Ali BADEMCİ
Hemen seçimin ertesi günü, bu konuyu uzun uzadıya incelemiştik. Şimdi Hükümet arayışlarında yeniden bu yöne dönülmüştür. Böyle bir oluşum “MHP’yi AKP’lileştir mi” sorusunu da cevaplamış, daha kötüsünün Ecevit Koalisyonu’na dönüşmesi olduğunu bilhassa vurgulamıştık. Meselenin bu yönü cidden çok önemlidir; çünkü AKP’nin 17-25 Aralık süreci ile pisliklerin odağı olduğu su yüzüne çıkmıştır. Eğer “Kendimizi kurtaralım” diye böyle bir rehavete yol verilirse işte o zaman MHP bir elli yıl daha geriye gider. Biliyoruz ki MHP yönetiminin “Tabanının sesini dinlemek” gibi önemli bir meselesi yoktur; çünkü tıpkı zamanındaki “Özal” örneğinde olduğu gibi Türkiye siyaseti maalesef bu ikinci istikameti kanunlaştırmıştır. Ülkede öyle tabanın sesine kulak veren bir siyasi parti maalesef yoktur ve bu hususun doğruluğunu şu ucube “Merkez yoklamaları”nda hep görür dururuz. Eh biraz taban patırdar sonra “Aman partiye zararımız dokunmasın” diye sesini keser.
Böyle bir koalisyondan MHP kârlı çıkar mı? Elbette çıkabilir; çünkü MHP’nin AKP’de en az %20 emanet oyu vardır; birliktelik ile bu kitlelere değişik mesajlar vermeyi başarır ve kendisi de mutlaka “Tek başına iktidar” arzu derse mutlaka kazançlı çıkacaktır. Peki MHP bugünkü hâli ile böyle bir göreve veya istikbâle hazır mıdır? İşte bunu kestirmek zordur; çünkü 7 Haziran seçimleri listelerinde öyle hatalar yapılmıştır ki birçok insan tam bir komplo teorisi kafası ile “MHP İktidar Olmaktan Korkuyor” diye yorumlar yapmıştı. Gerçekten son seçimlerde MHP’de listelerden başka tartışılan bir şey yoktu ve parti içi muhalefet de hemen hemen tamamen sıfırlanmıştı. Şimdi alınan seçim sonuçlarına göre yeniden bu muhalefet başlamıştır, ki bu önemli husussu Sayın Bahçeli’nin görüp görmediğini elbette bilmiyoruz. Eğer farkına varmışlarsa inşallah geçmişte olduğu gibi uyarı ve tenkitleri mutlaka “Düşmanlık” ile îzah etmezler. Bizzat kendilerini tenzih etmek isteriz; ama maalesef bugünkü MHP yönetiminde marifetler iç muhalefete düşmanlık üzerine kurulmuştur. Zaman zaman Genel Başkan’ın da bu hususta tahrik olduklarına şahid olmuşuzdur. Bir ülkücünün başka bir ülkücüye şartlar ne olursa olsun “İhanet” olmadıktan sonra kötü gözle bakması mümkün değildir. Aksini düşünecek olursak MHP’nin ortaya çıkışını ve ülkücülüğün teşekkülünü katiyyetle îzah edemeyiz. Evet çok defa “Kol Kesilip Yen İçinde Kalmıyor” ama hiç bir ülkücüde başarısızlık için alkış, başarı için beddua yoktur. Lafı uzatmadan söyleyelim; MHP yönetimi varsa başarısızlığın faturasını câmiaya kesmekten vazgeçmesi gereklidir.
