
Ergun KAFTANCI
ULUSLARARASI her zeminde biz de varız…
Mesela Bijan…
O da neymiş demeyin; Bijan dünyanın en büyük erkek giyim markası. Bugün dünyanın dört bir yanında şık ve zengin erkeklerin her türlü giysi ihtiyacını karşılıyor…
Amcazadem Halûk, uzun yıllar Amerika’da yaşadı; ülkenin günün her saatinde tıklım tıklım olan mağazalarından birinin Bijan mağazası olduğunu söylemişti…
Bijan‘ın birkaç özelliğinden biri, hazır giyimin yanı sıra ısmarlama elbiseler de üretmesi. İkinci bir özelliği daha var, satılan her elbisenin çok pahalı olması ve kopyasının olmaması. Öyle sıradan biri, Bijan’ın önünden geçebilir ama içeri giremez. Girse de pahalılıktan, kıçına baka baka kaçar…
Yani bir şey alamaz!
…………………………
Bijan bir acemin adı; Bijan Pakzad, 1976 yılında Amerika’ya gelmiş epey mücadeleden sonra adını taşıdığı firmayı aranan marka haline getirmiş bir İranlı…
İyi bilmiyorum ama hafızamda, bu acemin tasarımcı olduğu kalmış…
Bijan, mesleğini titizlikle yaptığı için basamakları hızla çıkmış, zirveye ulaşmış bir girişimci…
“Bijan’dan bahsetmenin yeri mi, zamanı mı arkadaş” diyecek ve yeni hükumetin kurulmasında henüz bir arpa boyu yol alınmamış olduğunu hatırlatarak “Bijan’ı bırak da sadede gel” uyarısında bulunacaksınız…
Sadede geleceğim ama önce Bijan‘dan neden bahsettiğimi söyleyim; Türkiye cumhurunun başıRecep Tayyip Erdoğan, ticaretten siyasete geçtikten sonra Mahmutpaşa’dan giyinmeyi bıraktı, bir kadim dostuna ait markadan giyinmeye başladı. Söylentiye göre Beştepe’deki saraya taşındıktan itibaren de Bijan’dan giyinmeyi seçti…
Anlayacağınız Tayyip Bey, Bijan’dan yani dünyanın en pahalı markasından giyinen devlet başkanlarından biridir değerli okurlar…
Bunu neden vurguladığıma gelince; bu gelişmeye ilişkin söylentiyi yeni duydum, halkımız da öğrensin istedim…
…………………………
Herhangi bir koalisyon hükûmetinin oluşması için Ahmet Davudoğlu‘nun yerine neden Recep Tayyip Erdoğan ağırlığını koymaya kalkıyor…
Davudoğlu Hükûmeti istifa etti; yenisi kurulana kadar eski hükûmetin göreve devam etmesi bir siyasal gelenek olduğuna ve bu görev yeniden Davudoğlu’na verildiğine göre, Erdoğan’ın son nokta konuncaya kadar aradan çekilmiş olması gerekmez miydi!
Tekrar sadrazamlık görevini üstlenen Ahmet Bey ikinci hükûmetini kuramazsa emaneti Tayyip Bey’e iade edecek; cumhurun başı da görevi bu defa en çok oy almış ikinci partinin liderine önerecek…
Prosedür böyle…
…………………………
Yeni bir hükûmet kurulması konusu, bu prosedüre göre sürüp gider, bir noktada da sonlanır!
Bu prosedürün içerisinde cumhurbaşkanının görevi vardır ama o dahi sınırlıdır. Ne var ki Tayyip Bey, propaganda sürecinde yüklendiği rolün benzerini, hükûmet kuruluşu aşamasında da kullanmak niyetinde olduğunu gösteriyor; yine anayasada yeri olmayan parti yandaşlığı kavramının peşine takılıyor…
Muhteremin zihnine ve gönlüne çöreklenmiş olan “Tek adam olmak” düşüncesinden ve hevesinden öyle anlaşılıyor ki kolay kolay kurtulması zor, hatta hiç ihtimal yok!
…………………………
Yerli giyim markasından acem giyim markasına kolayca geçebilen biri, tek adam olmakhevesinden, cumhurun başı olmaya da aynı rahatlık içerisinde geçmeyi bilmeliydi.
Cumhurbaşkanı’nı anayasa ve yasalar çerçevesine neyin, nasıl çekip oturtacağını düşünmek lâzım. Bunun için de partilerin, Anayasa Hukuku Profesörü Necmi Yüzbaşıoğlu‘nun da ifade ettiği gibi, bir araya gelerek ve yeni hükûmetin kurulmasını beklemeden anayasanın 103, 104 ve 105’inci maddelerini değiştirmeleri, bunu yapmak suretiyle de Tayyip Bey’i sadece anayasal yetkileriyle baş başa bırakmaları gerekiyor…