MİLLİ duyguları diri tutan değerlere saldırıların yeni bir örneği de Antalya Muratpaşa‘da yaşandı…
Turgut Özakman‘ın, Attila İlhan‘ın ve İlhan Selçuk‘un Türklüğün hasletlerini içeren eserlerini öğrencilerinin okumasını sağlayan iki öğretmen hakkında soruşturma açıldı…
Öğretmenler üstelik, adı 75.Yıl Cumhuriyet Lisesi gibi milliyetçi duygu ve düşünceleri sağlamlaştıracak sözcüklerden oluşan bir ilim ve irfan yuvasında görev yapıyor…
Öğretmenlerin öğrencilerine okumaları için salık verdikleri eserler arasında Turgut Özakman‘ın “Türk Mucizesi” dediğiCumhuriyet ve Attila İlhan‘ın Atatürk‘ü anlatan Gazi Paşa adlı eserleri de yer alıyor…
Haklarında soruşturma açılan iki öğretmen ise İnkılap Tarihi uzmanı…
Her ikisi de, “Kitaplarda ayrımcılık, ötekileştirme ve bölücülük ifade eden değerlendirmeler var” iddiasında bulunan beyinsizlerle kıyaslanamayacak düzeyde tarih bilgisine ve bilincine sahip eğitimci…
Şakir Yılmaz ve Metin Açıkgöz adındaki öğretmenleri suçlayan o beyinsiz tayfası var ya, bu kitaplarda ve diğer milliyetçi duygu ve düşünceleri işleyen eserlerde, siyasal propapaganda kırıntıları arayacak kadar kendinden geçmiş, gözü dönmüş, kiralık ya da satılık olmayı yeğlemiş tiplerdir…
Her zaman oldular; her yerde oldular, ihanete devam ediyorlar!
İşin acı veren bir başka yanı daha var; o da Antalya Milli Eğitim Müdürü’nün öğretmenlerin karşısına dikilmesi…
Müdür Efendi, Devlet Memurları Kanunu‘nun devlet görevlisini siyaset yapmaktan men ettiğini hatırlattı, soruşturmanın da bu nedenle başlatıldığını açıkladı…
Bu eserlerde, Erdoğan‘ın ya da Kılıçdaroğlu‘nun meydanlarda yaptığına benzer siyaset şekliyle argo, küfür, iftira, hakaret içeren motifler yer alıyorsa yani ağır ithamlar varsa amenna…
Yoksa?
O zaman milli duygu ve düşünceleri sahiplenmeyi siyaset sayan bu akla tükürürüm…
Allah aşkına söyleyin, bu kafadaki insanların görev yaptığı ve bize özgü değerlerden koparılmış eğitime “Milli” sıfatı hiç yakışıyor mu!
Ayrıca İnkılap Tarihi, siyasal olaylarla dolu bir dönemi ifade eder; dolayısıyla tarihi argümanlar arasında siyasal değerlendirmeler fazlaca yer tutar. O yaşananları bilmeden ne İnkılap Tarihi öğrenilebilir, ne gençlerde milli duygu ve düşünceler istenilen dozda sağlanabilir…
Devlet Memurları Kanunu, oksijeni giderek azalan asırlık siyasal atmosfere yapıştırılmış ölçütlere dayalı olarak hâlâ yürürlükte olacaksa biliniz ki antidemokratik daha birçok anlayışı da değiştirmek zorunda kalacağız.
İktidarlar beraberlerinde getirdikleri memurların sinsi biçimde siyaset yapmalarına ses çıkarmazlar ama görevleri gereği milli duygu ve düşünceleri gençlerimizin ve çocuklarımızın bilinçlerine ve yüreklerine yerleştirmeye çalışan iki öğretmenimiz gibi memurların yakalarına yapışırlar…
Düşmanı neden dışarıda arıyoruz!
* * *
BİZ daha önce söyledik, arkadaş şimdi tekrarlıyor:
-Hakimin, savcının, polisin Fethullahçı olması, eski Bakan Zafer Çağlayan’a hediye edilen saati, Umre gezilerini, benim dilimin dönmediği kadar çok dolar tutarında rüşvet verildiği gerçeğini değiştiriyor mu!
Değiştirmiyor pek tabii…
Bunlar değiştirmediği gibi yerel seçimden kıl payı önde çıkmak da değiştirmiyor…
AKP ve Erdoğan‘ın yakın çevresi yolsuzluk, rüşvet, haksız yolla servet edinmek gibi ne kadar kötü ve suç teşkil eden iş varsa hepsiyle damgalandı bir kere…
Reha yani kurtuluş, yargıya gitmekte…
Madem ki hepsi iddia, yani sahte, asılsız, çirkin karalama, hainlik filansa neden yargının harekete geçmesini engelliyorlar; neden fezlekeleri alalamaya kalkıyorlar…
Gitsinler yargıya, aklansınlar gelsinler…
Bugünkü halleriyle ve durduk yerde namuslu siyasetçi gösterisi yapmasınlar; ne yapacaklarsa aklandıklarında yapsınlar!
* * *
ŞİMDi gelelim Bay Nils Muiznieks‘e…
“Kim bu adam” diye sorabilirsiniz; Avrupa Konseyi İnsan Hakları Komiseri…
Durumumuzu incelemiş ve bir rapor hazırlayarak Avrupa Konseyi’ne iletmiş…
Üzerine vazife mi?
Demek ki vazife!
Adam yargının başına gelenleri ve müdahaleleri felâket diye niteliyor. Ona göre de dinlemeler skandal ve bireyin özeline saldırı; güvenlik güçleri demokratik olmayan ölçütlere dayalı görev yapıyor…
Medya özgür değil, fikir ve düşünce hayatı ağır baskı altında, habercilik engelleniyor…
Yolsuzluk ve suistimaller soruşturulmuyor…
AB kapısında beklemeye alınmış bir ülkenin o kapıdan geçebilmesi için genel kapsamlı bir intibak hareketi yapması ve önerilenleri dikkate alması lâzım. Muiznieks, bütün bunların ihmali yüzünden askıya alındığımızı da duyuruyor…
Bir de önemli hatırlatması var; tabii muhatabı da Tayyip Erdoğan. Ona da “Çoğunluğun seni seçmesi seni demokratik yapmaz” diyor. Bu cümlede gizli kalan ifade “Değiş, demokrat ol ve demokratik ilkelere bağlan”şeklinde..
Komiser Muiznieks bir de Nazi diktatör Adolf Hitler‘i hatırlatıp “Führer de çoğunluk seçince iktidara geldi ama sonra…” deyip bırakıyor…
Gerisi?
Anlayana sivrisinek saz, anlamayana davul zurna az!