
Ergun KAFTANCI
GENÇ yaşından itibaren etrafındaki herkesin “Baba” diye sahiplendiği bir insanın, hayata veda edene kadar geniş kitleler nazarında bu sıfatı taşıması ne kadar köklü bir ihtiramla ve sevgiyle kucaklandığını göstermektedir.
………………………..
Milletimizin büyük kısmı, sabaha karşı hayata veda eden dokuzuncu
Cumhurbaşkanımız Süleyman Demirel‘i hep “Baba” olarak gördü ve sevdi…
DSİ’de çalışırken de mesai arkadaşları, konuşmaları, sevecenliği, iyi yüreği, milli duyguları, yardımseverliği ve hoşgörüsü öne çıkan mühendis Süleyman Demirel’e tereddüt etmeden “Baba” diye hitap etmeye başladı…
………………………..
Bir Güneydoğu gezisinde yanında bulunan birkaç gazeteciden biriydim. Karayoluyla Hakkari’ye gidiyorduk. Bir vadiye gelindiğinde konvoy durdu, Demirel ve yanındakiler indi, biz de indik, yanına gittik..
Kanyonu andıran bir derinlikte sondaj cihazları kurulmuştu, işçiler harıl harıl çalışıyordu. Kimse kafasını kaldırıp yukarı bakmıyordu. MTA’nın aracından inen bir mühendis bilgi vermeye başladı…
“Bu alanda doğalgaz ve petrol aranıyor Sayın Başbakanım…” demiş, hayli sevindirici bilgi vermişti.
Demirel bilgi aldıktan sonra işçileri selâmlamak istedi, mühendis telsizle işçilere “Sayın Başbakanımız sizi izliyor, başarılar diliyor, hepinizi kucaklıyor” deyince bütün başlar yukarı kalktı ve işçiler bir ağızdan “Baba hoşgeldin”diye bağırdı…
Demirel duygu adamıydı, gözleri nemlendi, hemen güneş gözlüğünü takarak gözyaşlarını saklamaya çalıştı…
…………………………
Bir başka sefer Van‘a giderken de yanındaki gazetecilerden biriydim. ..
Karayolunu tercih etmişti…
Gazeteciler araçlara paylaştırıldı, vilayete ait bir araca da ben, Cumhuriyet‘ten Alaeddin Bilgi ve iki genç gazeteci sığıştık. Önde oturuyordum; yol tozluydu, konvoy hızlı gidiyor ama zaman zaman durmak zorunda kalıyorduk.
Birden konvoy durdu, aracımız öndekine hızla vurdu; o araçta Bakan Seyfi Öztürk varmış, ona ve yanındakilere bir şey olmadı, kafamda ve çenemde yarılmalar oldu. Hemen araçtan çıkarıldık, yere yatırıldık; Alaeddin de yaralanmıştı.
Koşuştular, Demirel’e geliyor diyerek yol açtılar. Süleyman Bey bizi öyle görünce ağlamaklı oldu, konvoyun devam etmesini istedi, bir araçla bizi Van Devlet hastanesine kadar getirdi, göz hekimi olan başhekime “Akşama beraber olmamız lazım doktor, ona göre tedavi etsin arkadaşlar “ dedi.
İki aracın bırakılmasını istedi, konvoya yetişmek üzere yola çıktı.
Akşam yemeğine sargılar içinde katılmak zorunda kaldık. Yemeğin sonuna kadar Demirel ve merhume eşiNazmiye Hanımefendi sormadılarsa beş altı kez hatırımızı sordular…
Tam bir babaydı; çocuğu olmadığı halde çocuk ve insan sevgisi onu değme babadan daha baba yapmıştı…
……………………..
Bugün nerede Demirel gibi siyasetçi…
Baba olanlar var ama babalıkları kendi evlâtlarına…
………………………..
Geniş kültürü, müthiş hafızası, mükemmel hitabeti onu örnek ve lider siyasetçi yapmıştır…
Prompter denilen ve bugün sıkça kullanılan cihaza bakarak konuşanlar, ona kim bilir ne kadar imrenmektedir…
………………………..
Değerli okurlar; hayata veda eden 9’uncu Cumhurbaşkanımız Süleyman Demirel‘i herkes, siyasal yanı ve yaşadığı siyasal olayları ele alarak anlatmaya çalışacak…
Buna hiç gerek duymadım…
Demirel, Cumhuriyet tarihine meziyetleriyle ve başarılarıyla geçmiş bir şahsiyettir. Hem siyasetçi, hem devlet adamı, hem de halktan biri olmayı başarmış bir değerdir. O, siyasal olaylardan çok, kişiliğiyle anlatılmalıdır…
Şu anlattığım, basit gibi görünen iki anı dahi onun ne büyük ve ibret alınacak, hatta idol sayılacak bir milli akıl ve vicdan olduğunu göstermeye yetmektedir.
………………………..
Çok üzgünüm, çok… Cenab-ı Allah‘tan bu müstesna insana rahmet diliyor, milletimize sabır niyaz ediyorum. Kabri nur, mekânı cennet olsun.