
BURAK KILIÇASLAN
Elimde bir kitap var.
Togan Yayınları sahibi, kıymetli yazar İsmail Arlı’ya ait olan bu eserin adı, “ Öcalan’ı Asmayanlar.”
Yaklaşık on beş alt başlıktan oluşan kitapta, Osmanlı Devleti ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti arasında çok güzel karşılaştırmalar yapılmaktadır.
Osmanlı Devleti’nin çöküşünü İslam’dan uzaklaşmaya bağlayanların aksine, yazar bu konuya akılcı bir yaklaşım yaparak, şunları söylemektedir:
“ Avrupa, bilim ve teknolojide ilerlerken, Osmanlı bu gelişime ayak uyduramadığı ve akılcılığı terk etmesi nedeniyle kendi felaketini hazırlamıştır.
Akılcılığın yoksun bırakıldığı her toplum, cehaletin soğuk yüzünün mutlaka acısını çekecektir.”
Ayrıca, yazar “ Türkiye Cumhuriyeti Devleti, Osmanlı’nın yıkıldığı topraklar üzerinde kurulmuş ve Göktürklerden sonra isminde “ Türk” kelimesi geçen 3. Türk devletidir” bilgisini düşerek, önemli bir konuya değinmektedir.
AKP hükümetinin, Türkiye Cumhuriyeti Devleti ve kuruluş felsefesi ile hesaplaşmasını, kısacası kültürel kodlarımızla oynayarak, toplumun milli ve manevi temellerine dinamit koymasını, bunun neticesinde sessiz bir şekilde karşı devrime imza atmasını, yazar şu sözler ile eleştirmektedir:
“ AKP, Menderesle beraber başlayan karşı devrimin son temsilcisidir. İktidara geldiğinde yolsuzlukla, yasaklarla mücadele edeceğini vaad ettiği halde gelinen nokta ortadadır. Ülkemiz AKP iktidarında yolsuzluğa dibine kadar batmış yasakların ülkesi olmuştur.
AKP, Cumhuriyet döneminde yozlaşan İslamcılığın 21. Yüzyıldaki temsilcisidir.
AKP, kendisinden önceki milli görüş partilerinden farklı olduğunu söyleyerek yola çıkmıştır. Bunun nedeni açıktır:
Yıllardır rejimle kavgalarının kendilerine fayda getirmediğini görerek, rejimi içeriden değiştirmeyi hedeflemiştir. Bunun En uygun örneği Recep Tayyip Erdoğan’ın, her konuşmasında “Milli görüş gömleğini çıkardım” diyerek halkın üzerinde ben artık eskisi gibi biri değilim imajını yaratmaya çalışmasıdır. Bu sayede halkı, AKP’nin ideoloji partisi değil, bir kitle partisi olduğuna inandırmaya çalışmıştır.
“ Ben değiştim” politikası, AKP’nin girdiği ilk genel seçimde işe yarayıp ezici bir çoğunlukla iktidara gelmesini sağlamıştır. Yani, sisteme ayak uydurarak rejimi içerden yıkma politikası ilk meyvesini vererek, başarıyla sağlanmıştır.
Bir lokma, bir hırka felsefesiyle siyasete girenler, sisteme uyum sağlayarak zenginleşmiştir. Servetlerine servet kattıkça da özlerinden açık bir biçimde kopmuşlardır.”
“ Osmanlı’nın da Yıkılışı İhtişamlı Olmuştu” başlığı altında ise, asgari ücret ve saray konusu, mantık çerçevesinde işlenerek, düşün(e)meyenleri düşünmeye sevk etmiştir:
“ Bunun adı milletçe cinnet geçirmek midir bilinmez ama asgari ücretin bin TL bile olmadığı bir ülkede oda sayısı asgari ücretten fazla bir sarayı övmek, en önce vicdan hesabı yapılmasını gerektirmektedir.
On yedi milyon yoksulun yaşadığı, beş milyon kişinin asgari ücretle geçinmeye çalıştığı bir ülkede bin yüz elli odalı saray için “ devletin itibarı” denilmesi iktidarın da cinnet geçirdiğinin delilidir.
Bilhassa tek odalı gecekonduda oturan vatandaşın yapılanı övüp “ Benim devletimin bin yüz elli odalı sarayı var” diyerek iktidar karşıtlarına hava atması, ayrıca düşündürücüdür.
