Ergun KAFTANCI
ÜNİVERSİTE enflasyonu tırmandırılıyor. Tunceli’de, adını “Munzur” koydukları bir üniversiteyi daha faal hale getirdiler.
İktidarın halkın gözünü boyamak için kullandığı önemli objelerin başında üniversiteler geliyor…
Ülkenin hemen her kentinde üniversite, birçok ilçesinde ise fakülte var. Köylerinde ilkokul olmayan kentlerde bile üniversite ve fakülteden geçilmiyor.
İlkokul sıkıntısı çeken bir ülkede bu kadar çok üniversite ve fakülte olmasını yadırgıyorum. Ha altınla kaplanmış çürük diş, ha ilkokulsuz köylere sahip kentlerde üniversite ve fakülte…
………………………
Son rakam 45 bin…
Geçenlerde, eksiksiz yüksek tahsil yapılmasını sağlayacak bu kadar öğretim görevlisine ihtiyaç olduğu açıklandı. Aranan bilim adamı profesör ya da doçent düzeyinde… Okutmanlar ise ayrı, onlar bu rakama dahil değil…
Altyapısı hazırlanmadan üniversite ya da fakülte açmak akıllı işi değil. Ancak ahmaklar ya da siyasal hedefi olanlar o yola sapar. Munzur Üniversitesi’nin de siyasal çıkar sağlamak amacıyla kurulduğu ortada…
Beri yanda orta öğretimde görev almak için binlerce öğretmen atama bekliyor…
Görevde olanlar ise maaşlarında iyileştirme…
21’inci Yüzyıl’da hâlâ taşımalı öğretim sürecinden kurtulamamış bir ülkeyiz. Köy çocukları, ilçelere taşınarak eğitim ve öğretim görmek zorunda bırakılıyor. Kentlerde yeterli sayıda yüksek tahsil kurumu olsa ne değişecek…
Her zamanki gibi kürsüler bomboş, öğrencilere bilim öğretecek yeterli sayıda ve kalitede bilim adamı yok…
Adı üniversite ya da fakülte olan kurumlarda bilim kendi kendine mi çocukların kafasına girecek…
……………………..
Yazar arkadaşımız Necati Doğru köşesinde öğretmenlerin ne durumda olduklarını açıkladı. İyi bir çalışmayla ulaştığı rakamlar tüyler ürpertici…
Öğretmenlerimizin, asli görevleri dışında geçinmek için yapmadıkları ek iş kalmamış. Öğretmenden taksi şoförü mü istersiniz, gece bekçisi mi; ya da simitçi mi, limoncu mu, hepsi var…
Öğretmenlerin yüzde 81’i kredi borçlusu, yüzde 53’ü ise kredi kartını ödeyememiş. Ev sahibi olan öğretmen sayısı pek az, çoğu kiracı. Baba evine sığınan sayısı da epey yüksek. Yüzde 79’u ödeme güçlüğü yüzünden icraya düşmüş; maaşı, menkul ya da gayrımenkul varlıkları haciz altında…
Yine öğretmenlerin yüzde 82’si bu iktidarın karşısında…
İktidarın, hayatı çekilmez hale getirdiğini düşünüyorlar.
Ülkenin bölünmesi yönünde politikalar üreterek Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin küçülmesine yol açacak siyasal, sosyal, kültürel ve ekonomik argümanları üstlenmesine karşı çıkıyorlar.
Öteki memurlar gibi öğretmenlerin de baskı altına alınmak istenmesine ateş püskürüyorlar. İktidar partisine doğru itilmek istenmekten illallah diyorlar ve atama, nakil, görevlendirme gibi konularda partizanca tutumları lanetliyorlar…
24 Kasım Öğretmenler Günü idi. Güzel şeyler yazmak istedim ama elim bir türlü kaleme uzanmadı. Elleri öpülesi öğretmenlerimizin hayatını perişan edenlere söylenecek lâfı çok aradım ve edepsizlik yapmış olmamak için de frene basıp durdum, dilimin ucundakileri söyleyemedim…
Eğitimi milli olmaktan çıkaran, siyasal ağırlığın altına iten, özümüzden koparak ve araplaşarak çocuklarımızı Türklük gurur ve şuurundan uzak tutan bu iktidara mensup herkesi milli vicdana havale ediyorum.
Bunların cinsini ve cibilliyetini tanımak için ota yaptığınız gibi yapın ve çekin, köklerine bakın…