen sarp dağlardan ovaya inerken hududun öte tarafında Akra Dağı’na yaslanmış “Ermeni” yerleşim bölgesi olan “Kesep Nahiyesi”nin taş binaları yüzümüze gün gibi vurmaya başlar. Çok ilginçtir ki Kesep’de Ermeniler ile asırlık bir dostluğu olan birkaç yüz Türk ailesi belki bulunabilir. Çünkü hemen karşıdan bir minare görülüyor. Yaylalık ve sayfiye yeri olduğu için özellikle Lazkiye’den yaz mevsiminde gelen “yaylacılar” da yekün teşkil eder.Geriye kalanlar 100 yıldan beri buranın asıl ahalisi olmuş Suriye’nin muhtelif bölgelerinden bindirilen “Türk Ermenileri”dir. Zaten evveliyatına bakacak olursanız burası da adından da anlaşılacağı gibi bir Türk şehridir. Bu bir yakıştırma değil en azından eski ve yeni kaynaklarımızda böyledir. Tarihçi Mustafa Kafalı ve Cengiz Orhonlu yakın zamana kadar Bayır-Bucak ile ilgili yegane yayınlarında bu gerçeğin hakkını verirler. Zaten kuzeye doğru Karapınar-Eğerci-Denizgören köyleri elan Türkiye tarafında ve sırılsıklam Türktür. İleride Samandağı’na inmedikten sonra bırakın Arab’ı sadece Arapça konuşan insanları ancak görebilirsiniz. Yani şu “Arab-ı Mesarib” yani Araplığı sıhhatli olmayanlar. Koca Amanos silsilesinde bulunan 3 Ermeni kasabadan birisi olan Vakıflı Ermenleri ise Ermeni dilinin dışınde Türkçe’den başka dil bilmezler ve “Hatay Dâvâsı”nda tıpkı tıpkı “Mesarib” unsurlar yani aleviler gibi “Türkiye” lehinde oy kullanmışlardır.
Yayladağı’na gelince, içinden geçen çay Bayır ve Bucağı ikiye ayrırıp Lazkiye’de denize kavuştuğu gibi ilçemizi de Dağ Türkmenleri’nden yani ovadan ayırır. Bu sefer Yayladağı’nı pek şirin gördüm. Sabah 06-18.00 arası Çadırkent mazlumu soydaşlarımız sokaklara giyimleri ve duruşları ile ayrı bir renk katıyor. Zaten aralarında bir fark yok.. Yani sınırlar biraz güney ve tersine kuzeyden geçmiş olaydı birliktelik bozulmayacaktı. Çadırkend’de 3000 civarında Bayır-Bucaklı aile yaşıyor. Doluluk oranı yüzde yüz olduğu için geriden gelenler evlerde misafir vaziyetinde ve halkın yardımları ile yaşıyor. Bunların sayıları da 4500 civarında. Sınır aşağı yukarı açık; sanıyorum ki gençler akşamları köylerini korumaya gidiyor sabah geliyorlar. Burada yeni doğen yaşını deviren Türkmen çocuklar var.. Kurbanı olayım Türk bayrağı altında.. Üzüntülü de olsa “bayrak”ile kendilerini teselli ediyorlar.
Ayrı bir çadırkentte Bayırlılar kadar “Arap”unsurlar da bulunduğunu görevliler söyledi. Lâkin ben onların yanına varmadım. Neye dersiniz,”Önce can sonra canan”…! Canım milletimin ızdırabı ile kendi kendimi yiyeyim dedim..
“Suriye’de Türkmenler ve Bayır-Bucak Türkleri” ile ilgili epeyce bir hazırlığım var. Bunlara yeni dökümanlar ve ağıtlar ilave ettim. İnşaallah bunları yakında bir programda paylaşacağız. Güncel sayılar aldım,bir hayli tapu kayıtları topladım. Sağolsun Bayırlı önderlerden “Başöğretmen İsmet Bozoğlan” bir hayli doküman toplamış. Bunları tarihi kayıtlarla birleştirince en doyumlu gerçekler en azından kafamda oluştu. Topramığızı iyice tanıdım. Bakalım kısmetse bunları sözlü ve yazılı ürünler haline getireceği.
