Ergun KAFTANCI
EKRANDA üç konuşmacı; anladığım kadarıyla üçü de AKP’ye diş bileyenlerden. “AKP’nin Reza Zarrab ile ilişkisi var mı, yok mu” diye tartışıyorlar.
Program boyu neler söylediklerini nakledecek değilim.
Üçünün de görüşü aşağı yukarı aynı; taraflar arasında ilişki olduğunda buluşuyorlar…
AKP’nin Zarrab ile ilişkisi olduğu kanısında değilim; ama bu acem genciyle ilişkisi olan AKP’liler bulunabilir.
AKP’nin Zarrab ile ilişkisi olduğu kanısında değilim; ama bu acem genciyle ilişkisi olan AKP’liler bulunabilir.
Nitekim geçmişte vardı, bugün neden olmasın…
Bugün de vardır, yarın da olacaktır…
Reza Zarrab karapara aklıyorsa, İran devletiyle parasal ilişki içerisindeyse, Tahran Yönetimi’nin Türkiye’deki tahsildarı konumundaysa elbet de parayla oynayacaktır ve bu oyunun kilitlendiği yerde -yine geçmişte olduğu gibi- yığınla kocakafaya sığınıp işlerini yürütmeye çalışacaktır…
Bunu nasıl sağlayacaktır?
Yine geçmişte gördük, parayla, yani rüşvet dağıtarak…
AKP’de rüşvet almaya teşne isimler her zaman ortaya çıkabilir. Dört eski bakanın, istifaya kadar gitmelerine neden olan rüşvete dayalı ilişkilerin ta göbeğinde olacakları hiç aklınıza gelmiş miydi…
Ortaya çıkan 17-25 Aralık yolsuzluk ve rüşvet olayını hatırlayın; yolsuzluk ve rüşvet mekanizmasının nasıl işletildiğini ve dişlileri arasına kimleri aldığını da gördük. Böyle bir oyun, AKP yeniden iktidar olduğu takdirde her zaman
tezgâhlanabilir.
Zira yolsuzluk ve rüşvet bu siyasal yapının fıtratında var!
Olmasaydı 17-25 Aralık yaşanır mıydı!?
……………………… ……..
………………………
Reza Zarrab‘ın, yaptı gibi görünen mücevherat ihracaatı, İran’a ait paranın transferi diye iddia ediliyor. Eğer öyleyse o zaman Reza Zarrab‘ın Tahran Yönetiminin Türkiye’de kullandığı mutemet bir aracı olduğu ortaya çıkıyor.
Neresinden bakarsanız bakınız, gıllı gıcık bir ihracaat olayı…
……………………… ……
TİM tarafından ödüle layık görülen bu acem gencine plaketi iki AKP’li bakan birlikte verdi, dolayısıyla aynı fotoğraf karesi içinde yer aldılar. Durum ortaya çıkıp tepki toplayınca da ne diyeceklerini şaşırdılar…
“Bilmiyorduk…” dediler…
Bu beyan ne Bakan Nihat Zeybekçi‘yi kurtardı ne Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş‘u…
Diyelim ki bilmiyorlardı; sahneye geldiklerinde yapılan anonsu da mı duymadılar? Varsayalım ki onu da duymadılar, Reza Zarrab gelince kimin geldiğini ve kime plaket vereceklerini de mi fark etmediler?
Elbet de fark ettiler ama ödülü vermenin herhangi bir sakıncası olacağını düşünemediler.
Bunu düşünemeyen, ülkenin hangi sorununu çözmeyi düşünebilir ki…
………………………… …
Ben Zeybekçi‘nin ya da Kurtulmuş‘un yerinde olsaydım, Reza Zarrab adını duyduğumda ya da adamın yüzünü gördüğümde TİM Başkanı’na döner “Bu ödülü siz verin, bir daha da bizi şaibeli işlere ve kişilere âlet etmeye kalkmayın” der ve oradan ayrılırdım.
Tepki aldığımda kıvıracağıma o an kıvırır ve siyasal ahlâka örnek teşkil edecek tavrı takınırdım.
………………………… …..
Şu sahne bile insana AKP’nin fıtratında olanları hatırlatıyor.
* * *
SİYASETİN garip cilvesi işte…
“Anayasayı tanımıyorum” diyen ağız bile “….herkesin insan haklarından ve temel hürriyetlerden yararlanması ülküsünden ve anayasaya sadakatten ayrılmayacağıma…”diyerek yemini okudu ve “Büyük Türk Milleti” önünde namusu ve şerefi üzerine andiçti.
Bakalım bu yemine kimler nereye kadar ve ne zamana kadar uyacak!?
………………………… ..
Bunu neden sorduğuma gelince…
Önümüzde aksine örnekler var…
Geçmişteki AKP, hukukun üstünlüğünü tanımayan, kendi hukukunun üstünlüğünü ağır baskı aracı haline getiren, adalet anlayışından yoksun, toplumsal huzur ve refahın yerine yandaşın huzur ve refahını öne çıkaran, anayasayı beğenmeyen ve hükümlerine uymayan, demokratik ve laik cumhuriyet yerine Osmanlı’yı ve hanedan anlayışını ikame etmeye kalkan, Atatürk ilke ve inkılaplarına dil uzatan bir siyasal yapıydı.
Bakalım yeni AKP’li parlamenterler, ettikleri yemine mi, yoksa AKP’nin geride kalması gereken çarpık geçmişine mi itaat edecekler göreceğiz!
—————————— ——————–