Zühal Topcu: “2014 yılı itibarıyla üniversitelerde 5 milyon 470 bin öğrencinin okuduğu dikkate alındığında 390 bin yurt ihtiyaca ne kadar cevap vermektedir? Acaba, bir ara evlere muhtaç edilen çocuklar şu anda da TÜRGEV’e mi peşkeş çekilmektedir, onu söylemek istiyoruz.”
MHP Genel Başkan Yardımcısı ve Ankara Milletvekili Prof. Dr. Zühal Topcu, dün TBMM gündeminde görüşülen, 645 sıra sayılı Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanunu’nun 1’inci maddesiüzerinde Milliyetçi Hareket Partisi adına söz aldı.
MHP Ankara Milletvekili Zühal Topcu, Türkiye’de yeni bir yükseköğrenim reformu yapma zamanı geldiğini belirterek, “YÖK’ten, öğretim üyelerinden çalışanlarına kadar birçok konu artık gündemde olmalı ve sorunlar bir bir çözülmelidir. Akademik personelin maaşı, Türkiye ile aynı ekonomik ve sosyal gelişmişlik düzeyindeki ülkelerin verdiği oranda olmalı. Ek performans uygulamasına mutlaka geçilmeli, üniversite verimliliği ve yaratıcı çalışmalar mutlaka desteklenmeli. Öğretim üyesi geçimini temin edemediği için dışarıda iş aramamalı, üniversitesinin içerisinde kalmalı, araştırmasında, gelişmesinde ve çalışmalarında desteklenmeli. Üniversite öğretim üyelerinin durumunun düzelmesi için AKP iktidarını yıllardır uyarıyoruz ancak bir türlü ikna olmuyor. Hazırlanan tasarı, son şans olarak karşımızda” diye konuştu.
Topcu’nun Genel Kurul’da yapmış olduğu konuşma şu şekilde:
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 645 sıra sayılı Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanunu’nun 1’inci maddesi üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi adına söz almış bulunuyorum, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Evet, on iki yıldır, gerçekten, millî eğitim alanında yapılan uygulamalar artık canımıza tak dedirtecek hâle gelmiştir. Çünkü, söyleniyor ama söylenenlerin hepsine bu iktidar on iki yıldır kulak tıkamıştır. O kadar çok şeyler söylendi ki artık biz de yorulduk ama yorulmayı bir kenara bırakıp biz söz söylemeye devam edeceğiz. Nereden başlayacağımızı bilmiyoruz ama Sayın Başbakanın dünkü Yükseköğretim Akademik Arşiv Projesi Tanıtım Toplantısı’nda yaptığı konuşmalardan, bunları baz alarak konuşmama başlamak istiyorum.
Sayın Başbakan YÖK’teki açılışta yaptığı konuşmada, on iki yıllık AKP iktidarının acizliğini gösterirken hâlâ mağdur edebiyatı ile siyaset üslubunun sürdürüldüğünü de gözler önüne sermiştir. YÖK’te yaptığı konuşmada, yıllar önce eşinin girdiği sınavda hakarete uğramaması için kapıda beklediğini belirtirken hâlâ gizli başörtüsü mağduriyetini de dile getirmiştir. Şimdi soruyoruz: Acaba bugün üniversitelerde veya birçok kurumlarda, sokakta, kamusal alanlarda hakarete uğrayanların farkında mısınız? Bugün, işe alınmayıp bütün yeteneklerinin bir kenara atıldığının, bu insanların bütün yeteneklerinin dikkate alınmadığının farkında mısınız? Bugün, artık, iktidar kendinden olmayanları veya farklı fikir beyan edenleri hain olarak ilan etmektedir. Davutoğlu’na sormak istiyoruz: Acaba bunların farkında mısınız Sayın Başbakan?
Yine, Sayın Başbakan dünkü konuşmasında diyor ki: “Üniversitelerde her türlü fikir tartışılmalıdır veya üniversiteler bu fikirlerin tartışıldığı mekânlar hâline getirilmeli ve bu gençlere de bu ahlakı bizler yani üniversite öğretim üyeleri ve bizler siyasetçiler kazandırmalıyız.” diyor. Şimdi, diyoruz ki biz de hangi ahlaktan bahsediyorsunuz Sayın Davutoğlu? Rektör atamalarındaki tercihlerde acaba hangi ahlaki kriterleri kullandınız?Atamalar yaparken, asistan alırken hangi ahlaki kriterleri kullandınız? Bunları tekrar bir gözden geçirmeniz gerektiğini ifade ediyoruz. Yıllarca eleştirdiğiniz ve darbe kalıntısı olarak ifadelendirdiğiniz YÖK’ün imkânlarını dibine kadar kullandınız.
Sayın Başbakan “Birbirinin adamı, ferdi gibi görülen bir üniversite üniversite değildir.” diyor. Bunun yorumunu milletimize bırakırken diyoruz ki şu anda AKP’nin adamı olmayanlar AKP’liler tarafından adam kabul edilmemektedir.
Sayın Davutoğlu üniversiteye akademisyen olmak için yaptığı başvuru sonucunda kendisine talihsizce bir ifadenin söylendiğini belirtirken ayrımcılığa uğradığını da bildiriyor. Kendisine şu ifade kullanılmış: “Ahmet Bey, uzun lafın kısası, biz burada bir ekibiz, sizin bu ekibe uyum gösteremeyeceğinizi düşünüyoruz.” Biz de Sayın Davutoğlu’na soruyoruz: Acaba şu anda üniversitelerde oluşturulan ve aleni olarak da iktidar partisinin tetikçiliğini yapan akademisyen unvanlı arkadaşlar kimin ekibinden? Bunların yine Sayın Davutoğlu tarafından cevabının verilmesini istiyoruz.