Bu arada Yayladağı’nın birkaç büyük köyünü yakından gördüm. 1977’den beri hemşehrilerimi görmemiştim. Sağolsun MHP Yayladağı Belediye Başkanı ve yeni dönem adayı Mustafa Kemal Dağıstanlı bizi pek sıcak karşıladı. Davanın şuurunda bir insan, aynen adı gibi. Bir tarafı bizden Hansıma Türkmen köyünden.. Soyadına bakılırsa sanırım burada bulunan Kuzey Kafkasyalı bir oymaktan.. Bayır-Bucaklılar’a olanca desteğini sağlıyor. Yayladağı’nın birkaç Alevi köyü köyü ile irtibatı çok sağlam. Lakin arabası alışılagelmiş parti bayrakları ve amblemleri ile donatılmış değil.. Halbuki TRT arşivlerinde de bulunan 90’lık dedelerin”Şenköylülüyüz Hataylıyız Atatürk’ün Askeriyiz” türküleri benim köyümün en güzel Türküsüdür. Milletin bizi varolan bütün değerlerimizle kabullenmesi en güzel kabullanme şeklidir. Köylüleriminin “Mete Aslan..Mete Aslan..” diye davetlerinden gurur duydum. Bize bunlar yakışır. Benim bu dünyadan çoktan göçmüş anam gibi bu memlekette Cumhuriyetin direği olmuş “Yaylacılar-Bırakçınlar-Ömer Arafat” ailelerinin aslına dönmesi lazımdır? Bizimle gönül bağı olan babamın akranı “İmam Sayın” AKP’li Belediye Başkanı oğul Mustafa Sayın’ın AKP’li olduğuna bakmayın… O defteri geçen seçimde kapattık.. Mete Aslan Şenköy’e çok kıymet vermeli.. Oylar mutlaka ve kesin olarak MHP olmalı ki o kapıdan bizi karşılayan “Hoşgeldiniz” tabelâsının altından rahat geçelim.
Üç aile ile daha gelip konuşacağım: Mete ve Mustafa Kemal ile beraber.. Sloganlarımızla, bayraklarızla, flâmalarımızla.. İnşallah Devlet Bahçeli’yi de getireceğiz.. Bizim mayamızda milleti “İslâmla Aldatmak”yoktur. Bu sözlerim pek dindar olan Bayırrlılar için de geçerli.. Biz Sultan Alparslan’ın dediği gibi “Tertemiz Müslümanlarız Bid’at Nedir Bilmeyiz”.. Emir Timur’un Hama ve Humus, Halep ve Şam’da ifâde ettiği, ”Türkoğlu Türküz, Ehl’i Sünnet Vel-Cemaatız” sözleri rehberimizdir. Bizim köyün en dindarlarından “Hüsrom” köye gelen bir misafire demiş ki ”Biz elbette Kuvay-i Milliyenin ta kendisiyiz”.. ”Hüsrom” gibi Nurcularımız dahi Türklüğün şuurunda Cumhuriyetçidir. Bizim köyün “Burakçınlar”ından ipten dönem ülkücüler var. Kimse yoksa 15 yaşından beri bendeniz “Garibiniz” varım.. İlle de MHP.. Bu mahalli seçimler tıpkı Güneydoğu gibi yeni eyaletler yaratacaktır.. Topraklarınızdan vazgeçtiyseniz şeref ve haysiyeti de bir kenara mı terkettiz?
Bizim köy bir “Şeyhlik” merkezi.. Bayrağı ve sancağı olan bir “Selçuklu” hâtırası.. Şeyh Efendi benim çocukluk arkadaşımdır ve MHP’nin belde temsilcisidir. Gerçi beni fena haşladı ama ben de onu ağlatmayı başardım. Kendini “Türkmen Şeyhi”olarak adlandırır.. Tıpkı “Yesevizadeler”gibi.. Ben inandırcı bulmadım ama bana bir takım Hz.Muhammed’e kadar çıkan şecereler gösterdi.. Biz de böyle işlerin kültürel bir gelenek olduğunun garibim çok farkında değil.
Rehberimiz ve gezi velii nimetimiz çocukluğundan beri ülkücü olan Bayır-Bucak kökenli bir âileden gelme, meşhur “Fellah Savaşı”nın mağdurlarından “Nevrez Ağa”nın torunu MHP Hatay İl 2.başkanı Mustafa Kemal Bilecik’den de söz etmeliyiz. Bizim köyün Şeyhi Şemsi Güneş ve iyi ülkücülerden Gültekin Öztürk’ün babası olan ve köyde “Öztürk”olarak çağrılan Mehmet Ağabeyimizi de oğul ülkücüden sağlıklı buldum. Bizim baba yadigarı haneden yakın komşumuz ve anneden akrabamızdır. Ülkücü Şeyh gibi bizim belden yine akrabamız ve akranımız Ülkücü İmam İhsan Kahraman’ın da babası ve âilesini ziyaret ettik. Tabii olarak MHP diyorlar.. Mete Aslan.. Bizim akrabaların mihmandarı tabii ki başkan Kemal idi..
Pazar günü yeni ve eskileri ile Kırkhan’da Bayır-Bucaklılar toplantısında sağolsunlar ihya olduk. Burada bizim gibi çocukluğundan beri ülkücü olanların “İlk Aşkları”nın sınırlarımız dışında kalan Türkler’in özlemleri ile yaşamak olduğunu anlattım. Bizim bu dâvâ uğrunda samimiyetimize karşılık hepimizi “İslâmla Aldatanlar”ın sahte yüzlerinin dâvâlarının kamu oyuna mal olmayışından ve Türkiye’nin “Babıt-Bucaklılar”ı tanımamasını misal getirerek anlattım. İnşallah 31 Mart’dan önce daha yakın görüşeceğiz ve onları mutlaka sahte inançlardan ve kandırmacalardan sıyrındararak “Yuvaya” döndüreceğiz.
Sağlıcakla kalın..