Ayrıca bu film ilk kez izlenmemektedir. Aynı film Osmanlı zamanında da görülmüştür. Aktörlerin farklı, konusunun aynı olduğu filmin adı, lüks hastalığıdır. Oysa tarih bize her zaman göstermiştir ki bir ülkede binaların ihtişamı artıyorsa devletin gücü zayıflıyor demektir. Osmanlı buna ideal bir örnektir.”
“ İdam Cezasını Kim Kaldırdı?” başlığı altında ise, kitabın ana konusu ele alınmaktadır.
Bu konuyu ise geçmiş dönemde yazmış olduğum “ Abdullah Öcalan’ı Devlet Bahçeli Astırmadı!” başlıklı yazımı ele alarak detaylandıracağım. Dileyenler, belgelerine kitaptan sayfa sayfa ulaşabilirler.
Senelerdir söylenen yalanın ortaya çıkması açısından, buyursunlar efendim:
“ Terör örgütü başı 15 Şubat 1999’da yakalanıp İmralı’ya konmuştur. Bu tarihte ülkenin başında Milliyetçi Hareket Partisi ve Dr. Devlet Bahçeli’ye yapılan kara propagandanın aksine, 56. hükümet vardır ve Başbakan da merhum Bülent Ecevit’tir.
18 Nisan 1999 tarihinde 57. Hükümet için genel seçimler yapılmış, seçimlerden 1. parti olarak çıkan DSP tek başına hükümet kuracak çoğunluğa sahip olmadığı için koalisyon kurma zorunluluğu doğmuştur. Bundan dolayı da Demokratik Sol Parti Genel Başkanı Bülent Ecevit, Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Dr. Devlet Bahçeli ve Anavatan Partisi Genel Başkanı Mesut Yılmaz arasında 28 Mayıs 1999 tarihinde imzalanan 57. Cumhuriyet Hükümeti Koalisyon Protokolü ile 57. Hükümet kurulmuştur.
Bir şekilde yakalanıp Türkiye’ye getirilen terör örgütü başının hiçbir kaçar yanı olmadan idam edilmesi gerekiyordu; lâkin geçmişten gelen büyük bir sorun vardı.
O sorunda şuydu:
“1997 yılında Refah-Yol hükümeti, İnsan Hakları Sözleşmesinin 11 No’lu protokolü imzalayarak, kabul etmiş ve 1997 yılında kabul edilen bu protokolle Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin yargı yetkisini daimi olarak kabul etmiştir. Bu protokolün sonucunda bölücü başı mahkemeye başvuru hakkı elde etmiştir. Bu protokolün altında mevcut Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün ve AKP’den ayrılarak parti kuran Abdüllatif Şener’in imzası bulunmaktadır. 29 Haziran 1999 tarihinde terörist başının TCK’nın 125. maddesine göre ölüm cezası ile cezalandırılmasına karar verilmiş, 25 Kasım 1999 tarihinde Yargıtay 9. Ceza Dairesi, terörist başı hakkında verilen idam cezasını oy birliği ile onamış ve bu süreçten sonra terörist başı 25 Kasım 1999’da Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine başvurmuştur. AİHM’ nin 30 Kasım 1999’da 46221/99 başvuru numaralı ihtiyati tedbir kararı da şu şekilde olmuştur:
Mahkeme 30 Kasım 1999 tarihi itibariyle başvuruyu incelemeye aldığını ve mahkeme iç tüzüğünün 39’uncu maddesi gereğince aşağıda belirtilen ihtiyati tedbire karar verilmiştir.
“İnsan Hakları Mahkemesi, sözleşme hükümlerine başvuranın şikâyetinin kabul edilebilirliğini ve esasını etkin bir biçimde sonuçlandırana kadar, idam cezasının infaz edilmemesi için gerekli bütün adımları atmasını ister”(1)
Geçmiş dönemden gelen hükümetin AİHM ile yapmış olduğu sözleşme gereği, liderler zirvesi toplanarak 7,5 saatte zor ikna edilen Devlet Bahçeli, Türkiye’nin yüksek menfaatleri doğrultusunda hareket ederek 12 Ocak 2000 tarihinde, Mesut Yılmaz ve Bülent Ecevit’in de imzasının bulunduğu şu karar metnine imza atmış bulunmaktadır:
“Koalisyonu oluşturan DSP, MHP ve ANAP’ın genel başkanları, bugün Başbakanlık’ta yaptıkları toplantıda, AİHM’nin teröristbaşı Abdullah Öcalan hakkındaki kesinleşmiş idam cezasının infazının bir süre ertelenmesine ilişkin ihtiyati tedbir kararını ayrıntıları ile değerlendirmişlerdir.
