
Ergun KAFTANCI
BU ÜLKEDE hukuku kimler evrensellikten alıp egemen gücün hukuku haline getiriyorsa, kimler devleti ve halkı soyuyorsa, kimler saçı bitmemiş yetimin hakkını korkmadan yiyorsa, kimler yolsuzluk, hırsızlık, uğursuzluk yapıyorsa, kimler bunları yapanları aklıyorsa, biliniz ki bu marifetlerin tamamını üstlenenler, suçu ve günahı da meşruiyet çerçevesine sokmaya çalışmaktadır…
Koalisyon konusu düşünülür ve hükümet kurmak amacıyla çalışmalar yapılırken bu gerçeği de dikkatlerden kaçırmamak lâzım!
………………………… ….
Olay şu…
Atatürk Orman Çiftliği, Ulu Önder Atatürk tarafından millete bırakılmış bir alan, Ata’mızın milletimize bıraktığı mirasın bir parçası.
Olay şu…
Atatürk Orman Çiftliği, Ulu Önder Atatürk tarafından millete bırakılmış bir alan, Ata’mızın milletimize bıraktığı mirasın bir parçası.
Ağaçsız Ankara‘nın yeşil alanı olarak düşünülüp sonuna kadar muhafaza edilmesi şart koşulmuş önemli bir arazi…
Ata’mızın bunu ifade eden vasiyeti ise çok açık ve net.
Ata’mızın bunu ifade eden vasiyeti ise çok açık ve net.
2002 yılına kadar hükümetler bu vasiyeti gözü gibi sahiplendi; AOÇ arazisi betonlaşmadan uzak tutuldu ve tarımsal üretim yapılan örnek bir çiftlik olarak muhafaza edildi.
Ancak AKP iktidarı bu vasiyeti ve AOÇ’ye ilişkin yasayı dikkate almadı, yüzlerce dönüm alanı asıl amacından çıkararak çiftliği betonlaşmaya terketti.
Ancak AKP iktidarı bu vasiyeti ve AOÇ’ye ilişkin yasayı dikkate almadı, yüzlerce dönüm alanı asıl amacından çıkararak çiftliği betonlaşmaya terketti.
Evet, değerli okurlar; yeşil alanla ve ağaçla arası iyi olmayan -hatta hiç olmayan– AKP iradesi, nerede boş arazi bulduysa hepsini inşaat sektörüne açtı. Bu yolla ekonominin canlandırılacağını varsaydı. AOÇ arazisi de o hengâmede betonlaşma felâketine maruz kalan alanlardan biri ve belki de en önemlisi oldu…
Bu uygulamayla birlikte ne kadar badem bıyıklı yandaş varsa hepsi müteahhitliği seçti ve Türkiye, yeşil alanı az, beton yığını çok ülke haline geldi..
…………………….. ….
Değerli okurlar, AOÇ’nin başına gelen bu…
……………………..
Değerli okurlar, AOÇ’nin başına gelen bu…
Özetliyorum…
Önce “Başbakanlık binası” dediler, sonra “Cumhurbaşkanlığı sarayı” na çevirdikleri devasa bir binayı –Oda sayısı hâlâ tartışılıyor-çiftliğin ortasına kaçak olarak kondurdular. Bir süre sonra da bina ve çevresine “Külliye” demeye başladılar…
Önce “Başbakanlık binası”
Ortalık yerden yükselen bina artık, külliye taklidi kâşanedir!
………………………..
İşaretleriyle, Osmanlı dönemine dönme hevesini gösteren yatırımlardan biridir Beştepe’deki kâşane ve oradaki yaşantı…
İşaretleriyle, Osmanlı dönemine dönme hevesini gösteren yatırımlardan biridir Beştepe’deki kâşane ve oradaki yaşantı…
Beylerin, sarayda ve debdebe içinde yaşama hevesi, milyar liralarımızı yuttu…
Kâşane-i külliye, bundan sonra da durduk yerde paracıklarımızı yutmaya devam edecek.
Kâşane-i külliye, bundan sonra da durduk yerde paracıklarımızı yutmaya devam edecek.
