RESMEN açıklanmadı ama AKP’nin cumhurbaşkanlığı için saptadığı (!) ismin Recep Tayyip Erdoğan olduğu belli oldu.
En basit işaret Cumhurbaşkanı Gül‘ün, yaptırdığı villasında inşaat işleri bitmediği gerekçesiyle Erdoğan’dan “Tarabya Köşkü’nde bir süre daha oturabilir miyim” diyerek izin alması…
Öteki işaretler arasında veda ziyaretleri var; Başbakan birçok sivil toplum örgütüne giderek hem nabız yokladı, hem destek istedi…
1 Temmuz, Denizcilik ve Kabotaj Bayramı; aynı gün Erdoğan, adayın adını yani kendisinin cumhurbaşkanlığına talip olduğunu açıklayacak…
Sonra da devletin bütün olanaklarını kullanarak propagandaya başlayacak, Çankaya’ya çıkmak için on iki yıldan beri yaşadığı başarısızlıkları ve yaptığı hataları gizleyerek halkımızdan oy isteyecek…
Bu arada Tayyip Bey‘in Çankaya yolculuğu başlamadan önce sürekli olarak halkın bütününü kucaklayacak bir cumhurbaşkanı imajını ortaya koymaya çalıştığını da hatırlayacaksınız…
PKK terörünü, izlediği politikalarla sonlandıramayınca çözümü teröristle pazarlıkta arayan Erdoğan, katilleri, vatan hainlerini, bölücüleri, üniter devlet yapımıza, cumhuriyetimize, özgürlüklerimize, demokrasimize, temel haklarımıza ve hukukumuza saldıranları da toplumsal unsurlar sayarak nasıl bir anlayışla kucaklayacağını (!) göstermiş oldu…
Geçiyorum…
Dikkat etmiş olmalısınız beyefendi, kendisiyle görüşmek isteyen Cumhurbaşkanı adayı Ekmeleddin İhsanoğlu‘na randevu vermedi. Toplumsal birliktelik sözcüklerini dilinden düşürmeyen Erdoğan’ın, Türkiye’nin kutuplaştırılmak ve cepheleştirilmek istendiğini ve buna engel olunması gerektiğini söyleyen Ekmel Bey‘den ürkmesi, insanın aklına ister istemez şu soruyu getiriyor:
-Tayyip Bey seçilirse bu tavrıyla mı yani kutuplaştırmayı seven yapısıyla mı toplumun tamamını kucaklayacak….
İnanmıyorum!
Düşünüyorum da, nerede Ekmeleddin Bey, nerede Erdoğan diyorum!
* * *
TERÖRÜN sona erdirilmesi ve toplumsal bütünleşmenin güçlendirilmesine yönelik siyasi, hukuki, sosyo-ekonomik, psikolojik, kültürel haklarla, güvenliği ve silahsızlandırmayı sağlayacak adımların atılması artık yeni bir tasarının yasalaşmasıyla mümkün olacak…
Öyle diyorlar…
Ben de soruyorum:
-Olacak mı acaba!?
Yoksa bu tasarı, cumhurbaşkanı seçiminde iktidarın adayı Erdoğan‘a Kürt kökenli yurttaşlarımızın oy vermelerini sağlamak amacıyla mı gündeme getirildi?
Tasarıda altı madde var ama yeni bir şey yok…
Sadece atılacak bir adet en baba (!) adım var; o da terörün sonlandırılması amacıyla –pazarlık için- hangi kişi ve kuruluşların yetkili kılınacağı yönünde. Bu, düne kadar gayrı resmi olarak Başbakan Erdoğan tarafından saptanıyordu, bundan sonra hükûmet tarafından saptanacak.
Başkalarını bilemem ama ben tasarıyı, dostlar alışverişte görsün kapsamında değerlendiriyorum
* * *
E.T, H.G, Ö.K, G.M, H.K, B.K, H.Ö, H.İ.K, A.Y, M.Ö, C.K, H.Ü, S.Y…
Bilmece gibi değil mi?
Bu harfler MİT’e ait TIR’ları durdurup arama yaptıkları için devlet sırrını ifşa etmekle, yani casusluk yapmakla suçlanan pırıl pırıl askerlerimizin adlarının ve soyadlarının başharflerdir…
Aralarında yarbay, yüzbaşı, üsteğmen ve astsubayların da bulunduğu askerlerimiz alınan bir ihbar üzerine TIR’ları durdurmuş ve aramaya tabi tutmuştur. İhbar “Araçlarda silah ve mühimmat var” şeklinde olunca operasyon da kaçınılmaz hale gelmiş…
TIR’larda ve takip araçlarında bulunanlar MİT mensubu olduklarını söyleyip araçları aratmamakta direnmişler…
Sonuç?
Askerler “Casusluk yaptı” suçlamasıyla yargılanıyor. Oysa ortada bir ihbar var, araçların MİT’e ait olduğu bilgisi de yok. Askerler için ömür boyu hapis isteniyor; en az istenen ceza 20 yıl…
Görülmüş şey değil…
Güvenlik güçleri bundan sonra gelen ihbarları, herhalde üzerine gitmeyerek kendi haline bırakacak…
Her ihbarı da MİT’e, “Bu TIR’lar ve içlerindeki silah ve mühimmat sizin mi” diye soracak…
İstenilen bu anlaşılan…
……………………………
Biliniz ki devlet sırrı olduğu için tonlarca silah ve mühimmatın MİT tarafından kimlere teslim edildiğini öğrenme hakkına da sahip değiliz…
MİT dahil, herkes asli görevine dönsün ve işine gücüne baksın…