ZATEN sıkıntıda olan tekstil sektörünü daha zor günler bekliyor. Asgari ücretin bin 300 liraya yüksetilmesiyle hasıl olacak 450 liralık fark işverenin sırtına bineceği için, sektör maliyet artışıyla karşı karşıya kalacak… Hükümet bu uygulamayla sektörün yüze 10 oranında daralmasına yol açmış olacak. Bu, tekstilde yeni bir kriz sürecinin yaşanmasına neden olabilir… Diğer sektörlerde de aynı durum söz konusu… Önümüzdeki günlerde genel olarak ekonomi, özellikle de yeni yılda, yüzde 12 civarında bir daralmaya maruz kalacak… Elbet de dileğimiz bu değil; asgari ücret yükseltilsin ama ceremesi de işverenin sırtına vurulmasın. Bunun için ya vergi diliminde indirime gidilmeli, ya da vergilerden dolayı oluşacak 450 liraya yakın farktan hükümet, sarf-ı nazar etmeli… Ücretin yükselmesini lâfta bırakmamak lâzım… Zira halkımızın lâfa karnı tok!! * * * BİR sitenin hanım yöneticisi, sitedeki 26 villadan 14’ünün sahibi önlerinin
Manzara ortaya çıkmış ama yönetici hanımın da durumu bozulmuş…
Bu defa devreye “Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu” girmiş…
Ağaçları kesemezsiniz, keserseniz suç işlemiş olursunuz demişler.
Yönetici Hanım, yapılan oylamada 14 villa sahibinin kesilsin dediğini, 12 villa sahibinin ise karşı çıktığını bildirerek suçu üzerinden atmaya çalışmış ama nafile…
Değişen bir şey olmamış…
Bu defa da site alanının SİT alanı olduğu ortaya çıkmış…
……………………………………….
Yönetici hanım sorgulanmış, yakında yargılanacak. 5 yıla kadar hapsi isteniyor. Ayrıca SİT alanına bina yapanlar da sanık sandalyesine oturtulacak…
…………………….…………………
Olay bundan ibaret…
Beri yanda AKP iktidarında, yani 13 yıldan bu yana değişik nedenlerle on binlerce ağaç kesildi, yol açıldı, çoğu arazi kupon arsa haline getirildi ve yandaş müteahhitlere peşkeş çekildi ama kimse hakkında zerre kadar soruşturma yapılmadı…
Hapis cezası da istenmedi…
……………………………………..
Türkiye sanki yeryüzündeki cennet…
Ne anayasa uygulanıyor, ne yasalar, herkes başına buyruk!…
Beylere biat eden yaşıyor görüyorsunuz…
On dönüm bostan, yan gel yat Osman gibiler!
Ohhh kekâ
Maalesef bu saltanat sürecek gibi değerli dostlar…
* * *
BİR belgeselde gördüm; merhum İsmet İnönü Cumhurbaşkanı iken etrafında koruma görevlisi olarak iki sivil polisten başka emniyet mensubu bulunmuyordu. Üstelik o tarihte paşa, muhalif olanlar tarafından “Milli şef” diye anılıyordu ve dünya savaşı da başlamıştı…
Yani çok sıkı korunması gerekiyordu…
Damadı rahmetli gazeteci yazar Metin Toker, bir yazısında İnönü’nün, yanında polislerin bulunmasından hazzetmediğini açıklamıştı.
60 darbesinden sonra siyasal hayatımız sivilleştiğinde Paşa, Başbakan olmuştu. O dönemde Başbakanlık muhabiriydim; iyi hatırlıyorum, merhum Paşa’nın tek koruma polisi vardı, o da gidiş gelişlerde aracın önünde otururdu…
Bugün bakıyoruz, Cumhurbaşkanımızı 3 bine yakın polis koruyor, kezalik Başbakanımızı da ona yakın…
Koşullar değişti diyeceksiniz…
Doğru, değişti; bugünkü siyaset erbabı ülkemizin koşullarını, yüzlerce, hatta binlerce polisin sıkı şekilde koruma görevi yapmasını gerektirecek günlere getirdi…
Ne diyelim, hayırlı korumalar ve korunmalar olsun!!
* * *
TERÖR bitmedi, bitecek gibi de değil…
Bölgeden her gün şehit haberleri geliyor. Hani anaların gözyaşı ve aslan gibi evlâtlarımızın kanı dinecekti, ne oldu!?
Bu iktidar, başında çözüm süreci diye içi ütopik verilerle doldurulan girişimi yapmasaydı, terörist çete bu kadar şımarmayacaktı…
Örgütün dizginleri hâlâ Kandil’deki katillerin elinde. Onlar yuları kastıkça piçler şaha (!) kalkıyor.
Silvan’da iki üç mahalleyi gettoya çevirdiler…
Çukurlar kazıldı, evler ve yollar tuzaklandı… Asker bir süredir Silvan’da duruma hâkim ama ilçe, itlerden tamamen temizlenmiş değil…
Silvan’da duruma hakim olsak, bu defa itler bir başka ilçeyi getto haline getirmeye kalkacak. Yapılacak en iyi şey, alayını bunları yapmasına fırsat vermeden ve acımadan ortadan kaldırmak…
Bu aşamada hak, hukuk, adalet, insanlık filan düşünülmemeli…
Kural budur; hasmın hangi silahlarla üzerine geliyorsa sen de o silahlarla onu üzerine gideceksin…
Yapamıyorsan, başına gelecekleri kabulleneceksin…
Yakışacaksa!
* * *
DERKENAR: Grip aşısı oldum, ardından zatürree aşısı oldum, bana mısın demediler, şimdi de nezle oldum…
Nezlenin aşısı olsa…
Yok…
Kafam kazan gibi; bir iki gün yazamazsam mazur görün değerli okurlar…