Ergun KAFTANCI
TOPLUM içi didişme sadece parlamentoda ve siyasal zeminlerde yapılmıyor. Bilim hayatımızda, eğitim ve öğretim dünyamızda, basınımızda, ticari kuruluşlarda ve devlet kurumlarında da insanlar didişip duruyor…
Bunun temel tek nedeni var; 2002’den beri AKP’nin başında olan Recep Tayyip Erdoğan‘un izlediği ayrıştırma, kutuplaştırma ve “Hasımlaştırma” politikaları.
Sürekli “Bizden- Bizden değil” işareti verip durmasından…
İmam hatipliyi ve cami cemaatini, toplumun üzerindeki kesim konumuna oturtmasaydı, toplumun başına ayrılık gayrılık gelmezdi…
O gün bu gün insanların didişmesi sürüyor ve çoğu kez de vahim sonuçlara ulaşıyor…
………………………… ……………
CHP ile MHP‘nin, hatta HDP‘nin içine çevirin gözlerinizi…
Oralardaki didişmeler sizce neyin nesi?
AKP’ye bakın mesela; içindeki didişmeyi alalamayı beceriyorlar ama değişik toplum kesimiyle didişmeyi aleniyete dökmekten çekinmiyorlar.
Yargıyla bile didişmeye kalktılar; Tayyip Bey, Beştepe’ye yerleşmeden önceki eski ortağı cemaatledidişmeyi geleceğe miras bıraktı. Görüyorsunuz, Davutoğlu da politikalarını bu didişmeye dayalı olarak kuruyor…
Kin ve nefret, tarafları ayrılığın ötesine taa düşmanlığa kadar götürür…
İnsanları neredeyse kanlı bıçaklı hale sokar…
………………………… …………..
Gençler de maalesef büyüklerini örnek alıyor…
Gruplar, ideolojik ayrılığı yeniden kaşımaya başladı…
Didişiyorlar…
İleri gitmezler inşâllah!
Üniversiteli gençler didişir de öğretim üyeleri didişmez mi?
Bilimsel verileri ortaya seriyor diye aylardan beri Canan Karatay hocayla bile didişiyorlar…
Başka bir bilimsel kimlikli didişme de gizli kalmadı, gün ışığına çıktı.
Şehir Üniversitesi -Ülker Grubu’nun büyütmeye çalıştığı genç bir üniversite- rektörü Prof. Dr. Ali Atıf Bir, görevden alındı, yerine de daha önce Bir ile didişen bir başka profesör asaleten atandı.
………………………… …………….
Anlaşılan o ki, didişmeden duramıyoruz…
Korkum, bu didişmelerin kin ve nefreti, toplumun vazgeçilmezi haline getirmesi…
Böyle devam edersek 90’lı yılları yeniden yaşamaya başlarız diye endişe ediyorum!
Haksız mıyım!!
* * *
7 HAZİRAN‘da oluşan milli irade, AKP’nin gibi gözükse de aslında
7 HAZİRAN‘da oluşan milli irade, AKP’nin gibi gözükse de aslında
sadece Tayyip Bey‘in hevesi olan başkanlık sistemini getirmek için bozuldu ve 1 Kasım seçimi bunu sağlamak amacıyla topluma dayatıldı.
Bu gelişmenin (!) dünya siyasal hayatında örneği yok…
Benzerleri olabilir…
Davutoğlu, konu mankeni haline getirildi ve aldığı talimat gereği, koalisyon konusuyla top gibi oynadı. Ülkenin yüksek çıkarları -Âli menfaati-koalisyon hükümeti kurulmasını gerektirirken partisi adına buna yanaşmadı.
O yönde adım atsaydı başkanlık sisteminin gündeme gelmesini engellemiş ve veli nimetini de küstürmüş olabilirdi…
Sıkmadı, üstlenmedi…
Ahmet Bey müdebbir biridir, aksine davranmaktan kaçındı…
…………………… …………………….