Davutoğlu kendisi de akademisyen, bazı problemleri gerçekten biliyor ama bunun cevaplandırılmasında veya çözüm üretilmesinde ne kadar muktedir olduğunu da zamanla göreceğiz aslında.
Yine, temel bilimlerde bir reform yapmadan AR-GE’nin gelişmeyeceğini söylüyor Sayın Davutoğlu ama bakıyoruz ki hemen hemen bütün üniversitelerde ve yeni açılan üniversitelerde temel bilimlerin, açılmasına rağmen, tercih edilmediğini, bazılarının boş kaldığını, hatta bazılarının da bir tane tercihle açılış yaptığını görebiliyoruz.
Ülkemizde üniversite sayısının gittikçe artmasına rağmen öğretim üyelerinin sayılarının belirli ölçülere ulaşmadığını da görebiliyoruz.
Üniversitede çalışan akademisyenlerin özlük hakları hâlâ sorunlu ve sorunlu kalmaya da devam edecek gibi görülmektedir. Çünkü, üniversitedeki akademisyenler hâlâ açlık ve yoksulluk sınırında maaş almaktadır. Akademisyenlerin maaşlarına yönelik olarak yapılan düzenlemelerin iyi, ihtiyacı giderebilecek ölçüde olmadığını da belirtmek istiyoruz. Çünkü, yapılan akademik zamlara rağmen, elektriğe ve doğal gaza yapılan yüzde 9 zammın bu yapılan zamları büyük ölçüde alıp götürdüğünü de rahatlıkla söyleyebiliriz.
Yine burada akademik zam olarak ifade edilen bu akademik zamdan, üniversitelerde akademik kadro olarak ihdas edilen, uzman kadrosuyla ihdas edilen arkadaşlarımızın faydalanamadığını görebiliyoruz. Bu hatadan bir an önce vazgeçilmesi lazım. Üniversitelerde uzman kadrosuyla çalışan arkadaşlarımızın da bu zamlardan faydalanması gerektiğini burada vurguluyoruz. Çünkü, binlerce arkadaşımız bu konuda mağdur olmuştur ve şu anda panik vaziyettedir. Bunların da aldığı maaşlara bakıldığında, gerçekten, hayatlarını devam ettirebilmeleri için yeterli seviyede olmadığını da söyleyebiliriz. Bunun da acilen düzeltilmesi ve mağduriyetlerinin de giderilmesi gerekmektedir.
Şu anda yine karşımızda önemli problem olarak duran araştırma görevlilerinin 2547 sayılı Kanun’a göre üç değişik maddeyle alındığını biliyoruz; 33’üncü, 35’inci ve 50/d maddelerine göre alınmaktadırlar. Bunların da artık hem çalışmalarında hem statülerinde -maaş farkı bulunmamasına rağmen- bu farklılığın tek kadroyla giderilmesi gerektiğini belirtiyoruz, bu problemin de gitmesi lazım.
Yine önemli problemlerden bir tanesi olan yurtlar konusu hâlâ çok büyük problem olarak karşımızda durmaktadır. Üniversite sınavını kazanıp başka şehirlere giden öğrenciler yurt ihtiyaçlarını karşılayamamaktadır. Bu konuda yaptığımız konuşmalarda ve araştırma önergelerinde verdiğimiz, yurtlarla ilgili sorunların hâlâ giderilmediğini de görebiliyoruz. 2014 yılı Aralık ayı sonuna kadar 390 bin öğrenciye ulaşılacağı Bakanlık tarafından belirtilmiştir. Acaba üniversitelerde okuyan ne kadar öğrenci var? Bu sayıya baktığımızda, 2014 yılı itibarıyla üniversitelerde 5 milyon 470 bin öğrencinin okuduğu dikkate alındığında 390 bin yurt ihtiyaca ne kadar cevap vermektedir? Acaba, bir ara evlere muhtaç edilen çocuklar şu anda da TÜRGEV’e mi peşkeş çekilmektedir, onu söylemek istiyoruz. On iki yılda yapılan çalışmalara baktığımızda, 2002 yılında 188 bin öğrenciye yatak sağlanırken şu anda bunun çok fazla artırılmadığını da görebilmekteyiz. Üniversite sayısı 73’ten 184’e çıkarıldı ama yatak sayısının bu şekilde dikkate alınmadığını da görmekteyiz.
Yine, akademisyenlerin problemlerine baktığımızda, öğretim üyeleri derse girmekten makale yazacak zaman bulamamaktadır. Verilen maaş zammının yetersiz olduğunu söyleyebiliriz. Projeler için yeterli ödenek ayrılmamaktadır.
Ayrıyeten, işsizlik oranlarına baktığımızda, üniversite mezunları arasında bunun had safhaya çıktığını çok rahatlıkla görebilmekteyiz. Üniversite mezunlarına yeni istihdam imkânlarının yaratılması ve üniversitelerin bunlara uygun olarak yeniden düzenlenmesi gerektiğini burada açıkça belirtmek istiyoruz.
Şu anda, özellikle gündemde olan ve görüştüğümüz Gebze Teknik Üniversitesinin hayırlı olmasını diliyoruz ama bunun da yine sorunlarla beraber, böyle bir çalışma olduğunu da burada vurgulamak istiyoruz.
Ben hepinize teşekkür ediyorum böyle bir imkân da sunulduğu için