BAŞBAKAN‘ın, dönemin Adalet Bakanı Sadullah Ergin‘e Aydın Doğan‘a ait davayı işaret ederek “Takip edin”talimatı vermesini içeren ses kaydı yalanlanmış değil. Ergin, ses kaydının değişik parçaların eklenmesiyle hazırlanmış olduğunu ileri süren Tayyip Bey’in iddiasını doğruladı…
İkisine göre de ses bandı parça parça birleştirilerek hazırlanmış…
Bu, hüner değil ki…
Zaten parçalar birleştirildiğinde ortaya çok anlamlı bir ses kaydı çıkabiliyor. Demek ki bunların kendi aralarındaki konuşmalar hep birbirinin benzeri…
Can yakıcı düşüncelere sahip olduklarını bir türlü saklayamıyorlar!

Ergun KAFTANCI
* * *
Bunların dedim de aklıma bir süredir iktidarın yaşadığı yaprak dökümü geldi.
İlk kazan kaldıran 22. Dönem AKP Balıkesir milletvekili Dr. Turhan Çömez oldu…
Çömez, Erdoğan ve arkadaşlarının değişik konularda yanlış yolda yürüdüklerini ve kararlar aldıklarını yüksek sesle söylemeye başlayınca Haysiyet Divanı’na gönderildi; orada, haysiyetleri tartışılabilir eşhas tarafından alınan kararla da ihraç edildi…
Uzun süre Erdoğan’ın özel kalem müdürlüğünü yapan Çömez’in konuşmasından çok korktukları için çareyi onu partiden uzaklaştırmakta buldular…
Turhan Çömez‘in uzaklaştırılması, yanlış hatırlamıyorsam ilk ciddi olaydır ve hatta ilk kırılmadır.
Erdoğan’ın tavrını, kararlarını ve her gün değişen politikalar üretmesini reddederek AKP’den istifa eden ilk önemli isim ise Başbakan Yardımcısı Abdüllatif Şener‘dir…
Şener Başbakan’ı lisan-ı münasiple ve defalarca uyardığını ama onu doğru yola sokamadığını söyleyerek istifa etti. AKP o gün bugün, yaşadığı bu şokun izlerini üzerinden atabilmiş değil…
Tayyip Bey hâlâ yanlış politikalar üreterek partisini un ufak olmaya doğru taşıyor. Ülke ve millet yararına politikalar üreteceğine öfke, tehdit, hakaret üretiyor.
“Daima millet, daima hizmet” iddiasını insanların beynine bu yapay sloganla çakmaya kalkışıyorlar.
Yaptıkları meydanda; yapılanları, AKP’nin yerinde hangi iktidar olsaydı zaten yapacaktı.
Zira iktidarların eli, her daim hizmet yapmaya mahkûmdur mahkûm!
Bununla böbürlenmek ise ancak yeteneksiz, gönülsüz ve akılsızların tavrı olur.
* * *
Şener, Halk TV‘de ki programda konuşurken su yüzüne çıkarılan yolsuzluk, hırsızlık, rüşvet ve ihaleye fesat karıştırmak suçlarına AKP’nin nasıl bulaştığını ve buna rağmen nasıl oluyor da oy aldığını anlattı.
Halkın kandırıldığını söyledi ve bir örnek verdi…
Dedi ki:
-Yakın tarihte 10’dan fazla başbakan gördük. Hepsi, halkın “Fak-Fuk-Fon” diyerek tanıdığı Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı ‘nın kullanımını, vakıf senedinin konulmuş kurallara göre sağladı. Sadece Sayın Başbakan Vakıf’ın devlet adına yaptığı yardımları AKP’nin yaptığı yardımlar gibi göstererek oy topladı. O yardımlar yapılırken görevliler “Başbakanımızdan” ya da “partimizden” diyerek basit bir deyişle söyleyelim, devleti manen soymuş oldular. Halk da “Demek devlet bize bir şey vermiyor, AKP veriyor” diyerek oylarını oraya akıttı…
Asıl soygun bu değil mi?
