BAZI okurlarım çok duyarlı; yaptığım hataları elektronik posta yoluyla eleştiriyor ve yaramaz çocuğu terbiye eder gibi“Bir daha yapma e mi” diyorlar…
Tatlı bir azarlama…
Ben de hak etmiyor değilim hani; yazdıklarımı daha sonra defalarca okumama rağmen yaptığım imlâ yanlışlarını maalesef göremiyorum; keza cümle hatalarımı da…
Bir sözcüğü yazmayı unuttuğumda, ya da yerinde kullanmadığımda cümle kakafonik bir hal aldığı gibi ben de meramımı anlatamamış oluyorum…
Büyük ayıp!
Dikkatli birkaç okurum 1 Mayıs’tan işçi bayramı diye bahsetmemi kınamış.
Gerekçeyi de açıklamışlar, “Bayramın adının Emek Ve Dayanışma Günü olduğunu bilmiyor musunuz” diye de çıkışmışlar…
Bilmez olur muyum, elbet de biliyorum; tam hatırlayamıyorum ama bayrama bu ismi ya 2009, ya da 2010 yılında Başbakanımız verdi. Benimseyen benimsedi, benim gibi benimseyemeyenler de “İşçi Bayramı” demeyi sürdürdü…
Bunda kızacak ne var!?
Ha Ali Veli, ha Veli Ali…
Zaten bayramın adı değişse de havası değişmiyor…
Tatlı bir azarlama…
Ben de hak etmiyor değilim hani; yazdıklarımı daha sonra defalarca okumama rağmen yaptığım imlâ yanlışlarını maalesef göremiyorum; keza cümle hatalarımı da…
Bir sözcüğü yazmayı unuttuğumda, ya da yerinde kullanmadığımda cümle kakafonik bir hal aldığı gibi ben de meramımı anlatamamış oluyorum…
Büyük ayıp!
Dikkatli birkaç okurum 1 Mayıs’tan işçi bayramı diye bahsetmemi kınamış.
Gerekçeyi de açıklamışlar, “Bayramın adının Emek Ve Dayanışma Günü olduğunu bilmiyor musunuz” diye de çıkışmışlar…
Bilmez olur muyum, elbet de biliyorum; tam hatırlayamıyorum ama bayrama bu ismi ya 2009, ya da 2010 yılında Başbakanımız verdi. Benimseyen benimsedi, benim gibi benimseyemeyenler de “İşçi Bayramı” demeyi sürdürdü…
Bunda kızacak ne var!?
Ha Ali Veli, ha Veli Ali…
Zaten bayramın adı değişse de havası değişmiyor…
Suçlasam yakama yapışırlar; o nedenle “Havayı bir yandan devlet, diğer yandan anarşist terörü bozuyor yani basiretsizlik” bile diyemiyorum, lâfı akışına bırakıyorum!
…………………………
Acı ve giderek güçlenen bir gerçek…
Bayramları da adam gibi kutlamasını unuttuk. Bu gidişle, yani kavgayla gürültüyle bayramları kutlamak, gelecek kuşakları toplumsal gelenek olan bayram anlayışından tamamen uzaklaştırabilir…
Maazallah!
* * *
EMNİYETTE ve yargıda atamalar sürerken, cemaati hedef alan temizlik bir yandan da devlet kurum ve kuruluşlarına bulaştı…
Maliye Bakanlığı’ından başlayarak Aile Ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’na, oradan zıplayarak Bilim Sanayi Ve Teknoloji Bakanlığı ile Çevre Ve Şehircilik Bakanlığı’na ulaşan uygulama, hemen her bakanlıkta hızlı biçimde yapıldı…
Üst düzey personelin bir kısmı görevden alındı; bir kısmının da makamı değiştirildi…
Bu temizlik, idarede yaşanan paranoya hastalığının tipik tezahürü diye yorumlanabilir!
………………………… .
Beni şaşırtan, Gümrük ve Ticaret Bakanlığı’nda yapılan bir atama…
Atanan, Ayşe Theodossiou adında bir hanımefendi…
Adı garip biri; Türk müdür, Yunan mıdır bilemiyoruz, herhalde karışık olabilir yani melez…
Yurttaşımız olmasaydı böyle bir göreve atanmazdı herhalde…
Devlet kadroları da, AKP iktidarının açılım anlayışından kaynaklanan yeni bir yapılanma sürecini yaşıyor olmalı. Bu hanımefendinin bir devlet görevine atanması insana bunu düşündürüyor.
