
Ergun KAFTANCI
AKLI EVVEL bakan, Ahmet Hakan‘a AKP’ye zarar vermek amacıyla saldırıldığını iddia etti…
Tutarlı değil…
Bunu söyleyen bakan da olsa, aklından şüphe edilir…
Muhterem aklını peynir ekmekle yemiş olmasın…
………………………… …………
Yahu arkadaş, AKP’ye kayıtlı saldırganların amacı niçin partiye zarar vermek olsun; onunla ne alıp veremedikleri var…
Ama amaçları, AKP muhalifi saydıkları Ahmet Hakan‘a zarar vermek olabilir; onunla alıp veremedikleri çok şey var…
Kilisenin karanlık dehlizlerinde sıkışıp kalmış keşiş kafası, ille de AKP’yi aklayacak ya, akla ziyan bu değerlendirmeyi yapmaktan geri kalmıyor…
Dikkat etmiş olmalısınız, köftehorlar hep böyle insanı çıldırtacak
değerlendirmeler yapıyor…
………………………… …………
Ahmet Hakan‘a yapılan saldırı üzerinden bakarak ülkenin getirildiği noktayı göremeyenler artık gözlerini fal taşı gibi açsın…
Siyasal burjuvalar, iş çevreleri, aydınlar, enteller, liboşlar, İslam’ı basamak yapan densizler, Allah’ı sevmeyen ve ondan korkmayan sahte dindarlar hiç kuşkusuz seyrettiğimiz dizinin ortak yapımcılarıdır.
Ayrıca alayı oyuncu…
Tamamı dümbelek…
Yazar Ertuğrul Özkök bu tiplerin deporte (*) edilmesini öneriyor, haksız mı!?
Bu millete, vatana ve devlete kan kusturanların, bunların kimyasını ve fizik yapısını bozmaya kalkanların cehennemin dibine kadar yolları var…
Yeter ki hepsini deporte etmeyi becerelim!
* * *
RUSYA ile de papazı bulmak üzereyiz…
Ortodoks Slav Putin, Şiiliğin bir türü Nusayri Esad’a kol kanat gerince karşımızdaki cephe daralacağına genişledi…
Rus uçaklarının havada başlattığı it dalaşı yani tâciz, inşallah karada da yaşanmaz…
Cumhurbaşkanımız “Sabretmemiz mümkün değil” diyerek Dallas’ta yaptığı “One minute”çıkışına benzer değil ama ona yakın çıkış yaparak halkımızın yüreğine su serpmek yerine korku enjekte etmiş oldu…
Sabretmeyip de ne yapacağız; Putin‘e ders mi vereceğiz…
Lazkiye’de konuşlanan Rus askeri gücünün tepesine mi bineceğiz…
Esad’ın kafasını mı koparacağız…
NATO bizi korumak için, yapamadığımızı yaparak bu coğrafyaya demokrasiyi mi getirecek, özgürlükleri mi yaygınlaştıracak, hukukun egemenliğini mi sağlayacak…
Bunların hangisini bir ülkenin vazgeçilmezi haline getirdi ki şimdi üzerimizden fiili durum yaratarak herkese “Meğer Suriye’de de insanlık varmış” dedirtecek…
………………………… ………..
Bölgemizde tehlikeli gelişmeler yaşanıyor.
Hepsi, AKP iktidarının 13 yıl boyunca izlediği yanlış dış politikanın ürünü; Suriye’de yaşanan kaotik duruma fena bulaştık. Suriye’ye hamilik yapmaya kalkışan Rusya’yı dikkate almadan Esad’ın gırtlağına yapışmaya kalktık…
Biz onun imiğini sıkacakken o bizim imiğimize doğru uzanıyor…
Hem de Rusya’nın eliyle…
………………………… ………..
Soğuk savaş döneminin çok geride kaldığını sanıyorsanız yanılıyorsunuz. Oysa soğuk savaş hâlâ sürüyor; dileriz bu ortam sıcak savaşa dönüşmez!
Suriye’ye ve Esad konusuna hiçbir suretle bulaşmamak lâzımdı, bulaştık…
Dış politikada da akılcı işler yapmıyoruz. Oysa bir ülkeyi yönetenlerin öncelikle dış politikada rasyonal düşünmesi gerekiyor…
* * *
İMİK dedim de bu konuda bazı açıklamalar yapma ihtiyacı duydum…
Bu sözcüğün anlamı “Boğaz”, yani gırtlak; “İmiğini sıkarım” derler ya, gırtlağına çökerimanlamında…
Ama bazıları sözcüğü “Imık” diye kullanıyor…
Oysa “Imık” farklı anlamı olan Anadolu ağzına ait bir sözcük; ılık yani az sıcak demek. Bazı yörelerde bu sözcük, durgun fakat bulutlu hava için de kullanılıyor, aşırı sıcak için de…
İç Ege Bölgemiz’de ise az, biraz anlamında…
Mesela “Kilerdeki bulgur ımık kalmış” derler.
Kayseri, Kozan, Adana, Pozantı, İçel gibi yerlerde ise taze ve tatlı yoğurta “Imık” diyorlar…
Yine Anadolu’nun pek çok yerinde ımık sözcüğü rüzgârsız ve kuytu yer anlamına geliyor; diş ağrısı için de ımık sözcüğünü kullananlar var.
Daha ilginci, Niksar ve Tokat çevrelerinde ramazan yerine ımık denildiği saptanmış…
Bir “İmik” sözcüğü neler hatırlattı gördünüz mü!?
* * *
BAĞDAT Caddesi‘ndeki kaldırıma tezgâh açarak ekmek parası kazanıyordu…
O gece de bir yandan çiçek satıyor bir yandan da tezgâhını aydınlatan
direğin altında kitap okuyordu…
Ne olduysa o anda oldu; siyah lüks bir araç canavar gibi geldi, kaldırıma çıktı ve iş bulamadığı için çiçekçilik yapan üniversite mezunu genci ezdi…
Çiçekçi genci aracın altından paramparça çıkardılar…
Sürücü ortada yoktu, kaçmıştı…
Üzerinden tam 87 gün geçti, sürücü yanında avukatı olduğu halde önceki gün savcılığa teslim oldu…
Aracın plakasında 44 rakamı vardı. Polis bu plakaya bakarak sürücüyü yakalayabilirdi ama olmadı, yakalayamadı. Kazayı yapanı Malatya’da aramak cin gibi (!) dedektiflerin nedense aklına gelmemişti.
Oysa plaka, çiçekçinin ölümüne neden olan kişinin nereye kaçtığını söylüyordu.
Değerli okurlar; Malatyalı yurttaşlar, araçlarının plakalarında kentin trafik kodu olan 44 rakamını bulundurmayı severler. Bunu polis de bilir ama nedense bu defa o ince noktayı aklına getirmedi ve sürücünün Malatya’da olduğunu dolayısıyla kaza yaptığı günkü fiziki durumunu saptayamadı…
Suç tabii ki ortadan kalkmış değil, ancak verilecek ceza hafifletilmiş oldu.
Bizde metot maalesef böyle…
Başka ülkelerin insanlardan bu kadarcık farkımız da olsun yani, metot farkı!
————————-
(*) Sürgüne yollamak, kapı dışarı etmek, kovmak, uzaklaştırmak…