Hem sonra, Yavuz hırsız ev sahibini bastırır derler ya, AKP’nin koalisyon konusundaki talimatlı tutumu buna benzedi!
Sonuçta ne yapıp ettiler ortaya çıkan siyasal krizi, muhalefet partilerinin üzerine yıktılar.
Bu durumda milli iradeyi tanımayan, beş ay içerisinde yenisiyle takas eden bir siyasal anlayışın nereye kadar demokrat olduğu da tartışılır hale geldi…
Pardon, yanlış söyledim; tartışılmaz oldu…
Zira o anlayış tarışılamayacak kadar açık ve seçik ortada.
………………………… …………….
Hem sonra dostlar, görünen köy kılavuz istemez derler…
Demek ki beylerin demokratlığını konuşmak, tartışmak ve hatta sahiplenmek de abestir!
* * *
DÖRT göz adamın biri çıktı, gazeteci arkadaşımız Ahmet Hakan‘a veryansın etti…
Elbet de Ahmet, gereken yanıtı verecektir…
Yalnız bir çağrı yapmak isterim; “Yazılar Ahmet Hakan’ın değil,
başkaları yazıyor” diyerek Hakan’ı “Sufle alıyor” iddiasıyla da karalamaya kalkan şom ağız, kimin yazdığını isim vererek açıklamazsa şerefsizdir…
Ona buna sataşarak insanı karalamak o kadar ucuz iş değil!
Maçası sıkıyorsa bu ismi açıklar o dört göz!
* * *
MHP‘nin neden gerilediği belli; Devlet Bahçeli “Hayırcı” ilan edildi; edilmeseydi sonuç üzücü olmazdı, yüzde 16 oy oranı yakalanabilir ve yeniden 80 vekil sayısına ulaşılırdı.
MHP‘nin neden gerilediği belli; Devlet Bahçeli “Hayırcı” ilan edildi; edilmeseydi sonuç üzücü olmazdı, yüzde 16 oy oranı yakalanabilir ve yeniden 80 vekil sayısına ulaşılırdı.
Kısacası, geride kalmanın tek nedeni olarak Bahçeli‘yi işaret ediyorlar.
Halkla parti üyeleri, bu görüşte buluştu…
………………………… ………………
CHP‘ye gelince, neden yerinde saydığı malûm…
Bilinen sloganları tekrarladılar, doğru dürüst miting yapmadılar ve halka sorunların çözümün anlatmadılar…
CHP‘ye gelince, neden yerinde saydığı malûm…
Bilinen sloganları tekrarladılar, doğru dürüst miting yapmadılar ve halka sorunların çözümün anlatmadılar…
7 Haziran’daki söylemlerle idare etmeye çalıştılar…
Yüzde 0.5 artışın ve iki yeni sandalye kazanılmasının CHP’lileri tatmin ettiği söylenemez. Ancak, Kılıçdaroğlu‘na karşı olanlar bile gelenek halini alan CHP disiplininin dışına şu ana kadar çıkmış değil…
………………………… ……………..
Masaya HDP‘yi de yatıralım; İmralı’dan kopuk, Kandil’den yana bir siyaset izlediler…
Terör o nedenle tırmandı…
AKP gibi, tırmanmasını isteyen Kandil’di; İmralı, silahların bırakılmasından yana gözüktü. HDP Kandil’i seçti…
Dolayısıyla bölge halkına can ve mal güvenliği içerisinde yaşama imkanı tanınmamış oldu. Halk da kalktı gitti,AKP‘ye oy verdi.
Böylece oylar mecra değiştirmiş oldu.
AKP’nin Güneydoğu’daki oylarının yükselme nedeni bence bu!
………………………… ……………
Garip bir hava esti ülkede…
Siyasal tercihler hızlı biçimde yer değiştirdi. Ortaya çıkan oy oranları da bunu gösterdi!
Bu değişim hayırlı mı, hayırsız mı onu zaman içinde göreceğiz!