
Ergun KAFTANCI
OSLO mutabakatına ait tarihi nitelikteki belge yayınlandı…
AKP Hükûmeti‘nin, cumhuriyetimize, demokrasimize, özgürlüklerimize, birlik ve beraberliğimize ve üniter devlet anlayışımıza göz diken etnik ayrımcılık peşindeki çeteyle pazarlığa oturduğunu yalan üstüne yalan söyleyerek saklamaya çalışması, sonunda kaba gibi ortaya çıktı…
Takke düştü, kel göründü!
………………………… ………….
Anımsayacaksınız; Recep Tayyip Erdoğan başbakan olarak, “Pazarlık masasına oturdunuz, saklamayın” diyenlerin üzerine “İspat etmeyen şerefsizdir” diyerek yürümüştü…
Sonunda, iddia sahiplerinin şerefsiz olmadıkları da kendiliğinden ortaya çıkmış oldu.
Bugün “Kim şerefli, kim şerefsiz” tartışması yapmayı yersiz bulanlardanım. Nasıl olsa tarih, bu ayrımı yapacak, gelecek kuşak da asıl şerefsizleri tanıyacaktır!
* * *
BÜLENT ARINÇ siyasette havlu attı, “Dur, ne yapıyorsun” şeklindeki ısrarlara rağmen parlamenterlik hayatına son verdi…
20 yıldır Meclis’teydi…
“Yeter artık, buraya kadar” dedi…
Bazıları Arınç’ın kararını “Siyasal intihar” diye değerlendirdi, fakat çok kimse de kararı, tefessüh etmiş bir siyasal anlayıştan kaçıp kurtulmak olarak yorumladı…
Bir kişinin iki dudağı arasından çıkacak kararlara ilişkin söz hakkı elinden alınan kim olursa olsun, Arınç’ın yaptığını yapardı. İradesini, saçma sapan biçimde ortaya koyanların abuk iradelerine ipotek etmezdi…
Kendisini dışlayanları o da dışlardı…
Arınç da dışladı…
Takdir topladı!
……………………. …………….
Arınç‘ın kamera karşısında söylediklerine havuz medyasına mensup bir gazetenin ne oldum delisiyayın yönetmeni karşı çıktı…
Nedeni ise Arınç‘ın Kerbela, Hz. Hüseyin ve Yezit konusundaki sözleri…
Ekranda sohbet sürerken tasmalı basına mensup yayın yönetmeni, tweet üstüne tweet atarak lâf yetiştirmeye ve ekranla yarışmaya kalkıştı…
Yayın yönetmeni değil sanki sidik yarışçısı…
1960 yılında doğduğuna bakmadan “Sayın Arınç, ben 40 yıldır aynı çizgideyim. Düne kadar durduğum yeri takdir, hatta teşvik ederken bugün yerenler değişimi kendilerinde aramalı”dedi.
55 yaşında olan tasmalı yayın yönetmeni demek ki 15 yaşında, kamışa yeni yeni su yürüdüğünde yani henüz büluğa erdiğinde seçtiği siyasal çizgide, hiç kırılma ve dökülme yaşamamış…
40 yılı dile dolamak da bir tür böbürlenme tarzı olmalı!
* * *
MADEM söz Bülent Arınç‘tan açıldı, onunla devam edelim…
Arınç anlattı, aynen nakletmeye çalışacağım:
–Bir Kızılderili reisi bütün adamlarını toplamış, “At bin” komutunu vermiş, atlanıp tepelere doğru at sürmüşler… Rüzgâr gibi uçuyorlar. Fakat ne o, reis Oturan Boğa elini kaldırmış, birden dur işaeti yapmış, kafile zınk diye durmuş… Bunun üzerine savaşçı Kızılderililerden biri “Neden durduk yüce Oturan Boğa” diye sormuş. Oturan Boğa‘nın cevabına bakın, “O kadar hızlı at sürüyoruz ki ruhlarımız geride kaldı”
Arif olan anlar…
Şayet AKP, tek adamlığa yönelmeseydi, demokrasiyi kurum ve kurallarıyla sahiplenseydi, özgürlüklere, bireysel hak ve hukuka bağlı kalsaydı, cumhuriyete ve sağladığı kazanımlara bağlansaydı, yanlış dış politika izlemeseydi, yolsuzluk yapanları ve rüşvet yiyenleri koruyup aklamasaydı, teröristle kol kola girmeseydi, ödün vermeseydi, mutabakat belgeleri imzalamasaydı, baskı ve işkence yapanları bağışlamasaydı, yalan, dolan, fitne ve fesata imkân vermeseydi, ihbarcılığı teşvik etmeseydi, dincilik yapanların İslam’a leke sürdüklerini görseydi, sağlık, eğitim, adalet gibi önemli alanlarda sıkça kırılmalara neden olmasaydı, kupon arazileri paylaşmasaydı, herhalde Arınç ne siyaseti, ne aktif AKP’liliği bırakırdı.
………………………… …………..
Arif olanlar kızılderili hikâyesinden bunu anladı!
* * *
KILIÇDAROĞLU üç yıl önce Tayyip Bey‘e gittiğini, hatta bir mektup yolladığını açıkladı…
Meğer ziyareti sırasında Erdoğan’a terörü bitirecek bir yol haritası vermiş, Erdoğan da bunun üzerine “Biz bildiğimizi yapacağız” karşılığında bulunmuş…
Bildiklerini yaptılar, pazarlığa oturdular, ödün üstüne ödün verdiler.
Geldik bugüne…
Dün de teröristler oraya buraya saldırdı; iki şehidimiz daha oldu.
Bildikleri bu muydu!?
………………………… ………..
Peki mektuba ne yanıt verilmiş, onu da söyleyim…
Kılıçdaroğlu mektupta şöyler yazmış:
-Dış politika yanlıştır, bunu yaparsanız Türkiye kan kaybeder, yazık günahtır, Suriye’nin iç işlerine karışmayalım dedim. Siz anlamazsınız, biz bildiğimizi yapacağız dediler.
“Bugün geldiğimiz noktaya bakın” diyor Kemal Bey…
İşaret ettiği elbet de çaresizlik!
Cidden öyle, Türkiye’de 2.5 milyondan fazla Suriyeli mülteci var. Onlara iş bulmaya çalışıyorlar, oysa kendi çocuklarımız ve çoğu yurttaşımız işsiz, aşsız, çaresiz…
Önce kendi insanlarımıza iş bulmak, karınlarını doyurmak ve yarına güvenle bakmalarını sağlamak zorunda değil miyiz!?
AKP’nin iradesinde bu koşula maalesef yer yok…
Lakin yolsuzluk yapanların, rüşvet yiyenlerin, yalan söyleyenlerin, terörle kucaklaşanların yeri AKP’nin her noktasında var…