SABAHIN ilk saatleri…
Yataktan nasıl fırladığımı görecektiniz…
1 Mayıs, baharın ilk günüdür…
Güzellikler getirmesini beklediğiniz bir günün arefesinde, yaşanması muhtemel olayların endişesine sarılarak uyumaya çalışmak, enayice bir davranış değil mi…
Endişeyle yüklü geçen bir gecenin sabahında insan, ister istemez allak bullak halde uyanır; dün sabah ben de öyle uyandım, ağzım bir yanda, burnum bir yanda, gözlerim kan çanağı gibi…
Salaklık işte, aynaya baktım, “Ne vardı bilinç altına bu endişeyi yerleştirecek Ergun efendi” diye söylendim, “Al işte, uykundan da, huzurundan da oldun…”
…………………………
Adım gibi biliyorum, 30 Nisan gecesi İstanbul’da halkın büyük çoğunluğu benim gibi yatağına 1 Mayıs endişesine sarılarak girdi ve herhalde uyuyamadı…
Bu satırların yazıldığı sırada çok şükür kayda değer bir olay yaşandığına dair herhangi bir haber yoktu…
Ancak kargaşadan medet umanlara güven olmaz ki…
Emekçi insanların arasına sızacak fırsatçılar, tahrik sanatının (!) en akla gelmez şekillerini üstlenerek anarşi yaratmaya kalkışabilir…
Allah muhafaza…
Henüz günün başındayız değerli okurlar; akşamın geç saatlerine kadar inşâllah bayramı amacından ve ulviyetinden çıkarıp kargaşa haline getirmeye kalkışmazlar…
* * *
Hürriyet gazetesinin internet sitesinde bir anons dikkatimi çekti…
Karikatür deyip geçmemek, ifade edileni ciddiye almak lazım…
Görüntü şöyle; bir bez dövizin altında yığınla polis…
Dövizde de “Yaşasın 1 Mayıs polis bayramı” yazıyor…
Tam kopyalacağım sırada görüntü siteden siliniverdi.
Silme marifeti kime ait acaba; yoksa iktidarın sansür olarak kullandığı el, yansız yayıncılık yapmaya çalışan Hürriyetinternetini de mi esir aldı?
Lâtif‘in çizdiği karikatür şeklindeki anons, gerçeği çok güzel ifade etmiş…
Şu anda İstanbul’da tam 39 bin polis görevli; bunların en az 19 bini Taksim ve civarında konuşlanmış durumda. Diğerleri teyakkuzda; bu rakamları önceki gece televizyon haberlerinde verdiler, rakamlar tekzib edilmediğine göre demek ki doğru!
Bu kadar geniş bir polis ordusuna bakan herhalde, 1 Mayıs’a işçi bayramı yerine polis bayramı derse yanlış söylemiş olmaz; polis bayramının organizatörü ise tabii ki İstanbul Valiliği…
…………………………
Kamu düzenini sağlamak kolay değil…
Hele nüfusu 15 milyona yaklaşmış İstanbul’da fevkalâde zor, meşakkatli ve bununla görevli olanlar açısından da çok sorumluluk isteyen bir iş…
Uygulama çok dikkatli yapılmalı, düzeni bozmaya çalışanla, toplumsal hareketlere katılmak gibi demokratik hakkını kullanan masum insanlar birbirine karıştırılmamalı.
Buna neden değindiğimi de söyleyim; bizde görevliler bu tür ayrım yapmaz, yakaladığını yaka paça götürür; hiç haklı ve hakkı olmadığı halde sorgular, içeride tutar, fişler ve insanların canlarını yakıp hayatlarını karartırlar…
Bu tür olaylara çok tanık olduk, “Yok, olmaz böyle şeyler” diye kimse yadsımaya kalkışmasın…
O nedenle idarecilik dikkat ve incelik isteyen bir iştir ve maalesef bizde, özellikle güvenlik güçlerimize bu anlayış henüz yerleşmiş de değildir…
Polisimizin bu yönde eğitilmesi lâzım!
* * *
Şu anda Taksim’de canlı olarak sadece polisler ve güvercinler var…
Birbirlerini seyrediyorlar…
İki taraf da endişeli gözlerle çevreyi gözetliyor…
Güvercinler yem, polisler tahrikçi bekliyor…
Şimdi internet haberlerine göz attım; Okmeydanı’nda, Şişli’de, Beşiktaş’ta olaylar başladı; saat 9.20. Böyle giderse İstanbul dindirilmesi zor sancılar çekebilir. İnşâllah ilerleyen saatlerde insanlar akıllarını başlarına alır da tahrikler son bulur…
…………………………
Unutmadan, neden Taksim Meydanı işçi yurttaşlara kapatılıyor…
Oysa meydan toplantıya açık tutulsaydı bayram coşkusu kolayca kontrol altına alınabilirdi. Yasakladılar, coşku da yasa dışı eylemlerle yayıldı; halkı, devleti ve işçileri endişeye sevkeden noktaya geldi…
DİSK‘in otoriter devlet anlayışıyla kapatılan Taksim Meydanı’nda ısrarı da anlamsız.
TÜRK-İŞ, günü Kadıköy’de kutladı, DİSK de Taksim’in dışındaki bir alanda kutlayabilirdi…
Hem sonra işçi bayramı gibi emekçilerin ortak gününde bu ayrılık gayrılık da ne?
Emek, siyasal mülâhazalar ve farklı tercihler yüzünden zıtlık taşıyan bir olgu mu ki sendikalar, ayrı kutlama alanlarında olup buluşamıyor…
Profesyonel sendikacılığa karşı çıkmak lâzım…
Emeğinden başka bir şeyi olmayan ve onunla yaşayan insanları sömürmeye kalkan sendikacılar, siyasetçiler ve dahi sermayedarlar akıllarını başlarına alsınlar, ekmek, özgürlük, hak ve hukuk peşindekli kitleleri rahat bıraksınlar….
Bakın o zaman ülkede anarşinin “A”sı kalıyor mu!
…………………………
Demokrasi ancak, demokrat insanların elinde yaşanabilir sistem olur…
Yönünü bulamamış, dinci, muhafazakâr, demokrat, devrimci ve benzeri nitelikleri bir araya getirip sırtına kürk misali geçirmeye kalkanların elinde ise bugünkü şeklinden ileriye gitmez, geriler durur…
Haaa, noktalarken ilgililere bir de şunu sorayım; Taksim Meydanı’nı ve Gezi Parkı’nı insanlara kapatmanızın gerekçesi ne, yoksa turşularını mı kuracaksınız!
——————————
(*) Bu yazı 1 Mayıs sabahı saat 9- 10 arasında yazıldı
——————————