Ali Bademci
Türkiye dışında tek Türkiye Cumhuriyeti toprağı olarak adlandırılan Süleyman Şah türbesi ile ilgili olarak, bayramın ilk günü Haber Türk TV’de Murat Bardakçıve ekibi, nefis bir Tarihin Arka Odası programı yaptılar. Seyircinin çok şikâyetine maruz kalanBardakçı müdahaleleri yüzünden meselenin birçok yönü maalesef tam olarak anlaşılamadı. İnsanların aklında bulunan iki Süleyman Şah hâlâ tereddütlü hâlini muhafaza etmektedir.
Esas Süleyman Şah, elbette Selçuk Bey’in oğluArslan Yabgu’nun torunu olan Kutalmışoğlu’dur. İkisi arasında en az 200 yıl zaman farkı olduğu gibi, hayatları ve konumları da oldukça farklıdır.Kutalmış’ın babası ile Selçuklu hanedanının yürüdüğü Çağrı Bey’in, babaları ile Karahanlılar ve Samanoğulları meselesi yüzünden daha ilk başlangıç döneminde anlaşmazlıklar ve tarafçılık olduğunu biliyoruz. Sanıyoruz Selçuklu tarihinin maşeri vicdanında görülen Türkmenlik, selâmetini Kutalmış’ın babası Karahanlılarla iş tutmakta görmüştür. Süleymanşah’ın, Anadolu’da Selçuklu devletinin temelini atmasında bu olguyu bir ideal olarak görmekteyiz. Göktürklerin bir ucu olarak Selçukoğulları her zaman Türkistan’ın Tacik olgusuna şüphe ile bakmışlardır. Sonunda Selçuklu hanedanının da, özellikle evlenme işlerinde Karahanlı prenslerini tercih etmelerinin sebebi budur.
Kutalmışoğlu Süleyman’ın bütün ömrü fetihlerde geçmiştir. Sadece Anadolu’nun değil tekmil Suriye ve bilhassa Tarsus, Adana, Halep ve Antakya’nın da gerçek fatihi odur. Sürekli olarak Anadolu ve Suriye arasında mekik dokumuştur. Babası ile amca çocukları olan Çağrı Bey oğlu Alparslan ile de, gerek İran ve gerekse Suriye topraklarında sürtüşmeleri olmuştur. Kutalmışoğlu Süleyman’nın 1086’da öldüğü düşünülürse, XI.asır Selçuklu tarihinin paha biçilmez cengaveridir. Süleyman Şah’ın soyu, bugünkü devletimizin aslı olan Anadolu Selçuklu Sultanları ile devam etmiştir ve XIII.asır sonlarına kadar sürmüştür. Kutalmışoğlu Süleyman Şah, Alparslan’ın oğlu Tutuş ile Aynselem mevkiinde savaşırken kardeş kavgasında telef olmuş ve Halep Kalesi kapılarına yakın bir yere defnedilmiş, ancak sonraki zamanlarda bu mezar kaybolmuştur.
Osmanlı’nın atası olduğu varsayılan Süleyman Şah ise tamamen efsanevî bir şahsiyettir ve Osman Gazi’nin büyük dedesi olarak kabul edilmektedir. Şüphesiz bu durum, bizi onun böyle bir kişilik sahibi olmadığı veya böyle bir kişiliğin tarihçe malum olmadığı sonucuna götürmez. Yaşamış da olsa yaşamamış da olsaKutalmışoğlu Süleyman Şah ile hayatı ve kişiliği hakkında en küçük bir benzerlik yoktur.
Muhtemelen Osmanlı Süleyman Şah tanınmamış bir kişidir ve sadece bir boy beyidir. Çünkü Osmanlılar, Anadolu Selçuklu Sultanlarından uç vekâleti aldığı zaman, böyle bir büyük dedeye de dayanmamışlardır. Hatta son zamanlarda Osmanlı Devleti’nin kuruluşu ile ilgili, yapılan modern çalışmalarda Kayıların Anadolu’ya gelişleri bile XIII.asır Moğol istilâları ile izah edilmektedir.
Bütün bunlara karşılık ilk defa II.Abdülhamit tarafından oluşturulan ve bugün söz konusu olan türbe, Dünya Savaşı’ndan sonra Fransızlar ile imzalanan Ankara Antlaşması ile Türkiye toprağı sayılmış ve adı da “Saygı Karakolu” olmuştur. Osman Bey’in büyük dedesi Süleyman Şah’ın Fırat Nehri’ni geçerken hayatını kaybederek buraya gömüldüğü rivayeti de mutlaka doğrudur. Bu sebeple bugünkü nesiller olarak elbette milletimiz ve devletimiz için çok şey ifade etmektedir; her şeyden evvel Ankara’nın bir taşı gibi kazanılmış vatan toprağıdır.
Sağlıcakla kalın.