HÜRRİYET‘in internet sayfasında gördüm, acısı içime oturdu…
Türkçeye musallat edilen her yabancı sözcük beynime hançer gibi saplanıyor.
Bahse konu bu gazetenin sabahın köründe taradığım internet sitesinde Patrick Özdemiroğlu adındaki birinin yazısına da rastladım. Adam, “uçak, bir kaza, tesadüfler ve bir dizi absürtlük” başlığı altında teknolojiye ilişkin bir yazı yazmış…
Okudum…
Teknolojik gelişmelerle başım hoş olmadığı için ne yalan söyleyim hiçbir şey anlamadım…
Esasen biz, mekanik teknolojiyle dijital teknoloji arasında sıkışıp kalmış bir kuşağa mensubuz; anlayışımız o nedenle kıt…
Çoğumuz ne doğru dürüst bilgisayar kullanabiliyoruz, ne cep telefonu…
Saatimiz dijitalse yandık; saat ayarlama dönemlerinde bileğimdeki Casio marka dijital cihazı ya işletme mühendisi büyük oğluma, ya da bilgisayar mühendisi küçük oğluma yolluyorum…
Saatimi bile ayar eden, yazsa yaz saatine, kışsa kış saatine çeviren onlar…
Saatimiz dijitalse yandık; saat ayarlama dönemlerinde bileğimdeki Casio marka dijital cihazı ya işletme mühendisi büyük oğluma, ya da bilgisayar mühendisi küçük oğluma yolluyorum…
Saatimi bile ayar eden, yazsa yaz saatine, kışsa kış saatine çeviren onlar…
…………………………
Konu bu değil; konu, Patrick Özdemiroğlu adındaki yazarın yazısının başlığında “Absürtlük” gibi melez hale getirilen ve anlaşılmaz kılınan bir sözcüğü kullanması…
Öncelikle şunu ifade edeyim; hiç kimsenin güzel Türkçemizi bozmaya, yabancı bir sözcüğe Türkçe takı eklemeye, sözcük uydurmaya, bütün bunları da topluma yutturmaya kalkışması haddi değildir.
“Absurde” Fransızca bir sözlük; kullanan yok mu, elbet de var…
Ben de bir yazımda kullandığımı hatırlıyorum…
Keşke absürt diye yazıp okuduğumuz o sözcüğün yerine “Saçma”, “Zırva” ya da “Anlamsız” gibi bize ait sözcüklerden birini kullansaydım diye hayıflandığım çok oldu…
Çok şükür o sözcüğü bir daha kullanmadım…
Beynime hançer gibi saplanan işte bu; Patrick Özdemiroğlu’nun yabancı bir sözcüğü bizim takılarımızla süsleyerek dilimize musallat etmek istemesi…
Hâlâ “Buna ne hakkı var” (*) diye soruyor ve bir türlü yanıt bulamıyorum…
Konu bu değil; konu, Patrick Özdemiroğlu adındaki yazarın yazısının başlığında “Absürtlük” gibi melez hale getirilen ve anlaşılmaz kılınan bir sözcüğü kullanması…
Öncelikle şunu ifade edeyim; hiç kimsenin güzel Türkçemizi bozmaya, yabancı bir sözcüğe Türkçe takı eklemeye, sözcük uydurmaya, bütün bunları da topluma yutturmaya kalkışması haddi değildir.
