
Ergun KAFTANCI
1 KASIM‘da sandıktan çıkacak sonucu tahmin elbet de zor. İnsan, nasıl bir tahmin yaparsa yapsın yanılgıya düşebilir…
Artı eksi yanılma payını peşinen kabul ederek bir sonuç değerlendirmesi yaptım, ortaya 7 Haziran seçimindekine çıkana benzer bir sonuç çıktı…
AKP yine tek başına iktidar olamayacak, ülkenin koalisyon hükümetiyle yönetilmesi zorunlu hale gelecek…
Büyük ihtimalle de AKP – CHP ortaklığı söz konusu…
Olmadı, AKP – HDP iktidarı…
Ne tarafından bakarsanız bakınız bu iki tablodan biri oluştuğunda MHP ana muhalefet olamayacak ve Devlet Bey‘in isteğinin aksine maalesef muhalefette kalacak.
Şayet birinci ihtimal söz konusu olursa o zaman ana muhalefet ya MHP olacak ya HDP… İkinci ihtimalde ise CHP ana muhalefet konumuna gelecek.
MHP’nin ana muhalefet olması için öteki üç partinin hükûmet ortağı olması gerekiyor. Lakin Üçlü ortaklığı, güçlü ihtimal olarak görmüyorum…
Hayırlısı Allah’tan!
………………………… …………..
Sandığa az bir zaman kaldı ama AKP’liler halkımıza hâlâ koalisyon hükûmetleri dönemini kötüleyip duruyor.
İlle de AKP tek başına iktidar olmalıymış…
Oysa 13 yıl tek başına iktidarın ülkemize, insanımıza ve devletimize ne büyük sıkıntılar yaşattığını gördük. Terörün tırmanmasına göz yumduklarına tanık olduk. Refahı tabana değil yandaşa yaydılar. Toplumu kutuplaştırdılar,
ayrıştırdılar; din kardeşliğine sığınarak insanları hısım haline getirecekleri yerde, hasım haline soktular…
Yolsuzluk, hırsızlık, rüşvet, yağma, yalan, talan, ketenpere…
Hepsini görmezden geldiler, gördüklerini de aklama yoluna gittiler…
………………………… ……………
İtirafı hatırlayın; anayasa ve yasalara rağmen “Artık yönetim biçimi değişti” diyerek âdeta diktaya gidişin yolunu açmaya kalkmadılar mı!?
Abidik kübidik yoluyla devletteki kadroları yandaşlarıyla, hısım ve yakınlarıyla doldurmadılar mı!? Ormanları budayarak kupon arazilere çevirmediler mi? İhaleleri istediklerine kaydırmadılar mı?
Baldırı çıplak onlarca insanın “Muhterem müteahhit” haline gelmelerini hazırlamadılar mı?
Devlete yaptıkları atamalarda hemşehrilik ve AKP’lilik ilkesini öne çıkarmadılar mı?
Tekrarlamaktan bıktık; sağlık, adalet, eğitim konularında genelgelerle işlevleri alt üst etmediler mi?
Ülkenin çivisini çıkardılar, taşları yerlerinden oynattılar, her alandaki çıkarcı yapılanmayı başımıza musallat ettiler. Bütün bunları koasliyon ortağı olsalardı yapabilirler miydi?
Ortakları hesap sormaz mıydı, yakalarına yapışıp hepsini yargıya götürmez miydi!?
Arlanmadan hâlâ koalisyonları kötülüyorlar.
………………………… …………..
Tayyip Bey’in, konuşurken protesto edildiği Meclis’te ki toplantıyı anımsayacaksınız.
Hani Erdoğan’ın oturumu yöneten AKP’li başkanı “Bunları susturacak mısınız, yoksa ben mi susturayım”diye azarlamasından bahsediyorum…
Azarlanan o başkan, sandıktan 7 Haziran’dakine benzer sonuç çıkarsa yeni bir seçimin gündeme geleceğini söylüyor…
Tayyip Bey‘in bütün yetkileri ille de kendinde toplamış bir başkan olması şart mı!?
…………………. …………………….
Yukarıda da söylediğim gibi ekonominin çökmesi ve dış itibarımızın sıfırlanması, hem AKP’nin beceriksizliğinden, hem başkanlık dayatmasından, hem de çok sık sandığa gidilmesinden kaynaklanıyor…
Yerel seçim, referandum, cumhurbaşkanlığı seçimi, genel seçim, ikinci kez genel seçim derken ülke derin bir zafiyete sürüklenmiş oluyor…
“Demokrasi” diyecekler, milli irade bu yolla teessüs eder diyecekler, sandık her şeyi çözer diyecekler,seçim demokrasinin gereğidir diyecekler…
Amenna..
Hepsi doğru…
Lakin seçim sonucuna katlanmak, ortaya çıkan milli iradeyi benimseyip kabullenmek de demokrasinin gereği değil midir!
Bizde nedense bu şık unutuluyor ve egemen siyasal güç beklediği sonucun mutlaka sandıktan çıkmasına milli irade diyebiliyor. Anlaşılan adamlara göre bu sonucun dışında milli irade yok!
Demokrasilerde böyle bir şey var mı, hiç olur mu!?
Demokrasi anlayışımıza uyduruyor ve olduruyoruz!
* * *
SARE Davutoğlu, Başbakan’ın eşi…
Tıp doktoru, galiba nisaiyeci…
Kulaklarımla duydum, kadınlara hitaben konuşurken toplumun kutuplaştırılmasından şikâyetçi oldu…
Ama cümlelerine öyle bir hava verdi ki, kutuplaştırma ve ayrıştırmayı eşi gibi o da muhalefetin sırtına yüklemeye kalktı…
Oysa ülkede kutuplaşma çalışmalarını kimlerin yaptığını halk biliyor. “Bizden- Bizden değil” ya da “Bizim kızlarımız, bizim gençlerimiz, benim polisim, benim bilmem neyim…” gibi slogan haline gelmiş cümleler, imam hatipliyle imam hatipsizi ayrı tutan ifadeler Tayyip ve Ahmet Beylere aittir.
Siz hiç, muhalefet liderlerinin ve siyasetçilerin ağzından kutuplaşmayı ve ayrışmayı pompalayan ve tırmandıran bu tür sözler duydunuz mu?
Sare Hanımefendi bu işleri, muhalefetin yaptığını nereden ve kimden duymuş olabilir; madem ki doktorluk bir kenara diyerek siyasete bulaşıyor, o halde kimden hangi siyasetçiden duyduğunu da açıklamalı!
* * *
ARAPÇA bilen öğretmenlere gün doğdu, atama bekleyenlere iş hazır… İlkokul ikinci sınıf öğrencilerine Arapça öğretecekler. Tabii Arap abecesini de…
Arapça dünyada geçerli dil mi?
Değil…
Türkçe daha geçerli dil…
Arapça neden değil, onu da söylüyorlar; zira bu dil bilimde, felsefede ve hatta edebiyatta değerini çoktaaan yitirmiş. İlerleme peşindeki ülkeler, yeniliklere izin vermeyen Arapça’yı dışlamış…
………………………… ……………….
Halimize bakın değerli okurlar; çocuğuna ana dilini öğretemeyen bir ülkeyiz ama bu durum kime gam…
İlle de Arapça dayatması…
Hiç kuşkunuz olmasın; bu da, meydanlarda sallanan dört parmaklı ellerin işidir…