Ergun KAFTANCI
BÖYLE devam edemeyiz başlıklı dünkü yazımda ne demiştim…
Demiştim ki:
“ISİD’in üzerine gitsek bir türlü, PKK’nın üzerine gitsek bir türlü…
Birinin üzerine gitmemiz Türkiye’ye daha büyük husumet beslenmesine yol açabilir…
O halde?
Çözüm süreci filan boş…
Türkiye Cumhuriyeti Devleti, bütün gücüyle bu silahlı çetelere karşılık vermeli ve hepsini tenkil etmeli. Öncelikle de istihbarat birimlerimizden başlayarak bütün devlet mekanizması yenilenmelidir…
Eyyamcılıktan ve iktidarın sultasından kurtulamadığımız sürece ne terörün üstesinden gelebiliriz, ne büyük ülke olabiliriz…”
“ISİD’in üzerine gitsek bir türlü, PKK’nın üzerine gitsek bir türlü…
Birinin üzerine gitmemiz Türkiye’ye daha büyük husumet beslenmesine yol açabilir…
O halde?
Çözüm süreci filan boş…
Türkiye Cumhuriyeti Devleti, bütün gücüyle bu silahlı çetelere karşılık vermeli ve hepsini tenkil etmeli. Öncelikle de istihbarat birimlerimizden başlayarak bütün devlet mekanizması yenilenmelidir…
Eyyamcılıktan ve iktidarın sultasından kurtulamadığımız sürece ne terörün üstesinden gelebiliriz, ne büyük ülke olabiliriz…”
………………………… …..
Nihayet yaniii…
Terörü okşamaktan vazgeçtik, üzerine gidiyoruz.
Silahlı kuvvetlerimiz ve emniyet güçlerimiz içeride ve dışarıda operasyon üstüne operasyon yapıyor…
Terörle bizi kıskaca almak istediklerini sonunda farkettik…
Günaydın!
………………………… ….
Üç terörist çeteyi, yani IŞİD, PKK ve DHKP-C‘yi geç de olsa anlayacakları dil olan silahla yok etmekte çok kararlı olduğumuzu gösteriyoruz. Bu kararlılığımızdan, siyasal hesaplar ya da bazı nedenler
yüzünden asla vazgeçmemeliyiz…
Tayyip Bey’in istihbaratçılarla birlikte montajladığı “Teröristle müzakere süreci” artık geride kaldı; gün her nevi terörle mücadale günü!
………………………… ……..
Terör elbet de bir çırpıda bitirilemez…
Zaman ister, sabır ister, yürek ister, akıl ister…
Bu çetelerin içimizde kemikleşmesine uzun süre imkân tanımasaydık Türkiye herhalde bu zor günlere gelmezdi.
Öyle mi hacı, öyle mi badem bıyıklı kardeşim!?
………………………… ………
PKK‘yı muhatap aldık, İmralı ve Kandil‘deki katilleri ve bunların siyasal zemindeki sözcülerini adam yerine koyduk, hepsini Kürt kökenli yurttaşlarımızın, öyle olmadıkları halde temsilcileri saydık…
Esad devrilsin diye Suriye’deki terör çetelerini manevi evlât telâkki edip okşadık, besledik, “Yürü, kim tutar seni” dedik…
Eyyamcılığımız yüzünden DHKP-C hücrelerinin üzerindeki dikkatimizi dağıttık…
Böyle olunca üçü de ayrı ayrı, bıçağı boğazımıza dayamaya kalkıştı…
………………………… ……..
Şimdi yok edilmeleri süreci yaşanıyor…
Operasyonlar sürecek, terör çetelerinin mensupları tamamen ortadan kaldırılacaktır. Bu konuda inşallah geri adım atılmayacak diye düşünüyoruz.
………………………… ……..
-Maalesef güvenlik zafiyetimiz var…
Tayyip Bey böyle buyuruyor…
Duyan da, bu zafiyetin yeni ortaya çıktığını sanacak…
Oysa Başbakanlığı döneminde, devletin emniyet dahil pek çok kurumunu paralel devlet olmasına ses çıkarmadığı cemaate bırakan kendisiydi. Ayran içip Fethullah Gülen ile ayrı düştükten itibaren tarafların ortak eseri olan zafiyet de su yüzüne çıktı…
“Zafiyetimiz var” buyruğu, malûmun ilâmı değil midir?
İlâm buysa mahkûm edilen faili kim!?
……………………. …………
Terörü önlemekten ziyade, AKP ile Tayyip Bey‘in protesto edilmelerini engellemek için çıkarılanİç Güvenlik Yasası, bugüne kadar doğru dürüst uygulanmadı…
Hak arayan emekli, memur, işçi, öğrenci gösterilerini bu yasayla ve de kırıp dökmeden, biber gazı ve tazyikli su kullanmadan engellemeleri mümkündü, beceremediler; üzerine makul şüphe gibi hakkı ve hukuku zorlayan yöntemi de eklediler ama yine olmadı, havlu attılar…
Gördük, yüzleri kırmızı bezlerle sarılı, ellerinde otomatik silahlar bulunan
teröristler, İstanbul’un göbeğinde yürüyüş yaptı. Türkiye’yi Irak’a, Suriye’ye, Mısır’a, Yemen’e çevirdiler.
Kimsenin kılı kıpırdamadı; ne emniyet, ne ordu, ne MİT, ne yargı, ne hükümet, ne külliye ses çıkardı; kimse “Ne oluyoruz” diye düşünmedi, bağırmadı…
Şimdi kalkıyoruz, “Güvenlik zafiyetimiz var” diyoruz…
O zafiyet millete ait değil, “Benim de gönlümde yatan parti var” imasında bulunanın iktidarına ait!
Terzisi Tayyip Bey olan bu elbise, başka hangi siyasal yapının sırtına geçirilebilir ki…
……………………. ………….
Operasyonları kastederek “İlk adım kararlı bir şekilde atıldı” diyor…
İtirafa bakın…
Evet, ilk adım….
Bu adım vaktiyle, müzakere yerine mücadele için atılsaydı ve Suriye gibi içi kof bir ülkenin şekillendirilmesine bulaşılmasaydı bugün Türkiye’nin iklimi kandan, gözyaşından ve barut kokusundan uzak olurdu…
………………………… …..
…………………………
Başbakan Davudoğlu’nun emekliye sevkedilen baş danışmanı Bay Etyen Mahçupyan, “Maalesef güvenlik zafiyetimiz var” diyen zatı eleştirmenin ve kızgınlık göstermenin seviyesizlik olduğunu hâlâ savunacak mı?
Şimdilik tek merakım bu…
Şunu da eklemeden geçemeyeceğim; Bay Mahçupyan yabancı basının değerlendirmelerini de izlesin. Türkiye’yi bugünlere getirenin kim olduğunu bir de onlardan öğrensin!
………………………… …..
Teröre karşı yeni bir süreci yaşıyoruz.
Sadece silahlı operasyonlar yeterli olmayabilir. Örgütlerin hücrelerini de ortadan kaldırmak lâzım. Uyur gözükenleri yakalarından tutup etkisiz hale getirmeliyiz.
Sadece silahlı operasyonlar yeterli olmayabilir. Örgütlerin hücrelerini de ortadan kaldırmak lâzım. Uyur gözükenleri yakalarından tutup etkisiz hale getirmeliyiz.
Terörle mücadele değişik alanlarda ve şekillerde yapılmalıdır ki etkili olsun!