Verdiğimiz vergiler, Beştepe’de elektriğe, suya, doğalgaza, binaya sığdırılan (!) görevlilerin maaşına, telefona, internete, mehterana, seyislere, atlara, araç yakıtlarına, ziyafetlere, şaşaaya dönüşüp duracak…
Ana kâşaneyle de yetinilmedi, hemen yanına minik bir saray daha yapılıyor. Minik dediğim de, 250 odalı. Burada çalışacak personel sayısını kestiremiyorum; beşyüze yakın olabilir mi?
Ana kâşaneyle de yetinilmedi, hemen yanına minik bir saray daha yapılıyor. Minik dediğim de, 250 odalı. Burada çalışacak personel sayısını kestiremiyorum; beşyüze yakın olabilir mi?
Onlara ödenecek parayı da koyun üstüne…
Gitti paracıklarımız!
………………………… …..
Gitti paracıklarımız!
…………………………
Bilen bilir; bu arazinin en alımlı yerlerinden birinde sadece vekil beyefendilere açık sosyal tesisler var. İşletmesi bir şirkete aylık 14 bin lira karşılığında verilmiş. Şirket kime ait, hangi koşullar ön plana çıkarılarak verilmiş, kiralama süresi ne kadar, kiraya veren tüzel kişilik kim?
Sordular, kuru bir yanıt aldılar…
Kiraya veren bulundu…
Türkiye Büyük Millet Meclisi…
Bunun üzerine Mimarlar Odası Ankara Şubesi Başkanı Tezcan Karakuş Candan, bu konuya ilişkin üzeri gölgeli onlarca soruyu TBMM Başkanlığına sordu…
Gelen cevap hayli düşündürücü değerli okurlar.
Tezcan Karakuş Candan’a “Herhangi bir cevap veremeyiz, ticari sır” diyerek yanıt verildi, bilgi verilmedi.
Benzer bir cevabı siz alsanız ne düşünürsünüz?
………………………… ..
Ben de öyle yaptım; Atatürk’ün vasiyetini sahiplenmek amacıyla sorulan sorular ne zamandan beri ticari sır kapsamına sokuldu diye düşündüm…
İnsan, bu kiralamanın altında bir bit yeniği olduğunu düşünmeden edemiyor; hatta iyice eşeleyince altından bir çapanoğlu çıkacağına dahi inanıyor.
Hep sordum, bir kez daha soruyorum; ülkemizde hukuk yok mu; adalet söz konusu değil mi; siyasetçiler yasa tanımama imtiyazına mı sahip!?
………………………… ……
Gerçekler önümüzde…
Hak ve hukuk için sokağa çıkan yurttaşlar her defasında hüsrana uğruyorlar. Polise başuruyorlar, dikkate alınmıyorlar; yargıya başvuruyorlar sonuca ulaşamıyorlar…
Görüyorsunuz, bir sorunun yanıtı bile verilmiyor!
………………………… …..
Hukukun işlemediği ülkelerin başında geliyoruz galiba…
Hukuk işlemedi mi adalet de yerini bulmuyor.
Toplum olarak bu nedenle büyük sıkıntılar yaşıyoruz ve devlete beslediğimiz güven de giderek eriyor…
………………………… ….
AOÇ, hukukun geçerli olmadığı, hakkın verilmediği, adaletin tanınmadığı bir alan olarak kalacak mı bilemiyorum. Şayet koalisyon yoluyla AKP yeniden iktidar olursa, tamamen gidene kadar, AOÇ yasalarımızın işlemediği bir cumhuriyet (!) gibi kalacak gözüküyor!
Hukukun işlemediği ülkelerin başında geliyoruz galiba…
Hukuk işlemedi mi adalet de yerini bulmuyor.
Toplum olarak bu nedenle büyük sıkıntılar yaşıyoruz ve devlete beslediğimiz güven de giderek eriyor…
…………………………
AOÇ, hukukun geçerli olmadığı, hakkın verilmediği, adaletin tanınmadığı bir alan olarak kalacak mı bilemiyorum. Şayet koalisyon yoluyla AKP yeniden iktidar olursa, tamamen gidene kadar, AOÇ yasalarımızın işlemediği bir cumhuriyet (!) gibi kalacak gözüküyor!