Ergun KAFTANCI
ESKİDEN Yeşilcam mensubuydu, bugün değil…
Boylu boslu ve çakır gözlü olduğu için beğeniliyordu. Buna rağmen umut ettiği kadar çok filmde rol alamadı, unutulmaya yüz tuttuğunda da sinemayı bıraktı, aktörlüğünü başka alana taşıdı…
Allah kabul etsin, beş vakit namaza başladı, hacca gitti…
Bir tarikata girip girmediğini bilemiyorum; bir şeyhe mürit olup olmadığını da… Ama delikanlıyı rahat bıraktıklarını da sanmıyorum; herhangi bir tarikat kancayı takmış olabilir…
Delikanlı, seçim yaklaşırken siyasal tercihini de sergiledi ve Müslümanlar’ı ana muhalefet partisine oy vermemeye çağırdı.
Bu çağrıyı yapmaya onu kim yönlendirdi, orası meçhul; herhalde içinden gelmiş olmalı…
Uluorta yaptığı uyarısına gelince, o da şöyle:
-Hem Müslüman’ım diyorsun, hem de CHP’ye oy veriyorsun. Müslüman olan, CHP’ye oy vermez…
…………………………..
Uzun boylu yazacak değilim…
Şu kadarını söyleyim; bu delikanlı Müslümanlar’ı AKP’ye de oy vermemeye çağırmalıydı.
Şöyle demeliydi:
-Eyy Müslümanlar; yolsuzluk yapan, rüşvet yiyen, malı ailece götüren, devletin arazisini bölüşen, bölüşülmesine izin veren, ayakkabı kutularına, para sayma makinelerine, çikolata kutuları içinde verilen avantalara, dünyanın en pahalı saatlerinden birinin hediye edilmesine, debdebeye, şaşaaya, lüksün enva-ı çeşidine sarılan, yapılanlara sesini çıkarmayanlara ve kul hakkı yiyenlere de oy vermeyin. Bunların “Müslümanım” demelerine kanmayın. Zira Müslüman, bunların birini bile yapmaz, günaha girmekten korkar. AKP’ye verilecek her oy, Allah’ın yasakladıklarına ortak olmak ve günaha katılmak demektir. Bundan kaçının ve Allah’a sığının…
Demedi…
İnsanları bu şekilde uyarmadı. Onun yapmadığını ben yapıyorum ve seçmenleri, günahlara ortak olmamaları için AKP’ye oy vermemeye çağırıyorum.
* * *
YABANCI basın seçim dolayısıyla Türkiye’yi yakından izlemeye başladı. The Economist, Guardian, New York Times gibi büyük ve dünya kamuoyunu etkileyen yayın organları, özellikle Tayyip Bey’in takındığı tavrı eleştiriyor ve tehlikeli buluyor…
Bu yayın organlarına göre Türkiye bir yol ayrımında. Sandıktan çıkacak sonuç, yol ayrımının gerçekleşip gerçekleşmeyeceğini gösterecek. Şayet oy dağılımı bölünmeye hız kazandırırsa, ülkenin ana damarı zedelenecek. Yabancı basın, ağırlıklı olarak işte bu olasılığın üzerinde duruyor…
Economist’e göre dış politika bir kibir felaketi, ekonomi yavaşladı, durgunluğa girdi, işsizlik arttı, büyük bir yenilgi yaşanıyor.
Bu İngiliz dergisi, çözüm sürecine de değiniyor ve barış konusunun bıçak sırtında olduğunu vurguluyor…
…………………………
Guardian ve New York Times gazetelerinde yer alan değerlendirmeler de Economist’in değerlendirmesinden pek farklı değil.
Hepsi Erdoğan’ın, ekonomik kalkınma denildiğinde inşaat sektörünü canlı tutmak diye anladığını söylüyor.
Bu anlayışın zafiyet ve kişiyi de ekonomi bilgisinden yoksun gösterdiğini de ekliyorlar.
Yabancı basının ortak noktası şöyle; Erdoğan, bir başına şekillendirdiği dış politikada Batı karşıtlığının giderek artırdı, mezhepsel ve milliyetçi duygulara oynamayı sürdürdü.
…………………………
Değerlendirmelerin ortaya çıkan sonucu hiç de iyi değil. Özeti de şöyle:
–Erdoğan’ın güçlü başkanlık planları tedirgin edici. Gücünü kontrol edebilecek mekanizmaları ortadan kaldırdı. Yaklaşımı çoğunlukçu ve ayrıştırıcı. […] Kendisini eleştirenleri eziyor. Eleştiride bulunan gazetelere vergi cezaları getiriliyor, köşe yazarları işten kovuluyor. Türkiye, geçen yıl 40 gazeteci salıverilene kadar, dünyada en fazla tutuklu gazetecinin olduğu ülkeydi. Öyle anlaşılıyor ki Erdoğan sadece ülkesinde değil dış dünyada da dışlanmış durumda.
* * *
HAK arayan otomotiv sektöründe çalışan işçilerin grevine hükümetin terör eylemi olarak baktığı ortaya çıktı. Bursa’da savcılık, işçiler hakkında terör suçlaması yaptı…
Emniyete çağrılan işçilere değişik sorular sorularak eylemin terör amaçlı yapılıp yapılmadığı saptanmaya çalışıldı…
Soruşturma sonrası bakalım ne karar çıkacak; polis eylemde terörist amaç ve kalıntı bulursa savcılık iddianame hazırlayarak eylemi yargıya taşıyacak…
……………………….
Değerli okurlar, konuya ilişkin fazla bir şey söylemek istemiyorum. Yalnız şu kadarını ifade edeyim, iktidar, kendisine karşı olan kitleyi büyütmekle meşgul.
Bu da görülmüş şey değil…
Durumu, Nasreddin Hoca‘nın bindiği dalı kesmesine benzetiyorum…
Ya da acemi bir herifin kurcalarken silahı kendi ayağına sıkmasına…
………………………..
Dün gece televizyonda en veciz sözü CHP’li Mehmet Bekâroğlu söyledi:
-Bunlar iyice azıttı!
* * *
SARAY‘da altın klozet var mı, yok mu tartışması bizim dışımızda…
Yalnız herkes gibi ben de Tayyip Bey‘in oturduğu koltuğun altın varakla kaplı olduğunu gördüm.
Yok canım, saraya gitmiş değilim…
TRT1‘de yayınlanan ve üç gazetecinin sorularını yanıtlayan muhteremin altındaki koltuk öyleydi; altın varakla kaplı, onu gördüm!
* * *
DERKENAR: İstanbul Büyükşehir Belediyesi, Reza Zarrab adındaki acem gencin Boğaz’ın kıyısındaki yalısında yaptırdığı kaçak inşaatı görmez, Beşiktaş Kulübümüzün işaret kulesinde 40 santim fazlalığı görür. Bunun için stadın inşaatı mühürlenir mi? 40 santimi tıraşla dersin, olur biter. Asıl gerekçe ne biliyor musunuz; Çarşı Grubu’nun Gezi olaylarına katılmış olması. Yani intikam! O olaylara Fenerbahçeliler, Galatsaraylılara, hatta Trabzonsporlular katılmadı mı? Bu ne kin be birader, bu ne seviyesizlik…