* * *
1 MAYIS İşçi Bayramı‘nı Taksim’de toplanmaya çalışan insanlara zehir eden polisin tavrını alkışlayan parlamento dışından getirilip İçişleri Bakanlığı koltuğuna oturtulan Efkan Âlâ, “Dün polis gerçekten net, güzel bir duruş sergiledi genel olarak. Gerçekten teşekkür ediyorum. Orada verilen görevleri çok net biçimde, berrak bir biçimde verilen talimatları tam anlamıyla uyguladı, yerine getirdiler” dedi.
Böylece anlaşıldı ki seyyar duvarın çekilmesi, halkın coplanması, uyuyan çocukların, hastane acil servisinin, caminin ve insanların biber gazıyla dezenfekte (!) edilmesi, yurttaşların plastik mermiyle tanıştırılması, kadın erkek ya da genç ihtiyar ayrımı yapmadan yakalanan katılımcıların karga tulumba araçlara bindirilmesi ve benzeri vandal hareketleri polise dikte eden İçişleri Bakanı’dır ve bunu da yukarıdaki cümlesiyle ikrar etmiştir…
Bu vandalizm kokan uygulamayı “Ben emrettim, arkadaşlar yerine getirdi” havasında savunan bir bakanın içinde bulunduğu iktidarın gerçek yüzünü herhalde bir kez daha ve gayet net görmüş olmalısınız…
İşçi Bayramı’nın huzur içerisinde ve olaysız kutlamasını temin edeceklerine Taksim’in etkinliğe açılıp açılmamasında inatlaşarak olayları tırmandıran güvenlik anlayışının başındaki kişi, bu ifadesinden sonra ya istifa etmeliydi ya da azledilmeliydi…
Gelişmiş demokrasilerden birinde olsaydı Efkan Bey‘in başına bu ikisinden biri gelirdi…
Nasıl bir demokratik anlayışa sahip olduğumuzu, bireyin temel hak ve özgürlüklerine nasıl ve hangi pencereden baktığımızı, hukukun üstünlüğü diye bir kavramı çağdaşlık kazandıracak ve hayatımızı güzelleştirecek enstrüman saymadığımızı gördük…
Buna rağmen hâlâ kendimizle “Gelişmiş, güçlü, çağdaş Türkiye” diye övünüyoruz…
Hatta yaşamadıkları yılları karalayarak konuşan 25-30 yaşlarındaki yeni yetme kadın yazarları ekranlara çıkarıp “Eski Türkiye-Yeni Türkiye” kıyaslaması yaptırıyoruz…
Tabii baştan ayağa, Tayyip Bey’i övüyorlar…
………………………… .
Âlâ Bey’in mantığı da aynı…
O mantık ortada durur ve verdiği talimatlar deşifre edilirken böyle kıyaslamalar yapmak, ne kadar abes değil mi!…
Şu da bir gerçek; bugüne kadar hiçbir İçişleri Bakanı, şiddet uygulayan polisi Efkan Bey gibi alkışlamamıştır…
Şimdiki bakanımız vallahi de bir tane, billahi de bir tane!
* * *
TELEFON dinleme merkezi sayılan TİB‘de bazı görevliler hakkında soruşturma başlatıldı…
Kimileri, kişi ve kurumlara ilişkin bilgi ve belgeleri yabancı ülkelerin istihbarat kaynaklarına aktarmış, yakalanmamak için de bilgileri arşivlerden silip yok etmiş…
Şimdilik söylenti bu; soruşturma, olayın boyutunu gözlerimizin önüne serecekltir. Tabii bazı soruşturmalarda yaptıkları gibi, savcı değiştirerek gerçekleri halkın dikkatinden kaçırmaya kalkmazlarsa…
TİB, bu iktidarın bir dönem çok yararlandığı bir kuruluştu…
Legal ya da illegal şekilde herkesi dinlediler…
Bu uygulmanın mucidi AKP ve Erdoğan…
………………………… ….
TİB üzerinden dinlemedikleri kimse kaldı mı acaba?
Dinlediklerini zaten uygulamalarıyla belli ettiler…
Ortaklık bitince de suçu cemaatin üzerine attılar; doğal olarak da TİB tu kaka ilan edildi…
Erdoğan‘ın yakınmasını anımsanıza; “Beni bile dinlediler” demişti ve eklemişti, “Sayın Cumhurbaşkanımız da, TBMM Başkanımızı da, Genelkurmay Başkanımız’ı da dinlediler, AYM Başkanımızı bile dinlediler”…
Meğer cemaatte ne marifetler varmış…
AKP’nin cemaatle boşuna ortaklık yapmadığını herhalde anlatabilmiş olmalıyım!