DÜNYADAKİ en zengin partilerden biri AKP. Hazine’den aldığı yardım paraları dağ gibi. O paraya, ayakkabı kutularına istiflenen paralar da dahil edildiğinde nevzuhur bu siyasal topluluğun mali gücünü tahmin etmek zor değil…
Aklıma gelmişken söyleyim; o mali güce, şehzadeye ait vakıfa yalakalık olsun diye ihale peşinde koşan ahmakların yağdırdığı paraları katmayın; zira ikisinde de yürütme ayrı ellerde; biri babada, diğeri oğulda…
Ama o mali güce, Başbakan’a kimseye hesap vermeden harcamak üzere devlet tarafından tevdi edilen, eski deyimle tahsisat-ı mesture’yi yani örtülü ödeneği katabilirsiniz…
* * *
Durum ortada…
28 kerede 52 milyon dolar rüşvet aldığı iddia edilen bakanla 10 kerede 10 milyon dolar rüşvet aldığını yalanlamayan bakanın da içerisinde bulunduğu iktidar partisi, seçim propagandası için bütün imkânlarını seferber ederek binlerce lira harcarsa yadırganır mı!
Ben de yadırgamam…
Adı geçen partide bir başka bakan, rüşvet aldığı için azledilir, dördüncüsü ötekilere kıyasla dolar bazında sadece bir buçuk milyoncuk aldığı için, kainatın önünde pişkin pişkin sırıtmayı sürdürürse bu tabloya bakarak parasal açıdan keyiflerinin yerinde olduğunu söyleyebilirsiniz…
Bu arada merakım depreşti; ayakkabı kutularındaki paralardan yani evlerde ortaya çıkan trilyonlardan seçim propagandası için acaba kaç lira ayırıp velinimet saydıkları ustalarına vermişlerdir…
* * *
Kapatmayı düşündükleri internet sitelerine bile, takipçisi var mı, yok mu diye araştırma yapmadan propagandaya dönük ilan veriyorlar. Bilbordlara yapıştırdıkları afişlere ek olarak sitelere akıttıkları paranın da haddi hesabı olmadığı söyleniyor…
Verilen ilanlarda yazılı olanların hepsi üstelik maval…
Ve hepsi mis gibi bölücülük kokuyor…
Her cümlelerinde tahrik var…
Argo ve küfür kullanmayı kabadayılık sayıyorlar; affınıza sığınarak söylüyorum, sakın kızmayın; çok kimsenin aksine, bu taraflarına hayranım, hiç olmazsa ne olduklarını gizlemiyorlar.
Özetle söylemek gerekirse akıllı adamlar vesselâm; sloganları maval da olsa halka ulaşsın diye “Kaz gelecek yerden tavuk esirgenmez” deyip bastırıyorlar paraları…
Nasıl olsa değirmenin suyu, ahmak müteahhitlerden ve yatırımcı çevrelerden geliyor.
TRT’NİN DE İÇİNE TÜKÜRDÜLER
GELDİKLERİ günden itibaren, bir devlet kuruluşu olan ve tarafsız yayın yapmakla yükümlü TRT’yi iktidarın borazanı haline getirenlerin her alandaki foyaları, 17 Aralık’tan bu yana yavaş yavaş ortaya çıkıyor…
Bir yazımda, TRT’nin yanlı yayınlarına dikkat çektim diye RTÜK Başkanı Davut Dursun telefon ederek beni azarlamaya kalkmıştı…
Onu unuttum bile…
Davut Dursun Hoca’nın –Profesördür Dursun– üstüne vazife olmayan konudaki çıkışını da yapılmamış saydım. Şayet bilime ve bilim adamına saygım olmasaydı hocanın lâflarını ağzına tıkardım…
RTÜK Başkanı’nın savunduğu o TRT’nin, habercilik yaparken partilere kaçar dakikalık yayın hakkı tanıdığı da ortaya çıktı. Uzmanlar saptamış, AKP’ye yani iktidara 22 şubat- 2 mart tarihleri arasında tam 13 saat 32 dakika ayırmışlar.
