Ergun KAFTANCI
İKİNCİ kez aday olması ve Cumhurbaşkanı seçilmesi, kurucusu olduğu parti tarafından engellenmedi mi?
Yeniden aktif siyasete başlamaması ve AKP Genel Başkanlığı‘na
seçilmemesi için görevini tamamlaması beklenmeden derhal kongreye gidilmedi mi!?
Başbakanlığı konuşulurken kaşla göz arasında siyaset ringinden aşağı itilmedi mi!?
Bunları kim yaptı?
Kadîm dostu ve arkadaşları!
………………………… ….
Son görüşmeleri üç ay önce oldu…
Siyaset ringinden itilen Abdullah Gül ile AKP’nin hâkim-i mutlakı Tayyip Erdoğan daha önce iki kez ve kısaca görüşmüşlerdi. O görüşmeler, AKP Genel Başkanlığı’na Ahmet Davudoğlu‘nun alelacele atanması sürecinde yaşandı…
…………………………
Bu son görüşme tam elli dakika sürdü…
11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ile 12. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, rahmete kavuşan 9. Cumhurbaşkanımız Süleyman Demirel‘in cenaze töreninden sonra bir araya geldi. Aracı da, aktif siyasal hayatının son demlerini yaşayan Cemil Çiçek‘ti…
Ne konuştular, nasıl bir görüş alışverişi yaptılar bilinmiyor…
Açıklama da yapılmadı; Çiçek malûm, ketum bir siyasetçi, konuşur ama söylenmemesi gerekenleri de hıfzeder, açıklamaz…
Bu görüşmede konuşulanları da saklamakta titiz davrandı. Ancak sızan bazı bilgiler var. Buluşmada görüşülen üç konu olduğu söyleniyor. Biri koalisyon, ikincisi erken seçim, üçüncüsü AKP’nin durumu…
Son görüşmeleri üç ay önce oldu…
Siyaset ringinden itilen Abdullah Gül ile AKP’nin hâkim-i mutlakı Tayyip Erdoğan daha önce iki kez ve kısaca görüşmüşlerdi. O görüşmeler, AKP Genel Başkanlığı’na Ahmet Davudoğlu‘nun alelacele atanması sürecinde yaşandı…
…………………………
Bu son görüşme tam elli dakika sürdü…
11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ile 12. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, rahmete kavuşan 9. Cumhurbaşkanımız Süleyman Demirel‘in cenaze töreninden sonra bir araya geldi. Aracı da, aktif siyasal hayatının son demlerini yaşayan Cemil Çiçek‘ti…
Ne konuştular, nasıl bir görüş alışverişi yaptılar bilinmiyor…
Açıklama da yapılmadı; Çiçek malûm, ketum bir siyasetçi, konuşur ama söylenmemesi gerekenleri de hıfzeder, açıklamaz…
Bu görüşmede konuşulanları da saklamakta titiz davrandı. Ancak sızan bazı bilgiler var. Buluşmada görüşülen üç konu olduğu söyleniyor. Biri koalisyon, ikincisi erken seçim, üçüncüsü AKP’nin durumu…
Bu sıralama doğruysa ilk iki konuda görüş alışverişi normal bulunabilir. AKP ile ilgilenmek konusuna gelince; bu konuya müdahil olmak Abdullah Gül‘ün hakkı ama tarafsızlık ilkesine bağlı olması gereken Tayyip Erdoğan‘ın hakkı değil!
Nedeni de ortada…
Partilere eşit mesafede durması gereken Cumhurbaşkanı içinden çıkıp geldiği siyasal yapıyı hâlâ yönetmek ve yönlendirmek istiyorsa o takdirde tarafsızlığını yitirmiş kabul edilir.
Tayyip Bey bugün o noktada…
“Meydanlara çıkıp konuşmak benim en tabii hakkım” diyor…
Doğrudur, hakkıdır…
Ama muhalefete çatmak, seçmene “Yüreğimde bir aslan yatıyor” dedikten sonra 400 vekil istiyorum dayatması yapmak, evlâtlarının yönettiği vakfı bütün vakıfların önüne çıkarmak, iktidardayken slogan haline getirdiği toplu açılışlara katılmak ve o vesileyle düzenlenen siyasal içerikli mitinglerde Kuran’ımızı dahi siyasal malzeme haline getirmeye kalkışmak, herhalde hakkı değildir…
Bunlar, Erdoğan’ın işlediği anayasal suçlardır…
Karşılığı nedir, onu hukukçular düşünecek!
