BAKANLARIN, bakan çocuklarının, onların çevrelerinde bulunarak koltuk altı olmayı seçmiş insanların yolsuzluk, hırsızlık, rüşvet suçlarından bahseden ve iddiaları taa en yukarıdaki isimlere kadar götüren Twitter hesapları kapatıldı…
Kapatma kararı Twitter yetkilisinin ülkemize gelmesinden hemen sonra alındı…
Açıklama yok ama anlaşılan o ki, bu terminali yönetenlere Türkiye Cumhuriyeti Devleti‘nin yasalarına uymak ve vergi mükellefi olmak kaydıyla ülkemizde büro açma olanağı da tanındı.
Bu, verilen kapatma kararından kolayca anlaşılıyor…
Pekiii, Twitter’i yönetenler bundan sonra ne yapacak…
Gayet basit…
Tek koşul şu; ülkemizde yapılan yolsuzluk, hırsızlık, uğursuzluk gibi iktidara bulaşan fiillerle faillerini görmezden gelecek, görenlerin de hesaplarını el çabukluğuyla ya silip atacak ya da kapatacak…
Demek ki neymiş; demokratik ülkelerde mukim emperyalist anlayış, egemenliğin gereği saydığı densizlikleri başka bir ülkede yapabiliyormuş…
Evrensel demokrasiyi sakatlayan ülkelere yerleşmek ve onları sömürmek için gerçeklerin gizlenmesine ortak olabiliyor, düşünceyi ve düşündüğünü söyleme özgürlüğünü, kapatma ve gizleme yoluyla silip atabiliyor ya da bunlara pranga vurabiliyormuş…
Hem de demokrasiyi boğazlayan iktidardaki muhafazakâr demokrat kılıklı anlayışla el ele vererek…
Oluşan bu sakim ortak anlayış yüzünden şaşırdık kaldık vallahi; hangi demokrasi ve demokratik anlayışı, kurum ve ilkeleriyle ülkemize yerleştirmek için mücadele edeceğimizi bilemiyoruz!
* * *
YENİ bir dönem daha başlatıldı…
Tribün sakinlerini fişleme dönemi…
Siyasetçileri, yazarları, gazetecileri, bilim insanlarını, gençleri, hatta polisi ve savcıyı fişlemekle yetinmediler şimdi de gözü tribündeki futbol seyircisine diktiler…
Passolig adı verilen uygulamanın bir amacı stadyumlara girişleri zapt-u rapt altına almaksa diğer amacı da seyirciyi işaret edip “Kimmiş bir de onu görelim” zırvalaması…
Bir önemli lig maçının sadece 245 seyirci önünde oynandığına hiç tanık oldunuz mu, duydunuz mu?
Yeni fişleme usulü Passolig sayesinde bu acayip durum ilk kez geçen hafta yaşandı!
Yakında belediye otobüslerine binen yurttaşların da buna benzer yolla fişlendiğini görürseniz sakın şaşırmayın, yüksünmeyin, kızmayın…
Ne söyleyecekseniz bu iktidara oy veren ve bütün bu antidemokratik uygulamaları yapması için çanak tutan seçmenlere söyleyin…
Bu iktidar modelinin makastarı muhalefet değil, Tayyip Erdoğan‘dır değerli okurlar!
Topluma yeni kılık kıyafet çizen, biçen, kesen, diken ve giydiren de o!
* * *
SAVCILIKTAN emekli gazeteci Gültekin Avcı da söyledi ve “Savcı ve polis atamaları hukuka dayalı karar değildi, fiili durum yaratmaktı” dedi…
Açıklama yok ama anlaşılan o ki, bu terminali yönetenlere Türkiye Cumhuriyeti Devleti‘nin yasalarına uymak ve vergi mükellefi olmak kaydıyla ülkemizde büro açma olanağı da tanındı.
Bu, verilen kapatma kararından kolayca anlaşılıyor…
Pekiii, Twitter’i yönetenler bundan sonra ne yapacak…
Gayet basit…
Tek koşul şu; ülkemizde yapılan yolsuzluk, hırsızlık, uğursuzluk gibi iktidara bulaşan fiillerle faillerini görmezden gelecek, görenlerin de hesaplarını el çabukluğuyla ya silip atacak ya da kapatacak…
Demek ki neymiş; demokratik ülkelerde mukim emperyalist anlayış, egemenliğin gereği saydığı densizlikleri başka bir ülkede yapabiliyormuş…
Evrensel demokrasiyi sakatlayan ülkelere yerleşmek ve onları sömürmek için gerçeklerin gizlenmesine ortak olabiliyor, düşünceyi ve düşündüğünü söyleme özgürlüğünü, kapatma ve gizleme yoluyla silip atabiliyor ya da bunlara pranga vurabiliyormuş…
Hem de demokrasiyi boğazlayan iktidardaki muhafazakâr demokrat kılıklı anlayışla el ele vererek…
Oluşan bu sakim ortak anlayış yüzünden şaşırdık kaldık vallahi; hangi demokrasi ve demokratik anlayışı, kurum ve ilkeleriyle ülkemize yerleştirmek için mücadele edeceğimizi bilemiyoruz!
* * *
YENİ bir dönem daha başlatıldı…
Tribün sakinlerini fişleme dönemi…
Siyasetçileri, yazarları, gazetecileri, bilim insanlarını, gençleri, hatta polisi ve savcıyı fişlemekle yetinmediler şimdi de gözü tribündeki futbol seyircisine diktiler…
Passolig adı verilen uygulamanın bir amacı stadyumlara girişleri zapt-u rapt altına almaksa diğer amacı da seyirciyi işaret edip “Kimmiş bir de onu görelim” zırvalaması…
Bir önemli lig maçının sadece 245 seyirci önünde oynandığına hiç tanık oldunuz mu, duydunuz mu?