Bilindiği gibi Türkiye’nin de yargı yetkisini kabul etmiş olduğu AİHM’nin Türk yargısınca verilmiş kararları değiştirmesi hiçbir şekilde söz konusu değildir. Anayasamız’dan ve uluslararası taahhütlerimizden kaynaklanan süreç tamamlandığında, dosya gereği için ivedilikle TBMM’ye gönderilecektir.
Genel başkanlar, hukuka saygı içinde aldıkları bu kararın, terör örgütü ve yandaşı çevrelerce milleti ve devleti ile Türkiye’nin yüksek menfaatleri aleyhine kullanılmak istendiğinin değerlendirilmesi halinde, erteleme süreci kesilerek infaz sürecine derhal geçilmesi hususunda görüş birliğine varmışlardır.”
Bu karar metninin haricinde de hiçbir şekilde bu konu ile ilgili bir yere imza atmamıştır Dr. Devlet Bahçeli.
Bu süre zarfında da terör sıfır noktasına gelmiş bulunmaktadır.
Ta ki AKP hükümeti iktidara gelene kadar.
Bu süreç ve bu hüküm böyle devam ederken AKP hükümetinin 3 Kasım 2002’de iktidara gelmesiyle, AB uyum süreci uyarınca 1 Ağustos 2002’deki olağanüstü toplantılarda idam cezası yasalarımız arasından çıkarılmıştır.
İdamın cezasının kaldırılmasına, yani terörist başının asılmaması yönünde “kabul” oyu veren partiler ve şahıslar şunlardır:
İdamın kaldırılması için “kabul” oyu kullanan Demokratik Sol Parti (DSP) milletvekilleri:
Tayyibe Gülek, Melda Bayer, M. Zeki Sezer, Uluç Gürkan, Ayşe Gürocak, Aydın Tümen, Hikmet Uluğbay, Mustafa Ural, Ertuğrul Kumcuoğlu, Sebahat Vardar, Hasan Macit, Ali Rahmi Beyreli, Hayati Korkmaz, Orhan Ocak, Sadık Kırbaş, Hasan Erçelebi, Mehmet Kocabatmaz, Ali Ahmet, Ertürk Şadan Şimşek, Necati Albay, Hasan Akgün, Fadlı Ağaoğlu, Ziya Aktaş, Nami Çağan, Yücel Erdener, Ahmet Güzel, Osman Kılıç, Necdet Saruhan, Sulhiye Serbest, Masum Türker, Erdoğan Toprak, Güler Aslan, Saffet Başaran, Mehmet Çümen, Şükrü Sina Gürel, Hasan Metin, Atilla Mutman, Rahmi Sezgin, Necdet Tekin, Fikret Tecer, Ahmet Arkan, M. Emrehan Halıcı, Emin Kara, İsmail Bozdağ, Nazif Topaloğlu, Ş. Ramis Savaş, M.Cengiz Güleç, Fevzi Aytekin, B. Fırat Dayanıklı,Hikmet Sami Türk, Ömer Üstünkol, Fikret Ünlü, Hasan Suna, Erol Karan.
