ANALAR sadece evlâtları öldürüldüğünde ağlamaz… Ne demişler: -Analar her zaman ağlar, gerisi yalan ağlar… ……………………. Dün Anneler Günü idi… Hizan Hükûmet Konağı önüne çadır kuran Aydın Ailesi‘nin anası Leman Aydın, çadırın önünde bağdaş kurmuş ağıt yakıyor, bir yandan da gözyaşı döküyordu… Hizan, Bitlis’in ilçesi; Leman ana da, eşi Mehmet Emin Aydın da doğma büyüme Hizanlı. Beş çocukları var, biri de 16 yaşındaki Vedat Aydın… Bütün kardeşlerin doğum yeri Hizan; ilçe, hepsinin dünyası… Vedat Aydın iki aya yakındır kayıp; yakınları aramadık yer, çalmadık kapı bırakmadı ama Vedat’ın izine rastlanmadı. ………………………. Herkes umudunu yitirmişken geçen hafta başında, dağdan haber geldi… “Bölücü terör örgütü birçok yerden gençleri zor kullanarak kaçırdı ve gerilla eğitimine aldı” dediler. Diyen de pişman olup güvenlik güçlerine sığınan yaralı bir terörist…
Dağa kaldıranlardan biri ise Vedat Aydın, ana kuzusu Vedat… ……………………… Örgütten kaçmak isteyenler olmuş ama onları kurşunlamışlar… Öyle bir ortamda insanın aklına anası ve sevdikleri düşmez mi; Vedat’ın aklına da, gönlüne de sevdikleri düşmüş ve onlar için yaşamak istediğinden “Öldürülürüm” korkusuyla kaçmamış, kaçamamış…
…………………….. O gün bu gün Leman Aydın’ın, iki gözü iki çeşme…
Geçenlerde, kurdukları çadırın önünde bağdaş kurup oturmuş, kıpırdamaz olmuş; yemiyor, içmiyor, ağıt yakıyor ve bölücü terör örgütüyle ona siyasal destek veren partiyi lanetleyip teselli bulmaya çalışıyor… ……………………… Dün Anneler Günü idi… Leman ana bir yandan gözyaşı döküyor, bir yandan da Cumhurbaşkanı Gül‘e, Başbakan Erdoğan‘a, eşi Emine Erdoğan‘a, İçişleri Bakanı Efkan Âlâ‘ya ve aklına gelen devlet büyüklerine “Oğlumu kurtarın” diye haykırıyor, yalvarıyordu…
Acaba Leman ananın feryadını duyan oldu mu! ……………………... Anneler Günü‘ünde de anaları ağlatanlar, elbet de Yaradan’a bu hunharlıkların hesabını veremeyecek!
* * *
CUMARTESİ günü Ankara’da fırtına vardı; rüzgâr öyle bir esti ki bir saat içerisinde hortuma dönüştü ve önüne geleni götürdü…
Danıştay’ın 146’ncı Kuruluş Yıldönümü kutlanıyordu. Kutlamaya Cumhurbaşkanı başta olmak üzere devlet protokoluna dahil zevat, hukukçular ve siyasetçiler katılıyordu…
Önce sanatçılar, seçkin davetlilere enfes bir müzik ziyafeti sundu…
Ardından, Danıştay Başkanı kürsüye geldi ve veciz bir konuşma yaptı…
Kürsüye ikinci olarak, Türkiye Barolar Birliği Başkanı Prof. Dr. Metin Feyzioğlu davet edildi…
Feyzioğlu konuşmasına başladığında havada fırtına alâmeti yoktu; ancak konuşma ilerleyip de Van depreminde evsiz kalan kiracıların perişan durumunu nakledince olanlar oldu; Başbakan oturduğu yerden sert tepki koydu, yetinmedi ayağa fırladı, Barolar Birliği Başkanı‘na Cumhurbaşkanı Gül‘ün varlığını bile umursamayarak “Edepsizlik bu, söylediklerinin hepsi yalan” diyerek bağırdı…
Hızını alamadı, “Siyaset yapıyorsun” diyerek de çıkıştı…
Yaşananlara yakından tanık olan gazeteciler “Çok sinirlenmişti, yüzünün çizgileri gerilmişti” diye anlatıyorlar…
Öfke, ne kötü bir ruh hali!
……………………….
Ayrıntıları haberlerde okumuş ya da dinlemiş olacaksınız…
O nedenle yaşananları tekrar etmiyorum…
Yalnız şu kadarını söyleyim; Feyzioğlu, nezaketi elden bırakmadı, sinirlerine hakim oldu ve Erdoğan’a “Edepsizlik yapmadım, kimseye de edepsizlik yapıyorsun demeyi kendime yakıştırmam” karşılığı verdi…
Anlayacağınız tatsız bir kutlama yaşandı…
Salon boşaldı; kokteyle de çok az davetli katıldı…
………………………..
Böylece bu kadar önemli bir toplantıda maalesef protokol adabı da çiğnendi.
Ayrıca Cumhurbaşkanı’na karşı da saygısızlık yapılmış oldu…
Öyle anlaşılıyor ki Başbakan hayli yorgun; nedendir bilemiyoruz çok da tedirgin…
İnsan Başbakan’ı böyle hırçın, muhalefete takıntılı ve gergin gördükçe sağlık durumundan da endişe ediyor…
…………………………
Peki bir siyasetçi nasıl olmalıdır?
Siyasetçi, hele de başbakan olmuşsa, asabına mutlaka hâkim olmalıdır.
Eleştirilere tahammül göstermelidir ve onların ışığında, hatalarından arınmaya çalışmalıdır…
Siyasetçi, yetkisinin sınırlarını aşamaz; anayasa ve yasaların dışına taşamaz ve saptanmış hükümlerin aksini yapamaz.
Siyasetçi birleştirici olmak zorundadır, ayrımcı olamaz; iktidar olmak ya da iktidarda kalmak için halkın bir bölümünü değişik terapilerle bloke edemez…
Beğenmediği düşüncelerin, konuşmaların ve eleştirilerin sahiplerine siyaset yapmayı yasaklayamaz, onları karalayamaz. Siyaset yapmak, devlet memuru olmayan herkesin hakkıdır, müdahale edemez!
Eden siyasetçi için demokrat, özgürlükçü ve toleranslı demek mümkün değildir.
……………………..…
Danıştay’ın 146’ncı Kuruluş Yıldönümü toplantısında yaşananlar, insanlara işte bunları hatırlatıyor ve söyletiyor…