Ergun KAFTANCI
YARGI kurumunun içine itildiği durumu bundan daha güzel ve veciz biçimde anlatacak bir haber düşünemiyorum…
Haber şu…
Yargı mensuplarının sitesi olan adalet.org‘ta yayınlandı; 2079 yargı mensubuna, dört savcıyla bir yargıcın cemaatçi -Paralelci- diye suçlanarak meslekten ihraç edilmeleri hakkında ne düşündükleri sorulmuş…
Soruya yanıt verenlerin kimi yargıç, kimi savcı…
Bunlardan 995’i HSYK tarafından alınan ihraç kararına “Bu karar, bir hukuk cinayetidir ve yargı bağımsızlığını ortadan kaldırmaktadır. Meslektaşlarımız, iktidarın isteği üzerine meslekten çıkarılmışlardır” diyerek tepki koymuş…
Odatv‘de okudum; 322 kişi -ki bunların, AKP tandanslı oldukları anlaşılıyor- mesleğin etik ve yazılı kurallarına aykırı davrandıkları için ihracı hak ettiklerini söylemiş…
323 savcı ve yargıç da “Ne diyeceğimizi şaşırdık” diyerek yaşanan durumu iyi gözlemlemedikleri, ya da fincancı katırlarını ürkütmemek için görüş beyan etmemiş…
995 yargıç ve savcıya destek, geri kalan 439 kişiden gelmiş. Bu gruba dahil olanlar da “Hukuki yanlış ve hatalar da yapmış olsalar, meslekten ihraç edilmeyi hak etmiş değiller” diyerek verilen kararı hukuk dışı saydıklarını ifade etmiş…
……………………….
Evet yargı bu durumda.
Ortamı hazırlayan AKP, ona destek veren de HSYK; bu karara 2 üye katılmamış, karar 5 üyenin oylarıyla alınmış.
Soruya yanıt verenlerin kimi yargıç, kimi savcı…
Bunlardan 995’i HSYK tarafından alınan ihraç kararına “Bu karar, bir hukuk cinayetidir ve yargı bağımsızlığını ortadan kaldırmaktadır. Meslektaşlarımız, iktidarın isteği üzerine meslekten çıkarılmışlardır” diyerek tepki koymuş…
Odatv‘de okudum; 322 kişi -ki bunların, AKP tandanslı oldukları anlaşılıyor- mesleğin etik ve yazılı kurallarına aykırı davrandıkları için ihracı hak ettiklerini söylemiş…
323 savcı ve yargıç da “Ne diyeceğimizi şaşırdık” diyerek yaşanan durumu iyi gözlemlemedikleri, ya da fincancı katırlarını ürkütmemek için görüş beyan etmemiş…
995 yargıç ve savcıya destek, geri kalan 439 kişiden gelmiş. Bu gruba dahil olanlar da “Hukuki yanlış ve hatalar da yapmış olsalar, meslekten ihraç edilmeyi hak etmiş değiller” diyerek verilen kararı hukuk dışı saydıklarını ifade etmiş…
……………………….
Evet yargı bu durumda.
Ortamı hazırlayan AKP, ona destek veren de HSYK; bu karara 2 üye katılmamış, karar 5 üyenin oylarıyla alınmış.
Yıllarını mesleğe vermiş insanların geleceği de böylece beş dakikada beş kişi tarafından karartılmış.
……………………….
Değerli okurlar; Türkiye’de adaletin yaralandığını herkes görüyor. Bunun temel nedeni, siyasal irade tarafından yargı kurumunu ele geçirmek amacıyla tezgâh üstüne tezgâh kurulması.
İktidar, mahkemelerden aleyhine kararlar çıkmaması için kurumda deprem yarattı; bağımsız, erdemli, vicdanlı işini yapan, adalet dağıtan yargıç ve savcıların yerine, dünya görüşü ve siyasal tercihi AKP’ye koşut insanları getirdi…
Kısacası, HSYK dahil yargı erkinin her köşesine el atıp müdahale ettiler.
………………………..
Bu saptamamızı doğrulayan bir beyan da geçen gün görevini yeni Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı‘na devrederken eski Başsavcı Hasan Erbil‘den geldi…
………………………..
Bu saptamamızı doğrulayan bir beyan da geçen gün görevini yeni Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı‘na devrederken eski Başsavcı Hasan Erbil‘den geldi…
Önemli bir konuşma yapan Erbil, yargı mensuplarının görevleri sırasında devleti ve milleti zora sokmadan ve birilerini fazla rahatsız etmeden görev yapması gerektiğini vurguladı, “Aksi takdirde ülkede zulüm başlar, şiddet egemen olur ve haklının değil güçlünün baskısı öne çıkar” dedi…
Bu ifadenin, adaletin ortadan kalkacağına işaret olarak söylendiği aşikâr…
Herkes biliyor; adaletin teessüs etmediği ülkelerde demokrasi olmaz, hukukun üstünlüğü yaşanmaz, özgürlükler kalmaz, şiddet, esaret, baskı hatta işkence egemen hale gelir!