İdamın kaldırılması için “kabul” oyu kullanan Doğru Yol Partisi (DYP) milletvekilleri:
Tansu Çiller, Sevgi Esen, M. Halit Dağlı, M. Nedim Bilgiç, Mahmut Bozkurt, İsmet Attila, Musa Konyar Ahmet İyimaya, Yıldırım Akbulut, S. Arıkan Bedük, Mehmet Baysarı, Salih Çelen, Hasan Ekinci, Ali Rıza Gönül, Agâh Oktay Güner, İlyas Yılmazyıldız, Necati Yöndar, Yahya Çevik, Necmi Hoşver, Mustafa Örs, Teoman Özalp, Oğuz Tezmen, Nevfel Şahin, A. Mehmet Çay, M. Kemal Aykurt, Mehmet Gözlükaya, Nurettin Atik, M. Salim Ensarioğlu, Salih Sümer, Ayvaz Gökdemir, Mehmet Sadri Yıldırım, Burhan Kara, Rasim Zaimoğlu, Hakkı Töre, Mehmet Dönen, Ramazan Gül, Turhan Güven, Hayri Kozakçıoğlu, Nurhan Tekinel, Hasan Ufuk Söylemez, Süha Tanık,Yıldırım Ulupınar, Mehmet Gölhan, M. Ali Yavuz, İsmail Karakuyu, Rıza Akçalı, Metin Kocabaş, Mehmet Sağlam,Metin Musaoğlu, Veysi Şahin, İbrahim Yazıcı, Mümtaz Yavuz, Nevzat Arcan, Kemal Kabataş, Erdoğan Sezgin,Takiddin Yarayan, Kadir Bozkurt, Nihan İlgün, Enis Sülün, Ali Şevki Erek, Eyüp Aşık, Ali Naci Tuncer, Necmettin Cevheri, Hacı Filiz, Faris Özdemir, Saffet Kaya, Mustafa Eren.
İdamın kaldırılması için “kabul” oyu kullanan Yeni Türkiye Partisi (YTP) milletvekilleri:
İsmail Cem, İbrahim Y. Bildik, Ali Tekin, İsmet Vursavuş, Gaffar Yakın, Gönül Saray Alphan, Oğuz Aygün, Esvet Özdoğu, Ahmet S. Sayın, Metin Şahin, Halit Dikmen, Tamer Kanber, M. Güven Karahan, Mustafa Karslıoğlu,Abdulsamet Turgut, Mahmut Erdir, Ali Ilıksoy, Evliya Parlak, Ali Günay, Edip Özgenç, Akif Serin, İstemihan Talay,Erol Al, Perihan Yılmaz Doğan, Bülent Ersin Gök, H. Hüsamettin Özhan, Bahri Sipahi, Cahit Savaş, Yazıcı Burhan Bıçakçıoğlu, Salih Dayıoğlu, Hakan Tartan, Kemal Vatan, Çetin Bilgir, M. Hadi Dilekçi, Nural Karagöz, Halil Çalık,M. Turhan İmamoğlu, Hasan Gülay, M. Cihan Yazar, M. Kemal Tuğmaner, Tunay Dikmen, Zeki Eker, Eyüp Doğanlar, Tarık Cengiz, Şenel Kapıcı, Metin Bostancıoğlu, Ahmet Zamantılı, Hasan Özgöbek, Mehmet Y. Ünal,Hasan Gemici, C. Tufan Yazıcıoğlu, Faruk Demir
İdamın kaldırılması için “kabul” oyu kullanan Saadet Partisi (SP) milletvekilleri:
Rıza Ulucak, Latif Öztek, A. Cemil Tunç, Fahrettin Kukaracı, Sacit Günbay, Ahmet Sünnetçioğlu, Hüseyin Karagöz, Ali Oğuz, Osman Yumakoğulları, Bahri Zengin, A. Sever Aydın, Fethullah Erbaş, Oğuzhan Asiltürk,Yaşar Canbay, M. Niyazi Yanmaz, Musa Demirci, Temel Karamollaoğlu, Mehmet Bekaroğlu, Mustafa Kamalak, Hüsamettin Korkutata.
İdamın kaldırılması için “kabul” oyu kullanan Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) milletvekilleri:
Dengir Mir Fırat, Sait Açba, Mahmut Göksu, Mehmet Özyol, Akif Gülle, İsmail Özgün, Mahfuz Güler, Zeki Ergezen, İsmail Alptekin, Faruk Çelik, Mehmet Altan, Ertuğrul Yalçınbayır, Osman Aslan, Nurettin Aktaş, Tevhit Karakaya, Ali Er, Abdülkadir Aksu, Mustafa Baş, Ali Coşkun, Hüseyin Kansu, Mehmet Ali Şahin, Nevzat Yalçıntaş, Abdullah Gül, Salih Kapusuz, Mehmet Vecdi Gönül, Osman Pepe, Remzi Çetin, Özkan Öksüz, Avni Doğan, Ali Sezal, Sabahattin Yıldız, Eyüp Fatsa, Musa Uzunkaya, Ahmet Nurettin Aydın, Abdüllatif Şener, M. Ergün Dağcıoğlu, Yahya Akman, Zülfikar İzol, Maliki Ejder Arvas, Hüseyin Çelik, İlyas Arslan, Mehmet Çiçek, Ramazan Toprak, Kemal Albayrak, Abdullah Veli Seyda, Şükrü Ünal.