Yeni fişleme usulü Passolig sayesinde bu acayip durum ilk kez geçen hafta yaşandı!
Yakında belediye otobüslerine binen yurttaşların da buna benzer yolla fişlendiğini görürseniz sakın şaşırmayın, yüksünmeyin, kızmayın…
Ne söyleyecekseniz bu iktidara oy veren ve bütün bu antidemokratik uygulamaları yapması için çanak tutan seçmenlere söyleyin…
Bu iktidar modelinin makastarı muhalefet değil, Tayyip Erdoğan‘dır değerli okurlar!
Topluma yeni kılık kıyafet çizen, biçen, kesen, diken ve giydiren de o!
* * *
SAVCILIKTAN emekli gazeteci Gültekin Avcı da söyledi ve “Savcı ve polis atamaları hukuka dayalı karar değildi, fiili durum yaratmaktı” dedi…
Cemaatin paralel devlet, ihanet çetesi, dış mihrakların maşası gibi iddialarla karalandığı günlerde emniyette ve yargıda yapılan kıyımları kasteden Avcı’nın hukuksuz uygulamaları işarette geç kalmasını olağan karşılamak lâzım.
O tarihlerden önce AKP-Cemaat ortaklığı vardı ve cemaatçi yazarlar da ister istemez AKP’nin her tasarrufunu savunmak durumunda kalıyordu. Ancak, öküz ölüp ortaklık bozulunca kıyımın da hukuksuz olduğunu yüksek sesle söylemeye başladılar…
“Geçti Bor’un pazarı” mı demek lâzım kestiremiyorum…
Kuzum kıyıma uğrayanlara yol gösterecek kimse yok mu?
Polis ve savcıların özlük hakları dahil, sudan nedenlerle uğratıldıkları madd i ve manevi zararları nasıl giderilecek?
İtibarları ne zaman ve nasıl iade edilecek?
Bu sorulara bakalım kim beklenen yanıtı verecek!
………………………..
Siyasal ikbal uğruna devlet mekanizmasını allak bullak etmek suçtur ve demokratik bir yöntem değildir.
Adım gibi biliyorum; bu uygulamaya -benim gibi- karşı çıkanları demokrasinin ne olduğunu öğrenememiş olmakla suçlayacaklar.
Haklılar; bugünkü yamuk yumuk demokrasi anlayışını hâlâ kavrayabilmiş değiliz!
Vah yazık (!) bize…
* * *
ESKİ Genelkurmay Başkanımız emekli Orgeneral İlker Başbuğ önceki gün İzmir Şirinyer’deki Askeri Cezaevi’nde bulunan 13 askerimizi ziyaret etti ve onlara dayanma gücü vermeye çalıştı…
Başbuğ cezaevlerinde tam 342 asker bulunduğunu açıkladı…
“Silah arkadaşlarım” diye bahsettiği bu askerler değişik rütbelerde görev yapan subaylarımız…
Bu ülkenin en güvenilen ve en çok sevilen gücüne, ordusuna yapılan asimetrik taaruzun sonunda gelinen nokta işte bu kadar içler acısıdır.
Bu insanların, paralel devlet adı verilen ve hain olarak ilan edilen cemaatin gadrine uğradığını söyleyen Erdoğan ile iktidarının, bugüne kadar bu yanlışı düzeltmeye yönelik girişimlerde bulunmaması oynanan oyunun danışıklı dövüş olduğu kanısını güçlendirmektedir.
Başbuğ, “Başbakan özel yetkili mahkemelerde görülen ve sonuçlanan davaların incelemelerin yapıldığını, yeniden yargılama yapılacağını, tutuklu ve hükümlü bulunan asker mağdurların mağduriyetlerinin giderileceğini açıkladı. Bu açıklamanın altına ben de imza atıyorum. Adalet Bakanı da yerel seçimlerden sonra bu konuda komisyon kurulacağını belirtti. İktidar ve muhalefet partileri bir an önce komisyon kursun. Yeniden yargılama olsun. Türk Silahlı Kuvvetleri’ne, en büyük darbe Balyoz vasıtasıyla vurulmuştur. 323 silah arkadaşım bu dava kapsamında ceza almıştır. Şu anda cezaevinde tutuklu olarak bulunmaktadırlar” diyerek herkesin beklentisinin dile getirmiş oldu…
TSK’nın içine sürüklendiği durumu en iyi değerlendirecek olan insanlardan biridir Orgeneral İlker Başbuğ. Sesine kulak vermek, hukukun üstünlüğünü sağlayacak önemli gelişmelere yol açar…
Adaletin tecellisine yardımcı olur.
…………………………
Yine Başbuğ hatırlattı, Balyoz Davası’nda ceza alan tek kadın asker Albay Berna Dönmez…
Albay Dönmez’in, Allah uzun ömür versin 84 yaşında olan annesi ile 87 yaşında olan babası Başbuğ’u ziyaret etmiş… Bu ziyaret sırasında dertlerini anlatmışlar…
Başbuğ konuya ilişkin olarak “Bu insanlar eziyet çekiyor. Lütfen sorumlular empati yapsın” dedi ve cezaevlerinde bulunan askerler hürriyetlerine kavuşana kadar rahat uyuyamayacağını açıkladı.
Şanlı şerefli bir Türk askerinin kişisel acılar yaşarken metanetine, ülkenin sancıları karşısında ise yaşadığı üzüntüye dikkat çekmek için Başbuğ‘u yazıma konuk ettim.
Hoş geldi, şeref verdi…