H. Nurcan YAZICI
Türkiye, son yıllarda toprağı, suyu, devleti, dili ile parsellenmiş, dahası parsel parsel satılmış hatta bölücülere ve kapitalizme teslim edilmiş bir ülke durumundadır. Asıl sıkıntımız ise, bütün bu sorunların çözümüyle uğraş vermesi gerekenlerin, iktidar hırsıyla çirkinleşmeleri, haya, iffet ve ismet gibi değerlerimizi yok saymalarıdır.
Seçim yaklaşırken, göz ardı edilen önemli konulardan biri, bütün bu değersizlikler neticesinde, yönetilenlerin artık yönetenlere yeterince güvenmemesidir.
Nefsine yenik düşen insanların kendi menfaat ve gelecekleri için toplum değerlerini ve geleceğini hiçe saymalarını, üstelik bunu da normal bir davranışmış gibi yansıtarak bu tür çirkinlikleri siyasetin ve siyasetçinin kaderi haline getirmelerini esefle kınıyorum.
Geçtiğimiz gün düşünce ve ahlak konusunda yetersiz olduğu her halinden belli olan bir adamın, seviyesizce ortaya getirdiği kaset söylemini ve karalama yöntemini,sadece Sayın Akşener’e değil, Türkiye’deki siyaset ortamına ve bütün kadınlara büyük bir hakaret olarak görüyorum.
Bu çirkinliğe karşılık neler yapılmalıydı derseniz, halkın beklentisi çok açık;öncelikle TBMM çatısı altındaki tüm siyasi partiler aynı dille tepkilerini ortaya koymalıydılar. Nihayetinde dürüst ve temiz bir siyaset ortamı oluşturmak, yönetilenlerin yönetenlere tam olarak güven duymaları açısından bu çok önemliydi. Ama sorumluluk duygusunun eksikliğinden mi yoksa, konunun içeriği manevi bir duruş gerektirdiği için mi bilmem, sessizlik insan(lığ)ımızı sınıfta bıraktı.
Bir yazımda, “siyasetteki liyakatli, samimi, becerikli, donanımlı, erkek baskın bir siyaset ortamında bile başarılı olabilmiş kadınları öne çıkarma konusunda isteksiz, isteksiz olunduğu kadar, tembel, vefasız, ve bir o kadar da duyarsızız” demiştim.Korkarım bu duyarsızlık bazen bir insan harcama noktasına kadar gidebiliyor. Bu tespitimi parantez içinde hatırlatayım istedim.
Bu ülkenin güçlü, toplumu arkasından sürükleyebilecek kabiliyete ve donanıma sahip, yaptığı işte söz sahibi olmuş, bilgili, azimli buna rağmen mağdur duruma düşürülmüş siyasetçileri var. Bunun en yakın örneklerinden biri olan Meral Akşener, hem eski İçişleri Bakanı ve parlamenter kimliğini hem de ideolojisini en iyi taşıyanlardan biri olduğundan, bu konuda bizlere ayrı bir sorumluluk düştüğüne inanıyorum.
‘Güçlü kadın’ tanımlamasını oldum olası çok severim; “neye karşı, kime karşı güçlü?” derseniz, işte tam da bu soruya cevap olacak bir örnek siyasetçidir, Meral Akşener. Büyük sorunların çözümü aşamasında duruşu ve söylemleriyle, yaptıklarının altına yüreklice imza koymuş aydın bir kadın.
İslam inancında birisini haddinden fazla methetmek putlaştırmak anlamına gelir ki, bu doğru değildir. Ama yiğide hakkını vermek, kadınlar adına verdiği mücadeleyi, duruşunu ve emeğini anlatmak, ve yaşanılanları aktarmak geride kalanlara ders olması bakımından insanlık gereğidir.
Amacım dilin en zarif, edebin en kamil haliyle bir tanımlama yapmak: Kendi kuşağı içinde yeni nesile en sağlam çizgiyi aktarabilmiş bir ülkücüdür Sayın Akşener.
Ülkemiz, Türk duruşlu kadın değerlerinden, Meral Akşener’in tecrübelerinden ve emeğinden sağlıklı ortamlarda daha fazla istifade etmelidir.
Unutmayın bu seçimlerde zafer kimin olursa olsun, kazanan ülkemiz olmalıdır. Dilerim zihniyet ve niyetler bu yönde çalışır!