İdamın kaldırılması için “kabul” oyu kullanan bağımsız milletvekilleri:
Cemil Çiçek, Numan Gültekin, Mehmet Ağar, Mail Büyükerman, Mustafa Yılmaz, Rıdvan Budak, Zafer Güler,Mustafa Düz, M. Ali İrtemçelik, İhsan Çabuk, H. Fehmi Konyalı.
İdamın kaldırılması için “kabul” oyu kullanan Anavatan Partisi (ANAP) milletvekilleri:
Mesut Yılmaz, Mehmet Ali Bilici, Musa Öztürk, Halil İbrahim Özsoy, Yaşar Eryılmaz, Celal Esin, Nejat Arseven,Birkan Erdal, Yücel Seçkiner, Cengiz Aydoğan, Cengiz Altınkaya, Yüksel Yalova, Edip Safder Gaydalı, Kenan Sönmez, Beyhan Aslan, Nurettin Dilek, Abdülbaki Erdoğmuş, Seyit Haşim, Hamimi Sebğatullah Seydaoğlu, Evren Bulut, I. Yaşar Dedelek, Mustafa Taşar, Mecit Pürüzbeyoğlu, Hakkı Oğuz, Aykut Levent Mıstıkoğlu, Erkan Mumcu, R. Kazım Yücelen, Bülent Akarcalı, Ahat Andican, Aydın Ayaydın, Şamil Ayrım, Mehmet F. Fırat, Ediz Hun, Yılmaz Karakoyunlu, Cavit Kavak, Emre Kocaoğlu, Nesrin Nas, Sühan Özkan, Şadan Tuzcu, Işın Çelebi, Sümer Oral, Işılay Saygın, Rıfat Serdaroğlu, İlhan Aküzüm, Murat Başesgioğlu, Cemal Özbilen, Sefer Ekşi, Mehmet Keçeciler, Miraç Akdoğan, Ahmet Tevfik Özal, Ekrem Pakdemirli, Ali Doğan, Süleyman Çelebi,Ömer Ertaş, Hasan Özyer, Erkan Kemaloğlu, Şükrü Yürür, Sefer Koçak, Ahmet Kabil, Mesut Ahmet Yılmaz, Ersin Taranoğlu, Mehmet Çakar, Yaşar Topçu, Ali Kemal Başaran, Eyüp Cenap Gülpınar, Kamran İnan, Lütfullah Kayalar, Ataullah Hamidi, Burhan İsen, M. Salih Yıldırım, Zeki Çakan, Ali Güner, Yaşar Okuyan.
İdamın kaldırılmasına “ret” oyu kullanan “tek parti” olan Milliyetçi Hareket Partisi’nin (MHP) milletvekilleri ise şunlardır:
Devlet Bahçeli, M. Metanet Çulhaoğlu, Ali Halaman, A. Fatin Özdemir, Recai Yıldırım, Hasari Güler, Abdülkadir Akcan, Mehmet Telek, Nidai Seven, Adnan Uçaş, Mehmet Arslan, Koray Aydın, Şefkat Çetin, Sedat Çevik, Ali Işıklar, Abdurrahman Küçük, Hayrettin Özdemir, Mustafa Cihan Paçacı, Şevket Bülent Yahnici, Osman Müderrisoglu, Tunca Toskay, Nesrin Ünal, Bekir Ongun, Orhan Bıçakçıoğlu, Ali Uzunırmak, Aydın Gökmen, Hüseyin Kalkan, Hüseyin Arabacı, İbrahim Halil Oral, Ersoy Özcan, Süleyman Coşkuner, Burhan Orhan, Orhan Şen, Hakkı Duran, İrfan Keleş, Salih Erbeyin, Ali Keskin, Mustafa Gül, Mihrali Aksu, Mücahit Himoğlu, İsmail Köse, Cezmi Polat, Mehmet Ay, Ali Özdemir, Mehmet Hanifi Tiryaki, Mustafa Yaman, Bedri Yaşar, Süleyman Turan Çirkin, Mehmet Şandır, Mehmet Nuri Tarhan, Osman Gazi Aksoy, Mustafa Zorlu, Yalçın Kaya, Hidayet Kılınç, Enis Öksüz, Cahit Tekelioğlu, Ahmet Çakar, Mehmet Gül, Nazif Okumuş, Esat Öz, Bozkurt Yaşar Öztürk, Mehmet