Hem devleti, hem insanları sömürmekten bahsediyorum…
Başımızda kalırlarsa bu sömürü ve benzerleri sürecek, Türkiye ciddi anlamda başka maddi ve manevi kayıplar yaşayacak!
“FİLM İÇİNDE FİLM VAR” DEDİ
—————————————
KİM dedi diye soracaksınız…
Kim olacak, oğlunun evinde trilyonlar bulunan eski İçişleri Bakanı Muammer Güler dedi…
Hem de memleketi Mardin’de ve halkın gözünün içine baka baka…
Hepsi bu değil; daha çok şey söyledi.
İlk cümlesi de “Herkes gözünü fal taşı gibi açmış, filmi görüyor ama filmin içindeki filmi daha çok görüyor. Bu işin altından kalkacak tek kişi, güçlü bir başbakandır” şeklindeydi…
İstanbul Valisi iken de, hatta ondan önce de sığındığı liman hep Tayyip Bey’in sinesiydi…
İnsan o sineye sığınırsa kolay cart curt eder; Güler de o rahatlık içerinde konuşuyor, seçmenine şöyle sesleniyor:
-Benimle ilgili hiç kuşkunuz olmasın. Ben hesabı veririm ama başka hesap vereceklere sıra geldiği zaman onlar da hesabını verecek. Kim, ne yapmışsa onun hesabını görür ama siz asıl hesabı sandıkta göreceksiniz. Hani kasetler, montajlar, dublajlar, manşetler… En son manşet, 30 Mart günüdür. Sandıklardaki manşet, en önemli manşettir…
Tehdit dolu bir konuşma…
Mâşallah eski bakan neler de biliyor…
Hesap sandıkta görülecekmiş…
Bir kere sandık, vezne değil; saniyen gazete mi ki manşet alanı olsun, o da değil…
Geriye ne kaldı?
Bir dizi hezeyan…
Herkes duysun, öncelikle de Muammer Güler kulak versin; Sandık aklanma yeri de değildir, insan yargıda aklanır…
Hele bir yargıya düşsünler de o zaman görürler manşetleri!
DÜZ TELEFONUN SUYU MU ÇIKTI
—————————————–
ERDOĞAN kriptolu telefonları bıraktığını artık düz telefonlarla konuştuğunu açıkladı ve dinleyenler olabilir uyarısı yapanlara “Dinlerlerse dinlesinler” dedi.
Ben de öyle yapıyorum, dinlendiğimi hissedersem yakışıksız bir şey yapıyorum, basıyorum kalayı…
Erdoğan ve arkadaşları birbirlerini kalaylama uzmanı olur da onlara bakan ve örnek alan yurttaşlar kalaycı olmaz mı!
Öyle anlaşılıyor ki sosyal medyanın ağırlığı AKP’yi de, Erdoğan’ı da ezdi; aralıksız yaylım ateşi altında perişan olmuş görünüyorlar. Anlaşılan sosyal medya, hedef gözeterek yani nokta atışlar yaparak adamları canından bezdirdi…
Nitekim Tayyip Bey canından bezmiş görünüyor; internet yasasına malûm çevrelerin isyan etmesine değindi, bu yasayla yetinilmeyeceğini ve başka adımların da atılacağını duyurdu…
O adımlardan biri de kapatma…
Konuya ilişkin sözleri de şöyle:
–Bu konuda kararlılığımız var. Biz bu milleti YouTube’a, Facebook’a yedirmeyiz. Atılması gereken adım neyse biz bu adımı en kesin hatlarla atacağız, kapatılmaları dahil..
Nedenine gelince, onu da söyledi:
-Çünkü bu insanlar veya bu kurumlar kazançları için, imkanları için, her türlü ahlâksızlığı, her türlü casusluğu, ajanlığı teşvik ediyor. Böyle bir özgürlük anlayışı olamaz.
İç açıcı laflar değil bunlar; aksine toplumun geleceğinin karartılacağını gösteren bir dizi sözcük…
Diktaya gidişin alenen ifadesi!
Malûm…
Diktalar ayakta kalmak için, toplumun dünyayla bağını keserek onu cehalete sürüklemeyi sever.