Ergun KAFTANCI
“28 ŞUBAT sürecinde Batı Çalışma Grubu vardı. Şimdi Batı Çalma Grubu var. Başta Başbakan, altında bakanları, müsteşarları, genel müdürleri, işadamları devleti soyuyorlar, tam bir çete”
Bu sözler CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu‘na ait ve cümledeki her sözcük anlamlı ve âdeta suç duyurusu.
Yine Kılıçdaroğlu‘nun dediği gibi bir yürekli savcı çıkmalı, Başbakan hakkında da fezleke hazırlamalı.
CHP Lideri kanıt olarak da, 18 Nisan 2013 tarihli MİT belgesini gösteriyor…
17 Aralık’ta polisin ve savcılığın harekete geçmelerini sağlayan işte o belge…
MİT’in belgesinde bütün yolsuzluklar, rüşvet olayları, ihalelere fesat karıştırmalar ve karapara aklama girişimleri sıralanmış ve hepsinin varlığına Başbakan’ın da dikkati çekilmiş…
Erdoğan’ın bunları bildiği halde adı geçe bakanları 17 Aralık Operasyonu’na kadar koruması dikkate değerdir. Demek ki devlet istihbarat örgütünün verdiği raporu ciddiye almamış, ya da görmezden gelmek hesabına uygun düşmüş…
Bu vurdumduymazlığın anlamı budur!
O halde yaşananların baş sorumlusu da Erdoğan’dır.
Kılıçdaroğlu boşuna “Fezleke de fezleke” diye tutturmuş değil ki…
Herkes gibi o da cumhuriyet tarihinde ilk kez yaşanan bir soygunun anatomik olarak da bütün ayrıtılarıyla ortaya çıkarılmasını istemekte ve bu suretle benzer hırsızlıkların bir daha yapılamayacağını düşünmektedir.
Fezleke de ısrar işte bu yüzden!
* * *
30 Mart’a giden yolda son viraja girildi…
Başbakan’ın hakkındaki fezleke –şayet hazırlanırsa- sandıktan sonra Meclis’e gelebilir ve ele alınır.
Tabii engellenmezse…
Vehbi’nin kerrakesi de o zaman ortaya çıkar…
* * *
Türkiye bu gelişmeleri yaşamak zorundadır; eteklerimizdeki taşlar dökülmeli, kanunsuzluklardan sıyrılmalıyız…
Demokrasimizin selâmeti bu gelişmelere bağlı…
Tabii AKP’nin de başımızdan defedilmesine!
* * *
Gayet açık; aklanmayı isteyen fezlekelere karşı çıkmaz!
Karşı çıkan da, aklanmak istemiyor demektir!
AĞZI BOZUK ADAM DEDİĞİNİ YAPTI
——————————————–
YOLSUZLUK ve rüşvet olayları ortaya çıkarılırken bir başka sövüşlemeye de tanık olduk…
Hatırlayacaksınız, iktidara ağız olacak bir gazete daha satın almak için açılan havuza para akıtan iş adamlarının listesi yayınlanmıştı. Çoğu sessiz kalırken yamuk suratlı olanı ağzını bozdu ve “Milletin a…. koyacağız” diyerek cinsini cibilliyetini ortaya koydu…
Şerefsiz, AKP iktidarı sayesinden yapacağını yaptı ve kamuya ait olması gereken Boğaz’daki bir koruyu sıfır bedelle satın aldı.
Korunun adı Hüseyin Avni Paşa Korusu; içerisinde üç binden fazla ağaç var, çoğu tarihi, geri kalan yeşillik de bodur bitkilerden oluşuyor. İmara açık değil, üzerine bina kondurmanın imkânı da yok…
Koru TMSF’ye ait, bir bölümünün sahibi ise bir holding…
Alan 82 bin metrekare…
TMSF büyük hissedar olarak hisselerini ağzı bozuk herife 32 milyon liraya satıyor. Holding de hisselerini 20 küsur milyon liraya devrediyor. Ama tapuda bedel sıfır lira olarak gösteriliyor…
İmarı olmayan, Boğaz İmar Yasası‘na göre öngörünüm alanı içerisinde yer aldığı için ancak yeşil alan olarak kalmaya mahkûm bir araziye ağzı bozuk herif hangi amaçla bu kadar para bağlıyor sorgulamak lâzım…
Erdoğan iktidarı, sadece bakanlarını, çocuklarını, hısım ve akrabalarını, yandaş ve yalama tipleri değil millete söverek düşmanlığını ortaya koyanları da karun kadar zengin etti…
İşte biri daha!
Pislik herif, imara kapalı alanı satın alarak millete yapacağını şimdiden yapmış oldu!
O ZAMAN AKLINIZ NEREDEYDİ
————————————–
MEYDANLARDA esip gürlüyor beyefendi, cemaate de saldırdıkça saldırıyor. Oysa bugün ağır dille üzerine yüklendiği cemaatle 12 yıldan beri aynı kaptan yemiyor muydu?
Ülkeyi ortaklaşa yönetmiyorlar mıydı?
Cumhuriyet, demokrasi, hukuk, adalet, özgürlükler, bağımsızlık, Atatürk gibi bu milletin sahiplendiği değerlerin karşısına birlikte dikilmiyorlar mıydı?
Devletin mekanizmalarını birlikte ele geçirmeye kalkışmamışlar mıydı?
Cumhuriyetin laik yapısını, dine dayalı hale getirmek için cambazlık üstüne cambazlık sergilememişler miydi; Türklüğe ve milliyetçiliğe birlikte dil uzatan onlar değil miydi?
Zaferler kazanmış, devletimizin ve milletimizin teminatı silahlı kuvvetlerimizi kumpasa alıp birlikte zayıflatmaya çalışmamışlar mıydı; komutanları içeri birlikte almadılar mı; düzmece delilleri birlikte hazırlamadılar mı, dinleme, izleme, fişleme ve jurnalleme haltlarını birlikte yemediler mi; eğitim, sağlık, güvenlik ve adalet mekanizmalarının tetiklerini örümcek kafalıların ellerine birlikte teslim etmediler mi; dinci akımları egemen kılmaya birlikte uğraşmadılar mı; dış dünyadaki itibarımızı birlikte zedelemediler mi; teröristle masaya birlikte oturmadılar mı…
Ne oldu da insana, kel horoz kel tavukla benzetmesini hatırlatan mahalle kavgasına tutuştular…
Hangi çıkar çatışması yollarını ayırdı…
Birbirlerini lanetleme ve hakaret ederek silkeleme, ayran içip ayrı düşme sonucu meydana gelmeyeceğine göre çok daha derin bir neden akla geliyor.
Ama o nedir, hâlâ anlaşılabilmiş değil…
Bu didişmenin en iyi tarafı ne biliyor musunuz değerli okurlar; suratlarındaki maskenin düşmüş olması; milletimiz böylece iki tarafın da menhus yüzünü görmüş oluyor!
——————————————————————–