Pak, Mustafa Verkaya, Yusuf Kırkpınar, Ahmet Kenan Tanrıkulu, Oktay Vural, Arslan Aydar, Mehmet Serdaroğlu, Sabahattin Çakmakoğlu, Hasan Basri Üstünbaş, Ramazan Mirzaoğlu, Meral Akşener, Cumali Durmuş, Kemal Köse, Faruk Bal, Ali Gebeş, Mustafa Sait Gönen, Hasan Kaya, Basri Coşkun, Namık Hakan Durhan, Hüseyin Akgül, Ali Serdengeçti, Mehmet Kaya, Nevzat Taner, Metin Ergun, İsmail Çevik, Mükremin Taşkın, Mükerrem Levent, Cemal Enginyurt, Yener Yıldırım, Osman Fevzi Zihnioğlu, Ahmet Aydın, Vedat Çınaroğlu, Hüsnü Yusuf Gökalp, Lütfü Ceylan, Reşat Doğru, Nail Çelebi, Muzaffer Çakmaklı, Armağan Yılmaz, Ayhan Çevik, Ahmet Erol Ersoy, Mesut Türker, Şuayip Üşenmez, İsmail Hakkı Cerrahoğlu, Kürşat Eser, Sadi Somuncuoğlu, Şaban Kardeş, Hasan Çalış, Osman Durmuş, Abbas Bozyel, İlhami Yılmaz, Mehmet Nacar, Birol Büyüköztürk, Mehmet Kundakçı, Müjdat Karayerli, Bekir Aksoy.
Gördüğünüz gibi idam cezasının kaldırılmasına tek karşı çıkan parti, bugün bu konuda karalanmaya çalışılan Dr. Devlet Bahçeli’nin yönetimindeki MİLLİYETÇİ HAREKET PARTİSİ’dir.”
Kitabın son konularından biri ise, terör örgütünü legal bir siyasi parti çizgisinde göstererek, buna karşı çıkanları “ kan emici” gibi sıfatlar ile nitelendiren hükümetin, daha sonra ise HDP’nin barajı geçmesi ile rollerini değiştiren, netice itibarı ile bu defa yine kendisi gibi düşünmeyenleri tu kaka ilân eden hükümet partisinin tezatlarını ele almaktadır:
“ Çözüm sürecinin başladığı günlerde “ Terör örgütüyle pazarlık yapmak, terörü meşrulaştırır” diyenleri kan emici olmakla, barış karşıtlığı yapmakla suçlayanlar; böyle bir sonucun açık mimarıdır. Zira eli silahlı teröristlerle masaya oturarak, terörü meşrulaştırmışlardır. Kamuoyunda “ Devlet, barış için HDP ile görüşüyorsa o zaman HDP çokta kötü bir parti olmamalı, algısını bizzat kendileri oluşturmuştur.”
Geçtiğimiz sene günlerce Türkiye’yi derinden sarsan ve tarihe geçen Gezi olaylarına da değinen yazar, o konuyu ise özet olarak şu şekilde değerlendirmektedir:
“ Aslında gezi eylemlerinin amacı, hükümeti devirmek değil; yıllardır ezilmeye çalışılan, çapulcu, vatan haini ilan edilen muhalif kesimin iktidara “ Bana saygı duy” mesajıdır. Fakat iktidar, halkın mesajını yok saymış ve saygısızlığına devam etmiştir.”
Yazının Dibi; velhasıl kelâm, sivil bir faşizmin tavan yapmış olduğu bir döneme tanıklık ederek, tüm baskılara rağmen “ bir devrin muhasebesi”ni tutan bu eser, gücün karşısında eğilenlerin aksine, tarihe adını altın harfler ile yazdırmak adına suya sabuna dokunmaktadır. Okuyunuz, okutunuz.
Selâm, sevgi ve muhabbet ile…