“Absurde” Fransızca bir sözlük; kullanan yok mu, elbet de var…
Ben de bir yazımda kullandığımı hatırlıyorum…
Keşke absürt diye yazıp okuduğumuz o sözcüğün yerine “Saçma”, “Zırva” ya da “Anlamsız” gibi bize ait sözcüklerden birini kullansaydım diye hayıflandığım çok oldu…
Çok şükür o sözcüğü bir daha kullanmadım…
Beynime hançer gibi saplanan işte bu; Patrick Özdemiroğlu’nun yabancı bir sözcüğü bizim takılarımızla süsleyerek dilimize musallat etmek istemesi…
Hâlâ “Buna ne hakkı var” (*) diye soruyor ve bir türlü yanıt bulamıyorum…
…………………………
Yanılmayalım…
Bu Özdemiroğlu‘nun Meşaleler Savaşı‘nın kahramanı ve Yemen Fatihi diye de bilinen Özdemiroğlu Osman Paşa‘nın ahfadından olması elbet de mümkün değil…
Onun ahfadından olan gazeteci yazar Vecdi Bürün yaşasaydı büyük dedesinin hürmetine bu yazara iyi bir dil ve gramer dersi verirdi…
* * *
Yanılmayalım…
Bu Özdemiroğlu‘nun Meşaleler Savaşı‘nın kahramanı ve Yemen Fatihi diye de bilinen Özdemiroğlu Osman Paşa‘nın ahfadından olması elbet de mümkün değil…
Onun ahfadından olan gazeteci yazar Vecdi Bürün yaşasaydı büyük dedesinin hürmetine bu yazara iyi bir dil ve gramer dersi verirdi…
* * *
AYNI gazetenin ekinde bir karikatür gördüm, nakledeyim…
Küçük bir kız çocuğu, karşısında da dev gibi bir adam, kazık gibi duruyor; suratından düşen de bin parça…
Çocuk adama, boş olan bir yanını göstererek “Bak, bu arkadaşım Can ama bir tek ben görebiliyorum Can’ı”diyor.
Bunun üzerine adam da kıza iki yanını işaret ederek yanıt veriyor…
-Bunlar da benim düşmanlarım, Ergenekon, Faiz lobisi, Dış mihrak, Paralel, Ötüken…
Adamın görünmez düşmanı ne kadar çokmuş meğer…
Kızın görünmez arkadaşı ise bir tane…
Manidar…
Çizeri kutluyorum; hem çizgisi güzel, hem espri kabiliyeti yüksek diye!…
* * *
BUGÜN pazar…
Kafaları karıştırmak ve zihinleri yormak istemediğim için siyasete değinmekten kaçındım…
“Sade suya tirit” lezzetinde de olsa, hafif içerikli bir yazıyla okurlarımı rahatlatmak istedim…
Yakında cumhurbaşkanlığı seçimi var ya, yine de iki satır edemeden duramadım…
Anladığım şu; Erdoğan Abdullah Gül‘ün, ya ikinci kez seçilmesini sağlayacak ya da Gül sahne-i siyasetten çekilecek…
Cumhurbaşkanı alenen söyledi; “Emanetçi başbakan olmam” dedi…
O zaman AKP aday olarak Tayyip Erdoğan‘ı öne sürecek…
Erdoğan seçilir mi?
On gün içerisinde onun da yanıtı kendiliğinden ortaya çıkar…
…………………………
Kuvvetli bir ihtimalden daha bahsedelim; Erdoğan Köşk’e çıkamazsa üç dönem makasında sıkışacağından parlamentoya da giremez, “Meclis dışı başbakan” olarak kalır…
Muhteremin böyle bir durumunun itibar açısından nasıl yorumlanacağını düşünün; Tayyip Bey’i en ziyade rahatsız edecek ihtimal herhalde bu olmalı!
Köprünü altından daha çooook su akıp gidecek; bekleyelim bakalım devran ne gösterecek!
—————————– ——————
(*) Mesela Fransa’da; benzer bir girişim suç teşkil eder. Böyle bir girişim Fransızca’yı yozlaştırma sayılarak yargıya başvurulur. Adamların dillerini korumakta ne kadar titiz oldukları herhalde anlaşılıyor!
(*) Mesela Fransa’da; benzer bir girişim suç teşkil eder. Böyle bir girişim Fransızca’yı yozlaştırma sayılarak yargıya başvurulur. Adamların dillerini korumakta ne kadar titiz oldukları herhalde anlaşılıyor!