BİZ söylesek hemen kafa kaldırır, yakamıza sarılırlar… Bu defa ünlü The Economist dergisi kapak yaptı ve Tayyip Bey‘in sarıklı, kaftanlı padişah kılığındaki görüntüsünün kenarına iri harflerle “Democrat or Sultan?” diye yazdı… Yani, demokrat mı, sultan mı ? The Economist, saygınlığı olan ve ciddiyetiyle tanınan bir dergi. Dünyanın hemen her ülkesinde binlerce okuru var.Son sayısının kapağını böyle bir kompozisyonla yayımlamış olması ilginç… Derginin içeriğinde özetle Tayyip Bey’in “Demokratlık” kisvesine bürünerek sultanlığa doğru yürüdüğü ima edilmiş. Editör, fincancı katırlarını ürkütmemek amacıyla da bu yürüyüşün sessiz ve derinden, hem de ağır aksak yapıldığı kaydını eklemeyi unutmamış…
…………………….... Görüldüğü gibi yabancıların değerlendirmesi de, muhalefetimizin değerlendirmesinden farklı değil.
Tayyip Bey‘i gençliğinden beri tanıyanlar onun Osmanlı hayranı ve padişahlıktan yana olduğunu iddia ediyorlar, dolayısıyla da cumhuriyet rejimini sevmediğini anlatıyorlar. Kasımpaşa’nın eskilerina sorunuz, size Tayyip Erdoğan’ı anlatsınlar…
Siyasete atıldıktan sonra, bu anlayışın aleyhine malzeme teşkil edebileceğini düşünmüş olmalı ki bütününü saklamak zorunda kaldı. Etliye sütlüye meyletmeden salt muhafazakârlığını ilan etti, bir süre sonra da muhafazakârlığına demokratlığı ekledi.
Bugün sorunuz, “Muhafazakâr demokratım” diye yanıt verir.
………………………… Geçmişe göz attığınızda göreceksiniz…. Tayyip Bey dönüp dolaşıp geldiği muhafazakâr demokrat çizgiden öte yol aramadı değil…
O süreçte etrafı onu olmadık çizgilere itti; kimi padişah dedi, kimi halife…
Hatta sultanlık dahi yakıştırıldı…
Bu sıfat, peygamberliği yakıştıranlar yüzünden gölgede bile kaldı…
Bazıları, Tayyip Bey’i Atatürk ile kıyaslayıp onun önüne dahi geçirmeye yeltendi.
Tam bir megalomani…
AKP kitlesini saran hastalık; tedavi edilmediği için maalesef sürüyor!
………………………….
“Yiğidi öldür ama hakkını yeme…” derler…
Allah’ı var, bu yakıştırmalardan birini bile benimsemedi; yapanlara da çok kızdı…
Bugün geride tek hevesi var, o da “Dünya liderliği”…
Etrafındaki yalakalar onu şimdi de o noktaya itiyorlar. Sanki beyefendi birilerinin, “Buyur, dünya liderisin” demesiyle öyle olacak…
Tek adamlık hevesi bu tahrikten neşet ediyor olmasın?
Tek adamlık diktatörlükten farklı düşünülebilir; zira adı üstünde, “Tek adam” rejimi…
Ama diktatörlük öyle değildir; diktada tek adam koşulu ortadan kalkabilir. Bir cuntanın bile diktatör olduğunu hiç mi görmediniz, duymadınız…
Sadece uygulamada ufak tefek ayrıntıları vardır, hepsi o. Bu oluşumların irdelenmesi o nedenle hiç gerekli değil. İkisi de toplum düşmanıdır demek yeterlidir!
* * *
CHP‘liler yeniden Kemal Kılıçdaroğlu dedi…
Bu sonuca bakarak “CHP’de değişim söz konusu değil” diye düşünebilirsiniz.
Böyle düşünmek yanlıştır; oysa ortaya çıkan tablo ilginçtir…
Muharrem İnce‘nin demarşı, delegelerin oylarına yansıdı ve Kılıçdaroğlu dokuz yüz küsur imza sahibi delegenin ancak yedi yüz küsurunun oy’unu alabildi. İnce ise yüz yetmiş yedi oydan dört yüz küsur oy’a tırmandı…
Böylece CHP’de yeni bir umut doğdu, o da demokrasiye daha kuvvetli sahip çıkmak…
Bana sorarsanız İnce’nin adaylığı, ana muhalefet partisine, demokrasi yolunda yeni bir doping olmuştur…
Ana muhalefetin demokrasiyi gerektiği kadar sahiplenme kararı, sadece lafta sahiplenen ama uygulamada demokrasinin kıyısından geçmeyen iktidarı da kıpırdatacak ve demokrasi şampiyonluğu konusunda yeni bir yarışı başlatacaktır.
Böyle bir yarış, milletimizin lehine olacaktır; demokratik değerler yükselecek ve demokrasi, sosyal, siyasal, kültürel, ekonomik yapımızın temel taşı haline gelecektir.
CHP’nin 18. Olağanüstü Kurultay’ının getirdiği sonucu bu açıdan seyredelim; ortaya çıkan öteki başlıklara teferruat olarak bakalım!