MHP’nin elinde üç Büyükşehir ve birçok da Belediye var; bunlara bir ülkücünün derdini anlatması, ülkücü olarak nüfuz etmesi hemen hemen mümkün değildir. Dolayısiyle daha şimdiden bir dahaki seçimler için istenmeyen tablolar konuşulmağa başlanmıştır. Elbette muhtemel bir koalisyonda MHP’ye verilecek Bakanlıklar’da da aynı hastalığı yaşamamız mukadderdir. Çünkü MHP yönetimi ülkücüye karşı aslandır; fakat yabancılar bir saniyede kendini yutturmaktadır. Elbette böyle olursa MHP tabanı AKP’ye kayacak ve belki de MHP yok olacaktır; yani AKP canavarı evvelde olduğu gibi ülkücüleri yutacaktır. İşte esas endişe budur ve bunun adı MHP’nin AKP’lileşmesidir.
Bütün bu olumsuzları geride bırakarak ve hiçbir surette kanunsuzluk-uygunsuzluk-hırsızlık gibi aşağılık işlere bulaşmayan ve AKP içindeki ülkücülere örnek olan bir MHP mutlaka kazanacaktır. MHP bunu başarabilir mi, yoksa “Koray Aydın” gibi senaryolar yeniden konuşulmağa başlar mı? İşte en önemli mesele budur. Muhtemel koaliasyonda MHP her bakımdan aralarında çok büyük ayrılıklar olmayan AKP tabanı ve yönetimine örnek olmalıdır. Elbette şu malum “Kaset Dâvâsı” gibi ayak oyunları ile iktidarın büyük ortağının birçok imkânları vardır. Şimdi böyle bir Koalisyonu teşvik edenler bozmaya yakın bütün maharetlerini mutlaka ortaya koyarlar. Bunların başında da muhtemel “Yolsuzluk ve Kaset Dâvâsı” gibi naylon işler gelir. Eğer böyle bir Koalisyon olacaksa MHP bu olumsuzluklara hazır olmalıdır.
Elbette ülke insanın beklentileri de çok önemlidir; yıkık ve dökük AKP Türkiyesi’ni MHP kadroları toparlayabilecek mi? Gerçekten Devlet ve Hükümet ayrılığında geleneksel ve anayasal çizgiye dönülebilecek mi? MHP güneydeki “Rap-Rap” seslerine çare olabilecek mi? Yani Dış Politika’ya yön verip vatandaşa vadettiği Sosyal Politikalar’ı realize edebilecek mi? Yoksa birçok Belediyede olduğu gibi oy aldığı vatandaşa ve ülkücülere sırtını mı dönecek? Bunlar ilk akla gelen önemli sorular ve meseleler! Hükümet ortaklığında MHP daha evvelki oluşumun zararlı taraflarını görmeli ve örnek olacak çalışmalar yapmalıdır. Böyle tavırları da ancak Genel Başkan’ın sağlam iradesi oluşturulabilir. MHP’yi çıkmaza sürükleyecek tavırlardan uzak durulmalıdır.
MHP mutlaka bütün milleti kucaklayan Türk Milliyetçiliği’nin câzibe merkezi olmalıdır. Sevimsiz veya bu duruma düşürülmüş kişiler katiyyen Bakan-Müsteşar-Genel Müdür vs. yapılmamalıdır. Hasbelkader aday yapılan ve kişiliklerinden ötürü kaybedenler yine vitrin olursa zaman heba edilmiş olur. Müsaade edin emekliler emekliliğin keyiflerini yazlıklarında sürsünler; emekli paşalar, askerler, ürünsüz akademisyenlerden beklenti içinde olunulursa başarı sağlanmaz. Tabii olarak bu husus MHP’nin içinde yer alacağı bütün oluşumlar için geçerlidir. MHP’yi iktidar yapan bir Bahçeli tarihe geçer; avanesi zaten çoktan sınıfta kalmıştır ve ülke meselelerinden kilometrelerce uzaktadır. Bu boş bir iddia veya bühtan değildir; koca seçimleri Genel Başkan tek başına götürdü. Müsaade edin de böyle düşünmesek de düşünenlerin fikirlerini ortaya koyalım.