* * *
1954 doğumlu; 1973’de İmam Hatip Lisesi’nden mezun oldu. 1981’de ise İktisadi ve Ticari Bilimler Akademisi’ni bitirdi. Bazı çevreler o okuldan mezun olmadığını iddia ediyor…
Bunu tartışacak değiliz…
Genç bir adam olarak futbolculuğunu da, siyasal açıdan etfale mensup olmasını da, dahası merhum Erbakan tarafından kurulan üç beş partide aldığı görevleri de masaya yatıracak değiliz. Özel yaşantısı da bizi ilgilendirmiyor. Yalnız “Doğma büyüme Kasımpaşalıyım” övünmesini avamca bir sahiplenme sayıyoruz. Sıkça bu slogana sarılmasının hikmeti ne acaba!?
Bugün, hiç yaşamadığı 1980 öncesiyle sonrasına ilişkin siyasal örnekler vererek tarihe mal olmuş kişileri diline dolaması ve siyasete ilk adımlarını attıktan itibaren yaşadıklarını mağdur edebiyatıyla süslemesi, gönlünde yatan kuyruğunu altına almış aslanın, sandıktan iktidar olarak çıkmasını ne kadar çok istediğini göstermektedir.
Bugün, hiç yaşamadığı 1980 öncesiyle sonrasına ilişkin siyasal örnekler vererek tarihe mal olmuş kişileri diline dolaması ve siyasete ilk adımlarını attıktan itibaren yaşadıklarını mağdur edebiyatıyla süslemesi, gönlünde yatan kuyruğunu altına almış aslanın, sandıktan iktidar olarak çıkmasını ne kadar çok istediğini göstermektedir.
Bunu isteyebilir ama ettiği tarafsızlık yeminini bir çırpıda yutup yeminsiz hale gelemez…
“Ben gelirim” diyor…
“Bana kimse meydanları yasaklayamaz” demektir bu…
Oysa muhtereme kimse meydanları yasaklamıyor ki; sadece anayasamız, meydana indiğinde eski partisinin adına siyasal propaganda yapamayacağını söylüyor…
Anayasayla zıtlaşan bir cumhurun başı, insanlarla, partilerle, milletin sahiplendiği ilkelerle zıtlaşmaz mı, onlarla da zıtlaşıyor…
Hem de hâlâ mağdur edebiyatı yaparak…
Hem de hâlâ mağdur edebiyatı yaparak…
Beştepe gibi bir mekânda oturan, birkaç bin polis tarafından korunan, emrinde özel uçakların, otomobillerin, helikopterlerin bulunduğu, bir eli yağda bir eli balda, banka hesapları kabarık, ailece paraya para demeyen biri, nasıl bir mağdurdur akıl sır ermiyor.
………………………..
Evet, muhterem yine mağdur edebiyatı yaparak oyları toplamaya çalışıyor değerli okurlar.
Hem de yeni bir ilan-ı aşk modeli olan “Bal gibisiniz efendim” diyen her devrin kalemi yazarın gözlerine bakarak değil, kameranın objektifine bakarak yapıyor bunu…
Anayasayı çiğneyen ve mağduruz diyen anlayışa yataklık yapanlar ve suç teşkil eden onlarca kepazeliğe katılanlar yarın, yasalar yakalarına yapıştığında ne diyecekler pek merak ediyorum!
* * *
ERBAKANCI yazar Sadık Albayrak‘ın bir oğlu Tayyip Bey‘in damadı Berat Albayrak. Diğer oğlu Serhat Albayrak ise Erdoğan’a ilân-ı aşk eden medya patronunun göz bebeği.
Serhat, Berat’ın ağabeyi…
Ne rastlantı değil mi; ikisi de Fethullah Gülen okullarından birinde eğitim gördü. Okul paralıydı ama çocuklar burslu okudu…
Büyüdüler, ikisine de önemli kapılar açıldı.
Berat’ın iyi bir cemaatçi olarak Pensilvanya’da bir süre Fethullah Gülen’in evinde konuk olduğunu yeni öğreniyoruz. Deşilse, Albayraklar‘ın cemaat ile daha başka ilişkileri olup olmadığı da ortaya çıkabilir…
Günler daha nelere gebe, göreceğiz!