Muhalefete ise toplam 1 saat 48 dakika…
Bu sürenin 48 dakikası MHP’nin, 45 dakikası CHP’nin, geri kalanı ise BDP’nin ve diğerlerinin olmuş…
Konuya ilişkin açıklamayı TRT Genel Müdürü yapamadı, uzmanlar yaptı…
Bir devlet kurumunu ilkelerinden koparıp iktidarın destekçisi yapmayı önleyen demokratik hukuk anlayışına sahip olmadığımız için TRT’yi, ülkeyi alt üst eden iktidarın savunma hatta saldırma aracı haline getirmesini engelleyemedik…
Devletin kurumlarını bozan, onların çivisini çıkaran ve kendi emelleri doğrulturunda kullanan paralel devlet diye gösterilen güç, doğrudan TRT’ye talimat verebiliyorsa biliniz ki onun asıl adı Tayyip Erdoğan‘dır.
Ülkenin gündemine onlarca konu, Erdoğan‘ın dışındaki enstrümanlarla gelmiyor ki…
Demek ki paralel devlet denildiğinde boş bulunup da Tayyip Bey’den başkasını düşünmek, abesle iştigalden başka bir şey olmayacak…
YÜZLERİNDEN PANİK AKIYOR
TWEET atıyorlar, yemedi mi siliyorlar…
AKP’nin ileri gelenler bunu hep yapıyor…
“Madem yalayacaktın, neden tükürdün be birader” diyesi geliyor insanın…
Son örnek Egemen Bağış…
Önce yazdı, sıkınca sildi…
Hürriyet gazetesi haberi verirken internet sitesine bir portresini koymuş, seyretmeye korkarsınız; çatılmış kaşlar, anlamsız bakışlar, dışarı fırlamış gözler…
Sonra değiştirdiler; o da öncekinden farksız, muhteremin yüzünden panik akıyor!
Ben anladım, sıra sizde…
Siz de Facebook, Youtube, Twitter gibi sosyal medya terminallerini babalarının hayrına değil, kendi siyasal hayatlarının hayrına kapatmak istediklerini anlayın artık!
SEÇİM VE ORTAM
ORTALIK karma karışık. Galiba vakit tamam…
Böyle bir ortamda sandığa gideceğiz. Acaba hangimizin eli, yaşadığımız bu tabloyu gözardı ederek AKP’ye mühür basacak…
İktidarda kalmak ve ülkeyi demokratik değerleri, kurumları, mekanizmaları dışlayarak tek başına yönetmek hırsıyla meşbu siyasetçinin partisine oy vermek, bu ülkeye yapılacak hainliklerden biridir…
Muhalefet yapanları, muhalefet partilerine oy verenleri, AKP’nin iktidarına ayak bağı olmaya kalkanları, onu eleştirenleri, saltanat kavramına ve dikta anlayışına karşı çıkanları, insanların canına ve malına yönelik saldırıdan ibaret daha nice yamuk, yavşak ve kanunsuz işi protesto edenleri hain diye hem de vatan haini diye ilan eden Erdoğan değil mi?
Asıl hainliğin hangisi olduğuna karar verecek noktadasınız; bunları o nedenle hatırlatıyorum, artık hakkınızı kullanabilirsiniz…
Komutanları içeri tıkan, polisi ve savcıyı emri altına alamayınca süren, halkı her fırsatta bölen ve bu bölünmüşlükten medet uman, teröristle pazarlıklara oturan, elin Arabını kendi insanından önce sahiplenen
anlayışın, kim hain kim değil noktasına gelerek hainlik dozunu halkımızla tartışabilmesi asla mümkün değildir.
Evet, vakit geldi…
30 Martta AKP, yerel yönetimlerden yolcu edilecek ve kesin sonuç da inşâllah, 2015 Milletvekili seçiminde alınacak…