………………………… ..
Koalisyon hükümeti kurma görevi önce AKP’ye düşüyor…
O kuramadı diyelim; sırada ki geliyor yani CHP…
O da kuramazsa kurma görevi öteki partilere verilebilir…
Meclis’e girmiş dört parti de seçmen tarafından koalisyon kurmakla görevlendirilmiştir. Bu görevden kaçmak, gündeme yeni bir seçimi taşır. Yeni seçimin sonucu önümüze daha değişik bir tabloyu seriverir…
…………………….. ……
“Son çözüm, erken seçim” diyorlar…
Ancak erken seçim, zaman kaybına neden olur.
Türkiye’nin yeni bir seçimin sonucunu bekleme lüksü yok…
Ekonomide alarm zilleri çalıyor. Halk perişan, işsiz sayısı tırmanıyor. Asgari ücret, çalışana yetmez oldu; emekliler zor durumda, açlık ve yoksulluk sınırları durdukları yerde durmuyor. Esnaf, işçi, memur, çiftçi yoklukla kucak kucağa…
Mutfaklar yangın yeri, çarşı-pazar erişilemeyen gezegen gibi…
Önümüzdeki günlerde yüz küsur milyar borç ödememiz var. Yunanistan’a benzedik, para yok; sıcak para gelirse borç ödemesinde biraz olsun rahatlamamız söz konusu olabilir…
Dış politika da, sallapati işlerimizin başında geliyor.
Dostumuz kalmadı…
Başka ülkeler yaşadığımız kırılmalara hayret ve dehşet içerisinde bakıyor. Başkanlık, pardon tek adamlık hevesimiz deşifre oldu. Sonunda, akamete uğrayarak ironik malzeme haline geldi. Dolayısıyla Erdoğan, uluslararası camiada maalesef her gün bir parça daha itibar yitiriyor…
Ortadoğu’ya lider olacağız derken, zerre kadar saygınlığımızın kalmadığını gördük. Durumu Katar ile idare etmeye çalışıyoruz… Ülkede birçok konu, tamir edilmeyi bekliyor. Erken seçime gidilirse tamirat süreci daha da uzayabilir…
………………………… .
Ortam böyleyken Tayyip Erdoğan‘ın Cumhurbaşkanı olarak koalisyon konusuna bulaşması ve etkili olmaya çalışması da külliyen yanlış. Hakkı da değil, görevi de…
Görevi şimdilik hükümeti kuracak olanı atamak; o olmazsa bir diğerini göreve çağırmak… Partilere,“Neden ortak olmuyorsunuz” filan diye sorması ve tarafları yönlendirmesi de anayasal değil!.
O tür tavırlar ancak tek adamlık sisteminde olabilir; anayasamızda Cumhurbaşkanı’na böyle bir görev de verilmemiştir.
………………………… .
MHP için kilit parti diyorlar…
Yanlış; MHP, koalisyonu kilitleyen parti değildir. İlkelerinden ödün vermeden kilidi açacak partidir. Ondan ödün beklenemez! Bu görevi yani koalisyon hükümeti kurulmasını üstlenecek en son partidir MHP; önce ilkelerini kabul edeceksiniz, sonra ortaklığını isteyeceksiniz.
Diğer üç parti uzlaşmayı beceremiyorsa MHP’den ilkelerini çiğneyip koalisyon kuruluşuna katılmasını istemek, ironi dolu bir siyasal tavır değil midir?
MHP’yi ilkelerine sarılmış olmakla ve koalisyondan kaçmakla eleştiren, kabadayılık yapar, ilkelerini çiğner ve ülkeyi hükümetsiz bırakmaz…
İyi biline; MHP, kabadayılık olsun diye ilkelerini çiğnemez!